Sezon başında her takım kendisine bir hedef belirler. Bu hedefe ulaşmak için makul olanaklar çerçevesinde transferler yapar. Maddi olanakların fazla olması başta belki avantaj olarak görülebilir. Ama şuanda Fenerbahçe ve Galatasaray'a baktığımızda bunca harcanılan paraya rağmen bir varlık göstermemiş olmaları, bize şu sözü hatırlatmıyor mu? ''Parayla saadet olmuyor.'' Her sezon bildik açıklamalarla, gönderilen ve getirilen teknik adamlarla bir türlü Türk futbolu adına olumlu bir şeyler yapamıyoruz. Sezon bitiğinde yönetimlerin yaptığı ilk iş teknik direktörü, sezon başında alınan futbolcuları gönderip, pazardan karpuz alırcasına yeni futbolcular almak oluyor. Bu senaryo hep böyle devam ediyor. Takımlardaki izlenimlere bakılırsa bunun daha çok arzı endam edeceğinden şüphe yok. Yöneticilerin lügatinde herhalde ''istikrar '' kelimesi bulunmuyor. Yapılan yanlışların en birincil sebebi anı kurtarma çabası içinde olmalarıdır. Bu durumla birlikte risklerde artıyor. Yanlış transferler, yanlış hoca, yanlış sağlık personeli tam anlamıyla bir fiyaskoya dönüşüyor vaziyet. Doğruyu buldukları zamanda; alınan bir, iki kötü sonuç tahammül sınırlarını zorluyor. Yine aynı tas, aynı hamam konumuna dönüyorlar.
Hatırlayacağınız üzere geçen sene kaçan Şampiyonluğun ardından Fenerbahçe kadrosunu 6 futbolcuyla takviye etmişti. Hem de büyük paralar harcayarak. Takımın başına da Luis Aragones'i getirmişti. Bu seneki takımın bulunduğu konuma baktığımızda bu teknik adamın ve futbolcuların hayal kırıklığı oluşturdukları göz ardı edilemez. Aragones: İspanyayı 40 yıl aradan sonra Avrupa Şampiyonu yaptı. Yönetim kendisine yılık 3.5 milyon euro vererek takımı ona emanet etti. Şampiyonlar Liginde 2. tura yükselemediği gibi Süper Lige 4 hafta kala şampiyonluk umutları hayal olmaya doğru gidiyor. Yüksek tazminatı neticesinde bir türlü gönderilemiyor. Yoksa çoktan memleket çorbasını içmişti. 3 büyük takımın, teknik direktörlerini göndermeleri Aragonesin yerinin garanti olmadığının en güzel örneği olsa gerek.
|