Angarya
Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ, son “basın brifingi” nde, memlekette üstünde hemen hiç durulmayan, yokmuş gibi davranılan bir konunun kapısına kadar geldi...
Ama kendisi bir yana, gazeteciler de kapıdan hemen uzaklaştı.
Genelkurmay Başkanı’na göre, bedelli askerlik bir yana, terörle mücadele döneminde, ordunun “asker açığı” vardı.
Yani, dünyanın en büyük ordularından biri de bize yetmiyordu.
Profesyoneller bir yana; her yıl tertip tertip askere alınan binlerce genç de yeterli değildi.
Bu “açık” neredeyse yüzde 40’ı bulmuştu hem de!
Belki diktatörlükler filan hariç, dünyanın hemen her demokratik ülkesinde Meclis bunu ele alır.
Basın özgürlüğüne sahip her ülkede gazeteciler bunu ele alır.
Bu “hakikatin bir yüzü” olsa dahi, “öteki yüz” merak edilir ve sorular sıralanır.
Basit sorulardan biri şu:
Her asker, askerlik mi yapıyor?
Ya da şöyle:
Geri hizmetlerde, bazen angarya (bazen de torpilli) işlerde, orduevlerinde, kantinlerde, kamplarda, fiilen askerlik sayılmayacak alanlarda çalıştırılan “vatani görevini yapmakta olan” erat sayısı ne?
Acemi eğitimi ardından, büyük bir ordunun “hizmet işleri” ni yapmak üzere, zorunlu hizmetlerin de ötesinde, sık sık angarya denebilecek işlerde “zorunlu çalışmaya tabi tutulan” askeri personel sayısı ne?
Sivil işçi ve memurlarla, ille askeri değil, profesyonel çerçevede alınabilecek çok sayıda gerekli (ve gereksiz) hizmetin, “zorunlu askerlik” için hayatlarının bir bölümüne el konmuş genç insanların “zorunlu ve bedava emeği” ne de el konup “halledilmesi” askerlik mi?
Bunlar haybeden heybeye sorular değil.
Çok büyük bir kaynağın ayrıldığı...
Yüzbinlerce insanın bulunduğu...
Yüzbinlercenin gelip geçtiği ve gideceği...
Yüzlercesi ölüme gidebilirken, binlercesinin asker değil, “askeriye işleri” nde “zorunlu çalışma” ya tabi tutulduğu bir kurum ve durum açısından ciddi sorular.
Bunların sorulmuyor, konuşulmuyor olması, Genelkurmay başkanlarının kızabilmesi, akredite gazetecilerin akıl ve yürek edememesi soruları yok etmiyor ki.
Anayasa’da “Zorla çalıştırma yasağı” başlıklı madde der ki:
“Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.”
Sonra, ne olur olmaz diye, her madde gibi, kendinden uzun biçimde istisnalar sayar:
Mesela, hükümlü ve tutuklulara angarya mümkün kılınır.
Mesela, olağanüstü hallerde istenen hizmetler olabilir.
Bir de, adı konmasa da herhalde askerlik için, şu denir:
“Ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı alanlarda öngörülen vatandaşlık ödevi niteliğindeki beden ve fikir çalışmaları zorunlu çalıştırma sayılmaz”.
Demek ki, Genelkurmay başkanlarının da saygılı olduğu Anayasal düzen asgarî şunu sorgulamalı:
1. Askerlikte zorunlu yaptırılan askerlik dışı askeriye işleri angarya mı?
2. Hangi iş türleri ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı vatandaşlık ödevine, hangileri zorunlu çalıştırma kapsamına girer?
3. Sayılar ne?
4. “Asker açığı” sadece fiilen asker açığı mı yoksa bir bölümü “zorunlu hizmetli açığı” mı?
5. Askerî ihtiyaçlar ile askeriyenin ihtiyaçları her zaman aynı şey mi?
6. Askeriyede “ihtiyaç” sayılan her iş, angaryalar başta, “ülke ihtiyaçlarının zorunlu kıldığı vatandaşlık görevi” mi?
Normal bir ülkede bu sorular kolayca sorulur!
Cevaplar da zor olmaz.
Çünkü milyonlarca aile, evlatlarını “askere” yolluyor. Cevapları bilmek, hakları olabilir!
Umur Talu
Sabah, 5.5.2009
|