|
|
|
TRT Avaz, Türk dünyasına “avaz avaz” seslenecek |
TÜRKİYE Radyo Televizyon Kurumunun (TRT), Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya coğrafyasında izleyicilerle buluşacak yeni kanalı ‘’TRT Avaz’’ yayın hayatına başladı.
TRT Avaz’ın yayın hayatına başlaması dolayısıyla Anadolu Gösteri ve Kongre Merkezi’nde gala düzenlendi. Galaya, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Köksal Toptan, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Anayasa Mahkemesinin bazı üyeleri, bürokratlar, yabancı misyon temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı. TRT Avaz’ın açılışı, Cumhurbaşkanı Gül’ün ‘’TRT Avaz, avaz avaz bütün Türk dünyasına seslenecek’’ anonsuyla yapıldı. Galada konuşan Gül, ‘’TRT Avaz, bütün bu geniş coğrafyayı, birbirine hislerle, duygularla bağlı olan bu coğrafyayı çok daha birbirine bağlayacak, ortak dili çok daha geçerli hale getirecek ve hepimizin birbirimizle iletişimini, haberleşmesini kolaylaştıracak’’ dedi.
|
23.03.2009
|
|
|
BEDİÜZZAMAN ÖNCÜ İSİM |
“Tarihin yeniden inşa edildiği bir dönemden geçerken, yeni bir dünyanın kurulabilmesi için bir medeniyet atılımına ihtiyaç var. Bediüzzaman sadece İslâm dünyasının değil, bütün insanlığın içinden geçtiği krizin aşılmasında öncü bir isimdir. O, krizin aşılmasında, imanın ihyasına dayalı bir denge, düzen ve barışı eksene alan bir medeniyet projesi öneriyor.”
NEFSİ TAHRİK, RUHU İHMAL
“Kapitalist sistem, insanı arzularının esiri haline getirmiştir. Kapitalist bir tüketici nefsinin hoşuna giden şeyleri yaparak daha çok keyif almayı nihaî bir gaye görür. Kapitalizm, insanın nefsanî arzularını tahrik için her yolu denerken, ruhanî ihtiyaçlarını inkâr veya ihmal etmiştir.”
KRİZİN ODAĞI DÜNYEVîLEŞME
“Krizi doğuran Batı medeniyetinin fantaziyeleri insanımızı esir almış durumdadır. Dünya hayatının merkeze konduğu, hayatın bir eğlence olarak görüldüğü anlayış krizin merkezini oluşturmaktadır. Dünyevîleşme hastalığı insanlık için bir düşüştür. Bunun tedavi edilmesi gerekir.”
ÇÖZÜM İMAN VE AHLÂK
“Krizin asıl sebebi, dünyayı ahirete tercih etmektir. Çözüm, iman altyapısını sağlamlaştırarak, Kur’ân ve sünnete dayalı evrensel ahlâkî değerleri yeniden ihya edip, güven ve sorumluluk bilincini geliştirmekle mümkündür. İnanç altyapısı sağlam olan, iktisat ve kanaatle yaşamayı bilir.”
Krizin çaresi Risale-i Nur’da
IV. Ulusal Risale-i Nur Kongresi’inde masa
çalışmalarında öne çıkan tesbitler şöyle:
BATI MEDENİYETİNİ BU NOKTAYA
"İSRAF EKONOMİSİ" GETİRDİ
I. Masa (Din ve iktisat)
Küresel kriz, bir ekonomik kriz olmakla birlikte, aslında bu krizin temellerinde dine bağlı ahlâkı dışlayan; Said Nursî’nin mimsiz ve sadece dünyevî bir amaç güttüğünden “tek gözlü deha” olarak nitelendirdiği Batı Uygarlığının prensipleri vardır.
Said Nursî’nin tesbitleriyle zarurî olmayan ihtiyaçlar zarurî gibi gösterilmektedir. Bu da ekonomik olarak başkasına zarar vermek anlamına gelir. Reklâmcılığın, insanlarda sahte bir ihtiyaç meydana getirdiği hatırlanacak olursa, insanların gerekli gereksiz tüketime teşvik edildiği görülür. Buradan da anlaşılmaktadır ki, bugün, ekonomisi çökme emareleri gösteren Batı medeniyetini bu noktaya getiren sebeplerden birisi de “israf ekonomisi”dir. İsraf ekonomisinin tüketime teşvik ettiği insanlar, zarurî olmayan ihtiyaçlarını karşılayabilmek için hırs ile nasıl olursa olsun, helâl haram ayırımı yapmadan para kazanmaya çalışmaktadırlar. Bu da insanları başkalarının haklarını gasp etmeye, zulmetmeye sevk etmektedir. Bankacılık ve finans sektörünün üzerine oturduğu faiz, Nursî’nin ifadesiyle, insanlığın sosyal hayatını sarsan, çalışmayı sermaye ile çarpıştırıp, fukarayı zenginle çatışmaya sokan “muzaaf ribadır”, yani kat kat faizdir. Bediüzzaman faizin tenbelliğe sevk ettiğini, insanın çalışma aşk ve şevkini söndürdüğünü dile getirir. Ona göre faizle çalışan bankaların faydaları, insanlığın en fena, en kötü kısmı olan zalimlere, sefihleredir. Ayrıca, Said Nursî bankacılık sisteminin İslâm dünyasına mutlak zarar olduğu tesbitini de yapmaktadır. Gerçekten de Bediüzzaman, faizcilikle bankacılık, “sen çalış, ben yiyeyim” prensibiyle çalıştığından, halkı, kine, hasede, çatışmaya sevk etmiş, insanlığın rahatını birkaç asırdır ortadan kaldırmıştır. Çünkü faiz, zenginler ile fakirler arasındaki dengeyi zenginler lehinde bozmaktadır.
Küresel Krize Risâle-i Nur’un İslâmın ışığında sunduğu çözüm yolları Küresel krizin esas temelinde var olan Batı medeniyetinin temellerini oluşturan dinsiz felsefenin prensipleri yerine, hakkı, Allah rızasını, yardımlaşmayı, nefsin arzularının tecavüzlerine set çekmeyi amaç edinen Kur’ân’ın prensiplerinin toplumlarda yerleştirilmesi gerekmektedir.
Said Nursî bu gibi Kur’ânî prensiplerin, insanlar arasındaki birlik ve beraberliğe, dayanışmaya, yardımlaşmaya, kardeşlik ve sevgiye, sonuçta iki dünya mutluluğu elde etmeye yol açacağını dile getirir. Buna ,”insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” prensibini de ilâve etmek gerektirir. Görüldüğü gibi Kur’ân’ın ortaya koyduğu bu prensipler, çatışmayı, tecavüzü, kamplaşmayı, düşmanlığı, kini değil, birlik ve beraberliği, kardeşliği, yardımlaşmayı netice verecek ilkelerdir. Bu ilkeleri prensip edinen kişiler, üretirken, ihtiyaca göre üretmeyi, tüketirken de ihtiyaca göre tüketmeyi amaç edinir. Daha çok para kazanma hırsına sahip olmaz. Aynı zamanda israfın haram olduğunu bilir, israf ekonomisine göre hareket etmez. Kendisini ve insanları üretim ve tüketime göre değerlendirme yanlışlığından kurtulur.
Said Nursî, kapitalist sistemin faiz yoluyla insanları mutsuz hale getirdiği gerçeğinden hareket ederek, sadece Müslümanların değil, insanlığın da krizlerden kurtulması için faizin yasaklanmasını önerir.
KRİZİ, AHLÂK VE İNSANDAN
AYRI DÜŞÜNEMEYİZ
II. Masa (Toplum, Ahlâk ve İktisat)
Said Nursî’nin kullandığı iktisat kavramı bilimsel anlamda kullanılan ekonomi ve iktisat kavramlarından farklı alanlara işaret etmektedir. Bediüzzaman’a göre insanın zorunlu ihtiyaçları, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Modern ekonomi daha çok üretmek, tüketmek üzerine kuruludur. Daha çok tüketmek üzerine kurulu bir ekonomi anlayışı gayr-i ahlâkî sonuçları da beraberinde getirmektedir. Bediüzzaman’ın belirlediği zeminin ilk ayağı, insanın ihtiyacı kadar üretmesi üzerine kuruludur. Bediüzzaman, sonsuz ihtiyacata medar olan ve arzuları alemin dört bir yanına dağılmış olan insanı ele alırken onu ahlâkî bir özne olarak düşünmüştür.
Kriz olgusunu ahlâk ve insandan ayrı düşünmek mümkün değildir. İnsanlık tarihi boyunca yaşanagelen bu tür krizleri insan azgınlığının, onun değer tanımazlığının, öldürücü hırsının ve sınır tanımaz hazcılığının bir neticesi olarak değerlendirmek mümkündür. İnsanlık ortak aklı kullanarak bu krizi çözmelidir. Buradaki akıl, ahlâkî olanı seçme yetisidir. Rasyon değildir. Vicdanı seçen, vicdana dayanan kalbî akıldır. Bu hususta Bediüzzaman’ın kuvve-i akliye tanımı ön plana çıkarılabilir. Kuvve-i akliye zararı ve menfaati tefrik edecek şekilde aklı kullanmaktır. Bunun da yolu, ifrat ve tefritten kaçınmak, sünnet-i seniyeye uygun hareket etmektir.
Özü itibariyle Kapitalizm ve Marksizm gibi beşeri sistemlerin insanlığı özlediği huzura kavuşturamayacağı açıkça ortaya çıkmıştır.
Esasen İslâm, krizlerin oluşmasını önleyen bir takım tedbirler getirmiştir. Meselâ, sıkıntıya düşen komşuya yardımın tavsiye edilmesi, “Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne”yıkıcı zihniyetini ortadan kaldıran zekâtın emredilmesi, “sen çalış ben yiyeyim” anlayışını yok eden faiz yasağının getirilmesi bunlardan bazılarıdır.
Netice itibariyle Bediüzzaman, malın ve servetin Allah tarafından verilmiş bir emanet olarak telâkki edildiği, ekonomik gücün (sermayenin) belirli ellerde toplanmasının engellenip biriken sermayenin herkesin refahına hizmet edecek şekilde adaletli dağılımının sağlandığı, çalışmanın dünyevi saadet vesilesi olup tembelliğin işsizliğe isşizliğin de ıztıraba medar olduğu, zekâtın verilmesi ve faize engel konulması ile sömürünün engellenmesi yoluyla sosyal tabakalaşmanın önlenip kardeşlik ruhunun öne çıkarıldığı, bencilliğin yerine diğergamlığın, kişilerde hırsa mukabil kanaatin hazza mukabil iman saadetinin, tüketim toplumu yerine ubudiyet ve şükür toplumunun öne çıkarıldığı, arzular yerine fıtrî ihtiyaçların esas alındığı, helâl ve haram hassasiyetlerinin gözetildiği, israfın yasaklandığı, sanayi ve teknolojinin İlayı kelimatullahın bir vesilesi olarak görülüp bunların ahlâkî ilkeler çerçevesinde, fakirliğin izalesi yolunda, insanlığın hayrına olarak kullanıldığı, ailenin dünya saadetinin medarı olarak kabul edildiği, zulüm ve haksızlığın ortadan kaldırıldığı, hayalî ve sanal unsurlarla insanların uyuşturulmadığı, ebedî hayatın varlığını önceleyen, hayatın gayesini Allaha kulluk olarak kabul eden bir iktisat görüşünü öngörmektedir.
HIRS, KASIRGAYI KAÇINILMAZ KILDI
III. Masa (Siyaset, İdeolojiler ve İktisat)
n Oy hırsıyla hareket eden siyasîler, kâr hırsıyla hareket kapitalist girişimciler ve zevk hırsıyla hareket eden tüketiciler kasırgayı kaçınılmaz yaptılar. Bediüzzaman’a göre, bir sistemin ömrü fıtrat kanunlarına uygunluğuyla paraleldir. Kapitalizmin günümüze değin kısmî başarısı fıtrî kanunlara kısmen uygun olmasındandır. Sosyalizm, insanın sosyal bir varlık olduğu ve toplumsal menfaatlerin bireysel menfaatlerin üstünde olduğu görüşünü esas alır. Dolayısıyla, bireyi toplum için fedakârlığa dâvet eder. Ancak, bu fedakârlığı yapacak yüce değerleri telkin etmez. Hatta, onları din kaynaklı olduğu için tahrip eder. Bu anlamda, sosyalizm insanın ben merkezli fıtratını inkâr ettiği için başarılı olamamıştır. Kapitalizm ise, bu fıtratı tahrik edip, kullandığı için başarılı olmuştur.
n Piyasalarda yaşanan “finansal/ekonomik kasırga” değil, bireysel ve sosyal alanda yaşanan “mutsuzluk kasırgası” kapitalizmin sonunu getirecek veya ıslâha mecbur edecektir. Kapitalist sistem, insanı arzularının (veya İslâmî terminolojide nefsinin) esiri haline getirmiştir. Kapitalist bir tüketici nefsinin hoşuna giden şeyleri yaparak daha çok keyif almayı nihai bir gaye görür.
n Bediüzzaman’a göre, kapitalist ideolojinin öngördüğü “sefih medeniyet” insanı nefis ve enaniyetten ibaret biliyor. İnsanın nefsini her çeşit hayvanî lezzetlerle tatmin edip, ihsan edilen edilen hediyeleri gasbederek enaniyetli yapıyor. Oysa, Kur’ân’ın öngördüğü “fazilet medeniyeti” insanı nefsin esaretinden kurtarıp, bütün istidatlarını inkişaf ettirerek “insan-ı kâmil” derecesine çıkarmaya çalışır. Genç, yaşlı, sıhhatlı, hasta, zengin ve fakir, herkesi ve herkesimi hakikî saadete ulaştırır.
n Bediüzzaman’a göre insanı mutlu kılmanın yolu onu tanımaktan geçer. Bunun için, Bediüzzaman, potansiyelini değerlendirmesi, hakikatı bulması ve huzura ermesi için eserlerinde insanı kendini tanımaya ve iç âlemini keşfetmeye dâvet eder.
Bediüzzaman’a göre, insanın kalben tatmin olması, Kur’ân’ın da ifade ettiği gibi, ancak Allah’ı bulmak, bilmek ve sevmekle mümkün olur. Bediüzzaman’a göre, insanın fıtrî yeteneklerine bir sınırlama konulmadığından herbirisinin ifrat, tefrit ve vasat mertebesi bulunur. İnsan kendisine verilen bu üç temel yeteneği “orta yol” (vasat) da kullandığında saadeti yakalar. Zaten Kur`ân gibi semavî mesajlar, haksızlık, zulüm ve sefahete neden olacak bu temel yetenekleri vasata çekmek için gönderilmiştir.
İKTİSAT PRENSİBİNİ UYGULAMALIYIZ
IV. Masa (Felsefe, Medeniyet ve İktisat)
Bediüzzaman krizin aşılmasında medeniyet fikrine dayalı bir denge düzen ve barışı eksene alan bir medeniyet projesi öneriyor. Bediüzzaman’ın medeniyet anlayışı, Kur’ânı esas almaktadır. Bundan dolayı eserlerinin pek çok yerinde Kur’ân medeniyeti kavramını kullanmaktadır. Bediüzzaman’ın Kur’ân medeniyetini coğrafyadan bağımsız bir medeniyet anlayışı olarak ele almak yanlış değildir. Yani peygamber çizgisini esas almış, Mekke'yi Kıble edinen bir medeniyettir. Aslında bu kriz varlığı yanlış algılamanın bir krizidir. Yaratılan her şeyin yaratıcı ile irtibatı kurulması gerekmektedir. Bu da bir bakış açısı meselesidir. Müslümanların zenginleşmesi üzerinde de durmak gerekir. Yeni bir medeniyet inşasında zenginleşen Müslümanların değerlerden uzaklaşarak israf ve sefahata yönelmesi krize zemin hazırlamaktadır.
Ehli iman bu konuda vasat olan tercih ederek Hz. Peygamberin yolunu örnek almalıdır. Bu konuda abdeste alırken iktisat prensibini uygulayan İslâm peygamberinden alınacak önemli mesajlar var. Bugün Hz. Peygamberin yaşama biçimini bugüne taşımalıyız.
İSLAM, ÇEVREYE KARŞI DUYARLI
V. Masa (Çevre ve İktisat)
Çevre konusu 60’lı yıllarda dünya kamuoyunun gündemine girmiştir. Bugün bütün çevre kirliliği ve ekolojik dengenin bozulmasının ana sebeplerinden birisi de insanın gerçek ihtiyacından fazla tüketimidir. İslâm düşüncesinde çevre sorunlarına karşı duyarlılığın sebebi, onun verdiği mesajlardan kaynaklanmaktadır. Bu noktaya dikkat çeken Bediüzzaman da, kâinatı ve onun bir parçası olan içinde yaşadığımız çevreyi kirletmenin ve zarar vermenin, Yaratıcımızı bize tarif eden önemli bir öğreticiden mahrum kalındığına dikkat çekmektedir. Kur’ân, kâinattan bahsederken, onun “Müslüman” olduğunu ve Allah’a teslim olduğunu da vurgulamaktadır. “Göklerdeki ve yerdeki herkes, ister istemez ona boyun eğmişken ve ona döndürülüp götürülecekken, onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar?” âyetine dayanarak varlıkları, yaratılış açısından kutsal görme düşüncesi, çevreciliğin metafizik temelini oluşturmaktadır. Bu düşünceyle hareket eden inançlı insan çevreyi sahip çıkılması gereken bir yaşama alanı olarak görmektedir.
Bu noktaya dikkat çeken Bediüzzaman, çevreyi ve içinde yaşayan varlıkları, Allah’ın güzel isimlerinin nakışlarının işlendiği, san'atının güzelliklerinin sergilendiği bir model olarak tanımlamaktadır. Kur’ân’dan aldığı dersle, bütün varlık âlemiyle insanı buluşturan ve onlar arasında bir bağ kuran Said Nursî, inancın bütün eşya arasında bir birliktelik oluşturduğuna dikkat çekmektedir.
Küresel çevre problemlerini yalnızca bir sanayileşme ve teknoloji problemi olarak görmek, buzdağının sadece görünen yüzünü ifade etmek gibidir. Çevre problemlerini sadece teknik bir mesele gören anlayışa “sığ çevrecilik” denilmektedir. Bu anlayış, yüzeysel, maddî ve insan-çevre ekseninde olaylara baktığı için çözüm olmakta yetersiz kalmıştır. Problemi, insan-çevre-Yaratıcı ekseninde daha derinlemesine ve ahlâkî referansları dikkate alarak çözmeye çalışmaya ise, “derin çevrecilik” denilmektedir. Derin çevrecilik bakışı, küresel çevre problemlerinin gerçek sebeplerinin, ahlâkî ve zihinsel problemlerden ve kirlenmelerden kaynaklandığına dikkat çekmektedir. Bu yeni anlayış insanın çevresiyle ve Yaratıcısıyla olan ilişkisini tekrar gözden geçirmesini ve yeniden anlamlandırmasını gerekli kılmaktadır.
Bugüne kadar uygulanan hayatın yalnızca maddî cephesini ele alan çevreci ve iktisadî anlayışlar, uygulamalarıyla, toplumları gerçek anlamda huzura kavuşturamamıştır. Artık, insanlık ciddî ve radikal bir karar vererek, çevresiyle dengeli bir iletişim kurmak zorundadır.
|
23.03.2009
|
|
|
ÜSTADIN TALEBELERİYLE KRİZİ KONUŞTUK |
Üstadın talebeleri Mustafa SUNGUR,Abdullah YEĞİN ve Mehmet FIRINCI ile krizi konuştuk.
MUSTAFA SUNGUR:
Çare İktisat Risalesi’nde
“Bu risale gayet iyi izah ediyor meseleyi. ‘Zarurî ihtiyaç dörtten yirmiye çıkmış’ diyor ya Üstad. Bugünün yaşananlar bunun bir sonucu. Üstad ve Risale-i Nur en büyük mesaj. Bizim en büyük meselemiz Nurları dünyaya yaymak için gayret sarf etmek.”
ABDULLAH YEĞİN:
İhlâs için iktisat şart
“İktisat Risalesi'ni çok iyi okuyup tatbik etmemiz lâzım. Sadece İhlâs, Uhuvvet değil, bir de İktisat var işin içinde. Hayatımızı ona uydurmalıyız. İktisat Risalesi'ni esas yaparsak, hareketimiz daha ihlâslı olacağı için, daha çok tesir eder inşaallah.”
MEHMET FIRINCI:
Vatikan da teyid etti
“Üstad ‘Deniyet-i hâzıra sureti değişecek, sistemi bozulacak. Zuhur edecek o vakit İslâmî medeniyet’ demişti. Vatikan da dünyada İslâmın ortaya koyduğu sistemden başka bir çare olmadığı için, bizzarure bunu ifade etme ihtiyacı duydu.”
RÖPORTAJLARI “İLÂHî İKAZ KRİZ” EKİNDE
|
23.03.2009
|
|
|
YSK, seçim günü yasaklarını belirledi |
Yüksek Seçim Kurulunca (YSK), yerel seçimlerin, sağlıklı ve düzenli bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak amacıyla 29 Mart Pazar günü uygulanacak yasakları belirledi.
YSK’nın bu konudaki kararı Resmî Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Karara göre, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 79. maddesi gereğince, oy verme günü olan 29 Mart 2009 Pazar günü saat 06.00’dan saat 00.00’a kadar, her ne suretle olursa olsun alkollü içki satılması, içkili yerlerde umumî mahallerde her çeşit alkollü içki verilmesi, içilmesi yasak olacak. Oy verme günü oy verme süresince bütün umumî eğlence yerleri kapalı kalacak, eğlence yeri niteliğini taşıyan lokantalarda yalnız yemek verilebilecek. Pazar günü saat 06.00’dan saat 00.00’a kadar, emniyet ve asayişi korumakla görevli olanlardan başka hiç kimse ateşli silâhlar, patlayıcı maddeler, her türlü kesici, delici ve bereleyici aletler, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler taşıyamayacak. Aynı Kanunun 80. maddesi gereğince de seçim günü saat 18.00’e kadar radyolar ve her türlü yayın organları tarafından seçim ve seçim sonuçları ile ilgili haber, tahmin ve yorum yapılması yasak olacak. Saat 18.00 ile 21.00 arasında ancak radyolarda YSK tarafından seçim ile ilgili verilecek haber ve tebliğler yayınlanabilecek, saat 21.00’den sonra bütün yayınlar serbest olacak. YSK, isterse yayın yasaklarını saat 21.00’den önce de kaldırabilecek.
|
23.03.2009
|
|
|
“Ergenekon’’a 2 tutuklama daha |
“Ergenekon’’ soruşturması kapsamında Silopi’de gözaltına alınan 6 kişiden 2’si tutuklandı. Beşiktaş’daki İstanbul Adliyesi’nde, ‘’Ergenekon’’ soruşturmasını yürüten savcılarca sorgulanan K.S. ve R.E, tutuklanmaları talebiyle nöbetçi 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarıldı.
K.S. ve R.E’nin, ‘’Silâhlı terör örgütüne üye olmak’’ ve ‘’Vahim nitelikte silâh ve mermi bulundurmak’’ iddiasıyla tutuklanmalarına karar verildi. Adliye çıkarılan, R. A, İ. E, S. D. ve L. G. ise savcılıkta verdikleri ifadenin ardından serbest bırakıldı.
|
23.03.2009
|
|
|
8 yılda iki yeni köprü parası kazandırdılar |
Özelleştİrmelerİ gündemde bulunan boğaziçi ve işletmedeki paralı otoyollardan son 8 yılda elde edilen toplam gelir 2,8 milyar TL olarak gerçekleşti.
Karayolları Genel Müdürlüğünce yayımlanan 2001-2008 yılları köprü ve otoyol gelir verilerine göre, söz konusu dönemde elde edilen gelirin 1,8 milyar TL’lik bölümü otoyollardan sağlandı. Son sekiz yılda boğaziçi köprülerinden geçiş yapan araçlardan ise 1 milyar TL gelir elde edildi. Yapılan hesaplamalara göre yeni bir köprünün çevre ve bağlantı yollarla birlikte yaklaşık 1,5 milyar TL’ye mal olması planlanıyor.
|
23.03.2009
|
|
|
Elazığ ve Denizli’de deprem |
ElazIğ’In Sivrice ilçesi ile Denizli’nin Akköy ilçelerinde hafif şiddetli depremler meydana geldi.
Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, saat 04.31’de merkez üssü Sivrice olan 4.00 büyüklüğünde hafif şiddetli bir deprem kaydedildi. Açıklamada saat 02.53’te merkez üssü Akköy olan 4.00 büyüklüğünde hafif şiddetli bir depremin kaydedildi de belirtildi. Denizli Valisi Yavuz Erkmen, depremde can ve mal kaybı olmadığını bildirdi.
|
23.03.2009
|
|
|
Zonguldak’ı lider yapacağız |
Demokrat Parti (DP) Zonguldak Belediye Başkan Adayı Avukat Hamza Kara, Zonguldak’ı yerel kalkınma ve bölgesel kalkınma projeleriyle, bölgesinde lider ve öncü bir şehir yapacaklarını kaydetti.
DP Zonguldak Belediye Başkan Adayı Avukat Hamza Kara, Yeni Asya’ya yaptığı açıklama, Zonguldak’ın geçmiş ve şimdiki iktidarlar tarafından hizmet açısından mahrum bırakıldığını ifade ederek, bir emekli şehri haline dönüştürüldüğünü söyledi. Kara, bu sebeple belediyecilikte öncelikle istihdam projelerinin hayata geçmesi için çalışacaklarını belirtti. Hamza Kara, projelerini şu şekilde sıraladı: “Suyu ucuzlatarak ve çeşmeden içilir hale getirerek halkımızın yükünü hafifleteceğiz. Otopark ücretlerini azaltacağız. Ulaşımı kolaylaştıracak projelerle şehir trafiğini rahatlatacak, üniversite öğrencisine belediye hizmetlerinden her alanda indirim imkânı sağlayacağız. Yaşlı barınma evleri ve aş evleri önceliklerimiz olacaktır. Modern bir nikâh salonu, modern bir terminal ve pazar yerlerinin ıslahı yapılacaktır. Bütün bunlarla beraber suyun metre küp fiyatını düşüreceğiz. Metro polipten imar planından belirlenen çevre yolları ve üst geçitler yaptırılacaktır (Kapuz, Yeni Mahalle ve İnağzı Üst Geçitleri). Sağlıklı çevre projesi kapsamında Üzülmez ve Acılık Deresi ıslâh edilecek, halkın dinlenebileceği mekânlar yapılacaktır. Bütün semtlere ayırım yapılmadan; çocuk parkı, bahçeler, gezi yolları, oturma alanları ve dinlenme mekânları kazandırılacaktır. Kanalizasyon ve Arıtma projesi kapsamında arıtma ve derin deşarj projelerimizle evsel ve kimyasal atıkların denizimizi ve derelerimizi kirletmesi önlenecektir. Yeni imar ıslâh planları hazırlanacak, orman, TTK ve hazineden belediyemize devredilecek yeni alanlarla şehrimizin genişlemesi sağlanacaktır. Halk sağlığı projesi kapsamında 65 yaş üstü ve hamile hanımlar ve bebekler için bizzat evlerine gidilerek periyodik bakım ve kontrolleri yapacak olan halk sağlığı eğitim ve araştırma merkezi kurulacak muhtaç ailelerin bakımı yapılacaktır. Gençler ve çocuklarımız için her semtte spor tesisleri kazandırılacak. Zonguldak Sporumuzun başarısı için gereken öncü rol üstlenilecektir.”
GELİŞMEDE ÖNCÜ ROL
DP adayı Kara, ayrıca yerel kalkınma ve bölgesel kalkınma projeleriyle, bölgesinde lider ve öncü bir şehir oluşturmanın gayreti içinde olacaklarını ifade ederek, “Bölgesel Kalkınma Projesi kapsamında; ilimizin kalkınması, bulunduğumuz bölgeyi de ilgilendirdiği bir gerçektir. Bu nedenle bölge milletvekillerini de içine alan, üniversitelerimizin bilgi ve araştırma desteği ile kalkınma platformu oluşturulacak, bu platform bölge ile ilgili projeler üreterek, projelerin hayata geçirilmesini sağlayacak ve takibini de yapacaktır” diye konuştu.
ÖNEMLİ OLAN
ÇOK ÇALIŞMAK
Gündemle ilgili değerlendirme de yapan Hamza Kara, şunları söyledi: “Zonguldak iki dönemdir iktidar partisine mensup kişileri belediye başkanı yapmıştır. Bunun Zonguldak’a yarar sağlamadığı da görünen bir gerçektir. Önemli olan iktidar olmak değil çok çalışarak şehrimizi kalkındıracak projeleri uygulamaya koymaktır. Bu da tamamen yetenek, kabiliyet ve beceri işidir. Bugün bu bedel ağır bir borç batağıyla hepimizin belini bükmektedir. 29 Mart bu bedeli bize ödetenlerden ve belimizi bükenlerden kurtulma günü olmalıdır.”
|
NEJAT EREN
23.03.2009
|
|
|
“Çanakkale’yi unutmadık, unutmayacağız” |
18 Mart Çanakkale Zaferinin Yıl dönümü ve Şehitler Günü münasebetiyle Memur-Sen, Eğitim-Bir-Sen İzmir Şubesi’nin beşincisini düzenlediği öğrenciler arası ödüllü “Şehide Mektup” yarışmasında dereceye giren öğrenciler için Tire’de ödül töreni düzenlendi.
Eğitim-Bir-Sen İzmir Şubesi tarafından organize edilen ödül töreni, Tire Belediyesi, il Millî Eğitim Müdürlüğü ve İzmir Kültür Merkezi’nin katkılarıyla Tire Seha Gidel Salonu’nda gerçekleştirildi. Programa İzmir Millî Eğitim Müdür Vekili İsmail Çetin, Tire Belediye Başkanı Mehmet Sıtkı İçelli, Bayraklı - Tire İlçe Millî Eğitim Müdürleri, dereceye giren öğrencilerin aileleri ve öğretmenleri ile çok sayıda dâvetli katıldı.
‘Çanakkale bir okuldur’
Programın açılış konuşmasını ev sahibi olarak Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen İzmir Şube Başkanı Abdurrahim Şenocak yaptı. Emperyalizme meydan okumanın adı olan Çanakkale Destanı’nın 94. Yıl dönümünün kutlandığını hatırlatarak sözlerine başlayan Şenocak, “Tarihte altın harflerle yazılı olan Çanakkale Destanı dünden bugüne tüm insanlığa eskimeyen bir ders ve kendi içinde muhteşem bir okul olmuştur. Çanakkale, emperyalist güçlerin modern silâhlarına karşı toplu vuran yüreklerin, birbirine kenetlenmiş gönüllerin zaferidir. Çanakkale’yi hiç unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız” dedi.
Birincilik ödülleri Buca ve Tire’ye
Şehitlerin hatırasına bir dakikalık saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başlayan ödül töreninde İlköğretim kategorisinde birinci olan Buca Dirayet Süren İlköğretim Okulu öğrencisi Nagihansu Kocabalkan, ortaöğretimde birinci seçilen Tire - Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencisi İzgü Elpeze’ye birer dizüstü bilgisayar hediye edilirken bu öğrencilerin danışman öğretmenleri de Cumhuriyet Altını ile ödüllendirildi. Ödül töreninde birinci gelen eserlerin seslendirildiği klip CD’leri dâvetlilere izlettirildi. Tire Belediyesi ve İzmir Kültür Merkezi’nin sponsorluğunda Eğitim-Bir-Sen İzmir Şubesi tarafından hazırlatılan bu klip CD’leri program sonunda dâvetlilere ücretsiz olarak dağıtıldı.
“Şehide Mektup” yarışmasında dereceye giren diğer öğrenciler ve ödülleri şöyle:
İlköğretim Kategorisi: 2. Zeynep Yılmaz Urla - P.M.C. Demirgüreş İ.Ö.O. (2 Cumhuriyet Altını); 3. Dicle Vurgun Özel Bornova İ.Ö.O. (1 Cumhuriyet Altını); 4. Hülya Yaşar, Kemalpaşa - Atatürk İ.Ö.O (Yarım Altın).
Orta Öğretim Kategorisi: 2. Fatmanur Karadaş, Çiğli - Anadolu Öğretmen Lisesi (2 Cumhuriyet Altını); 3. Duygu Gedik, Buca - 85. Yıl Anadolu Lisesi (1 Cumhuriyet Altını); 4. Fatmanur Savaş, Karşıyaka – Özel Yamanlar Lisesi (Yarım Altın).
|
23.03.2009
|
|
|
İzmir’de yağmur sel oldu |
İZMİR’DE önceki gün akşam saatlerinde başlayan şiddetli yağış sebebiyle evler ve caddeler sular altında kaldı.
Akşam saatlerinde başlayan yağmur, ilerleyen saatlerde şiddetini arttırarak İzmir genelinde su baskınlarına sebep oldu. Yollar ve caddeler sular altında kaldı. Çok sayıda maddî hasarlı trafik kazası meydana geldi. Halkapınar semtindeki bazı caddelerin suyla dolması sebebiyle yol trafiğe kapatıldı. Yeşilyurt, Eskiizmir, Bostanlı, Çamdibi, Bahçelievler semtlerinde ev ve işyerlerini su bastı. Evlerini su basan vatandaşlar, ellerindeki tas ve kovalarla yağmur sularını dışarı atmaya çalıştı. Vatandaşlar, “Şu halimize bakın. Seçimler nedeni ile gelip oy istemeyi biliyorlar. Ama iş yapan yok. Her yağmurda bu ıztırabı çekiyoruz.” diyerek yaşadıklarına tepki gösterdi. Tıkanan rogar kapakları nedeniyle suların biriktiği yollarda araçlar ilerlemekte güçlük çekti. Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı, çok sayıda personel ve aracıyla su tahliye çalışması yaptı.
|
23.03.2009
|
|
|
“Bereketli günlere” dönüş ümidi |
YILLARDIR bereketli topraklarıyla şiirlere ve şarkılara konu olan ancak, kuraklık sebebiyle eski günlerini gıptayla hatırlamak zorunda kalan Amik Ovası’ndaki üreticiler, bu yıl yağışların bol olması dolayısıyla yeniden ‘’bereketli günlerine’’ kavuşacaklarına inanıyor.
Ovada, ürünlerini sulamakta sıkıntı yaşayan ve ikinci ürün ekimini gerçekleştiremeyen çiftçiler, yağışlarla bu yıla daha umutlu bakıyor.
Su sıkıntısı, girdi maliyetlerinin yüksekliği ve işçi sorunu sebebiyle ‘’beyaz altın’’ olarak bilinen pamuk ekiminin çok az miktarda yapıldığı yaklaşık 115 bin hektarlık ovada, üreticiler, son yıllarda buğday ve mısır ekimine yöneldi.
Antakya Ziraat Odası Başkanı Celal Civelek, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Amik Ovası’nda üreticilerin toprağını boş bırakmamak adına buğday ve ikinci ürün olarak da mısıra yöneldiğini söyledi.
Kuraklığın giderek artması dolayısıyla, çiftçilerin ‘’bel bağladığı buğdaydan da’’ beklediği verimi alamadığını ifade eden Civelek, ancak bu kötü kaderin bu yıl bölgeye düşen yağışlarla değişebileceğini vurguladı.
|
23.03.2009
|
|
|
Ataşehir’de soba faciası: 2 ölü |
İSTANBUL Ataşehir’de sobadan sızan gazdan zehirlenen aynı aileden 2 kişi öldü, 3 kişi tedavi altına alındı.
Edinilen bilgiye göre, Barbaros Mahallesi Yeni Sahra İstanbul Caddesi Özgedik Sokak’ta oturan Arslan ailesinden bir gündür haber alamayan komşuları durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis, anne Birsen Arslan (46) ile 10 yaşındaki Hasan Arslan’ı ölü, Baba Ahmet Arslan (54), kızı Nefise Arslan (17) ve oğlu Hüseyin Arslan’ı (10) da baygın halde buldu. Ahmet ve Nefise Arslan, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesine, Hüseyin Arslan da Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Ailenin “sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlendiği” belirtildi.
|
23.03.2009
|
|
|
Napoli’de 150 bin kişi mafyaya karşı yürüdü |
İtalya’nIn güneyindeki Napoli şehrinde organize suçları protesto etmek ve bu suçların kurbanlarını anmak amacıyla düzenlenen gösteriye, yaklaşık 150 bin kişi katıldı.
Ülkenin dört bir yanından gelen çoğu gençlerden oluşan topluluk içerisinde çeşitli siyasî liderler de hazır bulundu. İtalya’da Mafyayla Mücadele Savcılığı’nın başsavcısı Pietro Grasso ise, kalabalığa övgüde bulunarak, göstericilerin yeni bir İtalya’nın şekillenmesini sağladığını ifade etti. Göstericileri her an tetikte olmaları konusunda uyaran Grasso, organize suçun “sürmekte olan ekonomik krizden çıkar sağlayabileceğine” işaret etti.
|
23.03.2009
|
|
|
Saraçoğlu: Zayıflamak için dereotu yiyin |
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, zayıflamanın anahtarının dereotu olduğunu açıkladı.
Saraçoğlu’nun kilo vermek isteyenlere büyük moral aşılayacak ilginç formülü şöyle: “Sofraya oturmadan 15 dakika önce bir yemek kaşığı dereotu yerseniz sofradan daha erken kalkarsınız. 10 dakika sonra tokluk hissi artacaktır. Daha az yemek yersiniz. Diyet yapanların özellikle yemesi gerekir. Açlık duygusuna fren yaptıran dereotudur. Hatta yemek arasında da yiyebilirsiniz. İştahınızın yavaş yavaş kalktığını görürsünüz. Göreceksiniz ki iştahınız daha erken kapanacak ve doygunluk duygunuz daha erken gelecektir.”
|
23.03.2009
|
|
|
Kola içen çocuklarda kemik erimesi |
AşIrI karbonhidrat ve kolalı içecekler, çocuklarda kemik erimesine dâvetiye çıkarıyor. Daha çok yetişkin hastalığı olarak bilinen kemik erimesi çocukları da tehdit ediyor.
Her beş çocuktan birinde görülen bu hastalığı, aşırı karbonhidrat ve kola tüketimi tetikliyor. Aşırı karbonhidrat ve kolalı içecek tüketimi, çocuklarda kemik erimesine dâvetiye çıkarıyor. Doç. Dr. Ergun Çetinkaya, “Biliyoruz ki biz, cola ve aşırı karbonhidratlı içeceklerin kalsiyum emilimini yüzde 50 ila yüzde 70 azaltıyor.” diye konuştu. Kemik kütle kazanımına destek olacak yeterli kalsiyum ve D- vit alımı için gelişimin başlangıcında olan çocuğun evde olduğu kadar kreşte veya okulda da gelişimine uygun beslenmesi gerekiyor. Kemik erimesine karşı beslenmenin yanı sıra tek tabiî kaynağı güneş olan d vitamini de önemli rol oyunuyor. Çocuğun spora ve egzersize alıştırılması da kemik kazanımı açısından önemli. Uzmanlar, hareketsiz hayat tarzından çocukların mümkün olduğunca uzak tutulmasını öneriyor.
|
23.03.2009
|
|
|
B. Z: Berlin’de 186 ülkeden gelen insan yaşıyor |
Almanya’nIn başşehri Berlin’de yayımlanan “B. Z” gazetesi, başşehirde yaşayan insanları kapak konusu yaparak, Berlin’de 186 ülkeden gelen insanların yaşadığını yazdı.
Gazetenin birinci sayfasında, aralarında 23 yaşındaki Nuray adlı Türk kızının da bulunduğu 14 yabancının fotoğraflarına yer verilen haberde, “Vatan Berlin-Berlin’de 186 ülkeden gelen insan yaşıyor” başlığı kullanıldı. Haberde, Berlin’de en büyük yabancı grubu olarak 111 bin 825 kayıtlı Türkün yaşadığı belirtilerek, Berlin’de İstanbul’dan daha fazla döner dükkânı bulunduğu öne sürüldü. Gazetenin diğer bir haberinde de başarılı Türklerden inşaat şirketi sahibi Süleyman Yüksel tanıtıldı. Yüksel’in Antalya’da bir çiftçinin oğlu olarak dünyaya geldiği ve 1994 yılında Berlin’de kurduğu “Bateg Ingenieurbau GmbH” adlı şirketle büyük başarıya ulaştığı belirtildi.
|
23.03.2009
|
|
|
Genç mucit firmaları kurtardı |
Kaynak Makinalarındakı gazda, kullanıma göre yüzde 40 ile 90 arasında tasarruf sağlayan bir sistem geliştiren TOBB-ETÜ Makina Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Sedat Kılıç, aralarında ünlü firmalarında bulunduğu Ankara’daki yaklaşık 100 fabrika’da bu sistemin kullanılmaya başlandığını bildirdi.
Kılıç, geliştirdikleri ‘’Gaz Altı Kaynak Makinalarında Gaz Tasarruf Sistemi’’miyle, kaynak makinalarında kullanılamadığı için havaya karışan atık gazı kullanılır hale getirdiklerini bildirdi. Geliştirdikleri sistemin, kaynak makinalarında regülatörlerin dışına takılan ara bir parçadan oluştuğunu kaydeden Kılıç, bu özelliği sebebiyle ürünün gaz tüketiminde tasarruf sağlamanın yanı sıra çevre dostu olduğunu da kaydetti. Kılıç, bir ayda 10 bin lira gaz masrafı olan bir firmanın bir kereye mahsus yapacağı 3-4 bin liralık yatırım ile bu masrafı 2-3 bin liraya indirmesinin mümkün olduğunu ifade etti.
|
23.03.2009
|
|
|
Romatizma kök hücreyle iyileştirildi |
AvustralyalI bilimadamları, henüz hayvanlar üzerinde denenen bir yöntemle artrit ve eklem romatizmasını tedavi ederek “yeniden rahatça yürümeyi” sağladı.
Yaşlı köpeklerin eklemlerine kendi yağ hücrelerinden alınan kök hücreler enjekte edildi. Kısa sürede bölgedeki doku hücrelerine dönüşen kök hücreler, köpeklerin artrit ve eklem romatizmasının yol açtığı sıkıntılardan kurtulup yürüyebilmesini sağladı. Sydney Teknoloji Üniversitesi’nden Prof. Ben Herbert, “İlk deneme yaptığımız hayvanların ağrılarında büyük azalma var. Yeniden koşup oynamaya başladılar” dedi.
|
23.03.2009
|
|
|
Rahip, Müslüman olan kızına saygılı |
Hollanda’da Utrecht Akademi Hastanesi’nde Başpapaz ve Manevî Rehberlik Bölümü Başkanı olarak görev yapan Ari Van Buuren, İslâm dinini seçen kızı Elsanne ile birlikte geçtiğimiz günlerde İstanbul’a yaptığı ziyareti unutamadığını söyledi.
İstanbul’dan çok etkilendiğini ve bu şehre âşık olduğunu belirten Hıristiyan din adamı, en kısa sürede eşi ile bu tarihî şehre yeniden geleceğini söyledi. Beş kızı bir oğlu olan Ari Van Buuren’in 37 yaşındaki kızı Elsanne bir Lübnanlı ile evlendikten sonra Souad adını alarak İslâm dinini seçti. Oğlundan 1 yaşında torunu olan Ari Van Buuren, kızının inancına son derece saygılı.
DİNLERİ KARŞILAŞTIRDI
Hollandalı rahip, daha önce Müslüman olan meslektaşı Abdul Wahid van Bommel ile İncil ve Kur’ân’ı karşılaştırdıkları “Farklı Ama Farksız-Farksız Ama Farklı” isimli bir inceleme ve araştırma kitapçığı hazırlamıştı. Aynı zamanda Mevlânâ hayranı olan Van Buuren, bir Türk kültürü hayranı. Türk mutfağını da çok seviyor. Türk misafirperverliği için ise “Biz bunları beceremeyiz” diyor. Eyüp Sultan Türbesi’nin altındaki kuyuya inip şifalı sudan içen Van Buuren Fransa’da da bir kilisenin altında buna benzer şifalı ve kutsal bir suyun olduğunu söylüyor. Hollandalı rahip, görev yaptığı hastanede Türk müziği konseri vermesi için bestekâr Amir Ateş’i dâvet ediyor. Amsterdam’da THY uçağının düşmesinin kendisini derinden üzdüğünü belirten Van Buuren “Bugünlerde hep Türk dostlarımı düşünüyorum ve acılarını yürekten paylaşıyorum” diyor.
|
23.03.2009
|
|
|
|