Beceriksiz darbeciye yazık (!) oluyor
Olan biteni serinkanlı bir biçimde izledikçe beceriksiz, başarısız darbecilere büyük haksızlık yapıldığı kanısına kapılıyorum. Emekli Oramiral Özden Örnek’in, gazeteci (!) Mustafa Balbay’ın tuttukları günlüklerinden, basına yansıyan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün gazete patronu (!) Mehmet Emin Karamehmet ile yaptığı görüşmeden 2003-2004 senelerinde ülkemizin bir kâbusun içinden geçtiğini öğreniyoruz.
Bu kâbus senaryosunun başrollerinde de maalesef iki orgeneral bulunuyor: Şener Eruygur ve Hurşit Tolon. Adı geçen iki orgeneral uzun bir süre tutuklu kaldıktan sonra GATA raporları marifetiyle serbest kaldılar ama ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanmaları sürüyor.
Eruygur ve Tolon dışında Ergenekon davasından yargılanan başka generaller, başka subaylar da mevcut; bu generallerin, daha düşük rütbeli subayların bir bölümü tutuklu, bir bölümü de tutuksuz yargılanıyorlar. Bu generaller, daha düşük rütbeli subaylar (kimi sivillerle birlikte) 2003-2004 senelerinde, iddianameye göre, bir darbe planlamışlar ya da planlamaya çalışmışlar ama bir dizi nedenden, dönemin Genelkurmay başkanının hukuka saygılı duruşundan, AK Parti’nin genişleyen halk desteği ve ekonomik tabanından, darbeye pek uygun düşmeyen uluslararası konjonktürden çekindiklerinden bu menfur işi fiiliyata dökememişler ve bu kez, belki de yakın tarihimizde ilk kez (Talat Aydemir, 9 Mart meselelerini saymazsanız) bir darbe girişimi sonuçsuz kalmış.
Aslında sonuçsuz kalmış demek ne kadar doğru bilemiyorum zira süreç yargıya taşınmış durumda.
Menfur darbe girişiminin başarısız (!) kalmış olmasının altında belki de, bilinmez, adı geçen askerî kadroların darbe yapma konusunda beceriksizlikleri de rol oynamış olabilir.
Bugün bizler de bu başarısız, belki de beceriksiz generallerin yargılanma sürecini izliyoruz.
Ve daha da önemlisi bu iğrenç girişimlerin bir kez daha yenilenmemesi için neler yapılması, ne gibi demokratik önlemler alınması gereğini konuşuyoruz.
Oysa yakın tarihimizde, bizim kuşağın doğrudan yaşadığı bir 12 Eylül gerçeği var.
“Gerçeği” diyorum zira bu menfur darbenin mimarları ve uygulayıcıları bugün devlet protokolündeler; Allah gecinden versin, vefat ettiklerinde muhtemelen devlet töreni ile defnedilecekler.
Devlet bugün kendilerine koruma, araç tahsis ediyor; ve en büyük korumayı da kendi elleriyle yaptıkları Anayasa’nın geçici (!) 15. maddesi sağlıyor ve yargı önüne bu insanları çıkaramıyoruz.
Adamlar, bu konu yakın gelecekte daha netleşebilir, muhtemelen Yunanistan’ın Nato’nun askerî kanadına dönüşünün sancısız olması için ABD’nin emir ve komutasında bir darbe ortamı hazırlıyorlar, ortamın olgunlaşmasını bekliyorlar, bu olgunlaşma sürecinde yüzlerce gencimiz ölüyor ve ortamın yeterince uygun olduğunu düşündükleri bir konjonktürde de darbe yapıyorlar ve 1983’te biri cumhurbaşkanı, değerleri de altı senelik bir süre için Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi oluyorlar ve kendi yaptıkları anayasaya kendilerinin yargılanmasını engelleyen bir geçici 15. madde koyuyorlar.
Bugün ise Ergenekon davası sürecinde toplum bir dizi nedenden başarısız olmuş beceriksiz darbecilerin yargılanmasını izliyor; davanın sonunda karar nasıl çıkar bilemiyorum ama en azından bugün iki orgeneral hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebi mevcut. Ancak, bu mevcut durum, neresinden bakarsanız bakın, çok belirgin bir tuhaflık, çelişki, tutarsızlık arz etmektedir.
Yaklaşık otuz sene önce yine bir dizi nedenden başarılı olmuş bir menfur darbenin mimarları devlet protokolünde iken, otuz sene sonra aynı menfur süreci planlayanlar bugün yargı önündedirler.
Kenan Evren’in hayatta olduğunu bilmekteyiz; diğer dört komutandan kaç tanesi hayattadır bilemiyorum, izlemiyorum, galiba dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya da hayatta.
12 Eylül darbesinden yaklaşık iki sene sonra Amerikan Time dergisinin Tahsin Şahinkaya için ‘dünyanın en zengin askeri’ tabirini kullandığını, bu Time dergisinin ülkeye girişinin yasaklandığını da bu fırsatta genç okurlarımıza aktaralım; bu konunun o tarihte hiç konuşulamadığını söylemeye bile gerek yok.
Kenan Evren bugün 90 yaşını aşmış bulunuyor; hayatta kalan başkaları varsa onlar da yaklaşık o yaşlardalar. Kimsenin aklında 90 yaşını geçmiş insanları kodese tıkma fikri yok ama bu insanların dokunulmazlıklarının kaldırılarak yargılanmaları ve yapılanların çok geç de olsa kimsenin yanına kâr kalmayacağının hatırlatılması sembolik olarak çok önemli.
Anayasa’nın geçici 15. maddesinin kaldırılarak Kenan Evren ve arkadaşlarının yargılanmaları ve yaşamlarının son dönemlerini yargılanmış, mahkum olmuş ama cezaları yaşları nedeniyle uygulanmamış eskimiş darbeciler olarak geçirmelerinde büyük fayda var.
Bu fayda asla ve asla geçmişle hesaplaşma kökenli bir fayda değil, tam tersine, geçmişe yönelik değil, geleceğe endeksli bir fayda olarak değerlendirilmeli.
Bir dönem bu menfur işe kalkışmış, bir dizi nedenden başarılı olmuş generallerin bugün devlet umuru görmeleri muhtemelen 2003-2004 dönemi maceracılarını da yüreklendirmiş, yarın da yine birilerini yüreklendirmeye aday bir görüntü.
Başarılı darbeciler devlet umuru görürken başarısız darbecileri yargılamak, en hafif deyimiyle, pek tutarlı bir görüntü vermiyor.
29 Mart sonrası gündeme gelmesi muhtemel anayasa değişiklikleri arasında geçici 15. maddenin de bulunması Kenan Evren’e yönelik değil, geleceğe yönelik bir hamle olacaktır.
Kenan Evren ve suç ortaklarını yargı önüne sembolik olarak taşıyabildiğimiz ölçüde Ergenekon meselesinde daha rahat mesafe alınabilecektir.
Yunanistan ve İspanya’da geçmişin başarılı darbecileri yargılandıkları ve ağır cezalara çarptırıldıkları için artık bu ülkelerde askerî darbe tehlikesi yok ve kişi başına gelir düzeyleri, yurttaşlarının özgürlükleri de bize oranla çok daha yüksek.
Başarılı darbecileri yargılayanla yargılamayan, yargılayamayan bir olur mu?
Başarısız darbeciyi yargılamak da, kimsenin hakkını yemeyelim, bir marifet ama bir noktaya kadar.
Eser Karakaş / Zaman, 19.3.2009
|