Sultan 2. Abdülhamid döneminde Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezi olarak kullanılan, 2. Meşrûtiyet’in ilanına şahit olan Yıldız Sarayı Büyük Mabeyn Köşkü, 20 yıl süren çalışma sonunda eski ihtişamına kavuştu.
Köşkün çürüyen tahtaları, kurtlanan malzemeleri ve dökülen sıvalarının onarımı, işinin ehli ustalar tarafından 20 yılda bitirildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü Yıldız Sarayı Kontrol Amiri restoratör Ahmet Selbesoğlu, koruluk ve bahçeler içindeki köşk, saray ve çeşitli yapılardan oluşan 2 milyon metrekare alan üzerine kurulu Yıldız Sarayı’nın en büyük binası olan Büyük Mabeyn Köşkü’nün tarihî ve restorasyon uygulamaları hakkında bilgi verdi.
Bu bilgilere göre, Yıldız Sarayı’nın bulunduğu alan Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman döneminden itibaren av sahası olarak kullanıldı. Buraya ilk kez Yavuz Sultan Selim zamanında köşk yaptırıldı ve sonraki süreçte yapılaşma devam etti. Sultan Abdülaziz tarafından 1865’te dinlenme köşkü olarak Balyan ailesine yaptırılan Büyük Mabeyn Köşkü, sarayın en ihtişamlı ve büyük binası olarak tarihteki yerini aldı. Padişah olduktan sonra bir süre Çırağan Sarayı’nda ikamet eden 2. Abdülhamid, ailesiyle birlikte bir gece yarısı ansızın Yıldız Sarayı’na taşınarak, yaklaşık 1100 metrekare alan üzerine 3,5 katlı inşa edilen köşke yerleşti. 2. Abdülhamid, Avusturya-Macaristan Veliahtı Rudolf ve eşi (1884) ile Alman İmparatoru 2. Wilhelm’i (1889) yönetim merkezi olarak kullandığı Büyük Mabeyn Köşkü’nde kabul etti. 2. Meşrûtiyet’in ilânına şahit olan Büyük Mabeyn Köşkü’nde, Osmanlı-Rus savaşının kararları da alındı. Büyük Mabeyn Köşkü, 1920 yılının sonlarında Osmanlı İmparatorluğu’nun son padişahı Vahdeddin’in ayrılmasının ardından 3 yıl boş kaldı. Harp Akademileri Komutanlığının Maslak’taki yeni binasının yapıldığı 1978 yılına kadar hizmet veren köşk, daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığına devredildi.
MÜZEYYEN DÖŞEMENİN
ONARIMI 20 YIL SÜRDÜ
Mimar Selbesoğlu, yapının en önemli özelliklerinden birinin de bir metrekaresi 1600 parçadan oluşan “müzeyyen döşeme kaplamalar” olarak adlandırılan parkeler olduğunu belirtti.
Bunların yenisini yapmak yerine eskisini onarmayı tercih ettiklerini ve bunun için 20 yıldır çalıştıklarını ifade eden Selbesoğlu, bu süreci şöyle anlattı:
“Bir metrekare parkedeki bir parçayı çıkardık, yaklaşık 20 işlemden geçirerek, onu onardık, yeniden yerine koyduk. Bir metrekare döşemedeki 1600 parçanın her biri 20 işlemden geçtiğine göre, demek ki bir metrekare döşemede 32 bin işlem var. Büyük Mabeyn Köşkü’nde 2 bin metrekare döşeme yaptık. Yani 64 milyon işlem yapmışız. Üzerinden basıp geçiyoruz. Ama burada 20 seneye yayılan bir emek var.
Bu, hemen yapılan bir işlem değil. Buraya gelen ustalar onarıma başlamadan önce kendilerini yeterli gördüler. Bir tane yaptılar. Köşe çizgileri tutmadı. Her parça tek tek kesiliyor. Mikron oynadığınız zaman sapmalar oluyor. Ustalar bir sene deneme yaptılar. 1 yıl içinde kopyasını yapabilecek duruma geldiler. ‘Sonra yapmaya başlayabiliriz’ dedim. Aradan 20 yıl geçti. O zaman çocuklar bana ‘Hocam İstanbul’un en iyi ustasıyız’ derlerdi. Şimdi soruyorum ‘Ya hocam biz o zaman bir şey değilmişiz’ diyorlar. Bu san'at öğretmekle öğrenilen bir şey değil, yaşayarak öğrenilir.”
Ahmet Selbesoğlu, bir odanın tavan onarımı hakkında karşılaştığı bir olayı şöyle anlattı: “Restorasyon sırasında bir odanın tavanındaki kalem işleri yerine, yenilerinin yapıldığını gördüm. Ustaya ‘Eskisine ne oldu’ diye sordum. ‘Eski bezler çürümüştü, söktük, yeni bez yaptık’ dedi. Çok sinirlendim. Bizim yöntemimiz bu muydu? Bezi çöpten buldurdum, temizlettim, tekrar gerdirdim. Bezin üzeri Harp Akademileri zamanında boyanmıştı. Bunun üzerinden araştırma analizi yaparak önceki katmana ulaştık. Bezin yarısını koruduk. Usta bezin diğer yarısı için ‘Askerler muşamba yapmışlar, bez çıkmadı’ dedi. Tam inanmadım ama inanmaya mecburum. Yok olmuş bir şeyi ne yapacağım? O ustayı da uzun yıllar benimle çalışmasına rağmen işten çıkarttım.”
Bugünkü kalem işlerinin bir haftada yapıldığını, ama eskinin onarımının 2-3 ay sürdüğünü dile getiren Selbesoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “3 ay nerede, 1 hafta nerede? Müteahhide aynı parayı veriyorsanız, eskiyi onardığı zaman da yenisini yaptığı zaman da 100 alıyorsa bir haftalık olanı yapar. Restorasyon ağır bir iştir. Türkiye’de ne yapıyorlar? Eski bezi kesiyoruz, piyasada metresi 10-15 liraya Amerikan bez satılıyor. Üzerine yağlı boya yapıyoruz ve boyuyoruz. Altın varak yapıyoruz. Gelenler de ‘Aaa ne güzel olmuş’ diyorlar. Eseri tahrip ettiniz diyen yok... Eskinin onarılmış haline ise ‘Hiç güzel olmamış’ diyorlar. Bir yerde 250 yıl önce yapılmış kalem işi, bir yanda 3 ay önce yapılmış kalem işi... Yenisini ben kendi evime de yaparım. Bir yerde, bir şey yeni yapılmışsa bizim için onun bir ifadesi yok. Biz Büyük Mabeyn Köşkü’nü restore ederken hep bunu göz önünde bulundurduk ve eskiyi onardık. Onun için uzun sürdü, ama Türkiye’deki en iyi restorasyon oldu.”
|