|
|
|
“HAYATIMDA HİÇ HATA YAPMADIM” |
Ergenekon dâvâsının dünkü duruşmasında savunmasını yapan Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, “Hayatım boyunca hiç hata yapmadım, yasaların dışına çıkmadım. 'Veli Küçük korktu' dememeleri için hastalığımı sakladım. Ancak devletin komplo kuracağını hiç düşünmemiştim” diye konuştu.
“TÜRK'ÜN KÂBE'Sİ ERGENEKON”
''İddianamede 'terör örgütü' deyiminin, ‘Türk'ün Kâbe'si’ olan Ergenekon ile birlikte kullanıldığını'' ifade eden Küçük, 'bunun kendisinin ayıbı olmadığını, bu yüzden de yüce Türk milletinden özür dilediğini'' söyledi. Küçük, 'İddianame ile Atatürk'ün Cumhuriyeti yargılanmak isteniyor” dedi.
“BÖLGEMDE FAİLİ MEÇHUL OLMAZ”
"Alternatif bir ordu kurmaya çalıştığım iddia ediliyor. Böyle birşey istesem emekli olmadan yapardım" diyen Küçük, çalıştığı birimin JİTEM'le alâkasının olmadığını iddia etti. Küçük "Görev yaptığım bölgede faili meçhul olmaz, gereğini yaparım” şeklinde konuştu.
“Ergenekon’’ davasının 26’ncı duruşmasında savunmasını yapan tutuklu sanıklardan emekli Tuğgeneral Veli Küçük, ‘’Devletin komplo kuracağını hiç düşünmemiştim’’ dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki salonda görülen davanın 26’ncı duruşmasında, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından savunmasını yapacağı kürsüye çağrılan Savunmasına başlayan Veli Küçük, uzun zamandan beri planlı bir şekilde üzerine gelindiğini ve bu planın icra safhasına konulması sonucu gözaltına alındığını söyledi.
Küçük, gözaltına alınmadan bir gece önce rahatsızlığı nedeniyle geceyi hastanede geçirdiğini, ertesi gün de hastaneye gitmesi gerekirken emniyete götürülmesine itiraz dahi etmediğini anlattı. Küçük, ‘’Çünkü hayatım boyunca hiç hata yapmadım, yasaların dışına çıkmadım. ‘Veli Küçük korktu’ dememeleri için hastalığımı sakladım. Ancak devletin komplo kuracağını hiç düşünmemiştim’’ diye konuştu.
‘’Evinde arama yapılırken, cezaevi firarisi ya da PKK’lı militanlar aranıyormuş gibi evinin kuşatıldığını’’ ileri süren Küçük, bu görüntülerle polisin darbe yaptığının düşünülebileceğini savundu. Gözaltına alındığını ilgili askeri birime bildirdiğini, ancak bunun ‘’yardım isteniyormuş’’ şeklinde kamuoyuna yansıtıldığını dile getiren Küçük, kimseden yardım istemediğini, yardıma da ihtiyacı olmadığını belirtti. Bu olayın kendisini topluma tanıtması açısından bir fırsat olduğunu dile getiren Küçük, ‘’iddianamenin yüce Türk milletine karşı hazırlandığını’’ öne sürdü. ‘’İddianamede ‘terör örgütü’ deyiminin, Türk’ün Kabe’si olan Ergenekon ile birlikte kullanıldığını’’ ifade eden Küçük, ‘’İki kelimeyi birlikte kullanmasının kendisinin ayıbı olmadığını, bu yüzden de yüce Türk milletinden özür dilediğini’’ söyledi. Küçük, ‘’iddianame ile Atatürk’ün Cumhuriyeti’nin yargılanmak istendiğini, rejimin, dinin değiştirilmek istendiğini’’ savundu.
CUMHURİYETİ AYAKTA TUTAN
KURUMLAR HEDEF ALINIYOR
‘’Ergenekon’’ davasının tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük, ‘’Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmayı hedefleyen bilinçli, sinsi ve sürekli bir şekilde oluşturulan Veli Küçük imajı üzerine kurulan, uydurma ve hayali senaryolarla sanık olarak mahkeme huzuruna getirildiğini’’ ileri sürerek, ‘’Bu hazin, hazin olduğu kadar da gülünç oyunda başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutan kurumlar hedef alınmaktadır’’ dedi. İstanbul / aa-cihan
JİTEM İLE ALAKAM YOK
EMEKLİ Tuğgeneral Veli Küçük, hakkındaki iddiaları reddetti. “Alternatif bir ordu kurmaya çalıştığım iddia ediliyor. Böyle bir şey istesem emekli olmadan yapardım.” diyen Küçük, çalıştığı birimin JİTEM’le alakasının olmadığını iddia etti. “Görev yaptığım bölgede faili meçhul olmaz, gereğini yaparım” diyen Küçük, Susurluk kazasını Sami Hoştan’dan öğrendiğini öne sürdü. Küçük, Sami Hoştan ve Sedat Peker’in suç örgütü lideri olmadığını savundu. 41 yıllık askerlik hizmeti olduğunu belirten Veli Küçük, 11 ay alay komutanlığı yaptığını söyledi. Kurmay olmamasına rağmen başarılı çalışmaları nedeniyle general rütbesine yükseltildiğini ifade eden Küçük, Bilecik Tugay Komutanlığı’ndan 2000 yılında emekli olduğunu ifade etti. Emekli olduktan sonra bir süre lojmanda kaldığını belirten Küçük, basında yer alan usulsüz koruma aldığı için lojmandan çıkartıldığı iddialarının asılsız olduğunu söyledi.
AVUKAT KIZI SAVUNUYOR
Küçük’ü avukat olan kızı Zeynep Küçük savunuyor. İddianamede Veli Küçük’ün suçlandığı iddialar 120 sayfa tutuyor.
|
16.12.2008
|
|
|
MECLİSTE BÜTÇE MARATONU BUGÜN BAŞLIYOR |
TBMM Genel Kurulunda, 2009 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler bügün başlayacak. Meclisin yaklaşık iki aylık bütçe maratonu, Plan ve Bütçe Komisyonunun ardından bu kez Genel Kurulda sürecek.
Genel Kurulda, 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının tümü üzerindeki görüşmeler bugün yapılacak. Bütçenin tümü üzerinde Hükümet adına sunuşu Maliye Bakanı Kemal Unakıtan yapacak. Daha sonra sırasıyla, CHP grubu adına Genel Başkan Deniz Baykal, MHP grubu adına Genel Başkan Devlet Bahçeli, AKP grubu adına grup başkanvekilleri Nihat Ergün ile Mustafa Elitaş, DTP grubu adına grup başkanvekilleri Selahattin Demirtaş ile Fatma Kurtulan konuşacak. Bütçenin tümü üzerinde AKP Mardin Milletvekili Cüneyt Yüksel ile DSP İzmir Milletvekili Harun Öztürk, kişisel görüşlerini ifade edecek. Eleştirileri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan cevaplayacak. Bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükümet adına yapılacak konuşmalar (Hükümetin sunuş konuşması hariç) için birer saat, kişisel konuşmalar için ise 10’ar dakika verilecek. Bugün saat 11.00’de başlayacak görüşmelerde, birleşimi, TBMM Başkanı Köksal Toptan yönetecek. Meclisin bütçe maratonu, 27 Aralık Cumartesi günü yapılacak son konuşmalarla tamamlanacak. Ankara / aa
|
16.12.2008
|
|
|
ECEVİT’İN MEZARI AHLATLIBEL’E TAŞINIYOR |
Eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in mezarı Ahlatlıbel’e taşınıyor.
Çankaya Belediyesi yetkilileri, Ecevit’in ailesinden gelen talep doğrultusunda, belediyeye ait Ahlatlıbel Tesisleri’nde mezar yerinin belirlendiğini ve prosedürlerin hızla yerine getirileceğini bildirdi. Alınan bilgiye göre, Ecevit ailesinin yaptığı başvurunun insanî ve sosyal sorumluluğu da beraberinde getireceğini ifade eden Çankaya Belediyesi yetkilileri, şöyle konuştu: ’’Türk sosyal demokrasi hareketinde bir çıkışın silinmez adı olan Bülent Ecevit için yapılan başvuru kapsamında, mezar yerinin belirlenmesinde aileye çeşitli seçenekler sunuldu. Ailesi seçenekler içerisinde gelip, baktılar ve Çankaya Belediyesi’nin Ahlatlıbel Tesisleri içindeki bir bölgede karar kıldılar. Belediye Meclisi’nden de bu doğrultuda karar çıkarıldı.’’ Çankaya Belediyesi’nin, Bülent Ecevit’in vefatından sonra ömrünü geçirdiği Oran semtinde yaşadığı mahallenin adını da ‘’Bülent Ecevit Mahallesi olarak değiştirdiğini anımsatan yetkililer, Ecevit ailesinin son kararı doğrultusunda mezar yerinin oluşturulması ve çevre düzenlemesinde, belediye olarak üzerlerine düşeni yerine getireceklerini belirtti.
2006 yılında ölen eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in naaşı Devlet Mezarlığı’na defnedilmişti. Daha sonra Ecevit’in eşi ve DSP’nin kurucu Genel Başkanı Rahşan Ecevit, Bülent Ecevit’in kabrinin taşınması için Millî Savunma Bakanlığı’na müracaat etmiş ve Bakan Vecdi Gönül, Rahşan Ecevit’in başvurusuna olumlu cevap vermişti. Ankara / aa
|
16.12.2008
|
|
|
134 ölü, 697 yaralı |
Yurt genelinde, 9 günlük Kurban Bayramı tatili süresince meydana gelen trafik kazalarında 134 kişi öldü, 697 kişi yaralandı. Tatil öncesi yapılan tüm uyarılara ve alınan tedbirlere rağmen bayram tatilinin trafik kazası bilançosu ağır oldu. Bayram tatilinde en çok ölümlü trafik kazası, 24 kişiyle bayramın ikinci gününde meydana geldi.
YURT genelinde, 9 günlük Kurban Bayramı tatili süresince meydana gelen trafik kazalarında, 134 kişi öldü, 697 kişi yaralandı. Tatil öncesi yapılan tüm uyarılar ve alınan tedbirlere rağmen 9 günlük bayram tatilinin trafik kazası bilançosu ağır oldu. Bayram tatilinde en çok ölümlü trafik kazası, 24 kişiyle bayramın ikinci gününde meydana geldi. Söz konusu sürede en çok yaralanma ise 127 kişiyle Arefe Günü oldu.
Manisa’nın Akhisar ilçesi yakınlarında iki otomobilin çarpışmasıyla 8 kişinin öldüğü, Bingöl-Elazığ kara yolunda 5 kişinin öldüğü, 17 kişinin yaralandığı, Darende-Gürün kara yolunda 1 kişinin öldüğü, 37 kişinin yaralandığı, Samsun’dan Terme yönüne giden yolcu minibüsünün devrilmesiyle 28 kişinin yaralandığı ve Mersin’de lastiği patlayan tırın dorsesine tarım işçisi taşıyan midibüsün çarpmasıyla 25 kişinin yaralandığı kaza, ölü ve yaralı sayılarındaki fazlalıkla dikkati çekti.
Kayseri’de trafik kazası: 3 ölü, 49 yaralı
KAYSERİ'DE 2 TIR ve 4 otobüsün karıştığı trafik kazasında 3 kişi öldü, 49 kişi yaralandı. Alınan bilgiye göre, Kayseri-Malatya karayolunun 63. kilometresinde yaşanan kazada buzlanma sebebiyle 2 TIR çarpıştı. Çarpışan TIR’lardan biri şarampole yuvarlanırken, diğeri karayoluna devrildi. Bu sırada aynı istikamette seyreden Murat Yurt idaresindeki 23 HA 324 plâkalı yolcu otobüsü de yola devrilen 34 FC 534 plakalı iplik ve kumaş yüklü TIR’a çarptı. Ardından arkadan gelen iki yolcu otobüsü ile karşı yönden gelen başka bir yolcu otobüsü de kaza yapan araçlara çarptı. 4 otobüs ve 2 TIR’ın karıştığı kazada, TIR’a çarpan 23 HA 324 plakalı yolcu otobüsünün sürücüsü, hemen arkasında oturan kardeşi ve bir bayan yolcu, olay yerinde vefat ederken 49 kişi de yaralandı. Kazada yaralananlardan durumu ağır olanlar Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde, diğer hastalar ise Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Kayseri / cihan
|
16.12.2008
|
|
|
Türkiye yine mahkûm |
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 1999’da Adıyaman’daki 1 Mayıs kutlamalarında ‘’işkence ve kötü muamele’’ gördüğünü iddia eden 11 kişinin başvurusunda Türkiye’yi haksız buldu.
Adıyaman’da 1 Mayıs 1999’da düzenlenen faaliyetlerinde, kutlamalara gitmek isteyen 70 kişilik bir gruba polis müdahale etti ve çok sayıda kişi gözaltına alındı. Alınan bilgiye göre, 24 saatlik gözaltı süreleri dolduktan sonra serbest bırakılanlardan 11’i, ‘’polis memurlarının keyfi olarak, insanlık onuruna yakışmayacak şekilde kötü muamele ve işkence yaptığı’’ iddiasıyla Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulundu. Olaya karışan polis memurlarının yargılanması için Adıyaman Valiliği ve İçişleri Bakanlığından izin alınamadı. Bunun üzerine 11 kişi Danıştay 2. Dairesine itirazda bulundu, ancak itirazları reddedildi. Bu kişiler, dâvâyla ilgili Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığının takipsizlik kararı vermesi üzerine 2002 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu.
Dava 7 Ekim 2008’de sonuçlandı. AİHM Türkiye’yi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. (insanlık onuruna yakışmayacak, onur kırıcı ceza ve muameleye tabi tutmak, hakkına aykırı davranmak) ve 11. (sendika, dernek kurmak ve toplantı özgürlüğüne aykırı davranmak) maddelerini ihlâl ettiğine hükmetti ve 11 kişiye toplam 21 bin Avro ödenmesine karar verdi. Söz konusu 11 kişi arasında yer alan avukat Şeyho Saya, kendilerinin Türkiye’de demokrasi ve insan haklarının gelişmesini istediklerini söyledi. Saya, ‘’Tabii gönül isterdi ki böyle bir dâvâ açmamış olalım, Türkiye’yi mahkûm etmeyelim’’ dedi. Saya, ‘’Bizim istediğimiz Türkiye’deki demokrasi ve insan haklarının gelişmesi. Ben şahsen ülkemizin mahkûm edilmesinden utanıyorum’’ diye konuştu. Adıyaman / aa
|
16.12.2008
|
|
|
Hükümet asgarî ücretliyi çay ve simide mahkûm etti |
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, hükümetin asgari ücret politikasını eleştirerek, ‘’Asgari ücretliyi bir çay ve simide mahkum etmeyi politik maharet gören bir AKP Hükümeti ile karşı karşıyayız’’ dedi. Asgari Ücretler Derneği Başkanı Kazım Çorap’ı parlamentoda kabul eden Vural, ekonomik krizin giderek derinleştiği bir ortamda Asgari Ücreti Tespit Komisyonunun yapacağı çalışmaların aynı zamanda hükümetin ekonomik krizin yükünü çekenlere bakış açısını da ortaya koyacağını söyledi. Asgari ücretlilerin yaklaşık yüzde 80’inin sosyal yardımlara muhtaç bırakıldığını savunan Vural, ‘’Hükümet, vatandaşların ümüğünü sıkarak, yoksullaştırarak bir ekonomi politikası oluşturma yolunda ısrarla devam etmektedir. Asgari geçim indirimini getiriyoruz, asgari ücreti vergi dışı bırakacağız diyenler asgari ücretten özel indirim tutarını kaldırmışlar, vergi iadesini kaldırmışlar ve böylelikle asgari ücretliye kaşıkla verdiğini kepçe ile geri almışlardır’’ diye konuştu. Ankara / aa
|
16.12.2008
|
|
|
Kaçakları polis kurtardı |
Çanakkale’nİn Ayvacık ilçesi sahilinden Yunanistan’ın Midilli Adası’na kaçmak isterken lastik botları patlayan Afganistan uyruklu 19 kaçak, cep telefonuyla ‘’155 Polis İmdat’’ telefonunu arayıp yardım isteyince kurtarıldı. Alınan bilgiye göre, yasa dışı yollardan Türkiye’ye giriş yapan Afganistan uyruklu 19 kaçak, Ayvacık sahillerinden lastik bota binerek, Yunanistan’ın Midilli Adası’na gitmek üzere denize açıldı. Bu sırada, kaçakların içinde bulunduğu lastik bot patladı. Bir süre sonra su almaya başlayan bottaki kaçaklardan Türkçe bilenler, ‘’155 Polis İmdat’’ telefonunu arayarak, yardım istedi. Polisin durumu Türk Sahil Güvenlik ekiplerine bildirmesinin ardından kısa sürede olay yerine giden ‘’TCSG 14’’ ve ‘’TCSG 80’’ botları, kaçakları, Ayvacık’a bağlı Kozlu köyü açıklarında, karadan yaklaşık 5 mil açıkta buldu. Türk Sahil Güvenlik ekipleri, botlarına aldıkları kaçakları Küçükkuyu’da karaya çıkartıp, jandarmaya teslim etti. Bu arada, kaçakların ifadelerinde kendilerini taşıyan botun, Yunan Sahil Güvenlik ekiplerince patlatıldığını iddia ettikleri öğrenildi. Ayvacık / aa
|
16.12.2008
|
|
|
Erdoğan adaylarını netleştirmek için çalışıyor |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da hafta içi açıklanması beklenen AKP’nin büyükşehir belediye başkan adaylarını netleştirmek için çalışıyor. Kurban Bayram tatilini İstanbul ve Antalya’da geçiren Başbakan Erdoğan, Ankara’ya döndü. AKP’nin yerel seçimlerde büyükşehirlerden göstereceği belediye başkan adayları henüz açıklanmaYAN Erdoğan, adayları netleştirmeye çalışıyor. Kurban Bayramı öncesi açıklanması beklenen adaylar, temayül yoklamalarının sonuçlanmaması sebebiyle açıklanmamıştı. Yerel Yönetimler Başkanlığı tarafından tüm partili belediye başkanları hakkında hazırlanan performans değerlendirme raporlarını incelemeye alan Erdoğan, son kararı verecek. Ankara / cihan
|
16.12.2008
|
|
|
Şahin: Af gündemde yok |
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Adalet Bakanı olarak hiçbir zaman cezaevi affını gündemine almadığını söyleyerek, ‘’Af gündemde yok’’ açıklamasında bulundu. Ankara’da bulunan Bakan Şahin, gündeme ilişkin soruları cevapladı. Cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu oranlarında artış olduğuna yönelik basında çıkan haberleri değerlendiren Şahin, cezaevlerindeki doluluk oranının AB ülkelerinin altında olduğunu söyledi. 100 bin kişiye oranla Türkiye ortalamasının 130 olduğunu söyleyen Bakan Şahin, ‘’Türkiye ortalaması AB ülkelerinin altındadır. İngiltere, Almanya ve ABD’ye göre çok daha düşüktür. Şu anda Türkiye bunun altında, ancak biz var olan sayıyı da düşürmeyi hedefliyoruz’’ diye konuştu. Cezaevlerindeki doluluk oranındaki artışı ‘’suç ve suçluya yönelik daha etkin mücadeleye’’ bağlayan Şahin, gündeme gelen cezaevi affına karşı çıkarak, ‘’Geçmişte sık sık yapılan afların bu oranların artmasına neden olduğu da ortadadır’’ dedi. Affa karşı olduğunu söyleyen Şahin, ‘’Bakan olarak hiçbir zaman affı gündemime almadım. Gündemde af yok’’ şeklinde konuştu. Ankara / cihan
|
16.12.2008
|
|
|
Telekom’a sabit ücret dâvâsı |
Türk Eğitim-Sen Nevşehir Şubesi Başkanı Mustafa Uğur, Türk Telekom’un aldığı sabit ücrete ilişkin şikayetlerinin Tüketici Hakem Heyetince haklı bulunması üzerine, konuyu yargıya taşıdıklarını bildirdi. Türk Eğitim-Sen Nevşehir Şube Başkanı Mustafa Uğur, gazetecilere yaptığı açıklamada, Türk-Telekom’un sabit hat kullanan abonelerden aldığı sabit ücrete ilişkin bir süre önce Nevşehir Tüketici Hakem Heyetine müracaat ettiklerini bildirdi. Şikayeti değerlendiren Tüketici Hakem Heyetinin, Türk Eğitim-Sen Nevşehir Şubesini haklı bulduğunu ifade eden Uğur, bunun üzerine konuyu yargıya taşıdıklarını kaydetti. Uğur, Nevşehir’de Tüketici Mahkemesi adına 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açtıklarını ifade etti. Bilirkişi raporunun önemli bir belge olduğunu ve davanın büyük bir ihtimalle tüketici lehine sonuçlanacağını öne süren Uğur, ‘’Dava lehimize sonuçlanırsa tüketicilerden bir daha asla sabit ücret alınamayacak. Ankara 7. Tüketici Mahkemesi’nin oluşturduğu bilirkişi heyetinin tüketiciyi haklı görmesi yapılan mücadelenin ve ortaya konulan haklı gerekçenin delili olarak görüyoruz. Takdir yüce mahkemenindir’’ diye konuştu. Nevşehir / aa
|
16.12.2008
|
|
|
Şefkat, suçtan uzaklaştırıyor |
KONYA polisinin, yaptığı çalışmalarla suça meyilli 480 çocuktan 384’ü topluma kazandırıldı. Konya
Emniyet Müdürlüğü’nden aldığı bilgiye göre, suça karışan, sokakta çalıştırılan, dilendirilen, madde bağımlısı çocukların yakından takip edilebilmesi ve bu çocukların tekrar suç işlemelerinin önlenmesi ile topluma kazandırılabilmesi için uzman polislerden oluşan bir ekip kuruldu. Konya Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürü İsmail Karasakal ve ekibi, suça meyilli çocukların bire bir takibi için her polise bir çocuk anlayışıyla hareket etti. Suça itilen çocuklara ait verilere dayanılarak ayrıntılı istatistikler çıkartan polis, bu sonuçları göz önünde tutarak analiz yaptı.
Durum tesbiti yapıldıktan sonra Selçuk Üniversitesi Meslek Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişim ve Eğitim Bölümü’nden uzman yardımıyla çocuklar üzerinde ‘’Yoğun Düşünme Eğitimi Programı’’ uygulayan emniyet yetkilileri, çocukların sosyalleşip faydalı bireyler olarak topluma dönmelerinin sağlanması için çalışmalar yaptı. 2005 yılının Kasım ayında başlatılan uygulamalarla bugüne kadar suçu alışkanlık haline getiren 90 çocuktan 47’si, madde bağımlısı 54 çocuktan 24’ü, sokakta çalışan 231 çocuktan 217’si, dilencilik yapan 105 çocuktan 96’sı olmak üzere toplam 480 çocuktan 384’ü yani yüzde 80’i topluma kazandırıldı. Yapılan çalışmalar sayesinde suça meyilli olan çocukların verilen destek ve şefkatle üniversiteli bile olabildiklerini belirten yetkililer, ‘’Suç işleme eğiliminde azalma tesbit edilen çocukların belli bir aşamaya geldikten sonra meslek edinmelerine yardımcı olunuyor. Bunlar eğitim, spor, sanat gibi faaliyetlere de yönlendiriliyor’’ dedi. Konya / aa
|
16.12.2008
|
|
|
Psikoteknik muayene raporu zorunlu hale geliyor |
KARAYOLU Taşıma Yönetmeliği gereği 25 Şubat 2009’dan itibaren ticari amaçlı yolcu ve yük taşımacılığı yapan sürücülerden ‘’psikoteknik muayene raporu’’ istenmesi zorunlu hale gelecek. 2004’te yürürlüğe giren Karayolu Taşıma Yönetmeliği, yolcu ve yük taşıyan otobüs, kamyon ve TIR sürücülerinde, eğitimden sağlığa bazı özelliklerin aranması şartı getiriyor. Yönetmeliğin ilgili maddesine göre, sürücülerin yolcu ve eşya taşımacılığına ait taşıtlarda çalışabilmesi için ticarî taşıtın niteliğine göre sürücü belgesine sahip olmalarının yanı sıra, ehliyet almak için yolcu taşımacılığında en az lise veya dengi okullardan birini, yük ve kargo taşımacılığında ise ilköğretim okulunu bitirmiş olmaları gerekiyor. Sürücüler için sağlık açısından da bazı düzenlemeleri içeren yönetmelik, sürücülerin bedenen ve psikoteknik açıdan sağlıklı olduklarını gösteren bir sağlık raporunu da yetkili sağlık kuruluşlarından her 5 yılda bir almalarını zorunlu kılıyor. Şu anda yürürlükte olan uygulamanın başlayacağı Şubat ayından itibaren yapılan denetimlerde otobüs, kamyon ve tır sürücülerinden istenecek psikoteknik muayene raporu olmayanlara ise idarî para cezaları uygulanacak. Öte yandan, psikoteknik muayenenin nasıl yapılacağına ilişkin usuller ise henüz belli değil. Psikoteknik muayene raporlarının dikkat, refleks değerleri gibi pek çok unsuru içermesi gerektiği, sağlıklı bir raporun ancak bu şekilde oluşturulabileceği belirtildi. Ankara / aa
|
16.12.2008
|
|
|
Çalışkan öğrenciye müjde |
MEB'İN başarıyı ve derslere devamı teşvik için hazırladığı taslakla 11. sınıf öğrencileri 12. sınıfın derslerini 3 sınav hakkıyla geçebilecek. Millî Eğitim Bakanlığı, 4 yıl olan lisenin 3 yılda bitirilmesinin yolunu açıyor. Lisenin ilk üç sınıfında üstün başarı gösteren ve notları 90’ı geçen öğrencilere ‘bir yıl erken mezuniyet’ imkânı getiriliyor. Hazırlanan taslakla ilgili diğer öğretim dairelerinin ve il millî eğitim müdürlüklerinin görüşlerini aldıklarını belirten Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Merdan Tufan, değişikliğin önümüzdeki günlerde kurulda görüşüleceğini açıkladı. Zaman’ın haberine göre, Ortaöğretim Genel Müdürü Emin Gürkan da amaçlarının ‘başarıyı teşvik’ olduğunu vurgularken, birçok ülkede benzer uygulamaların bulunduğunu hatırlattı. Gürkan, çalışmanın hayata geçmesi sonrasında ‘öğrencilerin daha fazla okula bağlanacağını ve derslerine daha çok çalışacağını’ kaydetti. Bu öğretim yılına yetiştirilmesi öngörülen uygulama, şu anda ortalamayı tutturan 50 bine yakın lise son sınıf öğrencisini etkiliyor.
|
16.12.2008
|
|
|
Asitli içecek yerine, tabiî içecekler tüketin |
TÜKETİCİLERİN bir bardağının maliyeti 10 YKr olan portakal suyu ile bir litresi 40 YKr olan süt yerine, ortalama 2-3 katı yüksek fiyattan satılan asitli içecekleri tercih etmesi üreticileri zor durumda bırakırken, uzmanlar sağlıklı hayat için tabiî içecek tüketilmesinin önemine dikkati çekiyor.
Geçtiğimiz yılın bu aylarında sütün litresi üreticilerde 60 YKr’ye satılırken, bu yıl 40 YKr’ye satılmasına rağmen vatandaşlar tarafından fazla tercih edilmiyor. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi diyetisyeni Özgen Arı ise besin değeri olmayan, kafein içeren asitli içecekler yerine tabiî içeceklerin tüketilmesi gerektiğini belirtti. Portakal suyunun antioksidan ve bol c vitamini muhtevası sebebiyle sağlıklı hayat için tercih edilen içeceklerden biri olması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu: ‘’Besin değeri olmayan içecekler yerine kalsiyum ve protein oranı yüksek süt ile c vitamini deposu portakal suyu tüketilmeli. Çünkü portakal suyu c vitamini aşısından zengin sütün de çok sayıda faydası var. Sütün kalsiyum ve protein oranı çok yüksek olduğu gibi, d vitamini muhtevasıyla da kemik sağlığı için önemli. Bu faydaları göz önünde bulundurulduğunda asitli içecekler yerine tabiî içecekleri tüketilmeli.’’ Adana/Mersin/aa
|
16.12.2008
|
|
|
Yeni bir küresel düzen şart |
TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “”Artık mevcut küresel kurumların küreselleşen ekonomi için yetersiz kaldığı açıkça görülmüştür.
Şimdi yapılması gereken küresel ölçekte yaşanan bu krize yine küresel düzeyde çözüm bulmaktır. Bunun için temsil gücü yüksek bir küresel sistemin kurulması gerekiyor.” dedi. Hisarcıklıoğlu, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) işbirliği ile düzenlenen “Küresel Ekonomi ve Türkiye” konulu toplantıda yaptığı konuşmada, insanoğlunun tarihte ilk defa yaşadığı 3 temel negatif süreci; “Giderek büyüyen bir çevre tahribatı, küresel ısınma ve buna paralel gıda temini problemi”, “Son zamanlarda fiyatı gerilese de önemi azalmayan enerji arzı sorunu”, “Likidite ve güven kaybından kaynaklanan küresel malî kriz” şeklinde sıraladı.
1929 dünya ekonomik buhranından sonra en büyük küresel malî kriz ile karşı karşıya bulunulduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, küresel ekonominin kesin olarak durgunluk, hatta bir ihtimal daralma eğilimine girdiğini söyledi.
Yapılan son tahminlere göre 2009’da dünya genelinde ancak yüzde 0,9 oranında büyüme beklendiğini kaydeden Hisarcıklıoğlu, “Ancak bu oran bile bir süre sonra iyimser kalabilir. Zira meselâ Dünya Bankası neredeyse her ay yıllık tahminlerini revize ediyor” dedi. Hisarcıklıoğlu, son bir yılda yaşanan gelişmelerin, mevcut küresel malî piyasaların mimarisindeki “ölümcül” yanlışları kendilerine gösterdiğini ifade ederek, başta finansal sektördekiler olmak üzere büyük ölçekli şirketlerin aşırı kâr hırsları ve şeffaflıktan uzak yönetim biçimlerinin denetim ve gözetim mekanizmalarını etkisiz kıldığını söyledi. Küresel ölçekte aşırı riskler alındığını, yükselen varlık fiyatları “çılgınlığının” ve “çürük” bir piyasa ortamının doğmasına göz yumulduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, “Sistemi uyarmakla görevli uluslar arası derecelendirme kurumları yetersiz kalmıştır. Hatta daha da kötüsü bizzat kamuoyunu yanıltmışlardır” diye konuştu. Rifat Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti: “Artık mevcut küresel kurumların küreselleşen ekonomi için yetersiz kaldığı açıkça görülmüştür. Şimdi yapılması gereken küresel ölçekte yaşanan bu krize yine küresel düzeyde çözüm bulmaktır. Bunun için temsil gücü yüksek bir küresel sistemin kurulması gerekiyor. Yeni mekanizmalara ihtiyacımız var. Bu açıdan G-20 girişimi çok önemlidir. Mevcut durumda siyasetçiler eliyle yürütülen istişareler önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Bu çerçevede uluslar arası bir perspektifle politika diyaloğunun sağlanıyor olması şüphesiz ki büyük önem taşımaktadır. Ancak, son küresel krizden çıkan önemli derslerden biri, G-20’nin küresel ekonominin yeniden yapılanması yolundaki kurumsal ihtiyaçlara cevap verebilecek duruma getirilmesidir.”
Hisarcıklıoğlu, küresel karar alma mekanizmalarına reel sektörün görüşlerini aktaracak bir reel sektör yapılanmasına ihtiyaç bulunduğunu belirtti.
“KÜRESEL KRİZE KARŞI
ETKİN MÜCADELE İÇİN...”
KÜRESEL krize karşı etkin mücadele için daha küresel ve daha demokratik bir yönetişim yapısının şart olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, bu sistemin kurulmasının da yine bütün paydaşların katkısına açık olması gerektiğini, bu açıdan 2009 yılının ilkbaharında gerçekleştirilmesi öngörülen G-20 Liderler Zirvesi ve sonrasında gerçekleşecek çalışmalardan beklentilerinin büyük olduğunu bildirdi. Türkiye’nin, 2001 mali krizini yeniden yapılanmak anlamında çok iyi değerlendirdiğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, “Daha önce gerçekleştiremediğimiz yapısal ekonomik reformları bu kriz sonrasında gerçekleştirebildik. Reform sürecimizi devam ettirmemizin gerekli olduğunu her fırsatta vurguluyoruz. Bu açıdan AB katılım sürecinin hızlandırılmasının önemli bir çıpa işlevini yerine getireceğine inanıyoruz” diye konuştu. İstanbul /aa
|
16.12.2008
|
|
|
DSP'li Yağız: AKP, Alevî açılımında yan çiziyor |
DSP Genel Sekreteri Süleyman Yağız, AKP’nin, ‘’Alevî açılımı konusunda çeşitli bahaneler üreterek yan çizdiğini’’ savundu.
Yağız, yaptığı yazılı açıklamada, Alevî-Bektaşiler’in, istisnasız tamamının mutabık olduğu bazı konular bulunduğunu, bunların hepsinin ortak talepleri içerdiğini belirtti. Yağız, ‘’Sivas katliâmının yaşandığı Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesi, Cemevleri’nin ibadet statüsüne alınması, zorunlu din derslerinin Aleviler açısından kaldırılması gibi isteklere hiçbir Alevi’nin itiraz etmediğini’’ ileri sürdü. AKP’nin, bizzat dile getirdiği ‘’Alevî açılımı konusunda, çeşitli bahaneler üreterek yan çizdiğini, bugüne dek açılımın ‘a’sını bile açmadığını, açamadığını’’ öne süren Yağız, şunları kaydetti: ’’Ama ortada bu kadar mutabık olunan istekler varken, AKP ileri gelenlerinin, ‘Efendim Aleviler arasında birlik yok’ demeleri ve bunu bahane ederek sorunları çözmek yerine çözüyor görüntüsü vermeye çalışmaları ciddiyetten ve samimiyetten uzaktır ve bir seçim oyalaması taktiğinden ibarettir.’’ Ankara / aa
|
16.12.2008
|
|
|
Aman ayakları yanmasın! |
Dubaİ’dekİ “Palazzo Versace” oteli, zengin konukları için plaj kumunu soğutarak turizm sektöründe bir ilke imza atacak. İngiliz Metro gazetesinin haberine göre lüks düşkünü zengin tatilcileri düşünen Palazzo Versace otel, plaj kumunu, ya altına soğutucu boru sistemi döşeyerek ya da dev vantilatörlerle soğutmayı planlıyor. Sistemin, çevreye zarar vermemesine ve Dubai yasalarına uygun bir şekilde kurulmasına özen gösteriliyor. Dubai / aa
|
16.12.2008
|
|
|
Gelenek deyip geçmeyin |
Bebeğİ leyleğin getirmesi, bayrakların yarıya indirilmesi, düğünlerde pasta kesme gibi bütün ülkelerde uygulanan geleneklerin ilginç öyküleri bulunuyor. Bebeği leyleklerin getirdiği hikâyesinin kökeni Kuzey Avrupa’ya, İskandinavya’ya kadar gidiyor. Göçmen kuşlardan olan leylek, hayat tarzı ile insanların daima ilgisini çektiğini belirten uzmanlar, kuşlara göre uzun sayılabilecek 70 yıllık ömürlerinde, her sene aynı yuvaya dönmeleri, insanlara yakın olarak evlerin bacalarında yuva yapmaları, tek eşli hayatları, yavrularını yuvada uzun süre itinayla beslemeleri, genç yetişkin leyleklerin ailenin dermansız yaşlı bireyleri ile ilgilenmeleri, onlara yiyecek temin etmeleri ve korumaları insanlarda saygı uyandırdığını bildirdi.
LEYLEĞİN ÖMRÜ İKİ LAKLAK MI?
Antik Roma devirlerinde insanların, leyleklerin düşünceli, özverili hayat tarzlarından etkilendiklerini bu sebeple küçüklerin yaşlı büyüklerini gözetmeleri konusunda çıkarılan yasalara ‘leyleklerin yasası’ adı verildiğini belirten uzmanlar şunları söyledi: ‘’Benzer şekilde eski Yunan’da da ‘stork’ (leylek) ismi ‘storge’ olarak ‘tabiattaki güçlü sevecenlik’ anlamında bir deyim olarak kullanılmıştır. Sonuç olarak, Anadolu’da güneyden, Arabistan yönünden geldiği için ‘hacı leylek’ diye nitelendirilen, doğum yapılan evin bacasında oturan bu saygın kuş, yeni doğan bebeğin nasıl geldiğinin çocuklara en şirin şekilde açıklanabilmesi için anneler tarafından aracı olarak seçilmiştir. Kuzey Avrupa’da yüzyıllar boyunca popüler olan bu hikâyenin Avrupa’nın diğer yörelerine ve dünyaya yayılması 19. yüzyılda Danimarkalı ünlü masal yazarı Hans Christian Andersen’in yazdığı masallar sayesinde gerçekleşmiştir. Ayrıca leyleklerin ses telleri yeterince gelişmemiştir. Eşlerini çekmek için gagalarını tıkırdatarak, kanatlarını açıp kaparlar. Yani ‘leyleğin ömrü laklakla geçer’ ifadesi haksızdır. Laklak denilen sesler aslında sevgi sözcükleridir.’’
ÇATAL KULLANMAK
Avrupa’da Rönesans başlangıcına, diğer bir deyişle insanların titizliğin ve temizliğin farkına varmalarına kadar, bütün bir tarih boyunca yemek yerken ellerin kullanıldığına dikkat çeken uzmanlar, yemek yerken kullanılan parmak sayısının o kişinin statüsünü gösterdiğini söyledi. Normal insanların beş parmaklarını kullanmalarına karşılık, asiller üç parmaklarını kullandıklarını ifade eden uzmanlar, şöyle devam etti: ‘’Aslında Latince çatal anlamına gelen kelime, çiftçilerin hasadı havaya atıp savurmada kullandıkları dev çatalların isminden türemiştir. Bunların çok küçükleri Türkiye’de Çatal Höyük’de yapılan kazılarda bulunmuş ama ne işe yaradıkları, milâttan 400 yıl öncesinde sofralarda yemek yemede kullanılıp kullanılmadıkları tam anlaşılamamıştır. Çatal konusunda kesin bilinen bir şey, ilk defa 11. yüzyılda Toskana’da (İtalya) ortaya çıktığıdır. İki uçlu olan bu çatallara insanlar ‘Allah’ın bahşettiği yiyecek yine Allah’ın verdiği parmaklarla yenilebilir’ diye şiddetle karşı çıktılar. Fransız ihtilâlinin biraz öncesinde Fransa’da yavaş yavaş dört uçlu çatallar kullanılmaya başlandı. Zamanla çatal kullanmak lüks, asalet ve statü göstergesi oldu. Çatalla birlikte sofralarda her insan için ayrı tabak ve bardak kullanmak adeti de gelişti, toplumun tüm sınıflarına ve giderek dünyanın diğer yerlerine de yayıldı.’’
|
16.12.2008
|
|
|
BAYRAKLAR NEDEN YARIYA İNDİRİLİR? |
BayraklarIn yarıya indirilmesi geleneğinin kökeninin ise eski deniz savaşlarına kadar uzandığını bildiren uzmanlar, o devirlerde her bir savaş gemisinin direğinde kendine özgü renkli bir bayrak olduğunu ifade ettiler.
Bir deniz savaşından sonra yenilen geminin, galip tarafın bayrağını asmak zorunda olduğunu, bunun için de kendi bayrağını yarıya çekerek üstte yer bıraktığını anlatan uzmanlar, ‘’Günümüzde böyle bir durum söz konusu değilse de bayrakları yarıya indirmek bir saygı ifadesi olarak kaldı. Milletlerin matem günlerinde, önemli devlet adamlarının ölümünde, diğer milletlerin de bayraklarını yarıya indirmeleri, mateme katılmak anlamında uluslar arası bir gelenek haline geldi’’ dedi. Uzmanlar ayrıca, hangi ulustan olursa olsun denizde birbirinin yanından geçen gemilerin, geçiş süresince bayraklarını yarıya indirmeleri geleneği, saygının bir ifadesi olarak günümüzde hâlâ devam ettiğini hatırlattı.
|
16.12.2008
|
|
|
Ruslar, kurban etini sevdi |
Rusya’da Kurban Bayramı şenlikleri devam ediyor. Bayramın mesaî günlerine denk gelmesi sebebiyle kutlamaları hafta sonuna saklayan gurbetçiler önceki gün Hacivat-Karagöz’lü organizasyon ile eğlenirken, Rus dostları ile birlikte kurban etinden döner yiyerek paylaşmanın sevincini yaşadı.
Rusya Müftülüğü, Nadejda (Umut) Vakfı ve Barbekü Restoranları zincirinin birlikte gerçekleştirdikleri organizasyonla kurban etinden yapılan döner 5 binden fazla kişiye ikram edildi. Kurban etinden döner ikramının bir gelenek hâline geldiğini ifade eden Rusya Müftüler Konseyi yetkilileri bu şekilde toplumun kaynaşmasına önemli katkıda bulunduklarını ifade ettiler. Yetkili, “Rusya’da 20 milyondan fazla Müslüman yaşıyor. Müslümanların ibadet ve kültürleri ile ilgili diğer Rusya vatandaşları da bilgi sahibi oluyor. Paylaşma ve birliğin güzel bir örneği sunuluyor” açıklamasında bulundu. Döneri çok beğendiklerini ifade eden Ruslar da Müslümanların Kurban Bayramını tebrik etti. Moskova / cihan
|
16.12.2008
|
|
|
En zengin Araplar da krizden etkilendi |
Dünya çapındaki malî kriz sebebiyle en zengin 50 Arabın bu yılki toplam kaybı 25 milyar dolar oldu. İş çevrelerinin dergisi Arabian Business internetteki sitesinde yayımlanan sıralamaya göre, sadece Suudi Arabistan Prensi El Velid Bin Talal’ın bu yılki zararı 4 milyar doları buldu. Malî krizin yansımalarını ortaya koyan sıralamada Prens El Velid’in servetinin 17,08 milyar dolara indiği ama yine de bölgedeki en zenginler listesinde birinci sırayı kimseye kaptırmadığı belirtildi. Kuveytli iş adamı Nasır El Horafi’nin geçen yıla nazaran 2 milyar dolarlık kaybı olduğunu ortaya koyan sıralamada, El Horafi’nin 9,6 milyar dolara gerileyen servetiyle en zenginler listesinde ikinci olduğu kaydedildi. Prens El Velid, Amerikan Forbes dergisinin Mayıs ayında yayımladığı dünyanın en zenginleri listesinde 19. sırada yer alıyordu. Arabian Business’deki sıralamada, en zengin 50 Arabın servetlerinin yüzde 12’lik düşüşle 199,48 milyar dolara gerilediği de açıklandı. Sıralamaya, bazıları büyük servet sahibi olan üst düzey Arap siyaset adamlarının dahil edilmediği de vurgulandı. Dubai / aa
|
16.12.2008
|
|
|
Engelliler, üreterek mutlu oluyorlar |
Zonguldak’In Ereğli ilçesinde rehabilitasyon merkezinde öğrenim gören engelli çocuklar, hayata küsmek yerine, kendilerine ve ailelerine yararlı olarak hayata tutunmaya çalışıyor.
Çocuklar, merkezde yaptıkları galoş ve diğer el becerilerini, satarak hem kendi harçlıklarını çıkartıyor, hem de ailelerine katkı sağlıyor. Ereğli Rehabilitasyon Merkezi öğrencileri, geçtiğimiz aylar içerisinde Abdi İpekçi Sergi Salonu’nda açtıkları el becerileri sergisinde, sergilenen bütün ürünleri satmışlardı. Öğrenciler sergi sonrasında yeniden iş başına geçerek yeni serginin açılması için çalışmalara başladı. Rehabilitasyon merkezi öğretmenlerinden Hülya Çalkıç, yapılan çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Çalkıç açıklamasında, “Serginin kapanmasının ardından öğrencilerimiz yeni sergi için çalışmalara başladı. Bu kez, özellikle atık malzeme-lerden yapılan çalışmalara ağırlık veriyoruz. Yapılacak olan çalışmalar tamamlandıktan sonra yeniden sergi açmak için girişimlerde bulunacağız. Öğrencilerimiz, sergi sonrasında mutluluklarını bi-zimle paylaştı. Bu mutluluk içerisinde büyük bir heves ile alışıyorlar. Onların bu mutluluklarını görmek bizleri de sevindiriyor.” dedi. Çalkıç ayrıca merkezlerinde galoş imalatının da devam ettiğini, ayda yapılan 3000 galoşun belirli kurum ve kuruluşlara satıldığını kaydetti. Zonguldak / cihan
|
16.12.2008
|
|
|
Anne baba okuyacak ki çocuk da okusun |
Ercİyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Argunşah, okumanın görerek başlayan bir olgu olduğunu belirterek, anne babası okumayan çocuklarda da okuma alışkanlığının gelişmediğini söyledi.
Argunşah, yaptığı açıklamada, ‘’oku’’ diye telkinde bulunularak çocuklara okuma alışkanlığı kazandırılamayacağını kaydetti. ‘’Çocukları kitapçıya da götürseniz, kütüphaneye de götürseniz okuma alışkanlığı kazandıramazsınız’’ diyen Argunşah, şöyle devam etti: ‘’Okuma görerek başlayan bir olgu. Anne baba okumuyorsa, çocuk niye okusun ki? Çocuk buna görerek alışıyor. Anne baba televizyon seyredecek, çocuk kitap mı okuyacak sanıyorsunuz? Anne babaların kendisini kontrol edebilen insanlar olması gerekir. Onlar kendilerini kontrol edemezse, çocuk hayatta cezbedici onca şey varken kendisini nasıl kontrol edecek? Ben akademisyen arkadaşların bile eşleri istemediği için eve kitapları parçalayarak götürdüklerini biliyorum.’’ Prof. Dr. Argunşah, okullardaki ‘’okuma günlerine’’ ailelerin de katılmasının çok faydalı olacağına dikkati çekerek, bunun çocuklara okuma alışkanlığı kazandırabileceğini anlattı. Kayseri / aa
|
16.12.2008
|
|
|
Asırlık kardeşlerden sağlık sırları |
Bursa’nIn İnegöl ilçesinde, iki kız kardeşten biri 101, diğeri ise 99 yaşını görmenin mutluluğunu yaşıyor. Alınan bilgiye göre, Gürcü asıllı iki kardeşten 101 yaşındaki Hidayet Ağsan, ilçeye bağlı Fındıklı Köyündeki evinde tek başına yaşıyor. 25 yıl önce ölen eşi Eyüp Ağsan ve Hidayet Ağsan’ın 6 çocuğu, 9 da torunu bulunuyor.
Ağsan’ın kardeşi 99 yaşındaki Sidret Örnek ise 21 yıl önce eşi ölmüş ve İnegöl’de çocuklarının yanında kalıyor. Sidret Örnek’in de 6 çocuğu ve 7 torunu var. Güne hep erken başladığına dikkati çeken Ağsan, günlük hayatta yaptıklarını, şu sözlerle anlattı:
‘’Her sabah saat 5 gibi kalkar, hayvanlardan süt sağar ve kahvaltımı hazırlarım. Sofradan süt, yoğurt, peynir, zeytin ve yumurta eksik olmaz. Bunun yanı sıra gün boyunca hep çalışırım. Tarla ve ev işleriyle uğraşırım. Köydeki hava ve suyun temiz olmasının da etkisiyle kendimi hep güçlü hissediyorum.’’
Ağsan, zaman zaman aynı köyde yaşayan oğlunun ihtiyacı olup olmadığını sormak için kendisini ziyaret ettiğini belirterek, ‘’Evimde yemeğimi kendim yapıyor, bulaşığımı kendim yıkıyorum. Evin temizliğini, tarlaların bakımını da yine ben yapıyorum. Bunları yaparken hiç zorlanmıyorum’’ dedi.
Hidayet Ağsan, gençlere uzun yaşamaları için ‘’Kesinlikle sigara içmeyin, alkol kullanmayın. Kuvvetli besinler alarak sürekli hareketli olmaya özen gösterin’’ tavsiyesinde bulundu. Bursa / aa
|
16.12.2008
|
|
|
Asırlık kardeşlerden sağlık sırları |
Bursa’nIn İnegöl ilçesinde, iki kız kardeşten biri 101, diğeri ise 99 yaşını görmenin mutluluğunu yaşıyor. Alınan bilgiye göre, Gürcü asıllı iki kardeşten 101 yaşındaki Hidayet Ağsan, ilçeye bağlı Fındıklı Köyündeki evinde tek başına yaşıyor. 25 yıl önce ölen eşi Eyüp Ağsan ve Hidayet Ağsan’ın 6 çocuğu, 9 da torunu bulunuyor.
Ağsan’ın kardeşi 99 yaşındaki Sidret Örnek ise 21 yıl önce eşi ölmüş ve İnegöl’de çocuklarının yanında kalıyor. Sidret Örnek’in de 6 çocuğu ve 7 torunu var. Güne hep erken başladığına dikkati çeken Ağsan, günlük hayatta yaptıklarını, şu sözlerle anlattı:
‘’Her sabah saat 5 gibi kalkar, hayvanlardan süt sağar ve kahvaltımı hazırlarım. Sofradan süt, yoğurt, peynir, zeytin ve yumurta eksik olmaz. Bunun yanı sıra gün boyunca hep çalışırım. Tarla ve ev işleriyle uğraşırım. Köydeki hava ve suyun temiz olmasının da etkisiyle kendimi hep güçlü hissediyorum.’’
Ağsan, zaman zaman aynı köyde yaşayan oğlunun ihtiyacı olup olmadığını sormak için kendisini ziyaret ettiğini belirterek, ‘’Evimde yemeğimi kendim yapıyor, bulaşığımı kendim yıkıyorum. Evin temizliğini, tarlaların bakımını da yine ben yapıyorum. Bunları yaparken hiç zorlanmıyorum’’ dedi.
Hidayet Ağsan, gençlere uzun yaşamaları için ‘’Kesinlikle sigara içmeyin, alkol kullanmayın. Kuvvetli besinler alarak sürekli hareketli olmaya özen gösterin’’ tavsiyesinde bulundu. Bursa / aa
|
16.12.2008
|
|
|
|