|
|
|
Irak savaşı hukuk ihlâli |
Eskİ Başyargıç Lord Bingham, Londra’daki İngiliz Uluslararası ve Mukayeseli Hukuk Enstitüsünde yaptığı konuşmada, savaştan önceki başsavcı Lord Goldsmith’in dönemin başbakanı Tony Blair’e ilettiği hukukî görüşlerin tamamen “kusurlu” olduğunu söyledi.
Lord Goldsmith ise o dönemde hazırladığı raporun arkasında olduğunu belirtti. Lord Bingham, Lord Goldsmith’in Blair’e, Bağdat’ın, Irak’a karşı güç kullanımını meşrûlaştıracak biçimde BM kararlarını ihlâl ettiğine dair “güçlü delil” sunmadığını belirterek, bu sebeple İngiltere ve ABD’nin Irak’a harekâtının “uluslar arası hukukun ciddî şekilde ihlâli” olduğu görüşünü dile getirdi.
Lord Bingham, Lord Goldsmith’in savaştan birkaç gün önce 17 Mart 2003’te hazırladığı, “mevcut BM kararları çerçevesinde Irak’a savaş açmanın yasal olduğu” öngörülen parlamento raporuna atıfta bulunarak, raporun iki esas hususta kusurlu olduğunu ifade etti. Irak’ın BM kararlarına uymadığının, bu ülkeye karşı güç kullanmayı meşrulaştıracak şekilde açık olmadığını, bu yönde güçlü gerçek dayanaklar ve güçlü deliller bulunmadığını söyleyen Lord Bingham, BM müfettişi Hans Blix ve ekibinin Irak’ta kitle imha silâhı bulamadığını ve o dönemdeki çalışmalarını henüz tamamlamadığını hatırlattı.
İngiltere’deki liberal demokratlar da Lord Bingham’ın açıklamalarının kamu soruşturması başlatılmasını kaçınılmaz hâle getirdiğini ifade etti.
ÇEKİLME ŞARTLARA BAĞLI
ABD Genelkurmay Başkanı Oramiral Mike Mullen, Irak ile ABD arasında yapılan güvenlik anlaşması gereğince ABD askerlerinin 2011’e dek Irak’tan çekilmesinin ülkedeki şartlara bağlı olduğunu söyledi. Mike Mullen, düzenlediği basın toplantısında, ‘’Durum iyileşmeye devam ediyor. Koşulların iyileşmeye devam edeceğini umuyorum. Bununla beraber, askeri bir görüş olarak, Irak’tan çekilmenin bölgedeki duruma bağlı olduğunu düşünüyorum’’ dedi. Iraklılar’ın, 2001’de kendi güvenliklerini sağlayıp sağlayamayacaklarına ilişkin soru üzerine de Mullen, 36 ayda bu durumun oluşma olasılığının yüksek olduğunu bildirdi. Londra / aa
|
19.11.2008
|
|
|
Gül-Obama görüşmesi |
Cumhurbaşkanı Gül ile ABD’nin yeni seçilen Başkanı Obama telefonda görüştü. Obama'nın başkanlık dönemine geçiş internet sitesinden yapılan açıklamada, ''Obama, daha önce kendisini arayan üç dünya liderini geri arayarak, seçilmesinden dolayı ilettikleri kutlama mesajları için duyduğu memnuniyeti dile getirdi'' denildi.
ABD Başkanlığı’na seçilen Barack Obama, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü telefonla arayarak, seçilmesinden dolayı kendisine Gül’ün ilettiği kutlamaya teşekkür etti. Barack Obama’nın başkanlık dönemine geçiş internet sitesinden yapılan açıklamada, ‘’Başkanlığa seçilen Barack Obama, daha önce kendisini arayan 3 dünya liderini geri arayarak, seçilmesinden dolayı ilettikleri kutlama mesajları için duyduğu memnuniyeti dile getirdi’’ denildi. Açıklamada Obama’nın, Gül’ün yanısıra, Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili ve Filipinler Devlet Başkanı Gloria Macapagal-Arroyo’yu da aradığı bildirildi.
Ankara / aa
|
19.11.2008
|
|
|
AMERİKALI GAZİLER ‘KÖRFEZ SAVAŞI SENDROMU’ YAŞIYOR |
Irak’a 1991’de giren ve burada bazı kimyasal zehirlere maruz kalan 175 bin Amerikalı askerde ‘Körfez Savaşı Sendromu’na rastlandığı bildirildi.
Kongre’nin yayınladığı raporda, Irak’ta karşılaştıkları toksinler sebebiyle askerlerin açıklanamayan nörolojik hastalıklar, beyin kanseri vakaları ve doku sertleşmeleriyle mücadele ettikleri belirtildi. Kongre’ye bağlı Körfez Savaşı Gazileri Araştırma ve Danışma Komitesi, eski askerlerde ‘ruhsal çöküntü’den kaynaklanan fiziksel rahatsızlıklar görüldüğünü duyurdu. Komitenin raporunda, “Bilimsel ipuçları göstermektedir ki, Körfez Savaşı rahatsızlıkları gerçekten gazilerde ciddî olumsuz sonuçlara yol açmıştır” denildi. 2002’den beri konuyla ilgilenen oluşum, Körfez Savaşı gazilerinin sağlık problemlerini çözmek için yıllık en az 60 milyon dolarlık bütçeye ihtiyaç duyulduğunu açıkladı. Körfez Savaşı Sendromu, 1991’de Irak’ı Kuveyt’ten çıkarmak için bölgeye konuşlanan 700 bin Amerikan askerinden en az dörtte birini etkiledi. Raporda, 175 bin ila 210 bin arasındaki savaş gazisinin bugün sağlık sorunlarıyla başa çıkmaya çalıştığı aktarıldı. Washington / cihan
|
19.11.2008
|
|
|
MÜSLÜMANLAR ASLA BÖLÜNMEYECEK |
Şunu söylemem gerekir ki, Müslüman kadınlara büyük bir saygı hissi duyuyorum. Amerika’daki Müslüman kadınlar ne yazık ki en az siyahî kadınlar kadar ayrımcılığa ve meşakkate maruz kalmaktadırlar.
Bu meşakkatler, siyahî kadınları adi ve bayağı, Müslüman kadınları ise birer terörist olarak lanse eden vahşi bir sistem aracılığıyla uygulanmaktadır.
Fakat bu sistem, toplumun geri kalanını Müslüman kadınların aslında İslâm tarafından ezildiği konusunda ikna etmeye çalışarak kendi ezici ve yok edici rolünü gizlemeye çalışmaktadır.
Ben Kur’ân-ı Kerim’in hiçbir âyetinde kadınları ezmek ve ikinci sınıfa koymak ile ilgili tek bir kelimeye bile rastlamış değilim. Hiçbir kimse de Kur’ân-ı Kerim’den erkeğe kadınları ezme, saygısızlık gösterme ve onları kontrol etme gibi bir hakkı veren herhangi açık bir âyet getiremez, yahut üretemez...
Gerçekten de, İslâm kadının ezilmesine karşıdır. Kadına ve erkeğe eşit haklar verir. Bunun aksini iddia eden herkes ancak ve ancak kendi sığlık ve cahilliğini göstermiş olur.
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki kadın ve erkekler hayat pratiğinde farklı konum ve rollere sahiptirler. Başarılı medeniyetler farklı insanlara farklı görevler tayin edilmesi yoluyla işlerini yoluna koyar; sözgelimi bir insan lider konumunda iken, öteki ise düşünce adamıdır gibi...
Amerikalılar yanlış bir Müslüman erkek algısı taşırlar. Birçok Amerikalının gözünde Müslüman erkekler, kadınları üzerinde baskı kuran ve ezen kişilerdir. Bu algı aslında İslâm karşıtı Amerikan medya ağı tarafından pompalanmıştır ve böylece bilhassa kadın konusunda gerçek dışı ve yalan yanlış bir İslâmiyet imajı yaygınlaştırılmak istenmektedir.
Bununla birlikte, ne yazık ki şunu kabullenmek gerekir ki, Müslümanlar birbirlerine saygı göstermede ve hassas davranmada sınavı tam olarak geçememiştir. Fakat bu durum aslında dünya medeniyetinin hepsi için geçerli olan bir bozulmadır. Birbirimizi ezme problemi sadece Müslümanlara özgü bir sorun değildir, bu mesele bütün insanlığın ortak sorunudur. Aynı zamanda bu problem Müslümanların yüzleşmesi gereken bir problemdir.
Aslında Amerikalıların Müslüman erkeklerin kadınları ezdiği düşüncesine sahip olmaları oldukça tabiîdir, çünkü bu insanlar İslâmiyet hakkında gerçek mânâda hiçbir şey bilememektedir.
Bazı Müslüman erkeklerin kadınları ezmesi ise asla İslâm’ın suçu değildir. Çünkü İslâmiyet kadınlara kötü davranmayı emretmemektedir. Bunu iddia edenler ise, aslında İslâm’a karşı bir plan ve ajandayı izlemektedirler, yoksa onların derdi Müslüman erkeklerin kadınlar konusundaki görüşlerinde reform yapmak falan değildir.
İslâmiyetin problemin kaynağı olduğunu gösteren sözde bilimsel çalışmalar ise, İslâm karşıtı propaganda yapan çalışmalardan başka birşey değildir. Bunların çoğu da, İslâmiyetin yerine onun daha sulandırılmış bir versiyonunu getirmeye çalışan geri kafalı neo-con hareketlerin propagandalarıdır.
Kur’ân şifreli olmayan, ap açık, sansürsüz bir kitaptır. Kur’ân kadınlara mülk edinme ve boşanma hakkı vermektedir. Kur’ân der ki; “Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır.” (Nisa Sûresi, 32. âyet). Kur’ân-ı Kerim’de bir çok âyet insanlar arasında eşitliği sağlamaya çalışan mesajlar olarak yorumlanabilir.
Amerika’da ve diğer Batı kültürlerinde, kadınlar, erkekler tarafından hem fiziksel, hem de psikolojik olarak Müslüman toplumunda olduğundan çok daha fazla baskı görmekte ve suistimal edilmektedirler. Milwaukee’de psikiyatri eğitimi veren Dr. Selahattin Kurter, “Bir çok bilimsel araştırma göstermiştir ki, Batı toplumlarında kadının maruz kaldığı baskı ve suistimal oranı Müslüman toplumlarından çok daha üst seviyelerdedir” tesbitinde bulunmaktadır.
Ayrıca Amerika’daki Müslüman kadınların baskı ve zulüme maruz kalması İslâmiyet'in kabahati değildir. Bilâkis bütün Müslümanları terörist olarak lanse eden ve her kötülüğün kaynağı olarak göstermek isteyen bir sistem tarafından saldırıya maruz kalmaktadırlar. Müslüman erkeklerin kadınları ezdiği ve suistimal ettiği fikri, İslâm karşıtları tarafından Müslüman erkek ve kadınları arasına nifak sokmak amacıyla yapılan bir propagandanın ürünüdür.
Ancak Müslüman kadın ve erkekler arasında böylesi bir fitne asla filiz vermeyecektir. Allah büyüktür...
TERCÜME: UMUT YAVUZ
|
ROBERT MIRANDA (Davud Ali Sela
19.11.2008
|
|
|
Kürtler “federasyon maddesi” ekletti |
Irak Meclisi’ndeki Kürt İttifak Listesi sözcüsü Firyat Rewanduzi, kabine tarafından onaylanan güvenlik anlaşmasına kendi talepleri üzerine federal sistemin korunmasını garanti altına alan bir madde eklendiğini söyledi.
Rewanduzi, Newsmatique ajansına yaptığı açıklamada Kürt İttifakı’nın talebi doğrultusunda ABD’nin Irak’ta federal sistemin devamını sağlayacak bir maddenin güvenlik anlaşması metnine eklenmesini kabul ettiğini söyledi. Rewanduzi, ABD’nin bu öneriye kabulünden sonra ise karşılıklı müzakerelerle federal sistemle ilgili tekliflerinin metne dahil edildiğini söyledi. Irak ve ABD arasında anlaşma üzerinde aylardır süren pazarlıklar sonucunda varılan son metin geçen Pazar günü Irak kabinesi tarafından kabul edilmiş ve onaylanmak üzere parlamentoya gönderilmişti. Parlamento da diğer bütün gündemlerini askıya almış ve sadece anlaşma özel gündemli oturumlarına önceki gün başlamıştı. Parlamentonun önceki günkü oturumuna 275 üyenin üçte ikisinin katılması, 24 Kasım’da yapılacak nihaî oylama öncesinde “umut verici” olarak değerlendiriliyor. Erbil / cihan
|
19.11.2008
|
|
|
Peres: Obama, Orta Doğu barışı için şans |
BBC radyosunun mülâkat yaptığı İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Suriye’nin Lübnan’daki üslerini terk etmeme niyeti devam ettiği sürece İsrail’den de Golan Tepeleri’nden çekilmesini beklememesini ifade etti.
Suriye’nin Lübnan’daki üslerinin İran tarafından kullanıldığını ileri süren Peres, İsrail’in sınırlarında İran varlığına hoşgörü göstermeyeceğini kaydetti. Peres ayrıca, Barack Obama’nın ABD Başkanlığı döneminde Ortadoğu’da bir barış anlaşması için “iyi bir şans” olduğunu belirtti. Peres, “Aynı tarafta olduklarını düşündüğünü ve hiçbir uyuşmazlık göremediğini” belirterek, “Filistinlilerle görüşmelerimizi sonuçlandırdığımızda Ortadoğu’da bir barış elde etmek için iyi bir şans olduğuna inanıyorum” dedi. Londra / aa
|
19.11.2008
|
|
|
10 bin kişi evsiz kaldı |
Endonezya’nIn Sulawesi adasında önceki gün 7,5 büyüklüğünde meydana gelen depremde ölenlerin sayısı 6’ya yükseldi.
Yetkililer, şiddetli depremde, adanın iki bölgesinde binden fazla binanın yıkıldığını ve yaklaşık 10 bin kişinin evsiz kaldığını kaydetti. Bir köprünün de yıkıldığı depremde yaralı sayısının 150’yi geçtiği belirtildi. ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu, depremin merkezinin denizin 26 kilometre altında olduğunu, depremden sonra 5,5 ve 5,1 büyüklüğünde iki artçı sarsıntının meydana geldiğini duyurmuştu. Endonezya meteoroloji ajansı da, tsunami uyarısında bulunmuştu. Güney Asya’da 2004’te meydana gelen depremin yol açtığı tsunami felâketinde 160 bini Endonezya’da olmak üzere 230 binden fazla kişi ölmüştü. Cakarta / aa
|
19.11.2008
|
|
|
ABD’de her 8 kişiden biri aç |
ABD’de geçtiğimiz yılın aynı dönemine oranla 691 bin çocuğun daha kendini besleyemeyecek kadar yoksul düştüğü, her 8 Amerikalıdan birisinin ise aç olduğu bildirildi.
Amerikan Tarım Departmanı’nın yayınladığı raporda, son küresel malî krizle birlikte ülkedeki fakirlik oranının 1998’den bu yana en yüksek rakamlara ulaştığı belirtildi. 1998’de çocuklardaki açlık oranı 716 bin civarındayken, 2006’da bu oranın 430 bin olduğu açıklanmıştı. Raporda, Amerikan nüfusunun yüzde 12.2’sine denk gelen 36,2 milyon insanın yeterli yiyecek alacak ve sağlıklı yaşayacak parasının olmadığı vurgulanıyor. Ülkedeki açlık oranının 2000 yılından bu yana yüzde 40 oranında arttığı kaydedildi. Açlık karşıtı sivil toplum örgütü Gıda Araştırmaları ve Aksiyon Merkezi’nin Başkanı James Weill, sonuçların 2015’e kadar çocuklardaki gıda yetersizliğini önlemeyi vaat eden Barack Obama üzerindeki baskıyı arttıracağını söyledi. Weill, son küresel ekonomik krizin planları alt üst edeceğini ön görüyor. Washington / cihan
|
19.11.2008
|
|
|
Kıbrıs’ta birleşme fırsatı |
İngİltere’nİn Avrupa’dan Sorumlu Devlet Bakanı Caroline Flint, Kıbrıs’a geçtiğimiz günlerde yaptığı ziyaretteki izlenimlerinin kendisini cesaretlendirdiğini, birleşme için eşsiz bir fırsat olduğunu söyledi. Flint, Milletvekili Joan Ryan ve İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu tarafından ortaklaşa İngiltere Parlamentosu’nda düzenlenen resepsiyona katıldı. Kıbrıs’taki durumu yerinde gözlemlediğini ve her iki lideri zor ve hassas konuların beklediğini belirten Bakan Flint, “İki lider arasında çok zor ve hassas konular var, önümüzdeki haftalarda da olacak. Ancak her iki liderin zorluklara rağmen görüşmelerine devam etmeleri ve en iyi sonucu almak için gayret etmelerini tebrik ediyorum. Gördüklerimden dolayı oldukça cesaretlendim. Bence birleşme için eşsiz bir fırsat var” dedi. Londra / cihan
|
19.11.2008
|
|
|
Sofya’da İslâm Enstitüsü |
İslâm Konferansı Teşkilâtı’nın (İKT) Bulgaristan’ın başşehri Sofya’da İslâm Araştırma Enstitüsü kuracağı bildirildi. Bulgaristan Müslümanları Başmüftüsü Mustafa Aliş Haci, Sofya Belediye Başkanı Boyko Borisov ile düzenlediği basın toplantısında, İKT finansmanıyla kurulacak enstitünün, dinler arası uyuma ve radikalizme karşı mücadeleye katkı sağlayacağını söyledi. Haci, Enstitü sayesinde Başmüftülüğün hem Müslümanlara hem de devlete daha yararlı olacağını belirterek, “Böylece din adamlarımızın yetiştirilmesinde geleneksel İslâm öğretilecek” diye konuştu. Borisov da, belediyenin Enstitü için Sofya’daki Manastirski Livadi semtinde 27 dekarlık arsa tahsis edeceğini kaydetti. Sofya / aa
|
19.11.2008
|
|
|
|