"Gerçekten" haber verir 29 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Tozlu sayfalardaki projeler

Rönesans döneminin önemli isimlerinden Leonardo da Vinci, Michelangelo, Alman Helmuth Von Moltke, Fransız mühendis Arnodin ve meşhur Fransız mimar Joseph Antoine Bouvard’ın, İstanbul için yüzyıllar önce hazırladığı köprü, demiryolu, sokakları düzenleyen plan ve nazım plan projeleri, tarihin tozlu sayfalarında kaldı

Eminönü Belediyesi tarafından Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı, Vahdettin Engin ve Erhan Afyoncu’ya hazırlattığı ‘’Payitaht-ı Zemin Eminönü: Bir Dünya Başkenti’’ adlı kitaptan derlenen bilgilere göre, Fatih Sultan Mehmed zamanında birçok san'atçının Osmanlı Devleti’nde faaliyet göstermesi, oğlu 2. Bayezid’ın da Batıyla ilgilenmesinden dolayı bazı Avrupalı san'atkârlar, araştırmalarına maddî destek sağlamak için sultanla temas kurmaya çalıştı. Bunlardan ilki Rönesans döneminin en önemli isimlerinden ressam ve bilim adamı Leonardo da Vinci oldu.

Tarihçi Semavi Eyice, Leonardo da Vinci’nin Osmanlı Devleti’nde görev yapmak istediğine dair ilginç bir makale yayınlamıştı.

Buna göre, İstanbul, köprü ile 1800’lü yılların sonunda tanışırken, Leonardo da Vinci 500 yıl önce Haliç’e ve Boğaziçi’ne köprü yapmayı önerdi, ancak kabul görmedi. Makaleye göre, da Vinci, 1500’lü yılların başında yapmayı düşündüğü bazı işleri bir mektupla 2. Bayezid’e bildirdi. Leonardo da Vinci’nin mektubu Türkçe’ye çevrilerek ‘’Ceneviz’den Leonardo isimli kâfirin gönderdiği mektubun suretidir’’ başlığıyla sultana sunuldu.

Mektubunda gerçekleştirmeyi düşündüğü bir kaç projesinden bahseden Leonardo da Vinci, gemilerdeki suyu çekmek için bir pompa, sadece rüzgârla çalışan yeni bir değirmen önerdi. Leonardo da Vinci’nin Osmanlılar için asıl önemli teklifi ise Haliç üzerinden Galata’ya ulaşımı sağlayacak bir köprü yapmaktı.

Vinci mektubunda, 2. Bayezid’in Galata ile Eminönü arasında bir köprü yaptırmak istediğini, ancak bu düşüncesini gerçekleştirecek bir mimar bulamadığını duyduğunu, istenirse köprüyü kendisinin yapacağını ifade etti. Vinci’nin yapmayı tasarladığı köprü, tek gözlü ve çok yüksek olacaktı, köprü yüksek olduğu için altından geçecek gemiler, yelkenleri problem olmadan Haliç’e girebilecekti.

Mektubunda, talep edildiği takdirde İstanbul Boğazı’nın iki yakası arasında ulaşımı sağlayabilecek bir köprü yapabileceğini de belirten Vinci’nin teklifleri karşısında 2. Bayezid’in ne düşündüğüne ait bir bilgi bulunmuyor.

MICHELANGELO DA

İSTANBUL’A GELMEK İSTEDİ

Rönenans döneminin bir diğer ünlü ressamı Michelangelo da 2. Beyazid’in hükümdarlığı zamanında İstanbul’a gelmeyi düşündü.

Michelangelo, 1505 yılında Papa ile arası açılınca Roma’dan kaçarak Kuzey İtalya’ya sığındı. Floransa’da yaşayan Michelangelo, Papa’nın Roma’ya geri getirilmesi için harekete geçtiğini öğrenince, hayatının tehlikede olduğunu ve Papa’nın ulaşamayacağı tek yer olan Osmanlı Devleti’ne sığınmayı düşündü.

Michelangelo da, Leonardo da Vinci gibi Osmanlı padişahının Galata ile Eminönü arasında bir köprü yaptırmak istediğini duydu. Bu projeyi gerçekleştirmek ve hayatını kurtarmak için Osmanlı Devleti’ne gitmeyi tasarlayan Michelangelo, İtalya’da kalmasını arzu eden bazı dostlarının Papa ile arasını bulması üzerine İstanbul’a gelmekten vazgeçti.

MOLTKE’NİN TEKLİFLERİ

Alman Helmuth Von Moltke ise Padişah 2. Mahmud tarafından, İstanbul’un ayrıntılı bir haritasını yapmak ve İstanbul’un şehir sokaklarını düzenleyecek bir plan hazırlamak üzere görevlendirildi.

İstanbul haritasını çizen Moltke’nin hazırladığı planın ayrıntılarının da çoğu biliniyor. Moltke, planında şehrin kapıları ile Topkapı Sarayı arasında kesintisiz bir ulaşım gerçekleştirmeyi teklif etti. Moltke ayrıca, yangınları önlemek için binaların kâgirden yapılmasını sağlamanın, çıkmaz sokakları tamamen ortadan kaldırmanın ve meydanlar oluşturmanın önemini vurguladı. Sirkeci-Unkapanı Köprüsü arası ile Tophane-Unkapanı Köprüsü arasındaki ahşap rıhtımlar yerine taş rıhtımlar yapılmasını da öneren Moltke’nin projesi hayata geçirilemedi.

ARNODIN’İN DEMİRYOLU PROJESİ

Fransız mühendis Arnodin’in 1900’de iki köprü yardımıyla şehri çepeçevre kuşatan demiryolu projesi hayata geçirilebilseydi, belki bugün hâlâ İstanbul’un çözüm aranan trafik sorunu o yıllarda halledilmiş olacaktı.

Arnodin’in projesine göre, Bostancı’dan başlayan demiryolu Kandilli’ye ulaşacak, buradan ‘’Hamidiye’’ adı verilen boğaz köprüsü ile Rumeli Hisarı’na geçilecekti. Demiryolu, Rumeli Hisarı’ndan bir çevre yolu oluşturacak şekilde Bakırköy’e uzanacak. Bakırköy’den de mevcut demiryolu ile Sirkeci’ye ulaşılacaktı. Sirkeci’den Anadolu tarafına geçişi sağlamak üzere ikinci bir boğaz köprüsü yapılacaktı. Aktarma köprü olarak nitelenen bu proje ile demiryolu, Sirkeci’den Üsküdar’a ulaşacaktı. Üsküdar ile Haydarpaşa arasına da kısa bir demiryolu hattı döşenecekti. Haydarpaşa’dan itibaren demiryolu mevcut olduğu için buradan da kolaylıkla Bostancı’ya gelinecekti. Böylece İstanbul’u çepeçevre saran iki boğaz köprüsünün yapılmasını öngören entegre demiryolu projesi tamamlanacaktı. Bu proje ağır bir malî portreye sahip bulunduğu için yapılamadı.

PADİŞAHIN PARİS

BÜYÜKELÇİSİNDEN RİCASI

2. Abdülhamid döneminde İstanbul ile ilgili proje hazırlayanlardan biri de meşhur Fransız mimar Joseph Antoine Bouvard’dı.

2. Abdülhamid, sarayı ziyaret ettiği bir gün, Paris Büyükelçisi Salih Münir Paşa’ya Avrupalı bir seyyahın İstanbul’a dair bir gazetede yazdığı makalenin tercümesini verdi.

Padişah Abdülhamid, ‘’Bu beyanatların bazıları yanlış ve haksız. Eminönü ve Karaköy Meydanı ile Galata Köprüsü gibi seyyahların en önce gözlerine çarpan yerlerin, Sarayburnu’ndan Yedikule’ye kadar sahildeki mahallelerin ve memleket dahilindeki sokakların temizlenmeyip, tamir, tanzim ve imar edilmemesinden dolayı bizi şiddetle muahaza ediyor, mesul tutuyor, bu doğru sözlere karşı ne diyebiliriz? Ya kabahatleri yüklenip susmalı ve herkesin tarizine baş eğmeli veyahut payitahtımızı lâyıkı üzere temizlemeli, süslemeli, mamur bir hale koymalıyız. Bu işi ancak sen kusursuz görebilirsin’’ diyerek Salih Münir Paşa’yı görevlendirdi.

Bunun üzerine Salih Münir Paşa hemen Fransız mimar Joseph Antoine Bouvard ile irtibat kurdu ve İstanbul için nazım planı hazırlamasını istedi.

Bouvard, yoğun mesaisine rağmen Paşa’nın teklifini kabul etti ve İstanbul fotoğraflarından hareketle bir plan hazırladı. Projeyi, Osmanlı Devleti sipariş etmesine rağmen bütün masrafları Fransa hükümeti karşıladı ve projeyi de Osmanlı Devleti’ne hediye etti.

Fransız mimar Bouvard’ın hayata geçirilemeyen projesine göre, Atmeydanı orijinal seviyesine indirilecekti, iki tarafından yükseltilmiş bir kaldırım boyunca ağaçlar dikilecekti. Sultanahmet Külliyesi’nin medresesi yıkılarak kuzeyde kalan bahçesi ve bahçe duvarları kaldırılacak, caminin avlusunda bir küçük Fransız bahçesi oluşturulacak, avlunun ortasındaki kubbeli çeşme, üstü açık heykel şeklindeki bir yapı ile değiştirilecekti. İbrahim Paşa Sarayı yıkılarak yerine polis müdürlüğü yapılacak, bu polis müdürlüğü Atmeydanı’nı boydan boya kaplayacak, E harfi biçiminde yaklaşık 480 metre uzunluğunda olacaktı. Meydanın batısındaki Sultan Bayezid Medresesi ve Sultan Bayezid’in türbesi yıkılacak, yerine avlulu ve kubbeli ikiz binalar inşa edilecekti. Bu iki bina, sanayi, ziraat ve devlet kütüphanesi olacaktı.

/ İstanbul

29.06.2008


 

MEDRESE, TARİHî MİRASA EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR

700 yıl önce inşa edilen Vacidiye Medresesi, 1965 yılından bu yana Frig, Roma, Bizans gibi medeniyetlerin bıraktığı tarihî mirasa ev sahipliği yapıyor.

KÜTAHYA’DA yaklaşık 700 yıl önce inşa edilen Vacidiye Medresesi, 1965 yılından bu yana Frig, Roma, Bizans gibi medeniyetlerin bıraktığı tarihî mirasa ev sahipliği yapıyor.

Kütahya Müze Müdürü Metin Türktüzün, tarih öncesi ve eski çağlardan kalma maddî kültür ürünlerinin sergilendiği Arkeoloji Müzelerinin, medeniyetlerin geçmişine ışık tuttuğunu söyledi.

Germiyanoğlu beylerinden Umur bin Savcı’nın, Alaşehir’deki gayrimüslim erkeklerden topladığı cizye ile 1314 yılında yaptırdığı Vacidiye Medresesi’nin 1965’te Kütahya Arkeoloji Müzesi’ne dönüştürüldüğünü belirten Türktüzün, bu yapının 1999’da restore edildiğini bildirdi.

Medrese binasının ilginç özellikler taşıdığına işaret eden Türktüzün, şöyle konuştu:

‘’Bu yapı, kesme taştan inşa edilmiş ve portali, Beylikler dönemi san'atının özelliklerini gösteriyor. Cam kubbeli aydınlık orta mekâna kapıları açılan 9 küçük odası var. Medresede gök bilimleri ile ilgilenen Molla Abdülvacid’in uzun süre ders verdiği ve buraya defnedildiği biliniyor. Bu nedenle Vacidiye Medresesi olarak isimlendirilmiş. Müzede korunan bir usturlap da bu bilgiyi destekliyor.’’

Türktüzün, müzede Geç Miyosen dönemden başlayarak Paleolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit, Frig, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine kadar olan kültür ve tabiat varlıklarının müzede sergilendiğini anlattı.

Çeşitli fosillerle başlayan zaman yolculuğunun paleolitik taş baltalarla devam ettiğini belirten Türktüzün, müzede tunçtan çanak ve çömlekler, mızrak uçları, Friglerden kalma güvercin ve tavuk şeklindeki oyuncaklar ile antik çağın çengelli iğneleri olan fibulaların yer aldığını bildirdi.

/ Kütahya

29.06.2008


 

Asırlık bina “sergi ve san'at merkezi” olacak

ÇANAKKALE’NİN merkeze bağlı İntepe beldesinde bulunan yaklaşık 150 yıllık 2 katlı eski bina ‘’Sergi ve san'at merkezi’’ olacak

İntepe Belediye Başkanı Alaattin Özkurnaz, beldede ‘’Rum evi’’ olarak bilinen ve bir süre karakol binası olarak kullanılan eski binanın restorasyonu için Çanakkale İl Özel İdare Müdürlüğü bütçesinden 85 bin YTL ödenek ayrıldığını söyledi.

Binanın kültür turizmine kazandırılması için bir süredir çabalarının sürdüğünü, bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığına başvuruda bulunduklarını belirten Özkurnaz, daha sonraki süreçte restorasyon için gerekli ödeneğin tahsis edildiğini vurguladı.

Özkurnaz, 85 bin YTL’nin belediye hesabına aktarıldığını ifade ederek, ‘’Bu binanın yeniden canlandırılması konusunda 3 yıldır çalışmalarımız sürüyordu. Erenköy Sergi ve San'at Merkezi adını vereceğimiz yapının restorasyon çalışmaları kısa bir süre içinde başlayacak. Çalışmaların yaklaşık 3 ayda tamamlanması planlanıyor’’ dedi.

Eski binanın, geçmiş dönemlerde bölgede yaşanan kültürel özelliklerin görsel olarak sergileneceği bir alan oluşturacağına işaret eden Özkurnaz, bu sayede kaybolmaya yüz tutmuş toplumsal bir belleğin de belli oranda geri kazanılacağını dile getirdi. Özkurnaz, 160 metre kare alana sahip binanın restorasyonuyla beldenin elinde bulundurduğu bir değerin kurtarılmış olacağını ifade ederek, ‘’Tüm işlemlerin tamamlanmasıyla binanın geçmiş dönemlerdeki mimarî özellikleri de gün ışığına çıkmış olacak. Beldede aynı özelliklere sahip 50’den fazla metruk bina bulunuyor. Bu binaların da kültürümüze kazandırılması için çaba göstereceğiz’’ diye konuştu.

/ Çanakkale

29.06.2008


 

Şanlıurfa’da sinema günleri

ŞANLIURFA düzenlenen ‘’1. GAP Türk Sinema Günleri’’ başladı.

Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla Şanlıurfa Belediyesince düzenlenen sinema günleri, Şair Nabi Kültür Merkezi’ndeki açılış kokteylinin ardından senaryosunu İsmail Doruk’un yazdığı ve baş rollerini Nurgül Yeşilçay ile Cem Özer’in paylaştığı ‘’Ademin Trenleri’’ adlı film gösterimiyle başladı. Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Fevzi Yücetepe, gazetecilere yaptığı açıklamada, Şanlıurfa Belediyesi olarak sosyal ve kültürel faaliyetlere çok önem verdiklerini belirtti. Yücetepe, faaliyete gösterilen ilgiden memnun kaldıklarını ifade etti. 3 gün devam edecek faaliyette gösterilecek, ‘’Kabadayı, Beynelmilel, Mutluluk, Beş Vakit ve Polis’’ adlı sinema filmleri vatandaşlarca ücretsiz izlenebilecek.

29.06.2008


 

Haydarpaşa’da Uğurlu bir konser

TULUYHAN Uğurlu, Haydarpaşa Garı’nın mermer merdivenlerinde bir konser verecek.

Uğurlu, 29 Temmuz salı günü gerçekleştireceği konserinde, İstanbul 2010 için hazırladığı son eseri ‘’Dünya Başkenti İstanbul’’u seslendirecek. Uğurlu’nun İstanbul’un hikâyesini müzik ve görüntülerle anlatan ‘’Dünya Başkenti İstanbul’’ projesine, Haydarpaşa konserinde yeni bölümler de eklendi.

Konser’in ‘’Haydarpaşa’dan İstanbul’a Bakış’’ bölümünde Anadolu’dan İstanbul’a adım atan bir insanın duyguları ile İstanbul’un zorluklarla dolu, ancak büyülü atmosferi işleniyor. Sirkeci ve Haydarpaşa Garlarının öyküsü, Atatürk’ün Haydarpaşa’ya son kez gelişi gibi özel bölümlerin de yer aldığı konserin, ‘’Dünya Başkenti’nin Kedileri’’ isimli bölümünde ise İstanbul halkının sevgisi ile kentle bütünleşen İstanbul’un kedileri özel öyküleri ile anlatılıyor.

29.06.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Gezi Eki Pdf

Bütün haberler

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır