Devleti kim kurar?
Ulus...
Nasıl?
Bir ırk önce kendinin ulus olduğunun bilincine varır...
Ardından siyasallaşır...
Sonra devletleşir... Ve ‘ulus-devlet’ tanımına ulaşılır... İmparatorluklar ardından burjuvazinin çıkarları doğrultusundaki ‘ulus-devlet’ örgütlenmeleri, genellikle bu şekilde gerçekleşmiş...
***
Bizim buralarda nasıl olmuş?
Osmanlı İmparatorluğu’nu terk edenler etmiş...
Geriye Anadolu’da terk edemeyenler kalmış...
Ve birçok farklı etnik gruba mensup Müslümanlar ‘Türk’ kimliği etrafında ‘devlet’ tarafından toplanmış...
Avrupa’daki ‘ulus-devlet’ biz de ‘devlet-ulus’a dönüşmüş...
Orada uluslar devletleri kurarken, biz de devlet ‘ulus’ yaratmaya koyulmuşuz...
‘Bir Türk cihana bedeldir’ lafı o zorlu dönemin bir moral depolama üslubudur...
***
2008 itibariyle, peki ‘bir Türk’ neye bedel?
Bir Lüksemburglu’nun yedide birine bedelmiş...
Tersten söylersek, yedi Türk bir Lüksemburglu ediyormuş...
***
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK)...
Eurostat ve OECD işbirliğiyle yürüttüğü ‘satın alma gücü paritesi’ne göre Avrupa’daki 35 ülkeye ilişkin kişi başına gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) 2007 yılı geçici tahminleri açıklanmış.
Söz konusu tahminler, 27 AB ülkesi...
3 aday ülke (Türkiye, Hırvatistan ve Makedonya)...
3 Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkesi (İsviçre, İzlanda ve Norveç) ile...
2 Batı Balkan ülkesi (Arnavutluk ve Sırbistan) olmak üzere toplam 35 ülkeyi kapsıyor.
***
2007 yılı geçici tahminlerine göre, 35 ülke için karşılaştırıldığında; Lüksemburg’un en varlıklı, Arnavutluk’un en yoksul ülke olduğu ortaya çıkmış.
Türkiye ise 2007 yılı için AB 27 ortalaması 100 olan kişi başına milli gelir değeri üzerinden 42 kişi başına hacim endeksi ile 29’uncu sırada yer aldı.
Türkiye, AB-27 ortalamasının yarı düzeyine bile ulaşamazken, Avrupa bölgesindeki 35 ülke içinde en varlıklı ülke konumundaki Lüksemburg, Türkiye’nin yedi katı daha zengin...
Geçen yıl hesaplama yöntemi değişikliğiyle milli gelir hacmi eskiye göre kağıt üzerinde yaklaşık yüzde 35 daha büyük çıkmasına rağmen, Türkiye’nin satın alma gücü paritesine göre kişi başına GSYH’sinin, AB-27 ortalamasına göre yüzde 58 daha düşük olduğu görüldü.
Romanya 41, Bulgaristan 38 ile AB ortalamasının yanı sıra Türkiye’nin düzeyinin de altında çıktı. AB dışında yer alan Sırbistan 35, AB’ye üyelik sürecindeki Makedonya 29 ve yine AB üyesi olmayan Arnavutluk 22 ile Türkiye’den daha yoksul diğer üç ülkeyi oluşturdu.
***
Gelir düzeyinde Lüksemburg’u 184’le EFTA üyesi Norveç izlerken, AB üyesi İrlanda 146 ile üçüncü oldu.
Yunanistan’da 98, Kıbrıs Rum Kesimi’nde 93, Slovenya’da 89, Çek Cumhuriyeti’nden 82, Malta’da 77, Portekiz’de 75, Estonya’da 72, Slovakya’da 69, Macaristan’da 63, Litvanya 60, Letonya 58, Polonya 54’le ortalamanın altında kaldı.
Biz tüm bu ülkelerin ardından gelmekteyiz...
***
Erken Cumhuriyet döneminin dopingli sloganı 2008 yılı itibariyle ‘satın alma paritesine’ göre sihrini çoktan kaybetmiş gibi görünmekte...
Acaba Cumhuriyet’in 100. yılında ‘bir Türk satın alma paritesine göre de cihana bedeldir’ diyebilir miyiz? Ya da demeyi hedefler miyiz...
Eğer dersek,bugün itibariyle rakibimiz Lüksemburg olacak..
Çünkü şimdi yedi Türk ancak bir lüksemburglu ediyor...
Milliyetçilik...
Ulusçuluk... Ulusalcılık...
Tüm bunları biraz da ‘satın alma paritesine’ göre kişi başına gelir açısından tartışsak da, cidi ciddi neler yapılabileceğini konuşsak...
Ve hamaset açısından cihana bedel Türk’ün, satın alma paritesiyle kişi başına gelirde neden nal topladığını tespit edip, bu konuya yoğunlaşsak..
Elektrik zammının herkesin belini büktüğü, asgari gelirin de ancak yüzde 5 artabildiği ve büyük yığınların geçim derdiyle yanıp kavrulduğu Türkiye için çok daha anlamlı ve gerekli olmaz mı?
Star, 28 Haziran 2008
|