Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesiyle ilişkin değişlik teklifi bugün TBMM Genel Kurulu’na iniyor.
Kritik bir an…
Zira her hangi bir maddeden, her hangi bir değişiklikten söz etmiyoruz…
TCK’nın 301. maddesi Türkiye’nin son 4-5 yılına damga vurmuş, değişim süreci etrafında yapılan tartışmaları, ülkedeki siyasi gelişme ve güç ilişkilerini kuşatmış bir madde…
Ülkenin onlarca aydını, gazetecisi, edebiyatçısı ve bilim adamının düşüncelerinden, ve eserlerinden ötürü “Türklüğe hakaret ettikleri” iddiasıyla, “Türk düşmanı oldukları yaftası”yla savcılar ya da hakimler önüne taşınmasına neden olmuştur…
Bu madde üzerinden kimi kanıtları türlü andıçlarla ortaya çıkan değişim ve siyaset karşıtı “psikolojik hareket kampanyalar”ı düzenlenmiştir.
Psikolojik harekatlarla değişim dilini savunanlar kişi ve kurum olarak “Türk düşmanı” ilan edilmiş, toplum nezdinde gözden düşürülmeye çalışılmış, dahası hedef haline getirilmiştir.
Bu harekatların parçası olan adı sivil toplum örgütü kimi avukat toplulukları tarafından, hedefe alınmış kişi ve meselelerle ilgili olarak yapılan sistematik suç duyurularının, yargının siyasallaşmasına, düşünce ve ifade özgürlüğünün gölgelenmesine, ülkenin kutuplaşmasına nasıl yol açtığı tüm çıplaklığıyla ortadadır.
Hrant Dink böyle hedef haline gelmiş ve böyle öldürülmüştür…
301. madde içeriği ve kullanım tarzıyla “otoriter ve tetikçi bir düzen”in ya da düzen arayışının simgesi haline gelmiştir.
Kanlıdır bu madde…
Akın Birdal’ın deyişle “sabıkalı”dır…
MHP’nin “Türklüğe hakaretin yolu açıldı” tarzı kampanyasını, CHP’nin bu kampanyaya ayak uydurma gayretlerini bir kalemde geçiniz…
Bugün bu maddeyi savunanlar aslında, bu maddenin yol açtığı uygulamaları, işaret ettiği düzeni savunanlardır…
Bugün bu maddeyi savunanlar aslında sadece düşünce dünyasını, özgür toplum anlayışını değil, darbe girişimleriyle siyasi alanı hedef alanları meşrulaştıranlardır.
Bu işin bir yanı Ergenekon’a diğer yanı 2000’li yılların andıç silsilesine uzanmaktadır…
Son sözü şimdiden söyleyelim: Bu madde hiç bir tartışmaya mahal bırakmadan kaldırılmadır.
Bu maddenin kaldırılmasının sadece özgürlük istikametinde fiili sonuçları olmayacaktır…
Aynı zamanda sembolik sonuçları olacaktır…
Bu sembolik sonuçların başında bir dönemi, bir anlayışı siyaseseten ve ahlaki olarak mahkum etmek gelir…
Bir öteki sembolik sonuç karanlık kalan, savcı ve yargıçları gerginliğe iten muğlak havanın ortadan kalkması, siyasi iradenin kendisini demokrasiden yana ağırlık koymasıdır…
Bir başkası Hrant Dink’e ödenecek borçtur…
Bir diğeri Türkiye’nin içinde bulunduğu “darbe süreci”nde siyasi iktidarın “demokratik seferberlik ve demokratik direnç hamlesi”nin 301’le başlatılmasının önemidir.
Ne var ki AK Parti’nin teklifi maddenin kaldırılması değil değiştirilmesini hedefliyor.
Değişiklik metinde yer alan, soruşturmaya cumhurbaşkanı tarafından izin verilmesi, ceza limitinin düşürülmesi, Türklüğe hakaret sözünün yumuşatılması bu maddenin uygulaması gibi unsurlar, şüphe yok ki, bu maddenin pasif hale geçmesine zemin hazırlayacaktır.
301’in siyasi kullanımının önü tıkanacaktır.
Ancak bu yeterli midir?
Bu tür değişiklikle yetinmek aslında 301 ruhunu bir tür benimsemek demektedir, bu yolda bir mesajı adliyeden topluma uzanan yelpazeye vermek demektir, cesaret yerine korku, ilke yerine oy kaygısı demektir.
Şunu unutmamak gerek AK Parti bir gün kapatılacaksa bile, hangi koşullarda kapatılacağı ülkenin yarınını belirleyecektir…
Umalım en azından bir grup AK Partili milletvekili bu durumun farkına varsın, 301’e yönelik iptal önergesi versin…
Bu bile anlamlı bir sembolik adım olacaktır…
İhtiyaç duyulan demokratik hamlenin başlatılması için belki de bir kıvılcım oluşturacaktır…
Yeni Şafak, 18 Nisan 2008
|