Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Cârî açıkta saadet zinciri kopmak üzere

Sanırım üç yıl önce, Merkez Bankası’nın, cari açığın finansmanında uyguladığı yöntemi, “Banker Kastelli modeli ile cari açık ödenmez” diye eleştirmiştim.

Sonra da, Banker Kastelli modelini hatırlatmıştım. Banker Kastelli adıyla tanınan Cevher Özden ilk kez halka, “reel faiz veren” kişidir. Bankalardaki tasarruflar “enflasyonun altında” faizlerle erirken, Banker Kastelli’yi kuran Cevher Özden, 1981 yılı başlarında, bankaların ve sanayi kuruluşlarının, sertifika ve tahvillerinin halka satışında “aracılık” yapmaya başladı.

O zamanki tek televizyon kuruluşu TRT’de, çok yoğun reklam kampanyaları ile halkın yakın ilgisi çekildi. Kısa zamanda çok para kazanmak ve “bir koyup üç almak” peşindeki insanlar, paralarını “yüksek faiz” veren Kastelli’ye akıtmaya başladılar. Evler, arabalar satılıyor, bu satıştan elde edilen paralar, Kastelli’ye yatırılarak “yüksek faiz” elde ediliyordu. Kastelli’nin sistemi, “saadet zinciri” sistemiydi. Bankaların mevduat sertifikalarına, şirketlerin tahvillerine verilen “yüksek faiz”, sisteme daha sonra katılan müşterilere satılan sertifika ve tahvil bedelleri ile karşılanıyordu.

1981 yılında başlayan “Saadet Zinciri” uygulaması, 1982 yılı ortalarına kadar sıkıntısız sürdü. Kastelli’ye sertifika veren bankalardan biri ödemeyi aksatınca, “saadet zinciri” o noktada koptu. Sıkışan Banker Kastelli, 20 Haziran 1982’de, eşini de alarak, İsviçre’ye kaçtı ve “bankerler faciasını” başlatmış oldu. Bu hatırlatmayı yapıp, bu modelin ilanihaye yürümeyeceği uyarısını yapmıştım. Merkez Bankası bu “uyarıyı” dikkate almadı ki, yıllardır, “yüksek faiz-düşük kur” uygulamasını sürdürdü.

Şimdi “saadet zincirinin kopma noktasına” geldik. 2008’in ilk iki ayı hiç de güzel şeyler söylemiyor. Geçen yılın ilk iki ayında 7 milyar 400 milyon, yılın tümünde de 19 milyar 247 milyon dolar olarak gerçekleşen doğrudan yabancı sermaye yatırımları, bu yılın ilk iki ayında sadece 1 milyar 65 milyon dolarda kaldı. Ancak yedide biri. Bu yıl için öngörülen, 18.5 milyar dolar yabancı sermaye girişi “hayal” olacak anlaşılan. Zaten, uluslararası piyasalarda bir belirsizlik var. İçerde ise maşallah, “darbeyi gerçekleştirmek için ekonomik kriz bekleyen” darbecilerden, her lafı iktidara getirip, “demagoji” ile günü geçiren muhalefet, ortada ne “siyasi istikrar” bırakıyor, ne de “ekonomik istikrar.”

O zaman da dış piyasaları da izleyen yatırımcılar, Türkiye’nin bu halini gördükten sonra, beklentilerinde tatmin olamıyorlar ve ellerindekini nakte çevirip “çıkışa hazır” tutmayı yeğliyorlar. Yerli yatırımcılar ise, “nasıl olsa dolar yükselecek” diyerek, ellerindeki dövizi satmak yerine beklemeyi tercih ediyorlar. Böyle olunca da ben bu yazıyı yazarken dolar kuru 1.3275 dolaylarında idi. Yani 1.40’a doğru yol alıyordu. Şimdi gelelim işin “tehlikeli” kısmına. Bu büyük tehlike, bir zamanlar ekonomi bürokrasisinin pek önemsemediği, “cari açığın finansmanı” konusunda olacak.

Yüksek faiz nedeniyle ülkeye “yağmur gibi yağan döviz” şimdi “çiseli” hale geldi. Ekonomi bürokratları, “cari açıkta bir tehlike yok” derken, ülkeye verilen cari açığın çok üzerinde döviz giriyordu. Hem açığı kapatıyor, hem de döviz bolluğu nedeniyle döviz fiyatları düşüyordu. Artık yolun sonuna gelindi. Bırakın yağmuru, bir süre sonra damla döviz gelmez. Ne olacak o zaman cari açık?

Bugün, 17.4.2008

Can Aksın

18.04.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  AKP ne zaman intibaha gelecek!

  Cârî açıkta saadet zinciri kopmak üzere

  Aydınlar ‘10. Yıl Marşı’nın neresinde?


 Son Dakika Haberleri