Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Danıştay neden hâlâ suskun?

Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan’ın 27 Mayıs’ı öven ve Menderes’le iki bakanının idamının “toplumsal coşku”yla karşılandığını iddia eden sözlerine yönelik kamuoyu tepkisi artarak devam ederken, Çölaşan’ın görev yaptığı kurumun hâlâ sessiz kalmasına anlam verilemiyor. Danıştay Başkanlığının konuyla ilgili olarak millete açıklama yapmak zorunda olduğu vurgulanıyor.

Eski Danıştay Başkanlarından Ender Çetinkaya’nın 4 Nisan 2006 günü medyada çıkan beyanlarında Yassıada mahkemesi için “Güdümlü bir mahkeme. Yargılama değil, mahkûm etmeye yönelik bir senaryoydu. Dünya tarihinde görülmemiş bir yargılama yapıldı. Yargı büyük yara aldı” dediği hatırlatılırken, Çölaşan’ın sözlerinin bu görüşlerle tamamen çeliştiğine dikkat çekiliyor.

12.03.2008


 

Her kesimden tepki var

Devlet Bakanı Çiçek: Hukuk adamlarının, hukuk dışındaki gelişen olayları tasvip etmesi, kurumları tartışmaya açar. 27 Mayıs’ın hâlâ tasvipkârı var mı bu ülkede? BBP lideri Yazıcıoğlu: Bir hukuk adamının darbeyi meşru görmesi kahredicidir.

Yassıada savcısı gibi konuşan Danıştay Başsavcısının talihsiz beyanlarına kamuoyu tepkisi artarak devam ediyor. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesinde düzenlenen bir konferansa gelişinde gazetecilerin, Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan’ın 1960 askeri müdahalesini ‘’devrim’’ olarak nitelediği sözlerine ilişkin bir sorusu üzerine, ‘’gerekçesi ne olursa olsun sandıktan gelmeyen her darbenin gayrimeşru olacağını’’ belirtti.

‘’Türkiye’nin artık darbeleri konuşan bir ülke olmaması gerektiğini’’ ifade eden Yazıcıoğlu, ‘’Bir hukuk adamının darbeyi meşru görmesi kahredicidir’’ diye konuştu. Yazıcıoğlu, Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olması gerektiğini ifade ederek, Türkiye’yi çağdaş medeniyetler seviyesine götürecek anlayışın bu olacağını söyledi.

ÇİÇEK: 27 MAYIS’IN HÂLÂ TASVİPKARI

VAR MI BU ÜLKEDE?

Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ise Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan’ın ‘’27 Mayıs ve Adnan Menderes’’ konusundaki açıklamaları’’ ile ilgili görüşünün sorulması üzerine şunları söyledi: ‘’Hukuk adamlarının, hukuk dışındaki gelişen olayları tasvip etmesi, onu tasvip eder bir tavır içerisinde olması çok doğru olmaz diye düşünüyorum. Hele hele bunlar yargı mensupları ise kamuoyuna yapılan açıklamalar kurumlarıyla ilgili tartışmaları da beraberinde getiriyor. Eğer bu tür beyanlar var ise kurumları tartışmaya açar. Bu çok doğru olmaz. Kim bu ülkede ne çözüm arayacaksa hukukun içinde aramalıdır. Kaldı ki 27 Mayıs’ın hala tasvipkarı var mı bu ülkede? Onu da bilmiyorum. Üç tane devlet adamını asarak bu ülke ne elde etmiştir. Buna da oturup iyi bakmak lazım gelir. Eski bir Adalet Bakanı olarak, yargı mensupları keşke konuşmasalar diye bunu söylüyorum. Batı’da bir başsavcının, bir mahkeme başkanının konuşmasına şahit olan var mı? Onu bilmiyorum. Bunlar kurumları yıpratıyor, buna hepimizin dikkat etmesi gerekiyor. Hele böyle dikenli konularsa, hele böyle toplumda derin yaralar açmış bir konu ise hukuk adamlarının biraz daha... Konuşacaklarsa emekli olduktan sonra konuşurlar. Ona bir engel yok.’’

DP’DEN DANIŞTAY’A MEKTUP

Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Turhan Güven’in da Danıştay Başsavcısının yaptığı konuşmayla ilgili Danıştay Başkanlığına bir mektup gönderdiği bildirildi. Güven, Çölaşan’ın konuşmasının, günün anlam ve önemi ile uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı ve ‘’talihsiz’’ olarak nitelenen beyanlarının ‘’hayret ve üzüntü’’ ile karşılandığı ifade edilen mektupta, Çölaşan’ın, 1960 ihtilalini bir ‘’devrim’’ olarak görmesinin ‘’yanlış bir düşünce’’ olduğu kaydedildi. Güven, mektubunda “Sayın Başsavcının giderayak İslami değerleri, gerçekçi olmayan ve demokratik anayasal hukuk düzenimizi meşru yollardan savunmak yerine, askeri darbelerle kaldırılmasını övmesi yine de bilgi noksanlığından kaynaklanmaktadır’’ dedi.

DİĞER TEPKİLER İÇİN

"BASIN" KÖŞESİNİ TIKLAYIN

/ ANKARA

12.03.2008


 

Çölaşan’a suç duyurusu

“27 Mayıs’ın darbe değil, devrim olduğunu” ileri sürerek darbeyi öven Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Mazlum-Der tarafından yapılan suç duyurusunda, Çölaşan’ın “suçu ve suçluyu övme” suçundan cezalandırılması istendi.

Mazlum-Der Genel Başkan Yardımcısı Av. Emrullah Beytar tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen dilekçede Ankara Barosu’nun düzenlemiş olduğu konferansa konuşmacı olarak katılan Çölaşan’ın konuşmasında, 27 Mayıs 1960 askeri darbesini doğru gördüğünü, hukuku ve demokrasiyi askıya alan darbe eylemini devrim olarak nitelendirdiği bildirildi. Danıştay Başsavcısının devrim olarak gördüğü ve yapılmasının da doğru olarak nitelendirdiği 27 Mayıs 1960 tarihli askeri darbe eyleminin 5237 sayılı yasanın 309. maddesinde açıkça suç olarak tanımlandığı hatırlatılan dilekçede, şu ifadelere yer verildi:

“Tansel Çölaşan’ın yerinde, doğru ve devrim olarak nitelendirdiği 27 Mayıs 1960 tarihli olay bir darbe olduğu kendisi dışında hemen herkesin ortaklaştığı bir tespittir. Yani o dönemde anayasal düzen silah zoruyla değiştirilmiş, Demokrasi ve ekonomi tahrip edilmiş, hukuk katledilmiş, siyaset kurumu ve toplumsal düzen alt üst olmuş, Vatandaşlarımızın bir kaçının hayat hakkı ortadan kaldırılmıştır. Bu askeri darbe olarak isimlendirilen bu fiil TCK’nın 309. maddesinde açıkça suç olarak nitelendirmiştir.”

Dilekçede, Çölaşan’ın söz konusu panelde sarfetmiş olduğu sözlerden dolayı TCK’nın 215 ve 218. maddelerini de ihlal ettiği, suç ve suçluyu övdüğü belirtilerek, Danıştay Başsavcısı hakkında 5237 sayılı yasanın 215. maddesinde tanımı yapılmış bulunan suçtan dolayı hakkında kamu davası açılması istendi.

Cemil Yüzer / ANKARA

12.03.2008


 

Erdoğan: Sendikalar yalan söylüyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazılarının, Sosyal Güvenlik Kanun Tasarısının tek bir cümlesini bile okumadan spekülasyon ürettiklerini ileri sürerek, “‘Çalışanların, emeklilerin haklarında gerileme olacakmış...’ Açık söylüyorum; asla böyle birşey söz konusu değildir. Dürüst davranmıyorlar ve yalan söylüyorlar” dedi.

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazılarının, yasa tasarısının (sosyal güvenlik) tek bir cümlesini bile okumadan spekülasyon ürettiklerini ifade ederek, ‘’’Çalışanların, emeklilerin haklarında gerileme olacakmış...’ Açık söylüyorum; asla böyle bir şey söz konusu değildir. Dürüst davranmıyorlar ve yalan söylüyorlar’’ dedi.

Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, sosyal güvenlik reformunun, ülkenin bugününü ve yarınlarını ilgilendiren hayatî öneme sahip konulardan biri olduğunu söyledi. Kendilerinden önceki hükümetlerin sürekli konuştuğu, sürekli tartıştığı ama çözüme bugüne kadar kimsenin yanaşmadığı temel sorunların, bugünkü Türkiye’nin en öncelikli meselesi olduğunu kaydeden Erdoğan,

“Türkiye, sosyal güvenlik reformunu daha fazla erteleyemez. Sosyal güvenlik meselesi, tıpkı ulusal güvenlik gibi popülizme feda edilemez. Hiç bir sivil toplum örgütü, konuyla ilgili söylüyorum, ‘Bizimle görüşülmedi’ diyemez. Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi, uzun yılların hataları sonucu sürdürülebilirlik vasfını giderek kaybetme noktasına gelmiştir” diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, bozulan aktif-pasif oranının, aktüeryal dengeleri de bozduğunu ve sosyal güvenlik açıklarının artarak bugünlere geldiğini söyledi. 1990 öncesi kendi kendini finanse edebilen sistemin, 1991’den sonra açık vermeye başladığını, bu açığın da katlanarak bugünlere geldiğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

‘’Türkiye bu yükü daha fazla taşıyamaz. Yani acil müdahale iktisaden, aklen, mantıken zorunludur. Hükümetimiz, Sosyal Güvenlik Reformu ile norm ve standart birliğinin sağlanmasını, sosyal güvenlik sisteminin finansal sürdürülebilirliğinin sağlanmasını, kolay erişilebilir, tüm vatandaşlarımızı kapsayan Genel Sağlık Sigortasının kurulmasını amaçlamıştır. Getirdiğimiz yeni düzenlemeyle burayı özellikle milletime duyurmak istiyorum; sağolsun kimse şuradaki pozitif, olumlu yanları konuşmuyor. Hesapları da yaparken bu kadar müzakerelerden sonra oluşan güzel tabloyu, kimse anlatmıyor. Anlatırken de maalesef yanlış anlatıyor. Bazıları yasa taslağının tek bir cümlesini bile okumadan spekülasyon üretiyorlar. ‘Çalışanların, emeklilerin haklarında gerileme olacakmış’ Açık söylüyorum; asla böyle bir şey söz konusu değildir. Dürüst davranmıyorlar ve yalan söylüyorlar. Böyle bir şey yok. Kazanılmış haklar aynen devam edecektir...”

Çalışma hayatının bütün taraflarıyla, bu sürecin başından beri içinde yer aldığını kaydeden Başbakan Erdoğan, ‘’Defalarca göz göze yüz yüze bu meseleleri konuştuk’’ dedi.

/ ANKARA

12.03.2008


 

Türk-İş Başkanı: Biz yalancı değiliz

Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Başbakan Erdoğan’ın kendileriyle ilgili sözlerini eleştirerek, “Memurlar, işçiler, emekliler yalancı değildir. Onlar bu memleketin dürüst çalışanlarıdır. Onların temsilcileri de yalancı değildir” dedi.

Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, yaptığı yazılı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı konusunda sendikalara yönelik sözlerini değerlendirdi. ‘’Sayın Başbakan’a konu nasıl aktarılıyor, bilmiyorum. Taleplerini dile getiren bizleri ‘yalancılıkla’, ‘dürüst olmamakla’ itham etmesi son derece üzücü’’ diyen Kumlu, kendilerinin konunun tarafı olduklarını belirtti. Kumlu, ‘’Başbakanın anlattığı kadar mükemmel bir yasaya karşı çıkabilmemiz için deli olmamız lâzım’’ ifadesini kullandı. İşçilerin, memurların, emeklilerin ayakta olduğunu ve şikâyetlerini dile getirdiklerini belirten Kumlu, ‘’Bunlar hayalî şikâyetler değildir. Kâğıda dökülmüş kendilerine iletilmiş şikâyetlerdir’’ dedi. Kumlu, 3 aydır taleplerini ilettiklerini, yetkililerin bunları dinlediğini ancak, gerekenlerin yapılmadığını ifade ederek, ‘’Memurlar, işçiler, emekliler yalancı değildir. Onlar, bu memleketin dürüst çalışanlarıdır. Onların temsilcileri de yalancı değildir. Sayın Başbakan siyasî ranttan bahsediyor. Bizlerin, üyelerimizin hak ve çıkarlarını korumaktan başka bir amacımız yok. Biz, tarafız. Taraf olduğumuz yer de çalışanlardır. Çalışanların da siyasî rantla hiçbir ilgisi yoktur" açıklamasında bulundu.

/ ANKARA

12.03.2008


 

‘Arasta’da 8 tutuklama

Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı koordinasyonunda başlatılan ‘’Arasta’’ operasyonu kapsamında Edirne Cumhuriyet Savcılığınca tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edilen ve aralarında CHP’li Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi’nin de bulunduğu 8 kişi tutuklandı, 1 kişi serbest bırakıldı.

Edirne Emniyet Müdürlüğündeki sorguları tamamlandıktan sonra önceki gün sabah saatlerinde Edirne Adliyesine getirilen ve Cumhuriyet Savcılığındaki sorgularının ardından tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edilen 9 kişi hakim karşısına çıkarıldı. Hakim tarafından sorgulanan zanlılardan Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, eski belediye başkan yardımcıları Cemil Erdoğan ve Mustafa Selçuk ile Abdullah Veli Aksaz, Talat Özcan, Mehmet Altunhan, Ali Fatih Şahin ve Ümit Yeğin tutuklanarak Edirne Kapalı Cezaevi’ne gönderildiler. Zanlılardan Önder Karahan ise serbest bırakıldı.

Operasyon kapsamında gözaltına alınarak adliyeye getirilen 16 zanlıdan 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, Hesap İşleri Müdürü Ruhi Takındı, Destek Hizmetleri Müdürü Kader Pajo, eski Satın Alma Müdürü Cevdet Girgin ile İbrahim Kıranlar, Kemal Kurt ve Hamid Çam ise savcılık sorgularının ardından serbest bırakılmışlardı.

Bu arada, Belediye Başkanı Sedefçi’nin cezaevine götürülmek üzere adliyeden çıkarılışı sırasında, adliye bahçesinde bekleyen grup, alkışlar ve ‘’büyük başkan’’ sloganıyla kendisine destek verdi.

/ EDİRNE

12.03.2008


 

Özkök: TSK’yı incitmek istemem

Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Hilmi Özkök, Eski Genelkurmay Başkanlarından Emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun, dün bir gazetede yer alan “Özkök’ün Genelkurmay Başkanı olmasını istemiyordum” şeklindeki açıklamasıyla ilgili, “TSK’yı incitmek istemem” dedi.

Özkök, Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi Komutanlığı’nın düzenlediği Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumu’nda gazetecilerin sorularını cevapladı. Özkök, Kıvrıkoğlu’nun açıklamasının hatırlatılması üzerine, “Polemiğe girmek istemem. TSK’yı incitmek istemem. Tarih gösterecektir. O dönemde bazı şeyler kulağıma gelmişti ama yeni yeni duyuyorum” diye konuştu.

Özkök, bir gazetecinin “Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın mı ima edildiğini” sorması üzerine de, “Olabilir. Genelkurmay Başkanı, hükümetin takdiridir. O gün öyle düşünülmüştür” dedi.

/ ANKARA

12.03.2008


 

İlgili kurumlar neden sessiz?

Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci, Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan’ın ‘’27 Mayıs ve Adnan Menderes’’ konusunda açıkça darbe teşvikçiliği anlamına gelen sözlerinin kamuoyunda meydana getirdiği şaşkınlığa karşın, ilgili kurumların sessizliğe büründüğünü söyledi.

Hülya Şekerci, yaptğı açıklamada, Danıştay Başsavcısı Çölaşan’ın bir toplantıda yaptığı konuşmada 27 Mayıs darbesini övdüğünü, darbecilerin hukukdışı usullerle dönemin başbakanı ve iki bakanını yargılayıp katletmesini meşrulaştırdığını ve daha da vahimi bu tutumuyla muhtemel darbe senaryolarının planlayıcılarını teşvik ettiğini söyledi. Şekerci, şunları kaydetti:

“Yetkili olsun olmasın her konuda açıklama yapmaya hevesli, verdiği kararların pek çoğu hukukilikten ziyade siyasi içerik taşımakla eleştirilen Danıştay’ın tüm bu tablo karşısında sessiz kalması ilginçtir. Görevi başında olan bir hükümeti silah zoruyla devirip iktidara oturanların ‘devrimci’ sıfatıyla taltif edilmesi; Ceza Kanununun idamı gerektiren suç olarak tavsif ettiği anayasanın ilgasının alkışlanması ve tüm bu sözlerin üst düzeyde bir makamı işgal eden bir ‘hukukçu’nun ağzından çıkması acaba Danıştay ve diğer yüksek yargı organları açısından herhangi bir suç, rahatsızlık ya da mahzur oluşturmamakta mıdır? Sonuç itibariyle gerek Danıştay Başsavcısı’nın suç içeren sözleri gerekse de en az bu sözler kadar vahim bir durum teşkil eden ilgili kurumların sessizliği nasıl bir hukuksuzluk denizinde yüzüldüğünün göstergesi olmuştur. Hukuk adına hukuksuzluğun bu derecede kurumsallaştırıldığı bir ortamda savcıları göreve çağırmanın anlamsızlığını görüyor sadece bu yalan ve ikiyüzlülük düzeniyle hesaplaşmak gerektiğini ifade ediyoruz!”

Yeni Asya / İSTANBUL

12.03.2008


 

Başbakan’ın ziyaretleri Meclis gündeminde

CHP Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yurt dışına yaptığı ziyaretleri soru önergesiyle TBMM gündemine getirdi.

Aydoğan, TBMM Başkanlığına sunduğu önergede, Erdoğan’a, Başbakanlık görevini yürüttüğü sürenin kaç gününü yurt dışında geçirdiğini sordu. Erdoğan’ın, aynı gün içinde hem Türkiye’de, hem de yabancı bir ülkede bulunduğunda bu günün nasıl değerlendirildiğini öğrenmek isteyen Aydoğan, önergesinde şu sorulara yer verdi: ‘’2003, 2004, 2005, 2006, 2007 ve 2008 yılları için yurt dışında olduğunuz günler yıllar itibariyle nedir? Yurt dışı gezileriniz için şahsınıza ödenen harcırah miktarı nedir? Yurt dışı gezilerinizin ülkemize maliyeti nedir? Yurt dışı gezilerinizde yanınızda olan eşiniz Emine Erdoğan’a herhangi bir harcırah ödemesi olmuş mudur?’’

/ ANKARA

12.03.2008


 

Abdi İbrahim İlaç firması : Dine saygılıyız, başörtülü çalışanımız var

Yoğun tepkiler üzerine Abdi İbrahim İlaç Firması, kendilerine tepki gönderenlere bir açıklama yapma gereği hissetti.

Geçtiğimiz günlerde Abdi İbrahim İlköğretim Okulu öğrenci ve öğretmenleri tarafından Abdi İbrahim İlaç Fabrikasına düzenlenen bir okul gezisine, okulun öğrencisi olan oğlu Enes ile birlikte katılan Hatice Ünsal başörtülü olduğu gerekçesiyle fabrikaya alınmamış ve konu medyaya yansımıştı. Bu konuda gelen yoğun tepkiler üzerine Abdi İbrahim İlaç Firması, kendilerine tepki gönderenlere bir açıklama yapma gereği hissetti. Firmadan yapılan yazılı açıklamada, “Abdi İbrahim 96 yıllık, yüzde yüz Türk sermayeli, köklü ve dinî inanca saygılı bir firmadır. Fabrika personelimiz arasında birçok başörtülü çalışanımız da bulunmaktadır. Ayrıca başörtüsü üzerine bone takarak fabrika üretim sahasını gezen birçok ziyaretçimiz olmuştur” denildi. Fabrika Kurumsal İletişim Direktörü Lebin Ebru Çokişler imzalı açıklamanın devamında sözkonusu uygulamaya sebebiyet veren fabrika personelinin işine son verildiği ve Hatice Ünsal ve ailesinden özür dilenip, fabrikaya özel dâvet gönderildiği belirtildi.

Ömer Akyol / İSTANBUL

12.03.2008


 

Lise şebekesi çökertildi

Antalya’da okul çevrelerini mesken edinen, genellikle liselilerin takıldığı kafelerde öğrencileri madde bağımlısı yapan şebeke ‘ders’ operasyonuyla çökertildi.

Operasyon kapsamında 30 kilo esrar ele geçirilirken, 20’den fazla kişi de gözaltına alındı. Antalya Emniyet ekipleri, velilerin çocuklarının gittikleri kafelerde uyuşturucu madde satıldığına yönelik yapılan şikâyetler sonucu çalışma başlattı. Yaklaşık 2 ay süren çalışma sonucunda şebeke için çalıştığı tesbit edilen 2 si bayan 13 kişi yakalandı.

/ ANTALYA

12.03.2008


 

Vekâleten eğitim

Ağrı’nın Tutak ilçesine bağlı İpekkuşak köyünde çocuklarının okumasını isteyen veliler, köye vekil öğretmen gönderilmesine tepkili. Köy okuluna kadrolu öğretmen atanmadığı için 1 yıldır eğitim verilemiyor.

Ağrı’nın Tutak ilçesine bağlı İpekkuşak Köyü İlköğretim Okuluna atanan ancak daha sonra başka bir okula görevlendirilen 2 kadın öğretmenin yerine 2 vekil öğretmenin köye gönderilmesi, velilerin tepkisine yol açtı. İlçeye 21 kilometre uzaklıktaki İpekkuşak köyünün muhtarı Tevfik Vural, 65 öğrencinin eğitim gördüğü ilköğretim okulunda yaklaşık 1 yıldır eğitim öğretim yapılmadığını belirterek, 2007-2008 eğitim öğretim yılında okula ataması yapılan 2 öğretmenin başka bir okulda görevlendirildiğini söyledi. 6 yıldır köy okuluna kadrolu öğretmen ataması yapıldığını ancak bu öğretmenlerin yerine vekil öğretmenlerin okula gönderildiğini belirten Vural, şunları kaydetti: ‘’Köy okulumuzda öğretmen olmadığı için köyüme gidemiyorum. Çünkü köylüler bana ‘öğretmenle gelmezsen sen de köye gelme’ diyor. Ben köyümüzdeki öğretmen sıkıntısını defalarca yetkili makamlara ilettim ancak hiçbir sonuç alamadım. Çocuklarımız 1 yıldır okula gidemiyorlar. Vekil öğretmenleri istemiyoruz. Bu konuya Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Millî Eğtim Bakanımız Hüseyin Çelik’in çözüm bulmasını istiyorum.’’ Köydeki birçok ailenin, çocuklarının eğitiminin yarım kalmaması için evlerini şehir merkezine taşıdığını anlatan Vural, öğretmen ataması yapıldığı takdirde bu ailelerin köylerine döneceğini ifade etti. İpekkuşak Köyü İlköğretim Okulu 5. sınıf öğrencisi Derya Vural ise Millî Eğitim Bakanlığı tarafından kız çocuklarının okullaşması için her yıl yeni bir kampanya hazırlandığını dile getirerek, ailelerin çocuklarını okula göndermek istemesine rağmen öğretmen olmadığı için okullarının kapalı olmasına bir anlam veremediklerini söyledi.

/ AĞRI

12.03.2008


 

Protesto konferansı iptal ettirdi

İsrail’in İstanbul Başkonsolos Yardımcısı Mihal Gul Aryeh’in Sakarya Üniversitesi’nde (SAÜ) vereceği konferans, öğrencilerin protestosu sebebiyle iptal edildi.

“Savaşta Sivillerin Durumu’’ konulu konferansa, İsrail’in İstanbul Başkonsolos Yardımcısı Aryeh’in konuşmacı olarak katılacağını duyan öğrenciler, konferansın yapılacağı fakülte önünde toplandı. Değişik görüşlerden 500’e yakın öğrenci, İsrail’i Filistinliler’e karşı uyguladığı politikalar sebebiyle protesto etti. İsrail ve Amerika aleyhine slogan atan öğrenciler İstiklâl Marşı okudu. Protestoculara fakültede bulunan diğer öğrenciler de destek verdi. Konferansın iptal edildiğini duyan öğrenciler olaysız şekilde dağıldı.

/ SAKARYA

12.03.2008


 

Türk: Operasyonu polemik konusu yapmaya gerek yok

DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, “Operasyonu, polemik konusu yapmaya gerek yok. Tartışmaları anlamsız buluyoruz. Operasyonun kısa sürede bitmiş olmasını da olumlu karşılıyoruz” dedi.

Türk, partisinin Grup Toplantısında, şimdiye kadar hükümetler tarafından hazırlanan paketlerin halka bir fayda sağlamadığını ifade ederek, toplumun beklentilerine cevap verecek bir mantığın oturtulmasını beklediğini söyledi. Kürt sorununun çözümü konusunda farklı mantığın öne çıktığı sürecinin yaşandığını anlatan Türk, “24 operasyon yapıldı. Kürt sorunu, operasyonlarla çözülmez. Kürt sorununun, siyasi, demokratik yöntemlerle çözülebileceğine inanıyoruz. Bunun dışında bir formül, gerçekçi olmaz. Halk da bunu söylüyor.”

“Sorunun çözümsüzlüğünün kaynağının sadece Hükümet olmadığını, bunda muhalefetin de rolü olduğunu” iddia eden Türk, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Muhalefet; şoven, milliyetçi, ırkçı söylemlerle demokratik sürecin gelişmesine katkı sunmadı. Sürecin kapatılmasına çanak tuttu, set çekti. MHP Genel Başkanı ‘ABD Ortadoğu’da bataklığın içine saplandı’ diyor. Hem bunu söylüyorsunuz, hem de Türkiye’nin bu bataklığa girmesini istiyorsunuz. Bu nasıl politika, nasıl milliyetçilik, Türkiye’yi korumaya yönelik nasıl bir siyasettir?”

/ ANKARA

12.03.2008


 

Altın fiyatları düğün erteletiyor

Yeni bir yuvanın hayalini kuran damat adayları, altın fiyatlarının son bir yılda yüzde 45 oranında artması sebebiyle hayal kırıklığı yaşıyor.

Alınan bilgilere göre, beyaz eşya fiyatlarında geçen yıla oranla çok fazla değişiklik olmaması ve kredi kartlarına sağlanan uzun taksitlerle düğün hazırlıklarına başlayan çiftler, altın fiyatlarında yaşanan aşırı artış ile hesaplarını tutturamadı. Yeni yuva kuracak çiftlerin cazip seçeneklerle buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi ve televizyon gibi ihtiyaçları asgarî 2-3 bin YTL arasında alınabilirken takılar düğünün en büyük girdisini oluşturuyor. Geçen yıl mart ayında gramı 25-26 YTL’den işlem gören ve yaklaşık 3 bin YTL’ye alınabilen 50 gramlık bir çift bilezik, 25 gramlık bir metre zincir, 6 gramlık bir çift küpe, 5 gramlık yüzük, 50 gramlık set, son aylardaki hızlı artışı ile 39 YTL’ye ulaşan bu yılki fiyatlarla ancak 5 bin YTL’ye alınabiliyor. Bu fiyatlar sebebiyle yurdun bir çok yerinde evlenmek isteyen çiftlerin düğünlerini bir başka bahara erteledikleri belirtiliyor.

/ İSTANBUL

12.03.2008


 

Milletvekili danışmalarının ücretlerine zam

TBMM Başkanlık Divanında, geçici kadrolarda (4/C) çalışan personele giysi yardımı, milletvekili danışmalarının ücretine de yüzde 10 zam yapılması kararlaştırdı.

Başkanlık Divanı toplantısında Meclis personelinin durumu ele alındı.

Meclisin geçici kadrolarının (4/C) 70 daha artırılması benimsenirken, boş bulunan bazı memur kadrolarının da sonradan kaldırılmak üzere tutulması kararlaştırıldı.

Geçici kadrolarda çalışan personele giysi yardımı yapılması kararını alan Başkanlık Divanı, Meclis’te yapılan yardımlardan yararlanamayan milletvekili danışmalarının ücretlerinin de yüzde 10 artırılmasını benimsedi.

/ ANKARA

12.03.2008


 

Şehitler Abidesi’ne dev bayrak

Gelibolu Yarımadası’nda, ‘’Şehitler Abidesi’’nin bulunduğu Hisarlık Tepesi’nde, direğinin uzunluğu abidenin yüksekliğinin yaklaşık iki katı olan dev Türk Bayrağı göndere çekildi.

Alınan bilgiye göre, 41 metre 70 santimetre yüksekliğe sahip Şehitler Abidesi’nin önüne, 70 metre uzunluğundaki direğe ilk etapta 12x18 metre ebadında Türk Bayrağı çekildi. Bölgenin rüzgâra açık olması sebebiyle de bayrak direğinin temeli güçlendirildi. Ayrıca Türk Bayrağı, Çanakkale Boğazı’nın değişik noktalarından gece de rahatlıkla görülebilmesi için aydınlatıldı ve direğine paratoner konuldu.

/ ECEABAT

12.03.2008


 

Kur’ân gençlere emanet

Tosya İmam Hatip Lisesinin organize ettiği, Kastamonu İl ve İlçe İmam Hatip Liseleri Arası Hafızlık ve Ezan Okuma Yarışmasına ilgi büyük oldu.

Tosya Belediye Düğün Salonunun tamamen dolduğu Kur’ân-ı Kerim ve ezan ziyafetinde izleyiciler göz yaşlarını tutamadı. Tosya İHL Müdürü Necip Kapancı "Delikanlılarımız, genç kızlarımız da Yüce Kur’ân’ın mesajını insanlara anlatma görevini üstlenen, Anadolu’nun saf, temiz, imanlı insanının ümit kaynağı, ülkemizin manevî mimarlarıdır. Bu millet Kur’ânı, ezanı onlara emanet etmiştir” dedi. Yarışmalar sonucunda Hafızlık kategorisinde Ferhat Büyükbilgin birinci olurken, Hasan Çolakoğlu ikinci, Hidayet Civelekoğlu da üçüncü oldu. Ezan yarışması kategorisinde ise birinciliği Fatih Odabaşı kazanırken, Musa Demir ikinci, Fahri Sarışen de üçüncü oldu. Dereceye giren öğrencilere çeyrek altın, takım elbise, kol saati, ayakkabı, Kur’ân-ı Kerim ve İlmihal gibi hediyeler verildi.

/ KASTAMONU

12.03.2008


 

Ucuz saatler alerji yapıyor

Çarşı pazarda 3 -5 YTL arasında satılan ve kalitesiz malzemelerin kullanıldığı saatlerin bir çok cilt rahatsızlıklarına yol açtığı belirtiliyor.

Cildiye uzmanı Behçet Özsayın, ucuz saatlerde kullanılan kalitesiz parçaların ciltte döküntü, alerji, kaşıntı, sivilce, deri yaralarına kadar gidebilen ciddî sağlık problemlerine yol açabileceğinin altını çiziyor. Özsayın “Kalitesi hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığınız saatleri almayın.” uyarısında bulunuyor.

/ SAKARYA

12.03.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri