Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Şam’da Bediüzzaman sempozyumu

Bediüzzaman Said Nursî’nin 1911 yılında Suriye’nin başşehri Şam’da Emevi Camii’nde irad ettiği Hutbe-i Şamiye’yi konu alan “Hutbe-i Şamiye Kültür ve Miras Sempozyumu” Şam’da önemli din âlimleri, siyasîler ve halkın yoğun katılımıyla gerçekleşti.

Şam Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleşen konferansta Nursî’nin eserlerinin yanı sıra o dönemde İslâm dünyasının hastalıklarını tesbiti ve sunduğu çözüm reçeteleri değerlendirildi. Konuşmacı olarak katılanlar, İslâm dünyasının, içinde bulunduğu hastalıklardan Bediüzzaman’ın sunduğu reçete ile kurtulabileceği fikrinde birleşti.

Bediüzzaman Said Nursî’nin 1911 yılında Suriye’nin başşehri Şam’da Emevi Camii’nde irad ettiği Hutbe-i Şamiye’yi konu alan “Hutbe-i Şamiye Kültür ve Miras Sempozyumu” Şam’da gerçekleşti. Suriye Diyanet İşleri Bakanı Prof. Dr. Abdussettar Assayad’ın katkılarıyla gerçekleştirilen sempozyuma Assayad ile birlikte Suriye Müftüsü Ahmed Bedreddin Hassun, büyük din âlimi Ramadan El Buti, Katar’dan Ali Muhiddin Karadai, Arabistan’dan Musa Şerif gibi din âlimlerinin yanı sıra bir çok din adamı ve siyasetçi katıldı. Programa ayrıca Nursî’nin talebeleri Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Said Özdemir ve Mehmet Fırıncı da iştirak etti.

Hastalıkların reçetesi Risâle-i Nur’da

Sempozyum ilk olarak Kur’ân-ı Kerim’in okunması ile başladı. Ardından Nursî’nin hayatını, eserlerini ve fikirlerini konu alan bir sinevizyon sunumu yapıldı ve konuşmalara geçildi.

İlk olarak kürsüye gelen Suriye Müftüsü Ahmed Bedreddin Hassun, Bediüzzaman Said Nursî’nin gerek İslâm dünyasının gerekse Osmanlının zor şartlar altında bulunduğu bir dönemde Hutbe-i Şamiye’yi irad ettiğini hatırlatarak bu hutbede önemli tesbitlerde bulunduğunu söyledi. Said Nursî’nin, ümmeti içinde barındıran bir şahsiyet olduğunu kaydeden Bedreddin Hassun, “Üstad kendisini eski Said, Yeni Said ve üçüncü Said diye anlatarak İslâm dünyasının geçirdiği evreleri özetliyor. Burada İslâm dünyasının hastalıkları olan ümitsizlik, düşmanlığa karşılık ümit ve sevgi ve hoşgörüyü reçete olarak sunuyor.” diye konuştu.

Ramadan El Buti ise, Bediüzzaman Said Nursî’nin yazdığı Risâle-i Nur eserlerinin 40’a yakın dile çevrildiğini kaydederek, küçük yaşta tanışma fırsatı bulduğu Üstadın eserlerini kendisinin Arapçaya çevirdiğini aktardı. Said Nursî Hazretlerinin bu dönemdeki İslâm dünyasının içinde bulunduğu hastalıkları yaklaşık 100 yıl önce tesbit edip reçete sunduğunu aktaran El Buti, “Üstad İslâm dünyasının yetiştirdiği ender şahsiyetlerdendir. Şu anda içinde bulunduğumuz hastalıklardan kurtulmanın çaresini Emevi Camii’nde okuduğu hutbe ile gösteriyor. Bediüzzaman hiçbir şekilde ye’se düşülmemesini, düşmanlığın yerine muhabbet ve hoşgörüyü öğütlüyor. Üstadın eserlerini iyi bir şekilde anlayıp tatbik ettiğimiz zaman bu hastalıklardan kurtulabiliriz” şeklinde konuştu.

Üstad Said Nursî’nin talebelerinden Mehmet Fırıncı ise, böyle bir sempozyumun Şam’da gerçekleştirilmesinin önemine işaret ederek, “Katkıda bulunan başta Suriye hükümeti olmak üzere herkese teşekkür ediyorum.” dedi. Sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki oturumun gerçekleştirildiği sempozyuma vatandaşlar ve özellikle üniversite öğrencileri yoğun ilgi gösterdi.

/ ŞAM

05.02.2008


 

Hukuksal ve bilimsel dayanağı yok

Türk yazılı hukukunda kapsayıcı bir başörtüsü yasağının hiçbir zaman söz konusu olmadığını belirten Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, uygulanan yasağın hukuksal, kurumsal ve bilimsel bir dayanağı da bulunmadığını vurgulayarak, uygulamadaki eylemli yasağı anayasal bir düzenlemeyle aşmanın anayasa kavramıyla bağdaşmadığına dikkat çekerken, yapılmak istenen yasa değişikliğinin de yanlış olduğunu kaydetti.

Yasadaki tanım özgürlüğü sınırlıyor

YÖK Yasasının 17. maddesinde öngörülen başörtüsü tanımı için “Özgürlüğü sınırlıyor, çünkü başını tanıma göre örtmeyenler üniversiteye giremeyecek” diyen Selçuk, yasada yapılacak düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptali ihtimalinin güçlü olduğunu bildirdi. “Halkoyuna sunmak da yanlış” diyen Selçuk, “Hak ve özgürlükler insanın insan olarak özünde vardır; kullanılmaları başkalarının iznine bağlanamaz” ifadesini kullandı.

BASIN'DAN BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN

05.02.2008


 

Lagendijk: Başörtüsü üniversitede serbest olmalı

AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk, başörtüsünün üniversitelerde serbest olması gerektiğini belirtti.

Türkiye Enstitüsü tarafından Hollanda’nın Utrecht şehrinde düzenlenen “Türkiye’deki demokratikleşme ve modernleşme” konulu konferansta konuşan Lagendijk, İngiltere’yi ve kendi ülkesi Hollanda’yı örnek göstererek, başörtüsü yasağının kalkmasının, AB ilkeleriyle çelişmediğini vurguladı.

AKP’nin bu yöndeki çalışmalarını desteklediğini belirten Lagendijk, “İki taraf bir uzlaşma zemini bulup, üniversite öğrencilerinin, ne yapmaları gerektiğini bilecek kadar büyük olduklarını kabul etmeli ve ortamlarını özgürleştirmeliler” dedi.

Lagendijk, AKP’nin sivil anayasaya girişimine destek verdiğini de aktararak, “Avrupa Parlamentosu’nun büyük çoğunluğu Türkiye’deki yeni anayasa çalışmalarını destekliyor. Türkiye’nin enerji tükettiği birçok ideolojik konu, yeni anayasa ile çözülebilecek” diye konuştu.

/ UTRECHT

05.02.2008


 

Demokrasi herkese lâzım

Üniversitede özgürlük bildirisini hazırlayan öğretim üyelerinden Prof. Dr. İhsan Dağı, “Türkiye’nin daha özgür, daha demokratik olmaktan başka bir yönünün, geleceğinin olmadığını insanlar görüyor. Bunu sokaktaki insan da üniversitedeki öğretim üyeleri de görmüş durumda” dedi.

Üniversitelerde başörtüsü yasağının sona erdirilmesine yönelik Meclis’te başlatılan girişime karşı en büyük tepki Üniversitelerarası Kurul’dan gelmişti. Üniversitelerde özgürlükçü bir sese ihtiyaç duyan kamuoyu başlatılan bir kampanya ile beklentisine karşılık buldu. “universitedeozgurluk.blogspot.com” adresinde “özgürlük manifestosu” yayınlayan öğretim üyeleri daha özgür bir üniversite istediklerini açıkladılar. Bildiriyi hazırlayan öğretim üyelerinden Prof. Dr. İhsan Dağı kampanyanın amacını Yeni Asya’ya anlattı.

*Kampanyaya bu kadar ilgiyi bekliyor muydunuz?

Bu kadar yoğun ilgiyi beklemiyorduk.

*Neden?

Beklenebilir mi? Yıllardan beri zaptu rapt altında tutulan üniversitelerden bu kadar büyük bir destek geleceğini bekleyebilir miydik? Beklemiyorduk tabiî ki. Ama beklentilerimizi çok aşan büyük katılım var.

*Acaba herkes bir işaret fişeğini mi bekliyordu?

Valla artık Türkiye’nin daha özgür, daha demokratik olmaktan başka bir yönünün, geleceğinin olmadığını insanlar görüyor. Bunu sokaktaki insan da üniversitedeki öğretim üyeleri de görmüş durumda. Kampanyaya ilgi bunun yansıması. Türkiye artık değişiyor. Özgürleşiyor. Daha da demokratikleşiyor.

*Artık geriye dönüş yok yani

Daha başka bir şey olabilir mi? Üniversite özgür olmazsa üniversite olabilir mi? Üniversitede fikirler yasaklı olursa, üniversitede farklı olanlar yasaklanırsa, farklı olanlara hayat hakkı tanınmazsa üniversite üniversite olur mu? Üniversite siyaset mücadelesinin bir arenasına dönüşürse, bilim üretmek yerine siyasal çatışmaların bir tarafı haline gelirse üniversiteler üniversite olur mu? Olmaz.

*Bazı rektörlerin başörtülülere düşük not vermekle bazı hocaların da derse girmemekle tehditlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hak etmedikleri notu veririz veya onlara not vermeyiz gibi düşünceler genel ahlâka da meslek ahlâkına uymayacak vahim bir davranış olur. Bunu ifade etmek bile büyük bir meslek ayıbıdır.

*Kampanyaya daha ne kadar katılım bekliyorsunuz? Belli bir sayıya ulaşmak gibi bir amacınız var mı?

Yeterince katılım oldu zaten. Katılım geliyor ama beklemiyoruz. Mesele katılım değil, sayı değil. Mesele şu kadar rakama ulaştık meselesi değil. Mesele artık ciddî bir üniversite öğretim üyesi olmaktır. Kampanya üniversitede sadece yasakçı öğretim üyelerinin değil özgürlükçü öğretim üyelerinin de var olduğunu gösterdi. Amaç buydu zaten bunda da amacımıza ulaştık.

Kemal BENEK

05.02.2008


 

Bahçeli’den emekli subay uyarısı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti yöneticilerine gönderdiği genelgede, “Resmî ve idarî görevleri esnasında aldıkları üst düzey kamu unvanları ile isim yapmış emekli zevatın yalnızca bu tesirden yararlanarak milliyetçiler üzerinde nüfuz tesis etmesine müsaade edilmeyecek ve dikkatli olunacaktır” uyarısında bulundu.

MHP Genel Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, Bahçeli, il ve ilçe yöneticilerine genelge gönderdi. Bahçeli genelgesinde, MHP’nin kronik çatışma odaklarının oluşturduğu gerilimi ortadan kaldırmak üzere “tam bir sorumlu muhalefet anlayışı ile siyasal hamleler yapmaya başladığını’’ belirtti. Bahçeli, genelgesinde, MHP’nin yöneticileri ve mensuplarından şu hususlara önemle dikkat ve riayet etmelerini istedi: ‘’Her kararımız siyasal tarihimizin, ilkelerimizin ve duruşumuzun kırılmayan çizgisine uygun olarak alınmaktadır. Meclis Grubumuzun kararları ve partimizin siyaset hamleleri milliyetçi bir bakışla anlamlandırılacak ve aziz milletimize mutlaka anlatılacaktır.

Vehmedilen kaygıları körükleyerek, demokrasi dışı odakları siyasete müdahaleye dâvet eden çağrılara dikkat edilecek, aziz milletimizin bu konuda bilgilenmesi sağlanacaktır. Türkiye’deki her sorunun yegâne çözüm yerinin TBMM olduğu gerçeğinden hareketle, çareyi sokaklarda arayanlara karşı hassasiyet gösterilecek, bu grupların tahrik ve davetlerine karşı uyanık olunacaktır.

Milliyetçilere yönelik olarak, soğuk savaş yıllarının sloganları ile yapılabilecek ithamlara karşı uyanık olunacak, kavga ve çatışma ortamları ile muhtemel kutuplaşma ve cepheleşmelerden mutlaka uzak durulacaktır. Resmî ve idarî görevleri esnasında aldıkları üst düzey kamu unvanları ile isim yapmış emekli zevatın yalnızca bu tesirden yararlanarak milliyetçiler üzerinde nüfuz tesis etmesine müsaade edilmeyecek ve dikkatli olunacaktır.”

/ ANKARA

05.02.2008


 

Süreci durdurun, ortak çözüm bulalım

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, başörtüsü meselesiyle ilgili bir gerginlik ortamının oluşturulmakta olduğunu ve bu gidişattan kaygı duyduklarını belirterek, ‘’Sayın Başbakan’a gelinen sürecin durdurulması ve gerginliğin sona erdirildikten sonra ileride bir ortak çözümün bulunması gerektiği yönündeki görüşümüzü paylaştık’’ dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer’i kabul etti. Başbakanlık Merkez Bina’da yapılan basına kapalı görüşme öncesinde basın mensuplarının görüntü almasına izin verildi. Görüşmede, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu ve DSP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Macit de hazır bulundular. Sezer, yaklaşık 50 dakika süren görüşmenin ardından Başbakanlık’tan ayrılırken gazetecilere yaptığı açıklamada, içte ve dışta bir çok sorun olmasına, işsizlik gibi sorunlar bulunmasına rağmen Türkiye’de bir tartışmanın yaşandığını dile getirdi. Bu tartışmanın sadece siyasetle sınırlı kalmadığını, üniversiteler ve topluma da bu tartışmanın sıçradığını anlatan Sezer, ‘’bir gerginlik ortamı, türban meselesi ile ilgili gerginlik ortamının yaratılmakta olduğunu gördüğümüzden ve bu gidişattan kaygı duyduğumuzdan ötürü, Sayın Başbakan’a gelinen sürecin durdurulması ve gerginliğin sona erdirildikten sonra ileride bir ortak çözümün bulunması gerektiği yönündeki görüşümüzü paylaştık’’ dedi.

/ ANKARA

05.02.2008


 

Başörtüsü her yerde serbest olmalı

Diyanet-Sen’in 3. Olağan Genel Kurulu sonuç bildirgesinde, “Başörtüsü, sadece üniversitelerde değil hayatın her bölümünde serbest bırakılmalıdır’’ denildi.

Sonuç bildirgesinde, genel kurula “hükümet kanadı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan hiçbir temsilcinin’’ katılmadığı belirtilerek, ‘’bu duruma mânâ verilmekte güçlük çekildiği ve iştirak etmeme gerekçesinin ilgililere sorulmasına karar verildiği’’ ifade edildi. Başörtüsünün yüksek öğretimde serbest bırakılmasıyla ilgili anayasa değişikliğine değinilen bildirgede, “Amerika’yı yeniden keyfetmeye gerek yok. Başörtüsü, her şeyden evvel bir temel insan hak ve özgürlüğü meselesidir. Aynı zamanda Allah emridir. Sadece üniversitelerde değil hayatın her bölümünde serbest bırakılmalıdır’’ denildi.

Okullarda, din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılmasının “büyük bir hata olduğu’’ ifade edilen bildirgede, “Kur’ân öğretimine getirilen kısıtlamaların da kaldırılması gerektiği’’ vurgulandı.

/ ANKARA

05.02.2008


 

Geçmişimizle yüzleşelim

Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Turgut Tarhanlı da, insan haklarının ülkemizde 1945’ten sonra uluslararası nitelik taşımaya başladığını belirterek, Türkiye’nin geçmişteki hukuk ve siyaset geleneğiyle de yüzleşmesine ihtiyaç olduğunu dile getirdi.

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu’nun, Türkiye’deki demokratik reformlara yönelik AB desteği çerçevesinde İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Araştırma Merkezi ile düzenlediği ‘’Türkiye-Avrupa Demokrasi Forumu’’, Europlaza Oteli’nde başladı. Forum’da konuşan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, insan hakları alanında yapılan yasal düzenlemelerin yanı sıra mevzuat düzeyinde gerçekleştirilen önemli değişiklikler de olduğuna vurgu yaptı. Türkiye’de son 6 yılda yapılan reformların son derece önemli olduğunu ifade eden Üskül, 301’inci madde değişikliğine de değinerek, şunları kaydetti:

‘’301. madde olsa ne olur, olmasa ne olur? Yargıç, 301. maddenin düşüncenin ifadesi özgürlüğü bakımından yeterince iyi düzenlenmemiş bir hüküm olduğunu düşünerek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili hükmünün, AİHM kararlarının ışığında yargılama yetkisine sahip değil midir? Neden uygulamıyor? Bu, 301. maddenin değiştirilmemesi gerektiği şeklinde anlaşılmasın. Öyle bir şey söylemiyorum. Ama 301 var olsa da uygulanmayabilir.’’

Bunun, yasal düzenlemelerden çok Türkiye’deki yargı kültüründen, yargıçların bir tür devleti koruma misyonunu yüklenmelerinden kaynaklandığını söyleyen Üskül, yargının görevinin şunu ya da bunu korumak değil, adaleti sağlamak olduğunu ifade etti.

“HİÇ HESAPTA OLMAYAN DEĞİŞİKLİK...’’

AKP’nin 301. maddeyi gündemine aldığını ve daha önce konunun önümüzdeki günlerde görüşülmesinin öngörüldüğünü belirten Üskül, şöyle devam etti:

‘’Ama hiç hesapta olmayan bir başka değişiklik, bir anayasa değişikliği gündeme geldi. Öğretim hakkının güvence altına alınmasıyla ilgili bir anayasa değişikliği... Bu da bir insan hakları sorunu. Dolayısıyla onu da erteleyemiyorsunuz. Aslında bazı sorunları biz, üzerinde çalıştığımız bir yeni anayasa çerçevesi içinde çözmeyi düşünürken bazen böyle, siyaset aleminde hiç hesapta olmayan konular da gündeme gelebiliyor. Yeni anayasa çalışması içinde öğretim özgürlüğüyle ilgili engelleri de kaldırmayı planlarken ayrı bir anayasa değişikliği bir anda gündeme geldi. AK Parti’nin de MHP tarafından ortaya atılan değişiklik önerisini görmezden gelmesi mümkün değildi.’’

İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nu yeniden yapılandırdığını belirten Üskül, böylece çok daha hızlı ve etkili bir çalışmanın içine girebileceklerini söyledi.

TARHANLI: İNSAN HAKLARI HER TÜRLÜ

OTORİTEYE KARŞI GÜÇLENDİRİLMELİ

Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Turgut Tarhanlı da, bugünkü çalışmanın, sivil toplumu aşağıdan yukarıya belli bir insan hakları standardına taşıyabilecek süreci güçlendirecek nitelikte olduğunu söyledi.

İnsan haklarının Türkiye’de 1945’ten sonra uluslararası nitelik taşımaya başladığını belirten Tarhanlı, insan haklarını devlet ya da dışından her türlü otorite karşısında güçlendirmenin önemine işaret etti. Tarhanlı, Türkiye’nin geçmişteki hukuk ve siyaset geleneğiyle de yüzleşmesine ihtiyaç olduğunu dile getirdi.

PİERİNİ: TÜRKİYE’DE İLERLEMELER GEREKLİ

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Marc Pierini de, AB’nin demokrasi ve insan hakları şartlarına uyması açısından Türkiye’de birtakım ilerlemelerin gerekli olduğunu ve bu konuda Türkiye’nin gösterdiği söz konusu bütün çabaları da AB’nin desteklediğini kaydetti. Basında bu alanda sadece sembolik bazı konuların dile getirildiğini savunan Pierini, ‘’Mesele, Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin değiştirilmesine indirgenmektedir. Halbuki mevzuatta yapılması gereken pek çok değişiklik de vardır’’ diye konuştu.

Pierini, AB’nin demokrasi ve insan haklarına yönelik çeşitli programlara toplam 150 milyon Avro sağladığını da sözlerine ekledi.

/ İSTANBUL

05.02.2008


 

Yasağı kayıtsız şartsız kaldırın

Uzun zamandır başörtüsü yasağıyla mücadele eden kadınlar hükümetin getirdiği değişikliğin taleplerini karşılamadığını söyledi. Mağdur kadınlar, yasak “her alanda kalkana dek” mücadelelerine devam edeceklerini söylüyor.

Başörtüsüne Özgürlük İzmir Platformu’ndan, insan hakları aktivisti Sıdıka Çetin, “Sadece üniversiteleri kapsayan bir değişiklik iyi niyetli bile olsa yetersiz. Çünkü hizmet alan-hizmet veren ayrımını ve ‘kamusal alan’ üzerinden yapılan ayrımcılığı meşrûlaştırıyor” dedi.

Çetin, “reşit olan herkesin kılık-kıyafetinden dolayı hiçbir şekilde ayrımcılığa maruz kalmadan yaşayabileceği bir düzenleme” istediklerini belirtti. Birçok ilde örgütlerin oluşturduğu platformlar yıllardır her hafta “başörtüsüne özgürlük” eylemleri yapıyor. AKP ve MHP Anayasanın 10 ve 42. maddeleriyle Yüksek Öğretim Kurulu Kanunu’nun ek 17. maddesinde değişiklik yapmayı planlıyor. Parti yetkilileri arasında varılan mutabakat çerçevesinde oluşturulan tasarı Meclis’e getirildi.

Değişiklik tasarısı üzerine konuşan İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Diyarbakır şubesinden Seher Akçınar Bayar’a göre, hükümetin teklifi yetersiz.

“Devlet üniversitede bir kadının dinî inancını yaşamasına serbestlik tanırken sosyal yaşamda çalışan bir kadın için bunu yasaklıyor. Bu insan hakları savunucuları tarafından kabul edilemez.”

Antalya Başörtüsü Platformu’ndan Dilber Tuncer de değişiklik tasarısının yeterli olmadığını düşünüyor. Başını örtmeyi seçen Tuncer bu yüzden üniversite eğitimini bırakmış. Tuncer, “Benim hayatımı doğrudan etkiledi bu yasak. En basitinden iyi bir işte çalışmamı, ekonomik özgürlüğümü kazanmamı engelledi” diyor.

“Bizim talebimizin siyasî bir yanı yok” diyen Tuncer ve ekliyor: “Bu engellemenin kayıtsız şartsız, hayatın her alanında kaldırılmasını istiyorum.” Tuncer, “Bunun arkasından ne geleceğini bilmiyoruz. Biz eylemlerimize devam edeceğiz, taleplerimizi dillendireceğiz” dedi.

ELİTLER STATÜLERİNİ KAYBETMEK İSTEMİYOR

Başörtüsü yasağına gerekçe gösterilen Anayasa Mahkemesi kararının “hukuksuz” olduğunu söyleyen Sıdıka Çetin, AKP-MHP tasarısına gelen tepkilerin de toplumda varolan ağırlıklı görüşü temsil etmediğini düşünüyor. “Türkiye’de her şeyi bildiğini düşünen, soruna ‘devlet’ açısından bakan bir elit var. Medyada en çok onların sesi çıkıyor. Kamuoyu yoklamaları halkın çoğunluğunun çözüm istediğini gösteriyor ama elitler statülerini kaybetmek istemiyor.”

Sorunun Anayasa’da çözülemeyeceğini belirten Çetin’e göre çözüm için konunun mağdurlarının çözüm sürecine katılması gerek. MAZLUMDER gibi karma örgütlerin yanı sıra sırf bu sorun etrafında kurulmuş Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (ÖZGÜR-DER), Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) gibi kurumların, platform ve girişimlerin olduğunu hatırlatan Çetin, hükümetin de kadınları süreçten dışladığını söyledi. Çetin, “Çözüm, sorunun muhatabı kadınların, aydınların katılımıyla, uluslararası sözleşmeler çerçevesinde, tartışarak bulunabilir. Tasarı yasalaşmadan bunu gerçekleştirmek gerekir.” görüşünü dile getirdi. Üniversitelerde başörtüsü yasağı 1998’de, 28 Şubat askerî muhtrasının ardından geldi.

/ İSTANBUL

05.02.2008


 

Değişiklikler yeni sorunlar getirecek

Hukukî Araştırmalar Derneği Yönetim Kurulu, “başörtüsü için yapılmak istenen değişikliklerin mevcut sorunu çözmeyeceğini, aksine beraberinde yeni sorunlar getireceğini’’ savundu.

Dernek Yönetim Kurulundan yapılan yazılı açıklamada, başörtüsüyle ilgili sorunun yasal olmayıp fiili bir durumdan kaynaklandığı, aslında idarî uygulamalar ve yönetmelikler düzeyinde alt düzenlemelerle çözülebileceği öne sürüldü.

Sorunun, ‘’Başörtüsü kullanmak Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve hürriyetler kullanılması cümlesinden olup, laiklik ilkesi ile Anayasa ve diğer temel kanunlarda vücut bulan diğer temel ilkelere aykırı olduğu şeklinde yorumlanamaz’’ şeklindeki bir anayasal düzenleme ile aşılabileceği savunulan açıklamada, bu doğrultudaki bir düzenlemenin, herhangi bir dinin ilke ve kurallarını referans almayıp, o dinin ve inancın mensuplarını hukuk dışı müdahalelerden korumaya yönelik bir düzenleme olduğuna dikkat çekildi.

Açıklamada, ‘’Anayasa’nın 10. ve 42. maddesi ile Yükseköğretim Kanunu’nun ek 17. maddesinde yapılmak istenen değişiklikler mevcut sorunu çözmeyecek, aksine beraberinde yeni sorunlar getirecektir’’ görüşüne yer verildi.

/ ANKARA

05.02.2008


 

İsveç’ten, AB üyeliğine destek

İsveç Parlamentosu AB Komitesi Başkan Yardımcısı Susanne Eberstein, ülkesinde Türkiye’nin AB üyeliği için geniş ve derin destek olduğunu belirtti.

İsveç Parlamentosu AB Komitesi Başkan Yardımcısı Susanne Eberstein’ın başkanlığındaki heyet, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkan Yardımcısı Halide İncekara’yı ziyaret etti. İsveç heyetini, TBMM’de görmekten duyduğu memnuniyeti ifade eden İncekara, Türkiye’nin 2002 yılından bu yana demokratikleşme ve özgürlükler konusunda çok önemli mesafe katettiğini; atılan adımları paylaşmak açısından ziyaretin önemli olduğunu söyledi.

Demokratikleşme ve reform çalışmalarının, kamuoyunda destek bulmasının kendilerini sevindirdiğini anlatan İncekara, bazı gecikmelerin de anlayışla karşılanması gerektiğini bildirdi. İncekara, terörün, demokratikleşmeyi ve kişi başına düşen millî gelirin artmasını geciktirdiği belirterek, Anadolu’da yapılan yatırımların yakılıp yıkıldığını, gönderilen öğretmenlerin öldürüldüğünü kaydetti.

İsveç Parlamentosu AB Komitesi Başkan Yardımcısı Susanne Eberstein de ‘’Sizinle bu konuda aynı fikirdeyiz ki eğitim yoluyla ve sosyal konulardaki çalışmalarla terör önlenebilir’’ dedi.

Türkiye’nin AB sürecine ilişkin yaptığı çalışmaları dinlemek için geldiklerini ifade eden Eberstein, İsveç’te Türkiye’nin AB üyeliği için geniş ve derin destek olduğunu söyledi. Eberstein, ‘’İsveç Parlamentosundaki bütün partiler, Türkiye’nin AB’ye üye olmasından yanadır’’ diye konuştu.

/ ANKARA

05.02.2008


 

Türkiye’nin, AB’ye katılımı şart

İtalya’nın Ankara Büyükelçisi Carlo Marsili, "Türkiye’yi AB’de görmek istiyoruz. Çünkü İtalya’nın stratejik bakış açısına göre Türkiye’nin AB’ye katılımı şarttır’’ dedi.

Büyükelçi Marsili, Bursa Valisi Şahabettin Harput’u makamında ziyaret etti.

Marsili, ziyarette yaptığı konuşmada, İtalya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin "özel ilişkiler’’ olduğunu ifade ederek, eşinin Türk olmasından dolayı kendisi için ilişkilerin "daha da özel’’ olduğunu belirtti. İtalya’nın Türkiye’ye karşı değişmeyen bir politikası olduğuna dikkati çeken Marsili, "Gerek sağ hükümet olsun gerek sol hükümet olsun, bu bir devlet politikasıdır. İtalya’nın Türkiye’ye bakış açısı hiçbir zaman değişmeyecektir. Türkiye’yi AB’de görmek istiyoruz. Çünkü İtalya’nın stratejik bakış açısına göre Türkiye’nin AB’ye katılımı şarttır’’ diye konuştu.

/ BURSA

05.02.2008


 

Türkiyesiz, AB olmaz

Cranfield Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Profesörü Andrevv Kakabadse, AB’nin birçok sorununun çözümünin Türkiye ile olacağını belirterek, “Türkiye’nin birçok kaynağı var, genç nüfusu var. Doğal kaynakları, AB için itici güçtür. AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı var” dedi.

Dünyaca ünlü yönetişim bilimcisi Kakabadse, TRT tarafından aylık yayınlanan “radyo televizyon” dergisine yaptığı açıklamada, AB’nin, siyasi bir konu kaydederek, AB içindeki bütün ülkelerin Türkiye’nin karşısında olduğununun söylenmeyeceğini ifade etti. Türkiye’nin üyeliğini İngiltere’nin desteklediğini, Fransa istemediğini hatırlatan Kakabadse, şunları söyledi:

“Kararını net olarak ortaya koyamayan bazı ülkeler var. Müzakere süreci devam ediyor. Burada dini kimlik gibi birçok konu ön plana çıkıyor. Türkiyesiz bir AB olabilir mi, gerçekleşebilir mi, ileriye gidebilir mi, bence hayır. AB’nin birçok sorununun çözümü Türkiye ile olacaktır. Türkiye’nin birçok kaynağı var, genç nüfusu var. Doğal kaynakları AB için itici güçtür. Şu an Avrupa’da sınır tartışılmaktadır ancak Türkiye her zaman Avrupa’nın sınırı zaten olmuştur. AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı var. Siyasî konular karşılıklı olarak ele alınmalıdır. İngilizler, İtalyanlar, Fransızlar neler istiyor? Tabiî ki bunların karşısında Türkiye neler istiyor? Bunlar müzakerelerde ele alınacak konulardır. Kurumların değişikliği Türkiye için bir ihtiyaçtır. Müzakere süreci her AB’ye üye olmak isteyen ülkenin gerçekleştirmesi gerektiği gibi devam edecektir. Ekonomi süreci çok önemlidir. Uluslararası düzeyde uyumlu bir ekonomi gerçekleştiğinde tam üyelik süreci de hızlanacaktır.”

Andrevv Kakabadse, hükümetin siyasi kararlılığının çok önemli olduğunu vurgulayarak, siyasi kararlılık olunca, reformların da kolaylıkla gerçekleşeceğine dikkat çekti. Kakabadse, Türkiye’nin küresel ortamda rekabetinin sadece kurumsal strateji olarak değil aynı zamanda bir yönetişim ve hükümet tercihlerinin toplamı olarak ele alınmasını gerektğini belirtti.

Yeni Asya / İSTANBUL

05.02.2008


 

Zeytinburnu’ndaki patlamaya suç duyurusu

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi üyeleri, Zeytinburnu’ndaki patlamadan sorumlu tuttukları yetkililer hakkında suç duyurusunda bulundu.

Zeytinburnu’nda Perşembe günü meydana gelen patlamada 23 kişi vefat etmiş, 117 kişi de yaralanmıştı. Olayla ilgili resmi kurumların ve savcılğın açtığı soruşturma sürerken Çağdaş Hukukçular Derneği üyeleri, çok sayıda yetkili hakkında suç duyurusunda bulundu. Bakırköy Adliyesi önüne gelen yaklaşık 30 avukat yaptıkları basın açıklamasında, sorumluların ortaya çıkartılıp cezalandırılmasını istedi. ÇHD üyesi avukat Nazan Yaman, olayda sorumluluğu olduğunu düşündükleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, İmar ve İskan Bakanı, İstanbul Valisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Zeytinburnu Kaymakamı ve Zeytinburnu Belediye Başkanı hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti. Avukatlar, basın açıklamasının ardından adliyeye girirek şikâyet dilekçesini Bakırköy Cumhuriyet Savcısı’na verdi.

/ İSTANBUL

05.02.2008


 

"Türk jetleri sınır ötesini bombaladı" iddiası

Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı jetlerin, önceki gece Kuzey Irak’ta bazı PKK mevziilerini bombaladığı iddia edildi. Terör örgütü PKK’ya yakın internet siteleri, Türk uçaklarının Erbil eyaletine bağlı Sidakan bölgesinde bazı mevzileri bombaladığını öne sürdü.

ukmedia ajansı ve Irak’ta yayın yapan Nova radyosu, Türk uçaklarının gece yarısından sonra Zain, Sora Zawe, Badran, Boli, Begawan, Khwakurk, Lolan ve Khnera bölgelerini bombaladığını aktardı.

Bu arada, Terör örgütü PKK’ya yönelik Gabar, Cudi, Küpeli ve Bestler Dereler bölgesinde devam eden operasyonlar, bölgede kar yağışının durmasıyla yoğunlaştı. Bestler Dereler bölgesinde dün sabahın ilk ışıklarıyla birlikte başlayan operasyonlara Cobra ve Skorsky helikopterleri ile destek sağlandı.

/ ERBİL

05.02.2008


 

Doğu’da köy yollarında ulaşım sağlanamıyor

Doğu Anadolu Bölgesi’nde, gece en düşük hava sıcaklığı eksi 32 dereceyle Erzurum’da ölçüldü. Ardahan, Tunceli, Erzincan, Kars, Erzurum, Bingöl, Muş ve Iğdır’da toplam 675 köy yolunda ulaşım sağlanamıyor.

Yetkililer, bölgede hafta boyunca kar yağışının beklenmediğini, 7-8 Şubat tarihlerinden itibaren sıcaklıklarda 2-3 derecelik artış görülmesinin tahmin edildiğini ifade ettiler. Bu arada, İl Özel İdareleri Genel Sekreterliklerinden alınan bilgiye göre, bölge genelinde kar sebebiyle, Ardahan’da 5, Tunceli’de 150, Erzincan’da 142, Kars’ta 35, Erzurum’da 129, Bingöl’de 151, Muş’ta 10 ve Iğdır’da 53 olmak üzere toplam 675 köy yolunda ulaşım sağlanamıyor. Yetkililer, söz konusu köy yollarının ulaşıma açılması için çalışmaların aralıksız sürdüğünü kaydettiler.

/ ERZURUM

05.02.2008


 

Karadere Barajı dondu

Kastamonu’nun Taşköprü ilçesindeki Karadere Barajı aşırı soğuklar sebebiyle dondu.

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne ait 71 bin 275 metreküp içme ve kullanma suyu kapasiteli barajın buz tuttuğunu gören çok sayıda vatandaş, hafta sonu tatili için Donalar köyüne geldi. Köy sınırları içindeki barajın donmuş yüzeyinde bazı vatandaşlar yürüyüş yaparken, bazıları da kızaklarla kaymayı tercih etti. Bazı vatandaşlar ise sağlamlığını test etmek için ellerindeki tüfeklerle buz kütlesine ateş etti. Yetkililer, tehlikelere karşı vatandaşları uyardı.

/ TAŞKÖPRÜ

05.02.2008


 

Gül, Katar’a gidiyor

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Katar Emiri Şeyh Hamid bin Halife El Tani’nin resmi davetlisi olarak, üç günlük resmî ziyaret için bugün Katar’a gidecek.

Gül, yarın Katar Emiri Şeyh Hamid bin Halife El Tani ile bir araya gelecek. Gül ve El Tani baş başa görüşmelerinin ardından heyetler arası görüşmelere de başkanlık edecek. Emir El Tani, Cumhurbaşkanı Gül’ün onuruna öğle yemeği verecek. Türk-Katar İş Konseyi toplantısına katılacak olan Cumhurbaşkanı Gül’ün, ziyareti sırasında, üst düzey Katarlı yetkilileri kabul etmesi de öngörülüyor.

Bu arada, Tekfen Filarmoni Orkestrası da Cumhurbaşkanı Gül’ün Katar’ı ziyareti dolayısıyla yarın akşam bir konser verecek. Cumhurbaşkanı Gül’ün Doha’da açılan Türk Hat Tezhip Sanatı Sergisi’ni gezeceği de belirtiliyor.

Cumhurbaşkanı Gül ve beraberindekiler, 7 Şubat Perşembe günü Türkiye’ye dönecek. Cumhurbaşkanı Gül’ün Katar Emiri ile yapacağı görüşmelerde ikili konular, bölgesel ve uluslararası meseleler ele alınacak.

/ ANKARA

05.02.2008


 

Badem ağaçları çiçek açtı

Yurt genelinde etkili olan kar yağışı hayatı olumsuz etkilerken, Antalya’nın Kumluca ilçesinde badem ağaçları çiçek açtı.

Kumluca’ya bağlı Belen köyünde yaşayan 76 yaşındaki Osman Torun’a ait bahçedeki badem ağaçları, beyaz çiçeklere büründü. Denizden yaklaşık 300 metre yükseklikteki köyde yaşayan Torun, bahçesindeki badem ağaçlarının diğerlerine göre her yıl daha erken açtığını belirterek, “Ancak bu sene badem ağaçları daha da erken çiçek açtı’’ dedi. Ağaçların rüzgârdan etkilenmeyen bir yerde olduğuna da dikkati çeken Torun, bademlerin hava şartlarından etkilenmeyeceğini ve meyve vereceğini ifade etti.

/ KUMLUCA

05.02.2008


 

Kiracılar ev sahibinin keyfî baskılarından kurtarılacak

Türk Kiracılar Derneği (KİRADER) Genel Başkanı Ali Ulvi Büyüknohutçu, yeni Borçlar Kanununun “kiracıyı ev sahibinin keyfî uygulamalarından kurtaracağını’’ bildirdi. Büyüknohutçu, yaptığı açıklamada, Türkiye’de kiracıların kendi haklarını bilmediğini söyledi.

Ev sahiplerinin, kiracılara her istediğini yaptıramayacağını ifade eden Büyüknohutçu, “İki konutu olan ev sahibi, ileride karşılaşabileceği hukukî bir durum için avukat tutarken, kiracı evden zorla çıkartıldığı zaman bile hakkını aramıyor’’ dedi.

Ev sahiplerinin kiracıya evini para karşılığı kiraladığını unuttuğunu ifade eden Büyüknohutçu, son günlerde bazı ev sahiplerinin, kira bedelini yüksek oranda artırmayan kiracıları evden çıkarmak için baskı kurduklarını iddia etti. Büyüknohutçu, “Yeni Borçlar Kanunu, kiracıyı ev sahibinin keyfî uygulamalarından kurtaracak’’ dedi.

/ ANTALYA

05.02.2008


 

TCDD, 2008 yılı kurumsal hedeflerini belirledi

Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) Genel Müdürü Süleyman Karaman, 2008 yılında TCDD’nin birinci hedefinin Ankara-Eskişehir hızlı tren hattında işletmeciliğe başlanılması olduğunu belirtti.

TCDD Genel Müdürü Karaman, TCDD’nin 2008 kurumsal hedeflerini kurumun internet sitesinde açıkladı.

TCDD’nin 2003 yılından beri hedeflerle yönetim anlayışını benimsediğini ve demir yolları ve demir yolcuların nereye, niçin gittiğini bildiğini belirten Karaman, 2008 yılındaki ana hedefleri kendisinin değil, demir yolcuların belirlediğini kaydetti.

Kurumun 2008 yılındaki birinci hedefin ‘’Ankara -Eskişehir hızlı tren hattında işletmeciliğe başlanılması’’ olduğunu ifade eden Karaman, ‘’Bu proje, biraz gecikme yaşansa da dünyanın en hızlı demir yolu projesidir.

Havaların gidişine göre test sürüşlerine başlayacağız. Bu sürüşlerde 6 üniversiteden bilim adamları, TÜV’ün (Teknik Denetim Kurumu) danışmanları olacak’’ dedi.

Karaman, TCDD’nin 2008 yılındaki diğer kurumsal hedeflerini şöyle sıralandı:”Ankara-İstanbul, Ankara-Konya hızlı tren hatlarının inşasına devam edilecek. Ankara-Sivas hızlı tren projesi için 15 Nisanda teklif alınacak. İstanbul-Sivas arası 5 saate inecek. Türkiye’de hızlı tren seti, makası, traversi üretilecek. Suriye demir yolları ile ortak fabrika kurulması yönünde çalışmalar yürütülecek. 500 kilometre yol yenilemesi, 500 km yol bakımı yapılacak. 80 kilometre çift hat, 400 kilometre tek hattın sinyalizasyonuna, telekomünikasyonuna başlanacak.”

/ ANKARA

05.02.2008


 

‘Jel’in sırrı çözüldü

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Fiziksel Oşinografi ve Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Halil İbrahim Sur, Marmara Denizi’ndeki ‘’jelimsi’’ maddenin, aşırı çoğalan bir deniz anası türünün toplu ölümünden kaynaklandığını söyledi.

Sur, yaptığı açıklamada, İÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün Çevre ve Orman Bakanlığı ve İSKİ’nin desteğiyle konuyla ilgili araştırmalarını sürdürdüğünü belirterek, Marmara Denizi’nde ilk kez 2007 yılı Ekim ayı sonunda görülen ve kilometrelerce alana yayılan beyaz jelimsi maddeyi, olayın gerçekleştiği dönemin meteorolojik şartları, kimyasal ve biyolojik oluşumlarıyla incelediklerini bildirdi.

Eylül ayında yüzeydeki jel miktarının yüksek olduğunu bildiren Sur, analizlerde ilk kez 2005 yılında Marmara’da dağılımı tesbit edilen ‘’Liriope tetraphylla’’ adlı deniz anası türünün, özellikle bölgenin kuzeyinde yoğun dağılım gösterdiğini kaydetti.

ATIKLARLA BİR İLGİSİ YOK

Daha önceki senelerde de aşırı avlanma sebebiyle deniz anası ile beslenen bazı balık türlerinin azaldığını belirten Sur, ‘’Aşırı avlanma nedeniyle bazı türlerin azalması, diğerlerinin artmasına neden oluyor. Jelimsi madde, Marmara’da çoğalan bir deniz anası türünün toplu ölümünden kaynaklanıyor’’ diye konuştu.

Sur, Batı Karadeniz’e kadar dağılan türün, 2005’te metre küp alandaki miktarı 500-1000 adet iken, bu yıl metre küp alanda 8 bin adete ulaştığını belirtti. Ekim ayı sonunda miktarı artan türün, yaşama alanı darlığı ve besin sorunu yaşadığını ve bunun toplu ölümlere sebep olduğunu söyleyen Sur, deniz yüzeyindeki jelimsi maddeye, ölen deniz analarının sebep olduğunu kaydetti. Sur, deniz yüzeyindeki jelimsi maddenin oluşumuna başka bir kaç faktörün de destek verdiğini anlattı.

Sur, oradaki oluşumda besin girdileri etkisinin tesbit edildiğini kaydetti.

Kuvvetli rüzgârlar ve yağışların da deniz sistemini etkilediğini ve jelimsi madde oluşumunda tetikleyici rol oynadığını kaydeden Sur, maddenin bozulması sırasında denize çökme olursa, deniz tabanında yaşayan türler üzerinde meydana getireceği etkinin belirlenmesi için araştırmalara devam edeceklerini bildirdi.

/ ANKARA

05.02.2008


 

İnternette 3 boyutlu yolculuk

Çok gezmek isteyip de, imkân ya da fırsat bulamadığınız onlarca mekânı şimdi internette 3 boyutlu olarak, tek bir tıklamayla gezmek mümkün.

Kabe, Mescid-i Nebevi, Sultan Ahmet Camii, Ayasofya, Topkapı Sarayı, camiler, türbeler, hanlar, saraylar, tarihî evler ya da şehirlerden manzaralar... Çok gezmek isteyip de, imkân ya da fırsat bulamadığınız onlarca mekânı şimdi internette 3 boyutlu olarak, tek bir tıklamayla gezmek mümkün. Nasıl mı? Tek yapmanız gereken internetten www.3dmekanlar.com sitesine girip listeden gezmek istediğiniz yeri seçip bilgisayarınıza yüklemek. Saniyeler sonra o çok gitmek istediğiniz mekân oturduğunuz yerde gözlerinizin önüne geliyor. Sağa, sola, yukarı, aşağı dört bir yana 3 boyutlu olarak bakmak sizin elinizde. Yurt dışında yaşayan bir Türk tarafından tasarlanan proje ile hem gezme imkânı olmayanlara bulunmaz bir fırsat sunuluyor hem de başta ülkemizin ve dünyanın tarihî ve önemli mekânlarının reklâmı yapılmış oluyor.

Yeni Asya / İSTANBUL

05.02.2008


 

Google’dan Microsoft’a itiraz

Microsoft’un, Yahoo’yu 44,6 milyar dolara satın alma girişimine Google’dan itiraz geldi.

Google’un hukuksal işlerden sorumlu başkan yardımcısı David Drummond, Microsoft firmasının bu satın almayla internet ortamındaki yazılım tekelini derinleştirmeyi amaçladığını ileri sürdü.

/ SAN FRANSISCO

05.02.2008


 

Sigara, evlilik kararında etkili

Yeşilay Gebze Şubesi Başkan Yardımcısı Bilal Başkonuş yaptığı açıklamada evlenme çağına gelmiş birçok erkek ve kızların sigaranın verdiği zararlardan dolayı karar vermekte zorlandıklarını dile getirdi.

Başkonuş, “Vakti çağı gelmiş herkes elbette evlenmek ister. Her insanın evlenmede olmazsa olmaz dediği kıstaslar vardır. Bunlar kişiden kişiye değişir. Kimi iyi bir işi olsun derken, kimi ise güzelliği ön planda tutar. Bazıları için de koku önemlidir. Evet evlendiği insanın güzel kokması... Evlenmek için görüşeceği kişide ilk önce sigara içmemesi şartını arayan birçok insan vardır. Neden diye sorduğumuzda ise bu kişilerin evin havasını sürekli kirlettiği, ağızlarının pis koktuğu, dişlerinin sarardığı gibi sigaraya bağladığımız pek çok sebepleri vardır. Bu durumda olan birçok genç ailelerinin zoru ile belki istemeyerek de olsa evet diyebilmektedir. Fakat; hayatlarında çok zorlanmaktadırlar. Bazıları ise 'madem o içiyor ben de içeyim belki ben de kullanırsam kokuyu almam' diyerek kendilerini cahilce bu maddelerin esiri yapıyorlar" diye konuştu.

Başkonuş, "Yeşilay olarak kararsız gençlere tavsiyemiz gelin sigarayı bırakın. Ya da sevdiğinize sigarayı bıraktırın” ifadelerini kullandı.

Yeni Asya / İSTANBUL

05.02.2008


 

Kilo, erkeği daha çabuk öldürüyor

Kilo fazlalığı ve obezite giderek artan oranlarda görülen bir toplum sağlığı sorunu. Obezite, tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol ve bunlara bağlı olarak gelişen kalp damar hastalıkları, kalp krizi gibi hastalıklara sebep oluyor.

Bir kişinin obez olup olmaması karın bölgesinde, iç organları saran yağlanmanın en basit şekilde değerlendirilmesi bel çevresinin ölçülmesi ile mümkün. Erkeklerde 102 cm. üzeri, kadınlarda ise 88 cm üzeri yüksek risk grubu olarak kabul ediliyor. Bir diğer ölçüm şekli de bel - kalça çevresi oranının alınması. Bu oran 0,85 üzerine çıktıkça riskin arttığı görülüyor.

Toplum geneline bakıldığında kilo fazlalığı ve obezite kadınlarda daha yaygın. Oysa ki obezitenin doğurduğu kronik hastalıklar ve bunun sonucu gelişen kalp-damar hastalıkları ve ona bağlı ölümlere bakıldığında erkeklerde durumun daha kötü.

Hızlı zayıflama diyeti yapmayın

VKV Amerikan Hastanesi Endokrinoloji Diyabet ve Metabolizma Uzmanı Dr. Tahir Haytoğlu, Obezite’ye karşı koymak için yapılması gerekenleri şöyle ifade ediyor: “İlâç tedavisinden çok, elbette doğru beslenme ve sağlıklı bir hayat tarzının erken yaşlarda benimsenmesi gerekir. Bu amaçla daha çocuk yaşta hareket etmek, egzersiz yapmak özendirilmeli, televizyon başında, bilgisayar başında çok uzun süre harcanmasından kaçınılmalı. Televizyon seyrederken yemek yeme, bir şeyler atıştırma gibi alışkanlıklar terk edilmeli, çocuklara bu alışkanlık hiç kazandırılmamalıdır. Beslenme konusunda temel prensipler olarak öğün atlanmaması ve yiyecek gruplarının bilinerek her grupta “sağlıklı” olanların “daha az sağlıklı” olanlara tercih edilmesi gerekir. Kilo kontrolü, kişinin kilo alırken tedbir almaya başlaması 20-30 kilo aldıktan sonra vermeye çalışmasından çok daha kolay bir yoldur. Kilo kontrolü için kişinin kendisini düzenli olarak tartması ve kendini kontrol etmesi gerekir. Beslenme alışkanlıklarında radikal değişimler içeren hızlı zayıflama diyetlerinden kaçınmak gerekir. Daha çok kalıcı yönde porsiyon kontrolü ve gereksiz kalorilerin kısıtlanma, besin değeri düşük ancak kalori değeri yüksek yiyeceklerin kısıtlanması daha etkili ve kalıcı bir önlem olacaktır.”

/ ANKARA

05.02.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri