|
Dinine ve milletine karşı sorumluluklarını yerine getirme konusunda tavizsiz bir subayın, dinî yükümlülüklerini yerine getirirken önüne konan engelleri aşma çabası, Vehbi Horasanlı'nın kaleminden "Bahriyede 15 Yıl"da aktarılıyor.
Her yıl 2 kez toplanan YAŞ, yani Yüksek Askerî Şûrâ'da Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin yeni komuta kademesi belirlenir. Bu belirlemeyle medya çok ilgilidir. Ancak bu Şûrâ'da başka kararlar da alınır ve yıllar geçtikçe daha az yer işgal eder: Disiplinsizlik ve irticaî faaliyetler sebebiyle ihraçlar... "Disiplinsizliğin" ne olduğu bellidir, ama irticanın bir tanımı yoktur. Dahası "laiklik yeniden tanımlansın" diye söze başladığınızda hemen ağzınızın payını alırsınız: Laiklik tartışılamaz. Âyetlerin bile tartışıldığı bir çağda, laiklik ve onun bir nevi zıddı olan irtica gibi tartışılmaz bir gerekçeyle, üstelik hak arama yollarınız kapalı bir şekilde hakkınızda karar verilmişse ne yapabilirsiniz ki? "Hayır ben irticacı değilim" demeniz bir anlam ifade eder mi?
TSK, toplumumuz için bir kapalı kutu. İçinde olup bitenleri, sadece içerdekiler biliyor. Onlar da işlerini kaybetme korkusuyla ya da başka gerekçelerle ağızlarını açamıyorlar. Oysa orada ne hayatlar ve ne hayat hikâyeleri var.
Mesela "irtica" gerekçesiyle ihraç edilen subaylar... Gerçekte ne yapmışlardı da böyle bir cezayı hak etmişlerdi? Bir askerin dinle ilişkisi nasıldır? TSK personeli ibadetini hangi şartlarda ve sınırlarda yapabiliyor?
İşte bu kapalı kutuyu bizim için bir nebze olsun aralayan, soru işaretlerini gideren bir kitap çıktı, Yeni Asya Neşriyat'tan.
TSK'da 15 yıl deniz subaylığı yapan, YAŞ kararlarıyla re'sen emekli edilerek, hayatını açık denizlerde kaptan olarak devam ettiren Vehbi Horasanlı, "Bahriyede 15 Yıl" adlı kitabında hatıralarını naklediyor.
Önsözünü emekli general ve ASDER Başkanı Adnan Tanrıverdi'nin yazdığı kitapta, Horasanlı, bahriye mektebine girişten, ayrılışına kadar geçen sürede yaşadıklarını, asker-din ekseninde gelişen tartışmalara da ışık tutacak şekilde anlatıyor.
| 
