|
Doğru soruları sormak ve soruları doğru sormak, hayat kalitesi için önemli düğüm noktasıdır.
Soru sormak, soru üretmek başlı başına pozitif bir meziyettir. Hayatını ihtiyarı dışında suya düşmüş kavak yaprağı gibi akıntıya bırakan insanlar soru sormazlar. Soru üretme gibi bir dertleri de olmaz. Uydum kalabalığa akışa kapılır gider. Kalabalığın akış yönünü sadece soru soranlar, "Nereye gidiyoruz?" diye soranlar belirler. Tarih yazanlar, tarihin yazılmasında akışın yönünü tayin edenler hep soru soranlar olmuştur.
-Neden soru sormak, soru üretmek ayrıcalıktır?
-Soru soran merak edendir, isteyendir, ihtiyaç hissedendir.
Yemek aç olana verilir. Tok insana zorla da olsa bir şey yediremezsiniz. Yese de lezzet almaz. Lezzet açlığın derecesi nispetindedir.
İnsan yaratılış gayesini öğrenmek, kendini ve kendi ile münasebeti olan eşya ve çevreyi tanıması için mutlaka soru sorması yaratılışının gereğidir.
Yaratılışın sırrı ve düğümü ancak sorularla çözülebilir.
Bütün bilimsel gelişmeler, icat ve keşiflere imza atanlar soru soranlardır.
İnsanı diğer mâhlûkattan ayıran yegâne özelliği soru sormasıdır.
Beyin konusunda yapılan inceleme ve araştırmalar sonunda elde edilen bulgulardan ortaya çıkan sonucun, ileri yaşlarda beynin zinde kalabilmesinin şartının sürekli soru sormasına bağlı olduğu tesbit edilmiştir. Özellikle alzaimer hastalığına yakalanmamak için zihinsel faaliyetlerin devam ettirilmesi, hiç olmazsa bulmaca vesaire ile meşgul olunması önerilmektedir.
Yaratılış gayesine uygun doğru sorular bilindiği üzere;
-Ben kimim, neciyim?
-Nereden geldim?
-Nereye gidiyorum?
Bu üç müşkül sual insanın en başta gelen cevaplaması gereken sorulardır. Bu soruların cevabını merak eden insan mutlaka bulur. Yeter ki bu soruları sorsun. Eşyanın, zerrenin içinden çıkıp kafayı kaldırmayı akıl edemeyen felsefe detaylarda sebeplerde bataklığa saplanmış ve boğulmuştur.
Arayan bulmuş. Arayanlara Allah (c.c) elçileri vasıtasıyla aradığını göstermiş.
Konumuz derin dinî ıstılahlar ve izah olmadığından yazının başlığına dönüyoruz.
Akıllı insan, zeki insan değerlendirmeleri yapılıyor. Zekâ testi, IQ testi, insanın algılamada intikal hızını ölçmekten ibaret 1905 model Alfret Binet'in bulduğu bir yöntemdir. Hâlâ kullanılmaya devam edilmektedir. Bir yakınım psikoloji derneğinin pahalı bir eğitimi olan bu IQ test kursuna katıldığını biliyorum. Yüksek IQ yüksek başarı ve mutluluk için yetmediği de ortaya çıktı zaten. Algılama hızının anlamı hedef ve maksada bağlıdır. Hızlı giden bir arabanın hızından çok nereye varacağı önemli. IQ'nün yüksek olması bir kabiliyettir, bir potansiyeldir, bir meziyettir. Yalnız bu meziyetin nasıl kullanıldığı daha önemlidir. Araçlardan önce amaçları sorgulamak gereklidir.
Yine iş dönüp dolaşıp doğru soru sormaya dayanıyor.
İnsanların öncelikli sorunu soru sormamasıdır. Bırakın doğru soru sormayı herhangi bir soru sormaktan bile uzaktır. Soru sormamak ihtiyaç hissetmemektir. İhtiyaç hissetmeyen insanlar, ekranın akışına kendini bırakmış, suya düşen kavak yaprağından farksızdır.
Gerçek zeki ve akıllı insan farkındalık bilinci gelişmiş insandır. Farkındalık bilinci merak ederek gelişir. Merak eden mutlaka soru sorar, hem de doğru soruyu sorar. Zaten cevaplar da soruların içinde yer alır. "Merak ilmin hocasıdır" sözünün ifade ettiği mânâ insanlığın sırrını çözen düğümü içinde taşımaktadır. Merak eşittir sorudur.
Bu yazıya vesile olan da bir kitabın adıdır. "Doğru sorular" adında bir kitap dikkatimi çekmişti. Farkındalık bilincini geliştirmek ülfet perdesini sıyırmaya vesile olması için tetkik etmeye değer bulduğum için paylaşmak istedim. Farkında olmadığımız öyle basit sorular var ki hayatın akışında çok önemli etkisi olabiliyor. Hayatın sırrı sorularda saklı.
| 
