Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Erdoğan: Terör örgütü sonun başlangıcında

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokrasi, hukuk ve adaletin güçlenmesinin, Ankara'nın bütün kurumlarıyla birlikte kalbini Anadolu'ya vermesinin ve vatandaşın devletiyle bütünleşmesinin, teröristlerin tabanını kuruttuğunu bildirerek, ''Uluslararası uyuşturucu mafyasının maşası olarak onlarla sarmal halinde iç içe geçen bu cinayet şebekesi açık söylüyorum; sonun başlangıcına yaklaşmıştır'' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, devletin, milletle birlikte güçlendiği oranda geçmişin yanlışlarını, ihmallerini telafi ettiklerini, yıllarca ertelenen sorunları çözüme ulaştırdıklarını anlattı. Erdoğan, şunları söyledi:

''Allah'ın izniyle özgüvenimiz tamdır. Milletimize güveniyoruz, milletimiz de bizlere, devletine, hükümetine güveniyor. Millet ile devlet arasındaki bu karşılıklı güven duygusunu her gün biraz daha güçlendirmek siyasetimizin temel misyonudur. Bu yola çıkarken söylediğimiz gibi 'çözümsüz hiçbir meselemiz yoktur.' Şimdiye kadar dize getirdiğimiz zorluklar göz önüne alındığında bundan sonra da önümüzdeki meselelerin hangi usul ve yöntemlerle aşılacağını çok iyi biliyoruz. Bugüne kadar karanlıktan beslenen terör örgütü mensupları, Türkiye'nin gün ışığına kavuşmasından, açık ve şeffaf bir demokrasiye ulaşmasından ne kadar tedirgin olduğunu gösteriyor. Onların kirli ve karanlık eşkalleri, Türkiye günışığına kavuştukça daha çok belirginleşiyor. Demokrasi, hukuk ve adaletin güçlenmesi, Ankara'nın bütün kurumlarıyla birlikte kalbini Anadolu'ya vermesi, vatandaşımızın devletiyle bütünleşmesi teröristlerin tabanını kurutuyor."

Erdoğan, teröre verilecek en güzel cevabın, birlik ve beraberliği korumak, kardeşlik duygusuyla birbirine daha fazla kenetlenmek olduğunu ifade etti. Başbakan Erdoğan, terör ve şiddetin bir akıl kilitlenmesi olduğunu vurgulayarak, bu kilidin er geç kırılacağını söyledi. Terörün, toplumdan tecrit olacağını kaydeden Erdoğan, ''Esasen bugün yaşanan da toplumdan e dünyadan tecrit olmanın, tabansız kalmanın şuursuzluğudur'' dedi.

/ ANKARA

09.01.2008


 

Yeni süreçte sabırlı olunmalı

Son gelişmelerle PKK'nın iyice köşeye sıkıştığını belirten Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner, şehir merkezlerinde gerçekleştirdiği son saldırıların terör örgütüne verilen iç ve dış desteği daha da zayıflatacağını söyledi. Araba kundaklamanın, bombalı saldırıların örgütün askerî ve siyasî uzantılarına yönelik sempatiyi kırdığını söyleyen Laçiner, süreç içinde sabırlı olunmasını ve geçmişteki hatalara düşülmemesini istedi.

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Sedat Laçiner, Türkiye'nin terörle mücadele sürecinde sabırlı olmasını, geçmişteki hatalara düşmemesi gerektiğini belirterek, "Bir bombanın patlamasıyla kimyamız bozulacaksa dengemiz kaybolacaksa terör amaçlarına ulaşır" dedi.

Gündemdeki soruları cevaplandıran USAK Başkanı Doç. Dr. Laçiner, sınır ötesi operasyonun taktiksel anlamda değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek, Kuzey Irak'ta havadan yürütülen operasyonlarda elde edilen başarıyı dünyanın şaşkınlıkla izlediğini belirtti. Türkiye'nin terörle mücadelede oyuna gelmediğini anlatan Laçiner, Talabani ve Barzani'nin sınır ötesi operasyonları istismar edemediğini ifade etti. Laçiner, şu an itibariyle harekâtların farklı bir zihniyetle yapıldığına işaret ederek, diplomatik ve siyasî zeminin hazırlandığını, uluslararası desteğin temin edildiğini belirtti. PKK'nın akıllıca manevralarla bir anda çökertilebileceğine temas eden Doç. Laçiner, son operasyonların siyasî ve psikolojik tarafı olduğunu ve istenen neticeleri vereceğini dile getirdi. Laçiner, "Terör örgütünü psikolojik olarak çökertebilirseniz, halk arasındaki etkilerini, aralarındaki bağları çözerseniz sonrası kendiliğinden gelir" dedi.

Terörün en zor kısmının son kısmı olduğunu kaydeden Laçiner, "Çünkü sinir uçlarına değiyor. Türkiye, şehir merkezlerindeki eylemlere hazırlıklı olmalı ve saldırılar terör örgütünün başarısızlığı olarak algılanmalıdır. Bununla birlikte şehir merkezlerinde ek güvenlik önlemlerine başvurulmalı" diye konuştu.

TERÖRE BAKIŞ DEĞİŞTİ

Laçiner, operasyonlardaki başarılarda ABD'nin doğrudan etkisinin olup olmadığı ve iki ülke arasındaki ilişkiler bağlamında gelinen noktanın sorulması üzerine ABD'nin Irak ve Ortadoğu politikalarında PKK'ya fazla rol düşmediğini söyledi. ABD'nin Türkiye'ye terörle mücadelede verdiği desteğin altında verilen sert mesajların yanı sıra Bush'a yapılan uyarılara bağladı. Laçiner, ABD'nin siyaset değişikliğinde etkili olan sebebin Türkiye'yi kaybetme endişesi olduğunu açıkladı. Türkiye'de de teröre bakış anlamında değişimler görüldüğüne temas eden Laçiner, bir ilk olarak güvenlik güçlerinin, sivil kurumlarla uyum içerisinde çalıştığından söz etti.

"SİYASÎ PARTİLER ETKİN OLSUN"

Laçiner, 1999 yılından itibaren PKK'nın altının oyulduğunu ifade ederken, DTP'nin seçimlerde hedeflediği oyu alamamasının taban kaybının ispatı olabileceğini kaydetti. DTP'nin belediyelerde etkin olamadığının, Türkiye siyasetine dair ekonomik ve sosyal projeler koyamadığının altını çizen Laçiner, DTP'nin ümit vermediğini belirtti. Araba kundaklamanın, bombalı saldırıların örgütün askerî ve siyasî uzantılarına yönelik sempatiyi kırdığını söyleyen USAK Başkanı Laçiner, Türkiye'nin süreç içerisinde sabırlı olmasını, geçmişteki hatalara düşmemesini istedi ve ekledi: "Bir bombanın patlamasıyla kimyamız bozulacaksa dengemiz kaybolacaksa terör amaçlarına ulaşır."

AKP'nin yanı sıra CHP ve MHP'nin bölgede etkin rol oynaması gerektiğine değinen Doç. Dr. Laçiner, yöre halkının sorunlarını Ankara'ya taşıyacak siyasî oluşumlara ihtiyaç bulunduğunu kaydetti. Yöre sorunlarını Başkente taşıyan partilerin engellenmemesini isteyen Laçiner, aksi takdirde yaşanacak kutuplaşmadan PKK'nın yararlanacağını dile getirdi.

/ ANKARA

09.01.2008


 

Diyarbakır'da bir acı daha

Diyarbakır'daki bombalı saldırıdan sonra ağır yaralı olarak Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Beyin Cerrahi Servisi'ne kaldırılan Engin Taşkaya, 3 yıl önce babası Avni Taşkaya'yı kaybettiği serviste öldü. Taşkaya'nın ölümü ile Diyarbakır'daki patlamada ölü sayısı 6'ya yükseldi.

Diyarbakır'da 3 Ocak tarihinde meydana gelen patlamada ağır yaralanarak Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Beyin Cerrahi Yoğun Bakım Servisi'nde tedavi gören dershane öğrencisi Engin Taşkaya gece vefat etti.

Taşkaya'nın babası Avni Taşkaya'nın da 3 yıl önce trafik kazası geçirdikten sonra tedavi gördüğü aynı serviste vefat ettiği öğrenildi. Cenazesi Diyarbakır'da sabahın erken saatlerinde toprağa verilen Engin Taşkaya'nın ölümüyle patlamada ölenlerin sayısı 6'ya yükseldi.

Taşkaya'nın eğitim gördüğü Kavram Dershanesinde ise dün sabah eğitime ara verildi. Dershane yetkilileri, ''Böyle bir durumda ders yapamayız. hepimiz çok üzüntülüyüz'' dedi.

Patlamadan sonra Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan yaralıların tedavileri sürüyor. Dicle Üniversitesi Hastanesi yetkilileri, ağır yaralanan 5 kişiden 2'sinin durumunun ciddiyetini koruduğunu söylediler.

ACI ÜSTÜNE ACI

Huzurevleri semtinde taziyeleri kabul eden amca Kadri Taşkaya, Engin'in çok iyi bir çocuk olduğunu, tek amacının üniversiteye girmek olduğunu söyledi. Babası Avni Taşkaya'nın da 3 yıl önce trafik kazası geçirdikten sonra tedavi gördüğü aynı serviste hayatını kaybettiğini belirten Taşkaya, bu yıl içinde bir oğlunu trafik kazasına kurban verdiğini, bir kardeşinin de inşaattan düşerek öldüğünü söyledi.

Taşkaya, Engin'in ölümüyle acılarının katmerleştiğini belirterek, ''Engin çok iyi, saygılı bir çocuktu. Bunu yapanların Allah cezalarını versin. Bizim ciğerimiz yandı, başkasının yanmasın. Bu kan durdurulsun. Hangi yolla olursa olsun ama bitsin. Bu acıyı Allah kimseye göstermesin. Bu dava öldürmekle bitmez. Patlamada 2 can verdik. Ferhat Mutlu da bizim akrabamızdı. Yeğenim o gün arkadaşını görmeye gitmiş'' dedi.

Oğlunu kaybetmenin acısıyla ayakta güçlükle duran ve bir yakınının evinde taziyeleri kabul eden anne Felek Taşkaya da oğlunun adının bir okula verilerek yaşatılmasını istedi. Patlamayı haber alır almaz hemen hastaneye koştuklarını ifade eden ve güçlükle sakinleştirilen anne Taşkaya, ''O gün oğlumu son kez gördüm. Onun ne suçu vardı. Öğrenciydi, dershaneye gidip geliyordu. Ne hakları vardı. Allah hakkımızı bırakmasın. Oğlumun tek amacı doktor olmaktı, ama bırakmadılar'' dedi.

/ DİYARBAKIR

09.01.2008


 

Bombacı yakalandı

Diyarbakır'da 3 Ocak günü askerî servis aracının geçişi sırasında meydana gelen ve 6 kişinin ölümü, 67 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı saldırı olayının faili olduğu belirtilen bir kişinin yakalandığı belirtildi.. Zanlının 22-23 yaşlarında olduğu ifade edildi.

Emniyet emniyet yetkililerinden alınan bilgiye göre, 3 Ocak günü Diyarbakır Mimar Sinan Caddesi'nde askeri servis aracının geçişi sırasında meydana gelen patlamayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında bir kişi yakalandı. Adının güvenlik gerekçesiyle gizli tutulduğu bildirilen zanlı, Diyarbakır'da gözaltına alındıktan sonra sorgulanmak üzere emniyete götürüldü. Zanlıya ilk sorgusunun ardından olay mahalinde yer gösterme işlemi yaptırıldı. Operasyonda yakalanan terör örgütü mensubunun 22-23 yaşlarında olduğu bildirildi. Zanlının Irak'ın kuzeyindeki terör örgütü kamplarında uzun süre eğitim aldığı ve daha sonra Türkiye'ye gelerek saldırıyı gerçekleştirdiği kaydedildi.

Yetkililer, saldırı olayıyla ilgili bazı kişilerin daha yakalanarak gözaltına alındığını, soruşturmanın sürdürüldüğünü söylediler. Dosya ile ilgili gizlilik kararı alındığını belirten yetkililer, sorgulamanın sürdürüldüğünü söylediler.

/ ANKARA

09.01.2008


 

DTP: Elimizi taşın altına koymaya hazırız

DTP Grup Başkanı Ahmet Türk, ''Sorunların barışçıl yollarla çözülmesi için elimizi taşın altına koymaya hazırız'' dedi.

Türk, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Diyarbakır'daki bombalı saldırıda hayatın kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı diledi. Diyarbakır'daki olaydan derinden etkilendiklerini ifade eden Türk, ''Şiddetin çözüm olmadığını her zeminde dile getirdik. Silahsız, şiddetsiz bir dönemin başlaması için herkesin çaba göstermesi gerektiğine inanıyorum'' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'daki olay üzerinden siyaset yaptığını ileri süren Türk, ''Bu bizi üzdü. Biz olaydan dolayı derinden yaralandık. Bu tür olayların Türkiye gündeminden çıkmasına çaba gösteriyoruz'' dedi.

Başbakan Erdoğan'ın, ''Projenizi getirin'' çağrısı yaptığını belirten Ahmet Türk, aydınlardan ve akademisyenlerden oluşan bir komisyonun kurulmasını,komisyonun bu süreci sona erdirmesi konusunda girişimde bulunmasını önerdi.

Türk, ''Gelin 15 milyon Kürt halkının yaşadığı bir ülkede, kimliksel, örgütsel ve eğitimi konusunda Anayasal güvenceleri sağlayalım. Bu sürecin sona ermesi için de mücadele yaparız. Silaha karşı kendimizi adeta canlı birer kalkan yaparız. Demokratik siyasetle sorunları çözme zamanıdır" dedi.

Türk, şiddet ortamının sona ermesi konusunda oluşacak diyaloğa katkı sunmaya hazır olduklarını ifade ederek, ''Sorunların barışçıl yollarla çözülmesi için elimizi taşın altına koymaya hazırız. Şiddetin sona ermesi konusunda ciddi bir çalışmayı görürsek, tüm gücümüzle destekleriz'' diye konuştu.

/ ANKARA

09.01.2008


 

Şahin: 301. maddede sorun kalmadı

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, TCK'nın 301. maddesine ilişkin teklifin bir an önce TBMM Başkanlığına verilmesinde hiçbir sorun olmadığını belirterek, "Bu hafta verilmesi iyi olur. Çünkü bir sorun kalmadı" dedi.

AKP grup toplantısı öncesinde, TCK'nın 301. maddesine ilişkin soruları cevaplayan Şahin, 301. madde konusunda, mutabakatla oluşan bir metin ortaya çıktığını bu metnin Meclis Başkanlığına verilme aşamasına geldiğini söyledi. Şahin, "Bu hafta verilebileceğini tahmin ediyorum. Tabi ben vermeyeceğim, milletvekili arkadaşlarımdan biri veya birkaçı verecek" diye konuştu.

"Sizin çalıştığınız metinde ceza üst sınırı konusu netleşmiş miydi?" sorusuna ise Adalet Bakanı Şahin, "İçeriğiyle ilgili beyanda bulunmuyorum, usulle ilgili beyanda bulunuyorum. İçeriği, teklifi verecek arkadaşımız tarafından açıklansa daha şık olur" cevabını verdi.

Erdoğan: 301 ile ilgili çalışma sürüyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise bir gazetecinin, ''Bu hafta içinde, TCK'nın 301. maddesiyle ilgili bir değişiklik bekleniyor mu?'' sorusuna ''Hayır. Şu anda çalışmamız devam ediyor. Çalışmalar bittikten sonra, şu anda herhangi bir şey yok'' karşılığını verdi.

/ ANKARA

09.01.2008


 

MHP, 301'den vazgeçmiyor

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Bilinmelidir ki MHP, Türk Ceza Kanununun (TCK) 301. maddesiyle ilgili değişikliklere tamamıyla karşıdır, her türlü teklife kapalıdır'' dedi.

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 301. maddenin başta AB olmak üzere, 2. Cumhuriyetçilerin, bölücü mihrakların ve AKP mensuplarının vazgeçemediği demokratikleşme kriteri olarak sürekli gündemde tutulduğunu savundu. Bahçeli, "Bize göre, hiçbir şart altında değişmesine gerek olmayan bu yasa maddesinin tartışmaya açılması; özellikle toplumsal huzurun yara aldığı ve kutuplaşmaların tehlikeli boyutlara tırmandığı bugünkü şartlarda yeni gerginlikler üretmeye müsait bir ortam da yaratacaktır. Bizler için vazgeçilmez kutlu değerler olan Türklüğü, Cumhuriyet ve devlet organlarını, sipariş dayatmalarla aşağılamanın Hükümet nezdinde önemli olmadığı anlaşılmaktadır'' diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, şöyle devam etti: ''İçeriden ve dışarıdan Türklüğü aşağılamak için hevesle ve ısrarla sürdürülen bu kampanyanın hükümet eliyle resmileştirilmeye çalışılması tehlikeli ve vahim bir dönemin habercisi niteliğindedir. Bölücülüğe giden bütün yolların, AB'ye girme adına Hükümet tarafından açıldığı düşünülürse, 301. maddenin gevşetilmesi ile devlete, bayrağa ve millete yönelik hakaretlere ilâve olarak, Türklüğü aşağılamanın da kapıları ardına kadar açılmış olduğu görülmektedir. Bilinmelidir ki MHP, TCK'nın 301. maddesiyle ilgili değişikliklere tamamıyla karşıdır, her türlü teklife kapalıdır. Maddenin mevcut ifadesinden rahatsızlık duyanlarla mücadeleye ise sonuna kadar kararlıdır.''

/ ANKARA

09.01.2008


 

Toptan: Meclis'teki DTP'den şikâyetim yok

TBMM Başkanı Köksal Toptan, DTP'nin Parlamento içerisindeki çalışmalarla ilgili bir şikâyeti olmadığını, Parlamento dışı bir takım söylem ve eylemlerini yeni baştan gözden geçirmesi gerektiğini belirtti.

Toptan, Türkiye Yardımsevenler Derneğinin 80. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Akün Sahnesi'nde düzenlediği "Hoşgörü, Hak Dostu Mevlânâ'' gösterisi öncesinde basın mensuplarının sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, DTP'ye yönelik çağrılarını hatırlatması üzerine Toptan, DTP'nin Parlamento içerisindeki çalışmalarla ilgili bir şikâyeti olmadığını söyledi. DTP'nin Parlamento dışı bir takım söylem ve eylemlerini yeni baştan gözden geçirmesi gerektiğini belirten Toptan, ''Artık çoluk çocuk demeden masum insanları hedef alan saldırıları göze alan terör örgütüne 'terör örgütü' dememekte ısrar etmek, kamuoyunda ciddî bir tepki ve hoşnutsuzluk yaratıyor. Bu konuda arkadaşların daha dikkatli olması lâzım gelir diye düşünüyorum'' dedi.

Toptan, Türkiye Ziraatçılar Derneği tarafından düzenlenen ''7. Ulusal Tarım Kongresi''nin açılışında ise gazetecilerin soruları üzerine başörtüsü yasağı konusunun, sosyal bir sorun olma özelliğini koruduğunu belirterek, ''Bu sorunun Türkiye'nin gündeminden çıkması lazım, çözülmesi lâzım" diye konuştu.

/ ANKARA

09.01.2008


 

YÖK şeffaf ve hesap verebilir olmalı

Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, YÖK'ün şeffaf ve hesap verebilir olması gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Özcan, Gaziantep ve Şanlıurfa gezilerinin ardından Adıyaman ziyareti öncesi, yaptığı açıklamada yeni dönemde farklı bir YÖK imajı oluşturmaya çalışacaklarını aktararak, ''Bir defa YÖK şeffaf ve hesap verebilir olmalı'' dedi. YÖK'ün kara kutu olmaması gerektiğini, herkesin yapılanları alınan kararları gayet iyi bir şekilde anlaması gerektiğini bildiren Yusuf Ziya Özcan, herkesin yapılanların altındaki rasyoneliteyi ve niçin böyle bir karar verildiğini bilmesi gerektiğini ifade etti.

Hesap verebilir durumda olmaları gerektiğini vurgulayan Özcan, ''Bize sorduklarında

niye bunu yaptınız diye. Bizim verebileceğimiz çok iyi cevaplar olmalı. Bu eski dönemde olmayan bir şey. Hiç kimse zaten YÖK'ten böyle bir şey de beklemiyordu. Ama şimdi ben herkesin böyle bir şey de beklemesini istiyorum. YÖK'ü hesap verebilir bir durumda görmelerini ve hesap sormalarını da istiyorum zaman zaman'' şeklinde konuştu.

KAFANIN İÇİNDEKİLERE DEĞER VERİLMELİ

Üniversitelerde özgürlüklerin genişletilmesi konusunu önemsediklerini vurgulayan YÖK Başkanı Özcan, her türlü yasağa karşı olduğunu yineledi. Özcan, ''Mesela benim karşı olduğum bir şey daha var. Bir öğretim elamanı, dekanını tenkit edebilmelidir ama terbiye hudutlarını aşmamak kaydıyla. Beni tenkit edebilmelidir. Dışarıda konuşamayacağı şeyleri bile kampüste konuşur olmalı öğretim elemanı. Fikir ve özgürlük ortamları yaratılmalı. Üniversite budur. Üniversite, insanların kafalarının içindekine değer vermelidir.'' dedi.

Yeni dönemde üniversitelerin sorunlarının çözümü konusunda farklı bir yol izleyeceklerini, zaman zaman düzenlenecek ziyaretlerle sorunların tesbiti ve çözümüne yönelik fikir alışverişi yapacaklarını belirten Özcan, üniversitelerle ilgili herhangi bir sorun olduğunda, rektörleri Ankara'da kabul edeceğini ve gerekirse ilâve toplantılar yapacaklarını sözlerine ekledi.

/ ŞANLIURFA

09.01.2008


 

Türkiye'nin, Avrupa'daki geleceği 301'e bağlı

Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi Türkiye'nin Avrupa'daki geleceğinin düşünce özgürlüğünün akibetine bağlı olduğu değerlendirmesinde bulundu.

TCK'nın 301. maddesindeki yapılması planlanan değişikliği yorum sütunlarına taşıyan gazete, Türk yazar ve Nobel Ödülü sahibi Orhan Pamuk veya bir diğer yazar Elif Şafak gibi düşünürlerin bir kez daha hakim önüne çıkmaya zorlanmalarının tekrarı mümkün olduğu ölçüde engellenmek istendiğini yazdı.

Gazete, Erdoğan iktidarının, AB'ne uyumu kapsamında düşünce özgürlüğünü kısıtlayan 301. maddeyi yumuşatmak istediğini belirterek, şu ifadelere yer verdi:

"Erdoğan'ın bu niyetini övmek, ancak önce maddenin hangi şekli alacağını beklemek gerekiyor. En iyisi, maddenin tamamıyla silinmesi olurdu, fakat bu çok zor, çünkü Erdoğan'a güvenmeyen aşırı milliyetçi çevrelerin yarattığı baskı çok büyük. Öte yandan Türkiye'nin Avrupa'daki geleceği de düşünce özgürlüğünün akibetine bağlı."

/ BERLİN

09.01.2008


 

Fransız bakandan AB üyeliğine destek

Fransa'nın Avrupa işlerinden sorumlu bakanı Jean-Pierre Jouyet, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğini prensipte desteklediğini belirterek, bu noktada Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'yle farklı görüşleri savunduklarını kaydetti.

İngiliz Financial Times gazetesini konuşan Fransız bakan Jouyet, Fransa hükümetinin, AB'nin genişlemesine yönelik şüpheli yaklaşımını bir kenara bıraktığını, bu süreci destekleyeceklerini söyledi. Gelecekte Sırbistan dahil, Balkan ülkelerinin birliğe üyeliğinden yana olacaklarını kaydeden Jouyet, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini prensipte desteklediğini belirtti. Jouyet, bu noktada Cumhurbaşkanı Sarkozy'yle farklı görüşleri savunduklarını da gizlemedi.

Fransız bakan, "Fransa'da, genişlemenin neden çok iyi bir şey olduğunu halka anlatma yolunda, yeterli derecede çaba harcamadık" itirafında bulundu.

/ LONDRA

09.01.2008


 

Adana'da 4 otomobil kundaklandı

Adana'da, park halindeki 4 otomobil kundaklandı. Vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine gelen itfaiye ekipleri, yanan otomobilleri kısa sürede söndürdü.

Alınan bilgiye göre, merkez Yüreğir ilçesi Selahattin Eyyübi Mahallesi 3817. Sokak'ta, Cengiz Aslan'a ait 01 SC 682 plâkalı otomobil, Yusuf Çöplü'ye ait 01 UY 736 plâkalı otomobil, 3829 Sokak'ta ise Ali Yıldız'a ait 01 YV 642 otomobil ile Ali Bingöl'e ait 02 FF 132 plâkalı otomobil, kimlikleri henüz belirlenemeyen kişi veya kişilerce kundaklandı. Vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine gelen itfaiye ekipleri, yanan otomobilleri kısa sürede söndürdü. Zanlıların yakalanmasına çalışıldığı bildirildi.

/ ADANA

09.01.2008


 

İngiliz Üniversitesi'nden Risâle-i Nur programı

İngiltere'nin saygın üniversitelerinden Durham Üniversitesi'nde Bediüzzaman Said Nursî'nin Risale-i Nur eserleri, düşünceleri ve öğretileri ile ilgili doktora ve araştırma çalışmaları yürütecek olan Risale-i Nur Araştırmaları Programı başlatıldı.

Geçenlerde İstanbul'da gerçekleşen Risâle-i Nur Sempozyumu vesilesiyle görüştüğümüz Prof. Dr. Colin Turner, bize İngiltere'de devlet üniversitesinde başlattıkları Risâle-i Nur üzerine doktora ve araştırma çalışmalarına dair müjdeler vermişti. O röportajımızda Turner bu çalışmalarını şu ifadelerle müjdelemişti: "Bu çalışmamız Avrupa'da Risâle-i Nur üzerine temellendirilmiş ilk çalışma özelliğini taşıyor. İngiltere'nin Durham Üniversitesi'ne bağlı olacak. Belki de dünyada bile ilktir, tam bilemiyorum. İnşallah gelecek sene İngiltere'de Risâle-i Nur üzerine bir de uluslararası konferans düzenleyeceğiz."

Bu müjdeden sonra bir çok okuyucu bu çalışmanın detaylarını öğrenmek istediklerini belirtti. Biz de yeniden Turner'e sorduk ve çalışmanın detaylarını sizin için öğrendik. Söz konusu çalışmayla ilgili bir de internet sitesi linki veren Turner, Durham Üniversitesi'nde yürütülmekte olan Risâle-i Nur Araştırmaları hakkında bilgi verdi.

Turner'in verdiği bilgilere göre Risâle-i Nur Araştırmaları (Risâle-i Nur Studies), İngiltere'nin Durham Üniversitesi'nin Orta Doğu ve İslâm Araştırmaları Enstitüsü'ne (Institute for Middle Eastern and Islamic Studies) bağlı olarak çalışan bir departman şeklinde faaliyetlerini yürütüyor. Durham Üniversitesi'nin web sitesinde de konuyla alâkalı bilgiler bulunuyor.

Sitede Risâle-i Nur Studies başlığıyla yer alan kısımda bu programın uzun vadeli amacının "Bediüzzaman Said Nursî'nin 6000 küsûr sayfalık Risâle-i Nur adlı Kur'ân tefsiri eserlerinde işlediği fikir ve öğretilerini disiplinler arası bir şekilde analiz ve etüd" etmek olduğu belirtiliyor. Programın kısa vadeli hedeflerinden birinin ise "İngiltere ve Avrupa'da Nursî ile ilgili çalışmaların müzakeresi, araştırılması ve geliştirilmesinin kolaylaştırılması ve teşvik edilmesi" olduğu vurgulanıyor.

Durham Üniversitesi'nin sitesinde program ile ilgili verilen bilgilere göre bu programda 5 ana başlık altında araştırmalar yapılıyor:

*Said Nursî'nin söylemlerinin kökenleri ve gelişimi ve Risâle-i Nur'da yer alan Nursî tarzı tefsir anlayışının gelişimi,

*Nurcu hareketin tarihi ve çeşitli fraksiyonları.

*Sufî düşüncesinin evrimi ve bunun Risâle-i Nur ile ilgisi ve Risâlelerde Celâleddin Rumî, İbni Arabi, Abdülkadir Geylani ve İmam Sirhindi geleneklerine yapılan referanslar.

*İslâmda batın ve zahir nosyonu ve dinsel dışsalcılık.

Günümüz Türkiye'sinde İslâmî düşünce ve Nurculuk hareketleri.

Sitede ayrıca sözkonusu program çerçevesinde İngiltere ve Türkiye'den akademisyen ve kuruluşların işbirliği ile çeşitli akademik çalışmalar yapılacağı, seminer, atölye çalışmaları ve konferanslar düzenleneceği belirtiliyor.

Durham Üniversitesi'nde yürütülen Risale-i Nur Araştırmaları Programı'nın vereceği hizmetler ise şu şekilde sıralanıyor:

*Program bünyesinde doktora düzeyinde araştırmalara nezaret etmek.

*Bediüzzaman Said Nursî düşüncesi ile ilgili yaz kursları ve sertifika programları düzenlemek.

*Dışarıdan gelecek araştırmacılar için İngilizce kursları düzenlemek.

*Risâle-i Nur üzerine konferans ve seminerler organize etmek.

İlgili araştırma alanlarında danışmanlık hizmeti sunmak.

Bunun yanında web sitesinde, Colin Turner'in de daha önce bahsettiği gibi, Türkiye'den ve dünyadan bir çok ilim adamının katılacağı geleneksel bir Risâle-i Nur Konferansı'nın İngiltere'de her sene düzenlenmesi ile ilgili çalışmaların devam ettiği belirtiliyor.

Sözkonusu program ile ilgili daha detaylı bilgiler Durham Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan ve Risâle-i Nur Araştırmaları Programını da koordine eden Prof. Colin Turner'dan ([email protected]) edinilebilir.

Durham Üniversitesi

1832 yılında kurulan Durham Üniversitesi, İngiltere'nin Durham ve Stockton şehirlerinde eğitim faaliyetlerini sürdüren saygın üniversitelerinden biri. Üniversitede Sanat ve İnsan bilimleri, Fen ve Sosyal Bilimler ve de Sağlık departmanlarına bağlı bölümlerde eğitim veriliyor. Üniversitede 100 ülkeden 12 bin öğrenci eğitim görüyor.

Umut Yavuz

09.01.2008


 

Soğuk havalar, yüz felcine sebep olabilir

Dondurucu soğuklar yüz felci riskini de beraberinde getiriyor. Uzmanlar atkı bere gibi giysiler olmadan vatandaşların kesinlikle dışarı çıkmaması gerektiğini söylerken ani ısı değişikliklerinden de kaçınılmasını gerektiğini belirtiyor.

Yüz felci hakkında bilgi veren Medical Park Bursa Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Ebru Yaşar, "Yüz kasları beyinden 7. sinir tarafından idare edilir. Bu sinir fonksiyonlarını yapamazsa yüz kaslarında felç görülür. Yüz felcinin sebebi yüz sinirinin çeşitli nedenlerden dolayı tahriş olmasıdır. Hastalığın oluşmasında büyük oranda virüsler etkili olmaktadır, fakat 1/3 ünün sebebi bilinememektedir. Beyin uru, kaza sonucu kafatasında zedelenme, zona hastalığı veya borrelioz hastalığı (borrelioz virüsü taşıyan kenelerin ısırması ile insana geçen hastalık) yüz felcine sebep olur. Ayrıca diyabet (şeker hastalığı ), yüksek tansiyon ve beyin kanaması da yüz felcine sebep olabilir." diye konuştu.

Dr. Yaşar, ayrıca yüz felcinin kişiden kişiye çok farklı bir şekilde kendini gösterdiğini belirterek bazen çok hafif görüldüğünü ve kişi ancak gülünce yüz felcinin anlaşıldığını söyledi.

Ebru Yaşar, bazen de ağzın bir kenarının sarktığı ve kişinin sürekli ağzından salyalar aktığını veya göz kapaklarının kapanamadığın belirtti.

"Soğuk havaya çıkmadan önce atkı, bere, kar maskesi gibi yüz ve baş bölgesini koruyucu giysiler unutulmamalı, araba kullananlarında camlarını açmaması yüz felcinden korunmada önemli" diyen Uz. Dr. Ebru Yaşar, banyo sonrası saçlar tam kurutulmadan dışarı çıkılmaması ve rüzgâra karşı durulmaması gerektiğini kaydetti.Yaşar, erkeklerin de tıraş olduktan sonra en az 15 dakika soğuk havayla temas etmemeleri gerektiğini belirtti.

SAKIZ ÇİĞNEYİN

Yüz felci tedavisinde erken müdahalenin önemine de değinen Uz. Dr. Yaşar, doktor öneri ve tedavisinin yanında hastanın kendi kendine yapacağı yüz egzersizleri ve sakız çiğneme gibi yöntemlerin de faydalı olduğunun altını çizdi.

/ BURSA

09.01.2008


 

Ladik Gölü buz tuttu

Samsun'un Ladik ilçesinde bulunan ve biyolojik zenginlik açısından önemli sulak alanlardan Ladik Gölü'nün yüzeyinde 25 santim kalınlığında buz tabakası oluştu.

Çevrede bulunan vatandaşlar da buzu kırarak gölde balık avlamaya başladı. Samsun'un iç bölgesinde yer alan ve Türkiye'de sadece belirli yerlerde yaşayabilen Turna balığının ürediği bir göl olarak bilinen Ladik Gölü, son birkaç gündür Türkiye'yi etkileyen olumsuz hava şartları sebebiyle dondu.

Ender görülen yapısı ve göl içindeki torfların (bataklık ve su altındaki arazilerde yetişen bitkilerin kısmen çürüyerek kalın yataklar oluşturması) meydana getirdiği adacıkların hareket ettiği göl olan Ladik Gölü'nün yüzeyi soğuklar sebebiyle yaklaşık 25 santimetre kalınlığında buz tabakası ile kaplanırken, çevrede yaşayan vatandaşlar da buz tabakasını kırarak balık avlamaya çalışıyor.

/ SAMSUN

09.01.2008


 

Erkek sürücü, kadın polise itiraz etmiyor

Konya'da kadın trafik polisi sayısının artırılması sayesinde, sürücülerin yapılan uygulamalara itirazlarının ve şiddete yönelik davranışlarının azaldığı bildirildi.

Konya Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Şube Müdürü İbrahim Tatır, yaptığı açıklamada, şu anda müdürlüklerinde 203 personelin görev yaptığını ve bunlardan 50'sini kadın trafik polislerinin oluşturduğunu söyledi.

Bir süredir teşkilâtlarına yeni katılan kadın polislerin kendi şubelerinde görevlendirildiğini ifade eden Tatır, kadın polislerin trafikte vatandaşla daha iyi iletişim kurabileceğini düşünerek böyle bir uygulama başlattıklarını bildirdi.

Başta temel trafik eğitimi olmak üzere hizmet içi eğitimlerle tamamı kurs gören kadın trafik polislerinin performansından memnun olduklarını belirten Tatır, trafikte kadın personel görevlendirme uygulamasından olumlu sonuçlar aldıklarını bildirdi. Tatır, kadın personelin görevlendirilmesinin ardından hatalı sürücülerin yazılan cezalara itirazlarının azaldığını ve kadın polislere daha nazik davrandıkları bilgisini aldıklarını ifade etti.

/ KONYA

09.01.2008


 

TÜRES afetzedeye yemek verecek

Türk Kızılay'ı, Tüm Restoranlar, Lokantalar ve Tedarikçiler Derneği (TÜRES) ile "Afet Koordinasyon ve İşbirliği" anlaşması imzaladı. Anlaşmaya göre, muhtemel afet durumlarında TÜRES, afetzedelerin beslenme ihtiyacını karşılayacak.

Esenler Ziya Şark Sofrası'nda düzenlenen basın toplantısına; Kızılay Genel Başkanı Tekin Küçükali, TÜRES Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Bingöl, Kızılay Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, TÜRES Başkanvekili Abdullah Korun, Kızılay Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. M. Kaan Kırali ve Kızılay Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Sefa Saygılı katıldı. TÜRES'le ortaklaşa yürüttükleri "gezici mutfak" çalışması hakkında bilgi veren Kızılay Başkanı Küçükali, gezici mutfakların bir seferde 10 bin kişiye aynı anda yemek verebilecek kapasitede olacağını söyledi. Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara da, muhtemel bir afet sonrası insanların en temel ihtiyaçlarının beslenme ve barınma olduğuna dikkat çekerek, Kızılay ile TÜRES arasındaki anlaşmanın bu bakımda önemli olduğu vurguladı.

TÜRES Başkanı Ramazan Bingöl de, deprem bölgelerine yardımsever vatandaşlar tarafından kamyonlarca yiyecek, içecek gönderildiğini, ancak bunları değerlendirecek aşçı bulunmadığı için büyük zorluklar yaşandığını kaydetti. Deprem bölgelerinde ve muhtemel afet bölgelerinde bu gezici mutfaklarla hizmet vereceklerini kaydeden Bingöl, özellikle en büyük sıkıntının yaşandığı ilk şok anlarından insanların beslenme ihtiyaçlarını karşılayacakları geçici üniteler oluşturacaklarını belirtti.

Ümit Kızıltepe / İSTANBUL

09.01.2008


 

Şeyh Şamil'in adı camide yaşayacak

Kafkas Kartalı olarak anılan Şeyh Şamil'in adı Yalova Merkez Mustafa Kemal Paşa Mahallesine yaptırılacak camide yaşatılacak.

İstilâcı ve yağmacı Ruslara karşı Kafkaslar'da üstün bir gayret ve iman ile hürriyet mücadelesi veren Şeyh Şamil'in hayatını ölümsüzleştirmek üzere yapılacak caminin arsasını Yalova müftülüğüne bağışlayan hayırsever vatandaş, kendisinin bir Şamil hayranı olduğunu belirterek, camiî'nin Yalova'ya kazandırılması için elinden gelen hiçbir şeyi esirgemeyeceğini ifade etti.

Şeyh Şamil Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Celal Şahan ise, "Şeyh Şamil'in ismine yakışır bir şekilde mağrur ve gururla Yalova'nın merkezinden bakıldığında hemen göze çarpacak olan minaremizden duyacağımız ezan sesini özlemle bekliyoruz" dedi. Şahan, cami için arsayı bağışlayan ve bugüne kadar yardımlarda bulunan bundan sonra da camiî inşaatı bitinceye kadar yardımlarını esirgemeyecek olan hayırseverlere minnet duyacağını ifade etti.

Yeni Asya / İSTANBUL

09.01.2008


 

Miniklere tüketici eğitimi

Tüketiciler Birliği Konya Şubesi tarafından hazırlanan yaklaşık 85 bin YTL bütçeli proje kapsamında ilk ve orta öğretim okullarında öğretmen ve öğrencilere yönelik tüketici haklarına yönelik eğitim verilecek, kitapçıklar dağıtılacak.

Tüketiciler Birliği Konya Şube Başkanı Mustafa Dinç, yaptığı açıklamada, Türkiye'de toplumun önemli çoğunluğunun tüketici hakları konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını, genelde haklarını aramayı bilmediğini söyledi.

Kişilerin, ancak çok büyük kayıplarda haklarını aramak için harekete geçtiğini dile getiren Dinç, bunda bile kişinin nasıl, ne şekilde, nereye başvuracağı hakkında en küçük bilgisinin olmadığını, çevresinden aldığı yardımlarla güçlükle hakkını aramaya çalıştığını bildirdi. Konya Şubesi olarak binlerce YTL değil, 1 YTL'lik hak ihlâlinde bile tüketicilerin haklarını araması, toplumun bu konuda bilinçlenmesi için proje geliştirdiklerini belirten Dinç, şunları kaydetti:'' "Bu konuda da çalışmaların çocuk yaşta başlaması gerektiğini düşünüyoruz. Temelden başlayacak eğitimle toplumun bu konuda daha dikkatli ve özenli hareket edeceğine inanıyoruz. Bu düşünceyle Tüketici Uzmanları Yetiştirme Projesi'ni hazırladık. Projemiz, AB Katılım Öncesi Süreçte Sivil Toplumun Güçlendirilmesi Programı çerçevesinde Merkez Finans ve İhale Birimi'nce uygun görüldü ve yaklaşık 85 bin YTL desteklendi. Projemiz Ocak ayında başlayacak okulların kapanacağı Haziran ayında bitecek.''

Dinç, proje kapsamında, ilk ve orta öğretim okullarında öğretmen ve öğrencilere, tüketici yasası, tüketici hakları, hak arama yolları, tüketici bilinci, gıda, çevre ve toplum sağlığı konularında eğitim verileceğini, kitapçıklar dağıtılacağını söyledi.

Amaçlarının okullarda toplam 160 öğretmen ve 256 öğrenciye birebir eğitim vermek olduğunu ifade eden Dinç, ''Öğretmen ve öğrenciler aracılığıyla okullarda tüketici kulüpleri kurulmasını sağlayacağız. Böylece on binlerce çocuğa, ardından aileleri de hesaba katıldığında yüz binlerce kişiye tüketici haklarını anlatmış olacağız'' dedi.

Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi ile ortaklaşa yürütülecek proje ile tüketici hakları konusunda daha bilinçli bir toplum oluşturma çabasına katkı sağlayacaklarını belirten Dinç, ''Tüketiciler, KDV'deki düşüşleri bile izlesin, mağdur olmasın istiyoruz. Alış verişlerde dikkatli olsunlar, daha kaliteli ürün tüketsinler, en küçük mağduriyette nasıl hakkını arayacaklarını bilsinler arzu ediyoruz. Bence, mağazalar, alış veriş merkezleri, satıcılar bundan sonra çocuklara dikkat etsinler'' diye konuştu.

/ KONYA

09.01.2008


 

Ayakkabıda hastalık riski

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, ''Ayakkabıların altına bulaşan mikroplar ev havasını kirletir ve alerji, astım nöbetlerini ortaya çıkarır'' dedi.

Prof. Dr. Yorulmaz, ayakkabının, uygun kullanılmaması ve temizlenmemesi halinde hem giyen kişinin hem de evdeki diğer insanların sağlığına ciddi zararlar verebildiğini söyledi.

Prof. Dr. Yorulmaz, sokakta, kirli yerlerde, tuvalette, yağmurda çamurda dolaşılan ayakkabıların, toz toprak, çöp, gıda artıkları, haşereler, zararlı otlar, tarım ilaçları, kurşun gibi kimyasal maddeler dahil her türlü kirliliği altlarına bulaştırdığını belirtti.

Prof. Dr. Yorulmaz, şunları kaydetti: "Özellikle kışın olmak üzere eğer giriş bölümüne de olsa ev içine ayakkabılarımızı temizlemeden giriyor ve kirli halde ev içinde tutuyorsak, dışarıdan getirdiğimiz tüm kirlilikleri eve taşıyoruz demektir. Apartmanlarda ev dışına, kapı önüne konan ayakkabılar, çirkin görüntülerin yanı sıra taşıdıkları kirlilikler tozlaşarak, diğer dairelerin içine ve merdiven boşluğundan apartmana giren tüm kişilerin ağzından, burnundan vücutlarına girerler. Özellikle teri, kiri emebilen, dokusu içinde taşıyabilen keten ve benzeri malzemeden yapılan ayakkabılar bu açıdan çok daha tehlikelidir.''

/ EDİRNE

09.01.2008


 

Bir asırlık Hicaz demiryolunun adı değişti, ama şanı değişmeyecek

Hicaz Demiryolu" adı "İstanbul-Mekke Demiryolu" olarak değiştirildi. Mekke'den Avrupa'ya kesintisiz tren yolculuğu yapılmasını sağlayacak demiryolu projesi için destek istenen Suudi Arabistan yetkilileri destek için demir yolunun tarihî adının değiştirilmesini şart koştu.

Traf Gazetesi'nden Nevzat Çiçek'in haberine göre TCDD tarafından yürütülen ve II. Abdülhamit tarafından 99 yıl önce hizmete sokulan Hicaz Demiryolu'nun canlandırılmasını hedefleyen, yeni adıyla "İstanbul Mekke Demiryolu" Projesini Suriye ve Ürdün de destekliyor. Proje hakkında Türkiye ziyareti sırasında Suudi Arabistan Kralı'na da bilgi verildi ve desteği istendi. Mekke'den Avrupa'ya kesintisiz tren yolculuğu sağlayacak proje hayata geçtiğinde yılda 10 milyon yolcu taşınacak Proje aynı zamanda Türkiye, Suriye, Ürdün ve Suudi Arabistan'ın birbirleriyle ve bölge ülkeleriyle ticaretine de önemli katkıda bulunacak.

Hicaz Demiryolu'nun canlandırılması için yürütülen çalışmaya, Suudi Arabistan'dan da destek istendi. İki ülke yetkilileri arasında yapılan görüşmelerde ilk sorun projenin ismi üzerinde yaşandı. Arap yetkililer, projeye "Hicaz Demiryolu" adının verilmesine karşı çıktı.

TCDD projenin adını, "İstanbul-Mekke Demiryolu Projesi" olarak değiştirdi ve isimden kaynaklanan ilk sorun aşılmış oldu. Ulaştırma Bakanlığı Suudi Arabistan'ın dört yıldır sürdürülen projeye eskisi gibi soğuk bakmadığını bildirdi.

İstanbul-Mekke Demiryolu Projesi, Türkiye'de İstanbul, Ankara, Konya ve Adana'dan geçecek Suriye'de Halep, Şam ve Deraa boyunca ilerleyecek Ürdün'de Amman'dan geçerek devam eden demiryolu hattı, Suudi Arabistan'da Kurayyat, Hail ve Medine güzergâhını izleyerek Mekke'de son bulacak.

BİR ASIRLIK TARİH

Hicaz Demiryolu'nun yapımına 1 Eylül 1900'de başlandı. Proje bir anlamda Bağdat demiryolu hattının devamı niteliğindeydi. Hesaplara göre İstanbul'dan Mekke'ye demiryolu ile ulaşım 120 saatte gerçekleşecekti. Proje Hicaz ve Yemen'de Osmanlı'yı güçlendirecek, Mısır'da Osmanlı nüfuzunu artıracak, bölgeye güvenli biçimde asker göndermek mümkün olacaktı. Askerî hedefleri sebebiyle en çok İngiltere'nin bölgesel çıkarlarını tehdit edeceği için İngilizler demiryolunun yapılmasına karşı çıktı. Demiryolu çalışmalarını sabote etmeleri için Arap kabileleri kışkırtıldı. İngilizlerin bütün çabasına karşın Hicaz Demiryolu 30 Ağustos 1908'de hizmete girdi. İlk tren 27 Ağustosta Şam'dan Medine'ye hareket etti. Birkaç yıl geçtikten sonra İngiliz casusu Lavrence, örgütlediği Bedevi kabileleri ile Hicaz demiryolunu sabote etti. Osmanlı yönetimi Hicaz'daki isyanları bastırmak için bölgeye asker sevkiyatı yapamadı. I. Dünya Savaşı sırasında Çöl Aslanı lâkaplı Fahrettin Paşa bir avuç askeriyle savaş bitene kadar Medine'yi kahramanca savundu. Bu sırada Medine'nin tek ikmal yolu olan demiryolu isyancılar tarafından tahrip edildi. Fahrettin Paşa Osmanlı'nın teslim olmasından sonra da Medine'yi bir müddet savunmaya devam etti. Ancak başka çarenin kalmaması üzerine şehri teslim etti.

/ İSTANBUL

09.01.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri