Türkiye’yle Avrupa Birliği ilişkileri kör topal gidiyor.
Özellikle Sarkozy Fransa’sı, Türkiye’nin pozisyonunu geriletmek, AB’nin Türkiye’ye dönük taahhütlerini sulandırmak ve Türkiye’yi caydırmak için elinden geleni yapıyor.
Bu yüzden her AB toplantısında şımarıklığı elden bırakmıyor. Ve istediklerini almak için gerginlik yaratıyor.
Kendi iç kamuoyuna oynarken o kadar ileri gidebiliyor ki, Türkiye’yle ilgili açıklamalarda katılım sözcüğünün yer almasına bile karşı çıkıyor.
Peki, istediğini alabiliyor mi?
Özünde hayır.
AB’nin Türkiye’ye ilişkin üyelik taahhütleri hiç kuşkusuz devam ediyor.
Ancak Fransa’nın bastırmasıyla, geçen Pazartesi günkü AB Dışişleri Bakanları toplantısında olduğu gibi, bu taahhütler kâğıt üstünde daha belirsizleştirilmek isteniyor.
Fransa bu amaçla Türkiye’yi destekleyen AB üyeleriyle bilek güreşini her seferinde ihmal etmiyor.
Mesafe de almıyor değil.
Rahatsız edici bir durum.
Evet öyle.
Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan konuyla ilgili üst düzeyde bir kaynağın dün sabahki deyişiyle:
“Göbek atacak bir durum yok!”
Malum, Almanya Başbakanı Merkel de perde arkasından Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin elini tutuyor. Bu yakınlarda partisi CDU’nun programına da yazdırdı, Türkiye’nin üyeliğine olan karşıtlığını.
Sarkozy gibi Merkel de dünyaya bakışta stratejik vizyon fakiri...
Ancak Merkel şimdilik Sarkozy kadar ileri gidemiyor. Çünkü tek başına değil iktidarda. Koalisyon hükümetini Sosyal Demokratlar’la paylaştığı için Brüksel’de Sarkozy ile çok fazla kolkola olamıyor.
Bu işin AB tarafı.
Bize gelince...
AB konusunda AKP hükümeti acaba daha ne kadar bekleyecek reformcu adımlar için?..
Zaten son birbuçuk yıldır ipe un serilmiş durumda. Seçimlerden bu yana da üç dört ay geçti.
Daha ne kadar beklenecek?
Yüzde 47 oy...
TBMM’de mutlak çoğunluk...
Ve kararlıyız diyen bir hükümet...
Ama hâlâ ses seda yok.
Hükümetten, “Biraz daha sabır; Bütçe de geçsin, o zaman şaşırtacağız kamuoyunu” diyen sesler çalınıyor kulaklarımıza. 301’le, Vakıflar’la ilgili yasal düzenlemeleri de içeren paketin devreye sokulacağı belirtiliyor.
İnşallah!
İnşallah dağ fare doğurmaz.
Çok gecikildi.
Hükümet bu kadar ipe un sermemiş olsaydı, bazı reformcu adımları zamanında atabilseydi, Cumhurbaşkanı Sarkozy bu kadar ileri gidemez, bu kadar şımarmazdı.
Ve AB’de Türkiye’yi destekleyen ülkeler tarafından daha kolay dizginlenebilirdi Fransa...
Olmadı.
Elbette yolun sonuna gelmedik.
İnce uzun yolda daha alacağımız çok mesafe var.
Ama artık hükümetin reform trenini bir an önce hızlandırması lazım.
Yoksa AB konusundaki inandırıcılığı aşınır. Bunun bedelini ise başta ekonomi olmak üzere birçok alanda ödemeye başlarız.
Milliyet, 12 Aralık 2007
|