|
|
|
Devlet, trafik terörüne seyirci |
Karayolu Trafik ve Yol Güvenliği Araştırma Enstitüsü Başkanı İhsan Memiş, ‘Terörde cami saflarında buluşan kamu gücünü elinde bulunduran devlet ve siyaset erki, her nedense senede yaklaşık 10 bin kişinin öldüğü trafik kazalarında hiçbir önlem almamaya ve geride kalan ailelerini sormamaya sanki çaba göstermektedirler’’ dedi.
Memiş, yaptığı yazılı açıklamada, Vali Recep Yazıcıoğlu’nun 2 Eylül 2003 tarihinde Ankara’ya 35 km kala geçirdiği trafik kazası sonucu önce bitkisel hayata girdiğini, daha sonra da 8 Eylül’de vefat ettiğini hatırlattı. ‘’Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu’nu anarken, trafikte Türkiye’de ne değişti’’ diyen Memiş, kazanın üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen Türkiye’de günde en az 20 kişinin trafik kazasında öldüğünü ve ‘’eski tas eski hamam cenaze kaldırmaya’’ devam edildiğini ifade etti. Memiş, ‘’Terörde cami saflarında buluşan kamu gücünü elinde bulunduran devlet ve siyaset erki, her nedense senede yaklaşık 10 bin kişinin öldüğü trafik kazalarında hiçbir önlem almamaya ve geride kalan ailelerini sormamaya sanki çaba göstermektedirler’’ dedi. Memiş, şunları kaydetti: ‘’Geçim için bir şehirden diğer şehre giderken 24 kişi birden ölüyor. Mazbatasını almaya giden milletvekili dahi ölüyor. Sanatçı, Almancı demeden ölüyor. Ama devletin kulakları kapalı, gözleri bu canları görmemekte ısrar ediyor.
Türkiye, kamu kuruluşlarının yetki ve hakimiyet kavgası üzerine kurulan ve insanın güvenliğinden uzak çok ilkel bir trafik kanunu ile yoluna devam etmeye çalışıyor.
Merhum Valimiz Recep Yazıcıoğlu, sen rahat uyu. Ancak senin gibi atak insanların ölümündeki kayıpları, bunları seyredenler anlamamaya gayret etmektedirler. Bunların kimi bürokrat, kimi siyasetçi, kimisi akademisyen... Biz bunları ne yapacağız? Çünkü senden sonra yaklaşık 50 bin insanımız daha öldü. Bunlar hâlâ senin bıraktığın yerdeler. Türkiye bunu hak etmiyor.’’
|
/ ANKARA
04.09.2007
|
|
|
28 Şubat sürecinin ürünü |
Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneğinin bütün farklılıklara açık “Kamusal Alan Buluşması” gerçekleştirildi. Farklı inanç ve düşüncelere sahip insanların bir araya geldiği buluşmada konuşan Sosyolog Alev Erkilet, yasakçıların kendi işlerine gelen bir kamusal alan tarifi yaptıklarına dikkat çekti. Av. Sibel Eraslan da, 28 Şubat döneminde geliştirilen kamusal alan tanımının özgürlüklerin genişlemesi üzerinden değil de yasak ve daraltma olarak görüldüğünü anlattı.
Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği AKDER’in bütün farklılıklara açık “Kamusal Alan Buluşması” gerçekleştirildi. Farklı inançlara, düşüncelere sahip insanların biraraya geldiği buluşmada konuşan Sosyolog Alev Erkilet, Türk Kamu Sosyolojisi’nin, kamusal alan kavramını ters düz ettiğine dikkat çekti.
Kamusal alanın, ortak aklın oluşturduğu soyut birşey olduğunu ifade eden Erkilet, “Türkiye’de kamusal alan, içine dahil olunabilmek için ancak belirli ayrıcalıklara sahip olunması gereken yasaklar alanı haline getirilmiştir. Batı söylemlerini Türkiye’ye aktarıyoruz iddiasındakiler bu kavramın içini boşalttı” dedi.
TERCİHLERİMİZİN ARKASINDA OLMALIYIZ
Başörtüsünün İslâm inancının simgesi olduğunun altını çizen Erkilet, “Giyinmemek de bir şeyin dışa vurumu. Açık ve dürüst bir biçimde tercihlerimizin arkasında olmamız lâzım” dedi. Başörtüsü yasağının meşrulaştırılması sırasında başvurulan en önemli gerekçelerden birinin de Müslüman kadının özgürleştirilmesi ve modernleştirilmesi olduğunu hatırlatan Erkilet, “Özgürleştirme söylemi, başörtülü Müslümanların bütün özgürlüklerini almakla olmuyor. Başörtülülerin okuma, çalışma hakları, canları ne istiyorsa yapma hakları olmalı. Cumhuriyet bütün özgürlüklerini ellerinden alarak şu kadarcık alana mahkûm etti; sadece eve, sadece kadınlıklarına, sadece doğurganlıklarına. Modernleşmeden, özgürleşmeden yana olduğunu söyleyen insanların kendi savlarının arkasında olmalarını bekliyoruz” şeklinde konuştu. Erkilet ayrıca, yasakla mücadele anlamında herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini, bunun, inanan herkesin sorunu olduğunu vurguladı.
Hukukun, özgürlüklerin genişlemesi üzerinden değil de yasak, daraltma olarak anlatıldığını ifade eden Av. Sibel Eraslan, “Başı örtülü kadınlar 1968’den bu yana, başörtüsüyle eğitim, istihdam hakkı olsun istiyorlar. Tek suçu kocası cumhurbaşkanı olmak olan kadınların suçu nedir? Biz hukuktan bahsediyorsak, önce suçun tanımını yapmak zorundayız. Suçun tanımının yapılmadığı, muğlak bırakıldığı, siyasete ve sosyolojiye terk edildiği anda yaşadığımız şey hukuksuzluktur” şeklinde konuştu.
ÖNEMLİ OLAN KADIN
HAKLARI İÇİN ÇALIŞMASI
Başbakanın, Cumhurbaşkanının eşinin başörtülü olmasının kendisini ilgilendirmediğini söyleyen Çiğdem Mater, “Bunlar kadın hakları için birşey yapıyorsa önemlidir benim için. Hayrünnisa Hanım, özellikle başörtüsü mücadelesi yapmaya başlayınca benim için önemli olur” dedi. Yeni yetişen nesilin kamusal alana sosyolojik, felsefi bir kavram değil de hukuki bir yasak olarak baktığını dile getiren Yazar Yıldız Ramazanoğlu da, Türkiye’de kamusal alanın, insanların susturulduğu, içeri alınmadığı, Avrupada ise entegre, asimile alanı olduğunu belirterek, “Bir arada yaşamak böyle birşey değildir” dedi.
En ağır engel başörtüsüne
Yazar Leyla İpekçi de, Batıdan ödünç alınan kamusal alan teriminin sadece bir zümrenin algısına hapsedildiğini ifade etti. Cumhuriyet seçkini denilen bu zümrenin kamusal alanı kendine ait bir özel alan olarak gördüğünü söyleyen İpekçi, “Sadece kendine ait olarak gördükleri gibi kendi algılarında oluşturdukları bir mekân algısı var. O yaşam alanına kendi olduğunuz gibi girecekseniz, zımnî bir takım engellerle ister istemez karşılaşıyorsunuz. En ağır en merhametsizi başörtüsüne yapılanlar” şeklinde konuştu.
Yeni dönemde başörtülü, dindar insanların daha az oyun bozan insanlar olmasının beklenildiğini ifade eden Cihan Aktaş ise, herkesin kendi bulunduğu yerden kamusal alan konusuna dair birşeyler yapabilmesini önemsediğini dile getirdi. Türkiye’de kadın olmanın da erkek olmanın da zor olduğunu ifade eden Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlilerinden Müge İplikçi de, “Hakkınızın yok sayılmasına izin vermeyin. Çok uzun bir çabanın böyle yok edilmesine izin vermeyin” dedi.
|
Naciye KAYNAK
/ İSTANBUL
04.09.2007
|
|
|
Darbe hukuku istemiyoruz |
“Darbe Karşıtı Platform’’ tarafından yapılan açıklamada, “Kendi iç istikrarını hemen hiç yakalayamayan egemenlerin çıkmaz politikalarının girdabında halka dayatılan cunta rejiminin siyasetini, hukukunu, kültürünü, felsefesini artık istemiyoruz’’ denildi.
Mülkiyeliler Birliği’nde düzenlenen basın toplantısında, ‘’Darbe Karşıtı Platform’’ adına açıklamayı Ankara 78’liler Derneği Başkanı Ruşen Sümbüloğlu okudu. Açıklamada, 1980 askeri darbesinin üzerinden geçen 27 yılda darbenin doğurduğu sonuçların ortadan kaldırılamadığı belirtildi. ‘’Devam eden bu darbe hukuku içinde oluşturulan sistem bütünüyle emperyalizme, çok uluslu şirketlere, IMF’ye, Dünya Bankasına ve büyük çıkar örgütlerinin istek ve arzularına uygun olarak her şeyiyle birlikte yeni baştan dizayn edildi’’ denilen açıklamada, ‘’varlığını darbe düzenine borçlu olduğu’’ iddia edilen AKP hükümetinin, ‘’halklara karşı darbe düzeninin temsilciliğine soyunduğu’’ ileri sürüldü.
Darbelere karşı direnişin, Türkiye’deki emek ve demokrasi güçlerinin görevi olduğu ifade edilen açıklamada, şu görüşler ifade edildi:
‘’Bugün Darbe Karşıtı Platform, bu hesaplaşma zemininin aktif bir öznesi olarak, süreci emekçi haklarımız adına bir kez daha güncelleştirip yüzleşme ve hesaplaşmanın zeminini yaratmayı ve darbecilerin, oluşturdukları bütün suç örgütlerinin yaptıkları her şey için halka hesap vermesini sağlamayı amaç edinmiştir. Kendi iç istikrarını hemen hiç yakalayamayan egemenlerin çıkmaz politikalarının girdabında halka dayatılan cunta rejiminin, siyasetini, hukukunu, kültürünü, felsefesini artık istemiyoruz.’’
Basın toplantısına katılan ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras da, toplumun hafızasının canlı tutulması gerektiğini belirterek, 12 Eylül tarihinin anlamını bile bilmeyen gençler olduğunu söyledi. ‘’Darbecilerin yargılanması’’ gerektiğini belirten Uras, buna imkân sağlayacak değişiklikler olmadıkça Anayasa’da yapılacak değişikliklerin bir anlam ifade etmeyeceğini kaydetti. Uras, ‘’Bugüne kadar darbe yapanlar, muhtıralar ilân edenler, siyaseten ve hukuken bir bedel ödemedikleri için kolaylıkla bu sistem sürebiliyor’’ dedi.
Uras, bir gazetecinin sorusu üzerine de, ‘’darbeci generallerin’’ yargılanmasını engelleyen geçici maddelerin değiştirilmesi yönünde kamuoyundan gelen talepleri TBMM’ye yansıtmaya çalışacağını dile getirdi.
Basın toplantısının ardından platform üyeleri, Yüksel Caddesi’nde konuya ilişkin bildiri dağıttı.
|
/ ANKARA
04.09.2007
|
|
|
Başörtülüye kayıt yasağı |
Çukurova Üniversitesine yeni dönem kaydı yaptırmaya gelen başörtülü öğrenciler ve yakınları kampüse alınmalarına rağmen, kayıtları yapılmadı.
ÇÜ’de 2007- 2008 eğitim- öğretim yılı yeni öğrenci kayıtları tıp ve eğitim fakültelerini kazanan öğrencilerle başladı. Sabah 08.00’dan itibaren alınmaya başlayan kayıtlara bazı öğrenci ve veliler başörtülü geldi. Öğrenci işlerinin önünde açılan çadırların altında öğrenciler hem dinlendi, hem de görevlilerden kayıtlarla ilgili bilgi aldı. Başörtülü öğrenci ve velilerin kampüse alınmalarına rağmen binalara girmeleri engellendi. Başörtülü öğrencilerin kayıt işlemleri yapılmadı.
ÇÜ Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu da kayıtların ilk günü olması nedeniyle öğrenci ve velilerin yanına giderek sohbet etti. Prof. Dr. Akınoğlu, kayıtlar nedeniyle istisna bir durum olarak başörtülü öğrenci ve yakınlarının kampusa alındığını belirterek, “Bu konuda çok titiziz. Veliler öğrencileri yalnız bırakmak istemiyor. Sadece kayıt döneminde başörtülü olarak üniversite kampusuna girebilirler. Şu anda da binalara kesinlikle başörtülü öğrenci ya da veli almıyoruz” dedi.
|
/ ADANA
04.09.2007
|
|
|
Üniversitelere kayıt başladı |
Üniversitelere kayıtlar başladı. Tüm üniversitelere kayıtlar, 10 Eylül 2007’de sona erecek.
2007-2008 ders yılında, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) sonuçlarına göre bir programa kayıt hakkı kazanan adayların kayıt işlemleri için gerekli belgeleri tamamlayarak kayıt süresi içinde ilgili üniversitelere başvurmaları gerekiyor. Bu süre içerisinde kayıt için başvurmayan veya kayıt işlemlerini tamamlamayan adaylar kayıt haklarını kaybedecekler. Adayların askerlikle ilgili sorunları için askerlik şubelerine, kredi konusunda ayrıntılı bilgi için de üniversite rektörlüklerine veya YURTKUR'a başvurmaları gerekiyor.
|
/ ANKARA
04.09.2007
|
|
|
AKP MYK’da görev değişikliği |
AKP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında, boş bulunan MYK üyeliklerine seçimler ile görevlendirmelerde değişiklikler yapıldı.
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında parti genel merkezinde gerçekleştirilen MYK toplantısı, 4.5 saat sürdü. Toplantının ardından yapılan yazılı açıklamaya göre, Nazım Ekren ve Hayati Yazıcı’nın devlet bakanı ve başbakan yardımcıları olmalarının ardından MYK’da boşalan iki üyeliğe Haluk İpek ve Egemen Bağış getirildi.
MYK üyeliklerinde meydana gelen boşalmalar sebebiyle MKYK üyeleri arasından Genel Başkan tarafından belirlenen MYK üyeleri ve iş bölümü görevlendirmesi şöyle:
‘’Dengir Mir Mehmet Fırat: Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Haluk İpek: Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Necati Çetinkaya: Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Edibe Sözen: Tanıtım ve Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Egemen Bağış: Dış İlişkiler ve Dış Temsilciliklerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Nükhet Hotar Göksel: Sosyal İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Hüseyin Tanrıverdi: Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Şaban Dişli: Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Şükrü Ayalan: Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Bülent Gedikli: Mali ve İdari İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Reha Denemeç: Araştırma ve Geliştirmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, İdris Naim Şahin: Genel Sekreter.’’
|
/ ANKARA
04.09.2007
|
|
|
İki dinin ortak türbesi |
Türk-Yunan Dostluk Kültür ve Turizm Festivali için Yunanistan’dan Aksaray’ın Güzelyurt ilçesine gelen bir grup, Müslümanlar için de mukaddesl sayılan Mamas Baba Türbesi’nde mum ve tütsü yakıp duâ etti. Grup başkanı Kaplanisis Yusufidis, “Mamas Baba Türbesini Müslümanlar Cuma günleri cami, Hristiyanlar Pazar günleri kilise olarak kullanmış’’ dedi.
Türk-Yunan Dostluk Kültür ve Turizm Festivali için Yunanistan'dan Aksaray'ın Güzelyurt ilçesine gelen bir grup, Müslümanlar için de kutsal sayılan Mamas Baba Türbesi'nde mum ve tütsü yakıp dua etti.
Güzelyurt Belediyesince bu yıl 3'üncüsü düzenlenen festivale katılmak için Yunanistan'ın Kavala şehrine bağlı Nea Kalvari beldesinden gelen 25 Yunan konuk, Ihlara Vadisi'ni ve Selime beldesindeki kilise ve peri bacalarını gezdi.
Daha sonra Mamasın Barajı yakınındaki Gökçe köyünde bulunan Mamas Baba Türbesi'ne giden grup, burada mum ve tütsü yakıp dua etti.
Grubun başında bulunan Kaplanisis Yusufidis, yaptığı açıklamada, her yıl ziyaret ettikleri bu türbenin kendileri için çok büyük değeri bulunduğunu söyledi.
Mamas'ın Romalılar döneminde yaşadığını ve MS 280'lerde öldüğünü belirten Yusufidis, şunları kaydetti:
''Mamas, 12-13 yaşında bir çocukken Hristiyan olmuş. O dönemde Romalılar, Hristiyanlara baskı yapıyordu. Bu genç adam da bu yüzden dağlara kaçmış. Dağda yiyecek bulamayan bu gence, her akşamüstü gelen bir geyik sütünü vermiş. Bir gün Romalılar, bu genci yakalamışlar ve hapse atmışlar. Hapiste işkenceye maruz kalmış, dövülmüş ve Hristiyanlıktan vazgeçirilmeye çalışılmış. Ancak bu genç, dininden vazgeçmemiş ve 2 Eylülde ölmüş. Öldüğü gün ona süt veren geyik de cenazesinin yanına gelip yanı başında ölmüş. Bu geyiğin kemikleri de Mamas'ın yanındadır.''
CAMİ VE KİLİSE AYNI YER
Bu gencin ölürken ''mama, mama (anne)'' diye bağırması nedeniyle adının Mamas kaldığını ifade eden Yusufidis, ''Mezarındaki kemiklerden koku gelmesi üzerine onun aziz olduğu kabul edilmiştir. Daha sonra buraya gelen Müslümanlar da onu aziz olarak kabul etmişler ve onlar da dua etmişler'' dedi.
Mamas'ın türbesinin hem Müslümanlar hem de Hristiyanlar tarafından ibadethane olarak kullanıldığını vurgulayan Yusufidis, şöyle devam etti:
''Köyün yarısı Müslüman, yarısı da Hristiyanmış. Türbeyi Müslümanlar Cuma günü cami, Hristiyanlar ise pazar günü kilise olarak kullanmış. Dünyada bunun benzeri var mı bilmiyorum. Ama aynı yerin iki dinin de ortak ibadethanesi olması çok ilginç ve ders alınması gereken bir şey. Beraberce, kardeşlik duyguları içinde yaşayabilmek ve buna dini de eklemek dünyaya örnek gösterilecek bir tutumdur.''
Daha sonra Nevşehir'e giden grup, Ürgüp ve Göreme'yi gezdikten sonra Güzelyurt'a döndü.
Öte yandan, festivale gelenler, Güzelyurt'tan Yunanistan'a giden Rumların çocukları ve torunları. Güzelyurt'ta yaşayan Rumlar, 1924'te yapılan mübadeleyle Yunanistan'daki Kavala şehrine bağlı Nea Kalvari beldesine, Selanik'te yaşayan Türkler de Güzelyurt'a yerleştirilmişti.
|
/ GÜZELYURT
04.09.2007
|
|
|
Okulları polis bekleyecek |
Emniyet Genel Müdürlüğü, yeni eğitim-öğretim yılı yaklaşırken okulların ve öğrencilerin güvenliğine ilişkin yoğun önlemler alıyor. Polis, okulların giriş ve çıkış saatlerinde resmi veya sivil ekipler görevlendirecek. Servis araçları titizlikle denetlenirken, öğrencilerin zararlı akımlardan etkilenmemesi için uzman ekipler okul çevresinde sürekli görev alacak.
Emniyet yetkilileri, birim amirlerinin mıntıkalarında bulunan okul idarecileri ile görüşmeler yaparak, öğrenci ve okul güvenliği konularında neler yapılabileceği konularını ele alacaklarını ifade etti. Ortaya çıkabilecek sorunların giderilmesi amacıyla polis ve okul yöneticilerinin birlikte çalışacağını belirten yetkililer, öğrencilerin giriş ve çıkış saatlerinde okulların çevresinde resmi veya sivil ekiplerin görevlendirileceğini aktardı. Sözkonusu tedbirler kapsamında okul çevresinde toplanan kişilerin kimlik kontrolleri yapılacak, kahvehaneler, servisler denetlenecek.
ÇOCUĞA AYRILIK ACISI YAŞATMAYIN
Öte yandan, uzmanlar ailelere okul dönemi ve çocuklarla ilgili uyarılarda bulunmaya devam ediyor. Hatay İl Sağlık Müdürlüğü Ruh Sağlığı Şube Başkanı Dr. Gülnur Barutçu, okula yeni başlayan çocuklarda “ayrılık”, “unutulma” gibi kaygıların ortaya çıkabileceğini bunların önlenmesinde ise ailelere büyük görevler düştüğünü söyledi. Barutçu, okula yeni başlayan çocukların “Annem babam beni özler mi?” ya da “Unutur mu?” korkusunu yaşamaması için, velilerin gün içinde yapacakları şeyleri mutlaka çocuklarına anlatması gerektiğini ifade etti.
|
/ ANKARA
04.09.2007
|
|
|
MGK’nın gizli belgesi bakanlıklarda kayboldu |
Millî Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği tarafından 15 yıl sonra uygulamadan kaldırılan “Dış Ülkelerdeki Türkler Hakkında Özel Millî Siyaset Belgesi”, gönderildiği bakanlıklarda bulunamadı.
MGK Genel Sekreterliği tarafından 1992 yılında yayınlanan, “Dış Ülkelerdeki Türkler Hakkında Özel Milli Siyaset Belgesi” 2006 yılında yeni bir kararla iptal edildi. Belgenin gönderildiği bakanlık ve kurumlarından, belgenin bulunarak imha edilmesi istendi. 15 yıl önce gönderilen belgenin birçok bakanlık ve kurumda bulunamadığı ortaya çıktı.
MGK Genel Sekreterliği 3 Haziran 1992 yılında “Dış Ülkelerdeki Türkler Hakkında Özel Millî Siyaset Belgesi”ni yayınladı. Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı, Demirel’in Başbakan olduğu bir dönemde yayınlanan belge Başbakanlık, bakanlıklar, Genelkurmay Başkanlığı, Atatürk Kültür ve Dil Tarih Yüksek Kurumu, Yükseköğretim Kurumu Başkanlığı, Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanlığı, Devlet Planlama Teşkilâtı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, MKEK Genel Müdürlüğü, TRT ve Başbakanlık Merkez Teşkilatı’na gönderildi. Belge 21 Ağustos 2006 tarihine kadar uygulamada kaldı.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer başkanlığında 21 Ağustos 2006 tarihinde toplanan MGK Genel Sekreterliği, 486 sayılı bir karar ile belgenin imha edilmesine karar verdi. Belgenin imha edilmesi için Bakanlar Kurulu’ndan 11 Ekim tarihinde karar çıktı.
MGK Genel Sekreter Vekili Tuğgeneral Tuncer Erinmezler imzalı, 28 Ağustos 2007 tarihinde ilgili kurumlara gönderilen yazıda, “Dış Ülkelerdeki Türkler Hakkında Özel Millî Siyaset Belgesi”nin imha edilerek, imha tutanağının ise 30 Ağustos 2007 tarihine kadar kendilerine gönderilmesini istedi. Genel Sekreterlik tarafından imha edilmesi istenen belge, gönderildiği birçok bakanlıkta aramalara rağmen bulunamadı.
|
/ ANKARA
04.09.2007
|
|
|
Çocuklar tehlikede |
Gazi Üniversitesi Çocuk Sağlığı Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Figen Şahin, eğitimli eğitimsiz bütün ebeveynlerin çocuk yetiştirme konusunda eğitim alması gerektiğini belirtti.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Sosyal Pediatri Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Gazi Üniversitesi Çocuk Sağlığı Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Figen Şahin, Türkiye'de erkek çocuklarının cinsel istismara uğramayacağı gibi bir yanılgı olduğunu belirterek, ''Erkek çocuklar da neredeyse kız çocukları kadar cinsel istismara maruz kalabiliyor'' dedi.
Şahin, Türkiye'de çocuklara yönelik ihmal ve istismar vakalarının azımsanmayacak ölçüde olduğunu söyledi.
Türkiye'de özellikle dayak vakalarının çok yaygın olduğunu kaydeden Şahin, ''Yasal açıdan çocuğun vücudunda bir iz bırakacak kadar şiddetli dayağa fiziksel istismar dense de, biz hepsinin aslında çocuğun ruhuna zarar verdiğini düşünüyoruz. O yüzden her çeşit dayak, kötü muamele, duygusal olarak kötü davranışlar çocuğun duygusal gelişimini olumsuz etkileyen şeyler'' dedi.
Eğitimli eğitimsiz tüm ebeveynlerin çocuk yetiştirme konusunda eğitim alması gerektiğini ifade eden Şahin, anne babaların çocuk yetiştirirken kendi ebeveynlerini model aldıklarını söyledi. Şahin, uygun anne-babalık modelleriyle yetiştirilmenin çocuk sağlığı açısından çok önemli olduğunu ifade ederek, ''Anne baba çocuğu doğru şekilde yetiştiremiyorsa, terbiye edeceğim diye dövüyorsa ya da ona kötü davranıyorsa o zaman çocuklar hem ruhsal hem de duygusal açıdan çok sağlıklı yetişemiyor. Bu konuda ebeveynlerin eğitim çok önemli. Ehliyet almak için bile bir eğitim gerekir. Araba kullanmak bir çocuğu yetiştirmeye göre çok daha kolay bir iş. Ama araba kullanmak için bu kadar çaba gösterirken, aynı çabayı çocuğumuzu nasıl yetiştirelim diye göstermiyoruz'' diye konuştu.
ERKEK ÇOCUKLARA DİKKAT
Merkezlerine gelen 139 çocuktan 94'ünün ihmal ve istismara maruz kaldığını belirten Şahin, bilinenin aksine kız çocuklarının da erkek çocukları kadar fiziksel istismara uğradığını kaydetti.
Türkiye'de erkek çocuklarının cinsel istismara uğramayacağı gibi bir yanılgı olduğunu kaydeden Şahin, erkek çocuklarının da kız çocuklarına yakın bir oranda cinsel istismara maruz kaldıklarını söyledi. İstismara uğrayan 94 çocuktan 54'ünün kız olduğunu ve bunlardan 38'inin (yüzde 70.4) cinsel istismara maruz kaldığını ifade eden Şahin, istismara uğrayan 40 erkek çocuğun da 26'sının (yüzde 65.0) cinsel istismarla karşı karşıya kaldığını söyledi.
|
/ ANKARA
04.09.2007
|
|
|
Fırat: Kılık kıyafet Anayasası olmayacak |
AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, Anayasa değişikliğine ilişkin partide oluşturulan komisyonun ön çalışmasını tamamladığını bildirdi. Fırat, yapılacak Anayasanın bir kılık kıyafet düzenlemesi olmayacağını söyledi.
Fırat, AKP Genel Merkezi’nde yaptığı açıklamada, partide oluşturulan komisyonun Anayasa değişikliğinin ön çalışmasını tamamladığını bildirdi.
Komisyondaki hukukçuların mevcut taslak üzerinde düşünmüş oldukları değişiklik, yeni madde önerileri ya da açıklığa kavuşturulmasını istedikleri konuların tek tek not alınarak en kısa süre içerisinde taslağı hazırlayan bilim kuruluna iletileceğini bildiren Fırat, önümüzdeki hafta Bilim Kurulu da hazır olduğu zaman, Bilim Kurulu ve partinin oluşturduğu komisyonun katılımıyla ikinci tur görüşmelerin yapılacağını açıkladı.
İkinci turda üzerinde öneri olmayan, ihtilaf bulunmayan maddelerin geçileceğini belirten Fırat, üzerinde öneri bulunan veya açıklanması talebinde bulunulan maddeler üzerinde görüşme yapılacağını kaydetti.
Bu görüşmelerin 4-5 gün içerisinde bitirilmesinin öngörüldüğünü söyleyen Fırat, ‘’Böylece partimizin sahipleneceği ve kamuoyuna deklare edeceğimiz taslak hazır olacaktır. Ondan sonra bu taslak bastırılarak bütün kurum, kuruluş, sivil toplum örgütleri, basın ve üniversitelere gönderilecektir. Ayrıca interaktif bir sitede de yayınlanarak bireylerin katkı ve görüşleri istenecektir’’ dedi.
Üniversitelerin yakın bir süre içerisinde açılmaya başlayacağını kaydeden Fırat, özellikle hukuk fakültesi olan üniversitelerin aktif bir şekilde, sempozyum ve toplantılar düzenleyerek, taslak üzerinde çalışma yapmalarını istedi. Fırat, bu çalışmaları kendilerinin de takip edeceğini, 3 aya yakın süre içerisinde bu tartışmaların tamamının bir kez daha bu komisyon tarafından gözden geçirileceğini aktardı. Fırat, böylece Anayasa taslağının daha zengin hale getirilerek TBMM’de görüşme safhasına geçilmek üzere, bir teklif hazırlanarak TBMM’ye sunulacağını söyledi.
|
/ ANKARA
04.09.2007
|
|
|
Arınç: Bakanlığı ben istemedim |
Eski TBMM Başkanı ve AK Parti Manisa Milletvekili Bülent Arınç, kabineye girmeyi kendisinin istemediğini söyledi.
Arınç, Manisa AKP il binasında AKP Manisa Milletvekili Mehmet Çerçi ve AKP İl Başkanı Dursun Ali Yıldız’ın da katıldığı basın toplantısında, dört dönemdir milletvekilliği yaptığını, iki dönem de TBMM Başkanlığı görevinde bulunduğunu hatırlattı. İç dünyasında ‘’mütevazı’’ olduğunu, bunun da karakterinden geldiğini ifade eden Arınç, ‘’İstemeyen kızını vermesin. Eskiden kaç kiloysam şimdide o kadarım. Ben Bülent Arınç’ım. Beni tanırlar. Şahsım üzerinde kimse yorum yapmasın, sağlıkları bozulmasın. Benim sağlığım iyi, kuş gibi hafifiz” dedi.
Yarın yeni hükümetin güvenoyu alarak görevine başlayacağını belirten Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘’Hükümet kurulma aşamasında bana roller biçildi. Ben hayalci bir insan değilim. Kendi hedefimde elbette bir planım var. Ben kabinede görev almayacağımı onlara söyledim. Biz Başbakan ve Abdullah Gül ile 4 saat görüştük. Ben, sade milletvekili olacağımı ve 1-2 yıl hükümette görev yapmayacağımı söyledim. 001 plakadan sonra 25 veya başka bir plakaya binmek abes olurdu. Ben meclis başkanlığında yaptıklarımla anılmak isterim. Benim bakanlık hedefim yoktu. Görüşüme Başbakan da saygı duydu. Biraz dinlenmeye ihtiyacımız var.’’
|
/ MANİSA
04.09.2007
|
|
|
Hükümet programı Meclis'te görüşüldü |
TBMM Genel Kurulunda, 60. Hükümetin programı görüşüldü. Genel Kurul, Meclis Başkanı Köksal Toptan başkanlığında saat 15.00’de toplandı.
Program üzerindeki ilk konuşmayı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yaptı. Bahçeli, 23. Yasama Döneminde Meclis’te dördü grup kurma hakkı bulunan 7 siyasi parti bulunduğunu belirterek, bunun bir fırsat olarak değerlendirmesi gerektiğini söyledi. AKP’nin ikinci kez göreve geldiğini ifade eden Bahçeli, milletin kendilerine verdiği muhalefet sorumluluğunu saygıyla karşıladıklarını belirtti. Bahçeli. önümüzdeki günlerde etkili ve sorumlu bir muhalefet sergileyeyeceklerini kaydederek, yapıcı katkılarda da bulunacaklarını ve bu konuda bir örnek oluşturma kararında olduklarını ifade etti. Bahçeli konuşmasında özetle şunları söyledi:
“22 Temmuz seçimleri karanlık dönemi aklamadı. Türkiye çok ağır bir bunalım sürecinden geçiyor. Bu Meclis, Türkiye’nin kaderini belirleyecektir. Temel sorunlar 3 ana noktada toplanabilecektir.
1- İç ve dış güvenlik tehlikeleridir.
2- Çok tehlikeli bir cepheleşme sürecene girilmiştir.
3- Siyasî ve sosyal bünyemizdeki yapısal hastalıklar.
Bu Türkiye tablosu her yönüyle çok karanlık bir ülke tablosudur. Türkiye’nin hayati konularda asgari müştereklerde buluşulması bir zarurettir. Etnik tahrikler pervasızca sürdürülüyor.
Güven oylaması yarın yapılacak.
|
/ ANKARA
04.09.2007
|
|
|
362 terörist etkisiz hale getirildi |
Terörle mücadele kapsamında, 2007 yılının Ocak-Ağustos döneminde 159 terörist ölü, 128 terörist sağ olarak ele geçirildi, 75 terörist ise güvenlik güçlerine teslim oldu.
Güvenlik kuvvetlerinin 1 Ocak-31 Ağustos 2007 tarihleri arasında yürüttüğü terörle mücadele faaliyetlerinde, Ocak ayında 18, Şubat ayında 8, Mart ayında 28, Nisan ayında 78, mayıs ayında 62, Haziran ayında 65, Temmuz ayında 38, Ağustos ayında da 65 olmak üzere toplam 362 terörist etkisiz hale getirildi.
Bingöl’de 1 terörist ölü ele geçirildi
Bu arada, Bingöl’ün Yedisu ilçesi kırsalında güvenlik güçleri ile PKK’lı teröristler arasında çıkan çatışmada, 1 terörist silâhı ile ölü ele geçirildi. Diğer teröristlerin yakalanması için genişletilerek devam eden operasyonlara Bingöl’den kalkan helikopterler de havadan destek verdi.
|
/ ANKARA
04.09.2007
|
|
|
Belen’de çatışma: 1 üsteğmen yaralandı |
Hatay’ın Belen ilçesinde askeri kıyafet giyen teröristlerle jandarma ekiplerinin çatışmasında 1 üsteğmenin yaralandığı bildirildi.
Hatay Valiliğinden alınan bilgiye göre, Kömürçukuru köyü Karnıkara mevkisi kırsalında askerî kıyafet giyen teröristlerle, jandarma ekiplerinin çatışmasında bir üsteğmen ayağından yaralandı. Operasyon sırasında, terörist gruptan da çok sayıda yaralı olduğunun kan izlerinden belirlendiği belirtildi. Hatay Valisi Ahmet Kayhan, yaptığı açıklamada, yaralı üsteğmenin sağlık durumunun iyi olduğunu, İskenderun Askeri Hastanesi’ndeki ilk tedavisinin ardından Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’ne kaldırıldığını bildirdi.
Vali Kayhan, operasyonun geniş çaplı sürdürüldüğünü söyledi.
|
/ HATAY
04.09.2007
|
|
|
Gazeteciler, hükümet programından memnun değil |
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, ‘’Hükümetin programında medya ile ilgili bölüm doyurucu olmaktan uzak görünüyor’’ dedi.
TGC ve Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilciliği’nin iş birliğiyle Bitlis’in Ahlat ilçesinde, Büyük Selçuklu Oteli’nde düzenlenen ‘’Yerel Gazetecilikte Meslek İçi Eğitim Semineri’’nin açılış konuşmasını yapan Erinç, bu günlerin gazeteciler için önemli olduğunu, Türkiye’de yeni bir dönemin başladığını söyledi.
60. hükümetin programının TBMM’de okunduğunu belirten Erinç, şöyle konuştu:
‘’Hükümet programında medya ile ilgili bölüm doyurucu olmaktan uzak gibi gözüküyor. 58. ve 59. hükümetlerin programında verilmiş olan kimi sözlerin bu programda yer almadığını görüyoruz. Bunlardan bizce en önemlisi medya-siyaset-ticaret ilişkilerinin her demokratik ülkede lduğu düzeyde yürütülmesi için verilen sözdü. Bunun normale dönüştürüleceği sözü verilmişti. Hatta bu söz, hükümet programında almamış, acil eylem planında da gündeme getirilmişti. Ancak bu hüküm programında bu bölümü görmedik.’’
|
/ AHLAT
04.09.2007
|
|
|
|