|
|
|
Nokta dergisine ‘günlük’ baskını |
Andıç ve darbe günlüğünü sayfalarına taşıyan Nokta dergisine polis baskın düzenledi. Sorularımızı cevaplayan derginin editörü Alper Görmüş dergi binasına yapılan polis baskınının Nokta Dergisinin habercilik çizgisinde herhangi bir değişikliğe yol açmayacağını ifade etti.
‘’2004 yılında AK Parti’ye darbe planlandı’’ haberiyle gündeme gelen Nokta dergisinin Bakırköy’deki merkezine, İstanbul Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından baskın düzenlendi. Polis, binaya tüm giriş-çıkışları kapattı. Ekiplerin andıç soruşturması ile ilgili delil aradıkları da ifade edildi.
Bina önünde basın mensuplarının sorularını cevaplayan Nokta Dergisi Muhabiri Ahmet Şık, aralarında mali şube polislerinin de bulunduğu çok sayıda polisin, binaya girdiklerinde kendilerine ‘Genelkurmay Başkanlığı’nın yürüttüğü bir soruşturma çerçevesinde Ankara’dan gelen bir talimatla Bakırköy Savcılığı’nın verdiği izinle arama yaptıklarını söylediklerini belirti. Şık, “Bizi toplantı odasında tuttular. ‘Telefonla konuşmayın!, Bir yere haber vermeyin!’ dediler. Yazdıklarımız birilerini ürküttü galiba. Biz yalan hiçbir şey yazmadık” dedi.
Basın mensuplarının “İçeride ne aradılar?” şeklindeki sorusunu da cevaplayan Ahmet Şık, “Hiçbir fikrim yok. Bütün binayı arıyorlar. Laptop ve bilgisayarlara el koydular” dedi. “Ne aradıklarını kendileri söyledi mi?” şeklindeki soruya da, “Herhalde darbe planı arıyorlar” diye cevap verdi.
Görmüş: Haberimizin arkasındayız
Yeni Asya’ya konuşan derginin editörü Alper Görmüş, polis baskınının Nokta Dergisi’nin habercilik çizgisinde herhangi bir değişikliğe yol açamayacağını ifade etti. Görmüş, “Biz yaptığımız haberin sonuna kadar arkasındayız, doğruluğuna da inanıyoruz. Polis baskını ile de bundan sonraki sayılarımızda gazetecilik anlayışımızda bir değişiklik olmayacak. Bütün ülkenin bilmesi gerekenleri yazmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Alper Görmüş bu aramadan bir sonuç çıkmasını beklemediklerini çünkü ellerinde yasalarca suç teşkil edecek herhangi bir şey olmadığını da sözlerine ekledi.
Derginin muhabirlerinden Aydın Albayrak ise polis baskınına çok şaşırdıklarını ve hiç beklemedikleri anda birden sivil ve resmi kıyafetli polislerin apar topar baskınına uğradıklarını söyledi. Daha sonra bir salonda toparlanıp bir süre bekletildiklerini ve ardın da dışarı çıkabildiklerini belirten Albayrak, “Kendimizi potansiyel suçlu gibi hissettik. Çok sert bir muamele olmadı ama daha usulünce gelinebilirdi” dedi.
GÖZDAĞI OPERASYONU MU?
Nokta dergisine baskın, meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütleri tarafından da tepkiyle karşılandı.Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), ‘’Nokta Dergisinde yapılan polis incelemesinin Basın Yasası’nın açık hükümlerine göre yasal dayanaktan yoksun olduğunu’’ bildirirken, Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, ‘’Askeri savcılıktan kaynaklandığı bildirilen bir emirle Nokta dergisinin merkez ofisine baskın yapılması, bu ülke gerçeklerini iyi bilen herkes için düşündürücüdür.Çünkü bu baskının sadece sözüyle değil özüyle de yasalara uygun olması gerekir. Aksi halde kabul edilemez bir durum söz konusu olur’’ açıklamasında bulundu
Özgür-Der Genel Başkanı Hülya Şekerci de, yaptığı açıklamada, “Hiç şüphesiz bu polis baskını akla daha vahim sorular da getirmekte: Acaba Nokta dergisine yönelik bu tavırla militarist zihniyete ve uygulamalara karşı bir duyarlılık oluşturma çabalarının bastırılması, sindirilmesi mi hedefleniyor?” dedi. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’ndin yapılan açıklamada ise baskın “basına gözdağı” olarak değerlendirildi. Açıklamada, şöyle denildi: “Nokta dergisine yönelik baskın, hiçbir şart ve koşulda kabul edilemeyecek bir baskı ve sindirme operasyonudur. İnsan hakları Derneği İstanbul Şubesi olarak; Nokta dergisine yönelik baskını, basın özgürlüğüne yönelik bir sindirme ve gözdağı verme çabalarını bir parçası olarak değerlendiriyor ve kınıyoruz.”
|
Umut YAVUZ
/ İSTANBUL
14.04.2007
|
|
|
Gerginlik ideolojik amaçlı |
STK’lar cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde herkesi millet iradesine saygılı olmaya çağırıyor. Cumhurbaşkanının hangi usulle seçileceğinin anayasada açık bir şekilde ortaya konulduğunu söyleyen Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı Başkanı Necmi Sadıkoğlu, “Şu anda yapılan tartışmalar, çıkartılan gerginlikler sun'î ve ideolojik amaçlıdır” dedi. Adaylardan kimin seçileceğine TBMM’nin karar vereceğini vurgulayan Sadıkoğlu, milletin değerleriyle barışık bir cumhurbaşkanının seçileceğine inandıklarını ifade etti.
Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı Başkanı Necmi Sadıkoğlu, “Devletin olmazsa olmaz ana unsuru millettir. Herkes milletin iradesine ve hukuka saygılı olmak zorundadır” dedi.
Çok sayıda sivil toplum kuruluşunu çatısı altında bulunduran Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Fishane Fuar Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantıya TGTV mensubu çok sayıda sivil toplum kuruluşunun temsilcileri katılırken, hazırlanan ortak metni TGTV Başkanı Necmi Sadıkoğlu okudu.
Cumhurbaşkanının hangi usulle seçileceğinin Anayasada açık bir şekilde ortaya konulduğunu söyleyen Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı Başkanı Necmi Sadıkoğlu, “Şu anda yapılan tartışmalar, çıkartılan gerginlikler sunî ve ideolojik amaçlıdır” dedi. Demokratik hukuk devletinde önemli olanın, milli iradenin egemenliği olduğunu ifade eden Sadıkoğlu, “Devletin olmazsa olmaz ana unsuru millettir. Herkes milletin iradesine ve hukuka saygılı olmak zorundadır” şeklinde konuştu. Anayasanın 96. maddesinde toplantı nisabının 184 olarak belirlendiğini hatırlatan Sadıkoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimi için ayrıca bir toplantı nisabı öngörülmediği halde 367 sayısının gerekliliğini ileri sürmenin dayatma ve zorlama olduğunu söyledi.
Adaylardan kimin seçileceğine TBMM’nin karar vereceğini vurgulayan Sadıkoğlu, milletin değerleriyle barışık bir cumhurbaşkanının seçileceğine inandıklarını ifade etti. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili bugün yapılacak mitingle ilgili göndermelerde de bulunan Sadıkoğlu, “Bazı odakların ülkemizin demokratik, ekonomik ve sosyal kazanımlarını tehlikeye düşürecek şekilde darbe çığırtkanlığı yapmaları ülke menfaatlerine zarar vermektedir. Hukuka aykırı bir şekilde halkı tahrik edecek beyanlarla, çağrılarla, sokak gösterileriyle cumhurbaşkanı seçilemez” sözleriyle konuşmasını sürdürdü. Sadıkoğlu, herkesin TBMM’nin alacağa karar saygılı olması gerektiğinin altını çizdi.
|
Naciye KAYNAK
/ İSTANBUL
14.04.2007
|
|
|
Üniversiteler milletle barışmalı |
Akademik Dayanışma Araştırma ve Geliştirme Vakfı Başkanı ve Harran Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürbüz Aksoy, üniversitelerin halkın değerleriyle çatıştığını söyledi. Üniversitelerin halkla iletişim kuramadığını ifade eden Aksoy, “Halkla iletişim kuramayan üniversitelerin, çok partili demokratik hayata geçilmesinin ardından, halkın tercihleriyle seçilen Meclis ve hükümetlerle, halkla çatıştıkları gibi çatışmaya başlamışlardır” şeklinde konuştu.
Osmanlının son dönemlerinde medreselerde başlayan verimsizliğin, Cumhuriyet döneminde üniversitelerde de devam ettiğini ifade eden Aksoy, “Üniversitelerin toplumun değerlerleriyle pozitif bilimler arasında bir çatışma alanı olarak kabul edilme yanılgısı ve buna taassup derecesinde inanılması, üniversiteleri bilimden ve toplumdan uzaklaştırmıştır. Hatta halkla, halkın değerleri ve halkın seçimleri ile çatışır bir konuma çekilmiştir” dedi.
Aksoy, üniversitelerin halkla iletişim kuramadığını ifade ederek, “Halkla iletişim kuramayan üniversitelerin, çok partili demokratik hayata geçilmesinin ardından dahi, halkın tercihleriyle yönetimde yer alan millî meclis ve onun emrindeki devlet yetkilileriyle halkla çatıştıkları gibi çatışmaya başlamışlardır” diye konuştu.
Bugün yapılacak olan mitinge üniversite rektörlerinin destek olmasının üniversitelerin geleneği haline geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Aksoy, şöyle devam etti:
“Bu halkın değer ve seçimlerine çatışır duruma çekilmesi çabasının bir tezahürüdür. Bu kabul ve anlayışı günümüzde devam ettirmek artık imkansız hale gelmiştir. Değişim ve yenilenme kaçınılmazdır. Üniversitelerimiz bunun sıkıntısını çekmektedir. Toplum değerleriyle çatışma üzerinden kendini var eden üniversiteler başarısızlığa mahkumdur. Mahalli kültürle uzlaşan üniversitelere en önemli örnek Oxford’dur. Oxford şehri bugün üniversitesiyle anılmaktadır. Üniversitelerin acilen, halkla olan iletişimlerini masaya yatırıp, özeleştiri yapması gerekiyor.”
|
İbrahim DOĞRU
/ ANKARA
14.04.2007
|
|
|
Tahriklere dikkat |
Ankara’da Tandoğan Meydanında bugün yapılacak “Cumhuriyet Mitingi”nde Emniyet Müdürlüğü ekiplerince geniş güvenlik terbirleri alınırken, tahriklere karşı dikkatli olunması istendi.
Ankara Emniyet Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, çeşitli sivil toplum kuruluşlarınca düzenlenen Cumhuriyet Mitinge, şehir dışından da katılım olması bekleniyor. Yetkililer, mitingin mitingin sorunsuz bir şekilde yapılabilmesi için alınan güvenlik terbirlerinin en üst seviyede tutulduğunu kaydettiler. Bu kapsamda, mitingde bin 500’ü çevre illerden, bin 500’ü ise Genel Müdürlük kadrosundan takviye olarak alınan toplam 10 bin polis görev alacak. Miting dolayısıyla bugün günü saat 07.00’den itibaren Tandoğan Meydanına çıkan yollar trafiğe kapatılacak. 11.00’de başlaması planlanan miting süresince alan ve çevresi polis helikopteriyle de kontrol altında tutulacak. İhtiyaç duyulması halinde jandarma birlikleri de takviye olarak hazır tutulacak. Ayrıca miting alanının etrafındaki yüksek binalarda ise Özel Harekat Birliğine bağlı ekipler ile keskin nişancılar yerleştirilecek. Miting alanı kameralarla da sürekli izlenecek.
|
14.04.2007
|
|
|
Hukukçular: Cumhurbaşkanlığı seçimleri mahkemeye gitmez |
Bazı hukukçu örgütlerince yapılan açıklamada, cumhurbaşkanı seçimine dair kararın, Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkisi içerisine girmediği ifade edildi. Tüm Hukukçular Birliği Derneği Genel Başkanı Murat Alparslan, cumhurbaşkanı seçimine ilişkin toplantı yeter sayısı ve karar yeter sayısı konusunda yapılan farklı yorumların bilgi kirliliğine yol açtığını söyledi.
Tüm Hukukçular Birliği Derneği Genel Başkanı Murat Alparslan, Akar International Otel’de yaptığı ortak açıklamada, cumhurbaşkanı seçimine ilişkin toplantı yeter sayısı ve karar yeter sayısı konusunda yapılan farklı yorumların bilgi kirliliğine yol açtığını söyledi. ‘’Genel kurulda 367 milletvekili yer almadıkça TBMM’nin cumhurbaşkanlığı seçimi için toplanamayacağı’’ görüşünden hareketle ortaya konulan iddiaların, ‘’zorlama fikirler’’ olduğunu ifade eden Alparslan, şöyle konuştu:
‘’Anayasamızda TBMM’nin toplanma ve karar alma yeter sayısı tereddütlere yer vermeyecek şekilde açık olarak düzenlenmiştir. Anayasamızın, ‘toplantı ve karar yeter sayısı’ başlığını taşıyan 96. maddesinde, ‘Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa, TBMM üye tam sayısının en az üçte biri (184) ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir, ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tam sayısının dörtte birinin (138) bir fazlasından az olamaz’ hükmü yer almaktadır. Hukukta yorum yapabilmenin ön şartı maddedeki düzenlemenin belirsiz olmasıdır. Kanun koyucunun iradesi açık bir şekilde beyan edilmiştir. Bu hali ile madde yoruma kapalıdır.’’
Alparslan, Anayasa’nın çeşitli maddeleri ve Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun incelendiğinde, ‘’Anayasa Mahkemesi’nin cumhurbaşkanı seçimlerini inceleme yetkisi ve görevi bulunmadığının görüldüğü’’ yönünde görüş belirtti.
Mahkemenin kaynağını Anayasa’dan almayan bir görevi üstlenmesinin hukuken mümkün olmadığını ifade eden Alparslan, bazı Anayasa Mahkemesi kararlarına atıfta bulunarak, ‘’Tipik bir TBMM kararı olan cumhurbaşkanlığı seçimine dair kararın da Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkisi içerisine girmediği açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu konudaki çaba ve yorumların Anayasa’nın açık hükümleri karşısında hukuki bir değeri bulunmamaktadır’’ dedi.
Açıklamaya, Hukuk ve Demokrasi Kurumu Derneği, Hukuki Araştırmalar Derneği, Hukukçular Birliği Vakfı, Hukuk ve Hayat Derneği, Demokrat Hukukçular Derneği, Adalet Gönüllüleri Derneği, Siyasal Bilinci Geliştirme Derneği, Demokrat Hukukçular Platformu, Hukuk Gönülleri Platformu ve Özgür Yaklaşım Derneği destek verdi.
|
/ ANKARA
14.04.2007
|
|
|
Gerilim lobisi kaybetti |
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın daha sert açıklama yapmasını bekleyenler hayal kırıklığına uğradı. Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, aynı gazetenin yazarlarından Emin Çölaşan’ın, Büyükanıt’ın açıklamalarından tatmin olmadığını söylediğini aktardı. Yeni Şafak’tan Mehmet Ocaktan ise, “gerilim lobisinin son umudunu da yitirdiğini” yazdı.
Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın 1.5 saat süren basın toplantısını değerlendirdi. Özkök, Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün kendini arayarak aynı gazetenin yazarlarından Emin Çölaşan’ın Büyükanıt’a “Başbakan Hilmi Özkök Paşa’ya ‘hocam’ diye hitap ederdi. Siz böyle bir hitabına maruz kaldınız mı?” sorduğu sorusunda duyduğu rahatsızlığı dile getirdiğini söyledi. “Başbakan hiçbir zaman bana ’Hocam’ diye hitap etmedi” diyen Özkök’ün kendisinden bunun düzeltilmesi istiğini kaydeden Ertuğrul Özkök, daha sonra Başbakan’ın Basın Danışmanı Akif Beki’nin arayıp aynı şeyleri söylediğini belirtti.
Bu soruyu da Emin Çölaşan’a sorduğunu ifade eden Ertuğrul Özkök, şöyle devam etti:
“ ‘Niye sormayayım ki’ dedi. Ben, ‘Peki Büyükanıt’ın sözlerinden çok tatmin olmadığın için mi bu soruyu sordun’ diye ısrar edince de, ‘Tabii kî olmadım. Ama başka ne desin ki’ dedi.” Ertuğrul Özkök, önceki gün dikkatle izlediği Büyükanıt’ın, 3 haftadır yazdığı çizgide konuştuğunu ifade ederek, “Demokratik bir ülkenin genelkurmay başkanı nasıl konuşursa, o da aynısını yaptı. Herkesin merak ettiği soruya verdiği ve daha da önemlisi vermediği cevapların anlamı şudur: ‘Biz Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahil olmayız. Ama beklentimiz şudur: Anayasa’nın sadece sözüne değil özüne de sadık olsun.’ Büyükanıt, en provokatif soru olan ‘türbanla’ ilgili konuda bile konuşmamaya özen gösterdi. Bence çok da doğru yaptı. Dün (önceki gün) de yazdığım gibi, gerginlik mimarlarını belki biraz düş kırıklığına uğrattı ama Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerindeki şüphe şalını tamamen çekip attı” dedi.
“Darbecilerin hayal kırıklığı”
Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu da Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın basın toplantısı gerek zamanlaması gerek vaat ettiği içerik itibariyle Türkiye’yi iki gün boyunca heyecanlandırdığını belirterek, şöyle dedi:
“Heyecan kimileri açısından ‘askeri çıkış endişesi’, kimileri açısından ise ‘askeri müdahale beklentisi’nden kaynaklanıyordu. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar, gerginlik ve tartışmalar veri alınırsa, korkulan gerçekleşmedi… Hatta, tam tersine basın toplantısı ‘askerin hareket alanına ilişkin sınırlar’ı ortaya koydu. Ordunun cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde geri planda duracağını vurgulaması bu toplantının en önemli mesajı, en önemli tarafıydı… Ordunun seçim sürecine müdahalesini bekleyenlerin hayal kırıklığı büyük oldu.
Bir süredir köşesinde halk adına sorular sorup, asker adına yanıtlar veren, dünkü toplantıda ‘tarihi bir ana şahitlik edeceğini’ okurlarına duyuran Emin Çölaşan bu duruma açık ve tipik örnektir…”
Aynı gazeteden Mehmet Ocaktan ise, “Büyükanıt’ın sözleri, başta CHP lideri Deniz Baykal olmak üzere cumhurbaşkanlığı seçiminde bütün umutlarını askere bağlamış olan bazı kesimleri hayal kırıklığına uğratacak ama, cumhurbaşkanını belirleyecek tek makam Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Kısacası, ‘gerilim lobisi’nin son umudu da bitmiş oldu” diye yazdı
|
Yeni Asya
/ İSTANBUL
14.04.2007
|
|
|
Büyükanıt'a suç duyurusu |
Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.
Tanrıkulu, Baro Eğitim ve Araştırma Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, Genelkurmay Başkanı'nın dünkü konuşmasında, Şemdinli davası ile ilgili bölümde 'yargıyı etkilediğini' ileri sürdü. Tanrıkulu, Genelkurmay Başkanı'nın sık sık konuşmasının, her meselede görüşünün soruluyor olmasının Türkiye'ye özgü bir demokrasi ile açıklanabileceğini de savundu.
|
/ DİYARBAKIR
14.04.2007
|
|
|
Öğrenciye ‘miting tehdidi’ |
Memur-Sen Malatya İl Temsilcisi Şahin Kayaduman, bazı üniversite hocalarının mitinge katılmak istemeyen öğrencileri tehdit ettiğini ileri sürdü.
Memur-Sen İl Temsilciliği’nde basın toplantısı düzenleyen Kayaduman, bugün Ankara’da düzenlenecek mitinge İnönü Üniversitesi’nin katılımı artırmak için yaptıklarını değerlendirdi. Kayaduman, “Son aldığımız göre malum dernek mitinge katılan ve katılmayan öğrencilerin listelerini tutuyormuş. Bazı işgüzar üniversite hocaları da mitinge katılmak istemeyen öğrencileri tehdit ediyorlarmış. Öğrencileri baskı ile mitinge gitmeye zorlayanların suç işlediklerini unutmamaları gerekir” dedi.
Suç işleyenlerin en kısa zamanda cezasını göreceklerini ifade eden Kayaduman, Cumhurbaşkanlığı seçimini provake etmek için 14 Nisan’da miting düzenleyenlere hiçbir memur ve işçi sendikasının destek vermediğini kaydetti.
Kayaduman, demokrasiyi devre dışı bırakmayı amaçlayan bu mitinge birkaç marjinal grubun dışında itibar eden bulunmadığını belirtti.
|
/ MALATYA
14.04.2007
|
|
|
İHL çözülür, yeter ki geri adım atılmasın |
Siyasî iktidarın, imam hatip liselerinin önünü açmak için girişimleri olduğunu fakat YÖK ve silâhlı kuvvetler gibi bazı kurumların tepkisiyle geri adım attığını hatırlatan Araştırmacı İrfan Bozan, “Türkiye’nin önündeki sorunlardan en kolay çözebileceği sorun bu. Yeter ki iyi niyet gösterilsin, bunun sorun olduğu kabul edilip çözüm yolunda adımlar atılsın” dedi.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) tarafından yayınlanan,“Devlet ile Toplum Arasında Bir Okul: İmam Hatip Liseleri… Bir Kurum: Diyanet İşleri Başkanlığı… ” başlıklı araştırmanın tanıtım toplantısı yapıldı. 2004 ve 2005 yıllarında yapılmış iki çalışmanın güncellemesi olan araştırma hakkında bilgi veren İrfan Bozan, imam hatip liseleri sorununun Türkiye’nin en kolay çözübileceği konu olduğunu vurguladı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da TESEV’in Diyanet’le ilgili araştırmasının yayınlandığı 2005’ten bu yana önemli adımlar attığını ifade eden Bozan, cemevleri konusunun ise 677 sayılı Kanuna takılı kaldığını ve aşılması gereken bir sorun olduğunu ifade etti.
İmam hatip liseleri konusunun, halkın din öğrenim talebinin karşılanması, din görevlileri yetiştirilmesi ve laiklik ilkesi dikkate alınarak çözülmesi gereken bir sorun olduğunu belirten Bozan, sorunun özünü ‘katsayı’nın oluşturmadığını söyledi. AKP’nin konuyla ilgili bazı girişimleri olduğunu fakat Meclisteki çoğunluğuna güvenerek uzlaşma aramadığını savunan Bozan, “YÖK ise imam hatip liseleri üzerinden mesleki eğitimin bitmesine sebep oldu” dedi.
Bozan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da kadro, imaj, şeffaflık, erkek egemen zihniyet gibi sorunları olmakla birlikte son yıllarda önemli adımlar attığını anlatarak, “Cemevleri konusu ise Diyanet’in çözümsüzlük noktasını oluşturuyor” dedi.
Bu sonunun 677 sayılı “Tekke ve Zaviyelerin Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Ünvanların Men ve İlgasına Dair Kanun”a takıldığına dikkat çeken Bozan, sorunun aşılmayı beklediğini fakat sihirli bir formül olmadığını söyledi.
TESEV’in sözkonusu araştırmasını değerlendirenlerden Araştırmacı Mehmet Ali Gökaçtı da imam hatip liselerinin cephe savaşları konusu olmaktan çıkarılması gerektiğini ifade etti. Gökaçtı, İHL sorununa ilişkin, bu okulların sayılarının sınırlanması, kalitesinin arttırılması, din eğitimi için alternatiflerin gözönüne alınması gibi çözümler bulunabileceğini anlattı.
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nı temsilen toplantıda bulunan Ercan Geçmez ise Diyanet’in Alevi köyüne zorla cami yaptığını, Avrupada misyonerlik çalışması olduğunu iddia ederek bu kurumun lağvedilmesi gerektiğini söyledi. Toplantının son konuşmacısı Muğla Üniversitesi Öğretim Üyesi Necdet Subaşı da bu sorunların çözülebileceğini belirterek, “Taraflar birbirine kulak vermeli, müzakere etmeli, üste çıkmak için çaba göstermemeli” diye konuştu.
|
Naciye KAYNAK
/ İSTANBUL
14.04.2007
|
|
|
YÖK statüsünü koruma derdinde |
AKP Erzurum Milletvekili ve Millî Eğitim Komisyonu Üyesi Ömer Özyılmaz, YÖK’ün çağdaş anlamda bilgi üretimi istemediğni savunarak, “Günlük siyasî ortama nasıl müdahale yaparız, mevcut stakomüzü nasıl koruruz, YÖK bunun derdinde” dedi.
Bugün Ankara’da gerçekleştirilmesi planlanan mitinge en büyük desteği YÖK’e bağlı üniversitelerin verdiğini ifade eden AKP’li Özyılmaz, 15 yıl üniversitede çalıştığını hatırlatarak, üniversitelerin mevcut yapısını çok iyi bildiğini belirtti.
Özyılmaz, dünyada gelişmiş ülkelerdeki üniversitelere bakıldığında hiçbir üniversitenin, günlük siyasi konulara girmediğini anlatan bu durumun siyasetin kötü olmasından değil kendi ilgi alanlarına girmediğinden kaynaklandığını vurguladı.
Bilgi çağının yaşandığına dikkat çeken Özyılmaz, şöyle konuştu:
“Bilginin üretildiği, depolandığı, başka alanlara gönderildiği, bilgiden bilgi üretildiği, bilginin teknolojiye dönüştürüldüğü çağdayız. Üniversitelerin asli görevi bunu yapmaktır. Gelişmiş ülkeler bunu yaptığından dolayı kalkınıyor. Kalkınmanın 2 unsuru üniversite ve özel sektördür. Bizdeki üniversitelerin özel sektöre yönelik bilgi ürettiğine rastlayamazsınız. Bizim üniversiteler 17. 18. yüzyıldan kalma mevcut bilgiye ulaşma, elde ederek yeni bir şeyler yazma, kitaptan kitaba yazma var. Bunu YÖK istiyor. Çağdaş anlamda bilgi üretimi istemiyor. Günlük siyasi ortama nasıl müdahale yaparız, mevcut stakomüzü nasıl koruruz; YÖK bunun derdinde.”
|
/ DİYARBAKIR
14.04.2007
|
|
|
Balkanlara Mevlânâ çıkarması |
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen, UNESCO'nun 2007 yılını Mevlânâ yılı ilan etmesinin Türkiye'nin tanıtımına da birçok katkı sağlayacağını belirterek, "Mevlânâ'nın konumundan istifade ederek Türkiye'yi, Türkiye'nin de konumundan istifade ederek Mevlânâ Celaleddin Rumi'yi tanıtacağız" dedi.
UNESCO'nun 3-21 Ekim 2005 tarihleri arasında Paris'te gerçekleştirdiği 33. Genel Konferansı'nda, 2007 yılında kutlamalarına iştirak edeceği yıldönümleri listesinde resmi olarak ilan ettiği 'Mevlânâ Celaleddin Rumi'nin 800. Doğum Yıldönümü' Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca dünya ölçeğinde düzenlenen etkinliklerle kutlanıyor. Mevlânâ Celaleddin Rumi'nin 800. doğum yıldönümü etkinliklerine ilk olarak Saraybosna'dan başlandı. İnsanlığın ortak kültürel mirasının temel yapıtaşlarından biri olan 'Mevlânâ Celaleddin Rumi'nin 800. Doğum Yıldönümü' kutlamaları kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca 2007 yılı içinde gerçekleştirilecek etkinliklerde Türkiye 'Mevlânâ' ortak paydasında medeniyetler ittifakının geliştirilmesinde önemli bir misyon üstlendi.
5 KITADA, 18 ÜLKEDE
MEVLANA TANITIMI YAPILACAK
Bu çerçevede 'Mevlânâ'nın 800. Doğum Yıldönümü' Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca dünya ölçeğinde 5 kıtada birçok şehirde planlanan etkinliklerle 2007 yılı boyunca kutlanacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı Şili'den Endonezya'ya toplam 18 ülkede Mevlânâ'yı tanıtacak. Mevlânâ'nın 800. doğum yıldönümü kutlama etkinliklerinin ilki Mevlânâ ve Mevlevilikle ilgili zengin bir geleneğin mirasçısı olan Saraybosna'da gerçekleştirildi. Mevlânâ'nın doğum yıldönümü dolayısıyla Saraybosna'da düzenlenen etkinliklere, Türkiye'den Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin yanı sıra, üst düzey bürokratlar, öğretim üyeleri, edebiyat ve sanat adamları ile basın mensuplarından oluşan 62 kişilik bir heyet iştirak etti. Etkinlikler kapsamında ilk olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı Prof. Dr. Mustafa İsen ve Sarajevo Güzel Sanatlar Akademisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kazım Hadzımeljic de katıldığı 'Mevlânâ'yı konu alan bir konferans düzenlendi. Konferans öncesinde Saraybosnalılar'a Türkiye'nin tanıtıldığı bir film izletildi. Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu'nca icra edilen Mevlevi Sema gösterisi ise izleyenleri büyüledi. Sema gösterisini izleyen bazı Bosnalılar'ın ise gözyaşlarını tutamadıkları gözlendi. Sema gösterisinin ardından verilen resepsiyonda ise davetlilere Mevlânâ ve Türkiye'nin tanıtımına ilişkin broşürler dağıtıldı. Etkinlikler kapsamında Türkiye'den gelen davetlilere Saraybosna'da bulunan tarihi ve kültürel mekanlar da gezdirildi.
BOSNALILAR MEVLANA'YI
HAFIZASINDA YAŞATACAK
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen, Neretva nehri üzerinde yer alan tarihi Osmanlı köprüsü Mostar üzerinde İHA'ya açıklamalarda bulundu. İsen, Mevlânâ Celaleddin Rumi'nin 800. doğum yıldönümü etkinliklerine ilk olarak Saraybosna'dan başlamalarının nedeninin Mevlânâ'nın düşüncelerinin çevresine dalga dalga yayılmaya başladığı alanlardan birisinin Osmanlı coğrafyasının en önemli alanlarından birisi olan Bosnahersek olduğunu söyledi. Balkanlar'da mevlevilik kültürünün çok önemli yayılma alanlarının olduğunu belirten İsen, buralarda mevlevihaneler ve kuruluşların teşekkül ettiğini kaydetti. Bosna'nın bu kültürün yayıldığı en önemli alanlardan birisi olduğunun altını çizdi. Mevleviliğin Türkiye'de çıkarılan yasa ile yasaklandığı andan itibaren bazı Osmanlı bölgelerinde yaşamaya devam ettiğini bildiren İsen, özellikle Halep, Kıbrıs ve Saraybosna'da bu kültürün hakim olduğunu söyledi. Saraybosna'da 1957 yılına kadar otantik mevlevihanelerin bulunduğunu anlatan İsen, bu tarihten sonra mevlevihanelerin yıkıldığını aktardı. Mesnevi okutma geleneği ve mevlevihane kültürünün bu bölgede yaşamaya devam ettiğini kaydeden İsen, son olarak Feyzullah Hacı Bayrıç'ın klasik mevlevi okutma geleneğini 1990'lı yıllara kadar sürdürdüğünü ifade etti. Mevlânâ'nın doğumunun 800. yıldönümü etkinliklerine ilk olarak Saraybosna'dan başlamaları konusunda bakanlık olarak isabetli bir karar verdiklerini vurgulayan İsen, "Kutlamalara Bosna'dan başlamak doğru oldu. Burada yapılan etkinliklerde gençlerde büyük ilgi gösterdi. Konferansların düzenlendiği salonlarda büyük bir yoğunluk yaşandı. Burada yapılan programlar Bosnalıların hafızasında uzun yıllar yaşanmaya devam edecek. Bosna'yı düşünmüştük. Bu düşüncemizin de ne kadar doğru olduğunu gördük" diye konuştu.
|
/ SARAYBOSNA
14.04.2007
|
|
|
Kalpazanlıkta artış var |
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı (KOM) ekiplerinin geçen yıl kalpazanlara yönelik operasyonlarda 5 bin 513 kişi gözaltına alındı. Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığınca yayınlanan rapordan derlenen bilgilere göre, sahte para basımında geçen yıl bir önceki yıla oranla artış meydana geldi.
Geçen yıl 3 bin 331 sahte para olayının meydana geldiği belirtilen istatistiklere göre 2005 yılın da ise 2 bin 699 olay gerçekleşti. Bastıkları sahte paraları piyasaya sürmek isteyen 5 bin 513 kişi geçen yıl, 4 bin 662 kişi hakkında ise bir önceki yıl işlem yapıldı.
Türk lirasından 6 sıfır atılmasının ardından 2005 yılı Ocak ayında tedavüle giren YTL’nin de ‘’çok geçmeden sahtelerinin yapıldığı’’ belirtilen raporda, kupür değerleri yüksek paraların tedavüle çıkmasının parada sahtecilik suçunu arttırdığı kaydedildi. Teknolojik ilerlemeler, en son model baskı cihazları ve teknikleri kullanan kalpazanlar genelde organize suç örgütleri kurarak sahte para basmayı arttırdılar.
Rapora göre, çok az üretim maliyeti olan ve para üzerinde herhangi bir güvenlik unsuru bulunmayan madeni 1 YTL’nin sahtesinin yapılması sahtecilik suçuna ivme kazandırdı. Kalpazanlara yönelik yapılan operasyonlarda ele geçirilen sahte paraların illere göre dağılımının da yer aldığı istatistiklere göre, İstanbul’un 339 bin 639 adet sahte para ele geçirilmesi olayıyla ilk sırada yer aldığı belirtildi. İstanbul’u 4 bin 892 adet sahte parayla Ankara, 3 bin 335 adet sahte para ele geçirilmesiyle Şanlıurfa’nın izlediği kaydedildi.
|
/ ANKARA
14.04.2007
|
|
|
Konya’da zincirleme kaza |
Konya’da iki kamyon ve bir otobüsün çarpıştığı trafik kazasında 1 kişi öldü, 16 kişi yaralandı.
Edinilen bilgiye göre, Yusuf Tugaç yönetimindeki 42 ACT 76 plakalı kamyon, Konya-Aksaray kara yolunun 55. kilometresinde Aksaray yönüne giden Taylan Köksal idaresindeki 35 AR 5814 plakalı tur otobüsüne çarptı. Hızını alamayan kamyon Hakan Durgun’un kullandığı 26 SK 501 plakalı sebze yüklü kamyonla da çarpıştı. Kazada bacağı diz altından kopan 38 yaşındaki kamyon sürücüsü Yusuf Tugaç, ambulansla hastaneye kaldırılırken hayatını kaybetti. Kapadokya gezisine giden otobüsteki öğrencilerden 13’ü yaralı olarak kaldırıldıkları Aksaray Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. Diğer yaralılar ise Konya Numune Hastanesine kaldırıldı. Kaza nedeniyle kara yolunda ulaşım bir süre kontrollü olarak sağlandı.
|
/ KONYA
14.04.2007
|
|
|
Ünlü bilimadamı: Evet, Allah var |
Big Bang teorisini savunan en ünlü bilim adamlarından Dr. Brian Cox, “Ben Allah’a inanıyorum; inananların daha güçlü olduklarını düşünüyorum” diye konuştu.
Dünyanın gaz ve toz bulutunun sıkışması sonucu büyük patlamada (Big Bang) oluştuğunu ve zamanla soğuduğunu savunan teorinin önde gelen uzmanlarından Dr. Brian Cox, “Bilimsel inançlara sahibim, yine de neyi bilip neyi bilemediğimizi iyi ayırmak gerekiyor” dedi. Yönetmen Danny Boyle’un “Sunshine” (Günışığı) adlı filminin bilim danışmanı olan Cox, “İnançları güçlü insanlara hayranım. Çünkü onlar da dünyaya karşı büyük bir ilgi besliyor” diye konuştu.
|
14.04.2007
|
|
|
Kozan barajında susuzluk |
Adana’nın Kozan ilçesindeki sulama amaçlı Kozan barajında son yıllardaki kuraklık sonucu yeterli miktarda su tutulamaması sebebiyle çok yıllık bitkiler dışındaki tarım arazilerine bu yıl da su verilemeyeceği bildirildi.
Kozan Sulama Birliği Başkanı Talat Akdemir, yaptığı açıklamada, 152 milyon metreküp su tutma kapasitesine sahip barajda, şu anda 35 milyon metreküp su bulunduğunu belirtti. Akdemir, baraj gölünden, 17 köyün arazisi içinde kalan 93 bin 210 dönüm tarım alanının faydalandığını belirterek, ‘’Sorumluluk alanımızdaki arazilerin tamamının sulanabilmesi için yaklaşık 94 milyon metreküp suya ihtiyaç var. Kaynağının büyük bölümünü yağışlardan ve küçük akarsulardan elde eden baraj gölümüzdeki susuzluk üreticileri zor durumda bıraktı’’ dedi.
|
/ KOZAN
14.04.2007
|
|
|
Yenilenebilir enerji, hayal değil, gerçek |
Yenilenebilir enerjinin hayal değil, büyük ölçekte uygulanabilir bir hedef olduğu belirtildi. Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Hilal Atıcı, Türkiye’nin devasa yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği potansiyeli açısından dünyanın en şanslı ülkelerinden biri olduğunu söyledi.
Greenpeace ve Avrupa Yenilenebilir Enerji Konseyi (EREC) tarafından hazırlanan ‘’Enerji (D)evrimi: Sürdürülebilir Bir Dünya İçin Enerji Yol Haritası’’ adlı rapor, basın toplantısıyla açıklandı.
Yıldız Sarayı Dış Karakol Binası’nda düzenlenen toplantıda konuşan Hilal Atıcı, iklim değişiklinin önüne ‘’nükleersiz’’ geçilebileceğini ispatlayan bir rapor hazırlandığını belirtti. Atıcı, Türkiye’de yenilebilir enerji kaynaklarının yeterince teşvik edilmediğini savunarak, ‘’Türkiye, enerji sistemini, geleneksel enerjilerin gelecekteki ekonomik maliyetlerini ve asla geri ödenmeyecek çevresel risklerini düşünmeden büyütüyor. Kömür ve nükleer enerji gibi en tehlikeli merkezi elektrik kaynaklarına alım garantilerinin verilmesi planlanıyor’’ dedi. Türkiye’nin, enerji verimliliği ve yoğunluğu bakımından Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilâtı (OECD) ülkeleri arasında en kötü ülkelerden biri olduğunu ileri süren Atıcı, ‘’Bunu bir fırsata dönüştürerek enerji verimliliğine yatırım yapabilir ve enerji ihtiyacımızı sabitleyebiliriz. Çünkü Türkiye, devasa yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği potansiyeli açısından dünyanın en şanslı ülkelerinden biri’’ dedi.
Hilal Atıcı, Türkiye’nin hızla yenilenebilir enerji ve merkezi olmayan bir enerji altyapısı kurarak dünyanın pek çok bölgesine oranla daha az maliyetle rüzgâr, güneş ve jeotermal kaynaklı enerji üretebileceğini dile getirerek şunları kaydetti: “Ancak bu dönüm noktasında asıl kararlar Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı. Ya eski sürdürülemez bir kalkınma kafasına bağlı kalacak ve kaybedecek ya da bugünün ötesine geçecek ve Türkiye’yi bölgede, dünyada modern yenilenebilir enerji teknolojilerinin lideri haline getirecek. Greenpeace olarak Enerji Bakanı’na, bu raporla doğru bir seçeneğin mümkün olduğunu göstermek için yardım etmek istiyoruz.’’
Greenpeace Uluslararası Yenilenebilir Enerji Uzmanı Sven Teske de, ‘’Yenilenebilir enerjiler, sadece gelişmiş ülkelerde değil, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde de dünya ekonomisinin bel kemiğini oluşturacak’’ dedi. Teske, Uluslararası Enerji Ajansı tarafından belirlenen 10 dünya bölgesi baz alın arak hazırlanan raporun, iklim değişikliğiyle, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla başa çıkılabileceğini gösterdiğini söyledi. Teske, hükümetlerin fosil yakıtlara ve nükleer enerjiye verilen destekleri kesmeleri ve ‘’kirleten öder’’ ilkesini hayata geçirmeleri durumunda, yenilenebilir enerjilerin piyasada rekabet edebileceğini sözlerine ekledi.
İklim değişikliğinin giderek artan zararlı etkilerini önlemek amacıyla hazırlanan raporda, yenilenebilir enerjilerin, enerjinin akılcı kullanımıyla birleştirilmesi durumunda 2050 yılında dünya enerji ihtiyacının yarısını karşılayabileceğini belirtiliyor. Raporda, küresel sıcaklık artışının 2 derecenin altında kalabilmesi için 2050 yılında dünya genelindeki sera gazı salınımlarının 1990 yılı seviyesine göre yüzde 50 azaltılması ve kişi başına düşen karbondioksit salınımlarının yılda ortalama 1,3 tonun altına çekilmesi gerektiği, bunun nükleer enerjiyi tamamen devre dışı bırakarak gerçekleştirmenin mümkün olabileceği anlatılıyor.
Yenilenebilir enerjinin hayal değil, büyük ölçekte uygulanabilir bir hedef olduğu belirtilen raporda, teknolojik ilerlemelerin rüzgâr türbinleri, fotovoltaik güneş panelleri, biyokütle santralleri, ısıl güneş kolektörleri gibi yenilenebilir enerji teknolojilerinin artık ana enerji teknolojileri arasında yer aldığı kaydediliyor. Raporda, dünyada petrol, doğal gaz, kömür gibi fosil yakıt kaynaklarının azaldığı, buna karşılık yenilenebilir enerji rezervlerinin bütün dünyanın enerji ihtiyacının yaklaşık altı katını sağlayabilecek kadar büyük olduğuna dikkat çekiliyor.
|
/ İSTANBUL
14.04.2007
|
|
|
Gençlerden atık pil projesine tam destek |
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin atık pil toplama projesine gençler büyük destek veriyor. Atık pillerin çevre ve insan sağlığına yönelik tehlikelerini bilen gençler topladıkları pilleri atık kutularına bırakıyor.
İZAYDAŞ tarafından 2005 yılında başlatılan proje ile bugüne kadar 2 bin 191 kg atık pil toplandı. Bu sayede 960 bin metrekare toprak ile 192 milyon ton suyun kirlenmesi önlendi. Atık pil toplama projesinin çevre ve insan sağlığına yönelik önemi her geçen gün kendini gösteriyor. 2005 yılında başlatılan proje sayesinde binlerce pil toplanırken bu pillerin toprak ve suya verdiği zarar da büyük ölçüde önlenmiş oldu. Atık pil toplama projesinin en büyük destekçileri ise gençler oldu. Gençler, radyo, fotoğraf makineleri, mp3, walk-man ya da saatlerinde biten pilleri artık sokağa atmıyor. Büyükşehir Belediyesi tarafından kentin belirli noktalarına konan 150 adet atık pil toplama kutularının yeri bu nedenle en çok gençler tarafından biliniyor. Gençler cihazlarında biten pilleri bu kutulara bırakarak gönüllü çevre dostu olduklarını ortaya koyuyor.
|
Yeni Asya
/ KOCAELİ
14.04.2007
|
|
|
Sosyal markete öğrenci desteği |
Havran Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın, fakir ve muhtaçlara destek amacıyla başlattığı sosyal markete öğrenciler de destek veriyor.
Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Bostancı Köyü İlköğretim Okulu ile Havran Kobaklar İlköğretim Okulu öğrencilerinin ortaklaşa hazırladığı paketler, sosyal market yetkililerine teslim edildi. Havran Kaymakamı Fatih Genel, “Çocuklarımızın sosyal markete destek vermesi bizi mutlu etti. Yardımseverliğin küçük yaşlarda bilinmesi çok önemli. Sosyal market projemiz, sistemli bir şekilde çalışmaya başladı. Küçük ya da büyük kim marketimize destek verdiyse hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi.
|
/ BALIKESİR
14.04.2007
|
|
|
|