Risâle-i Nur mesleğinin esasında, bir acz ve fakr hissi ile varlıklara şefkat çerçevesinde muamele ve tefekkürle anlamlandırma yer alıyor olmalıdır. Bu muamele en dar daireden en geniş daireye kadar uzanmalı ve şefkat ile muamele en çok kardeşlere karşı bir nur talebesinin tavrı olmalıdır. Muhabbete muhabbet mesleğinin sosyal yansıması eşine, çocuklarına, anne ve babasına, dâvâ arkadaşlarına muhabbetle başlamadığında tesiri ve samimiyeti olmayan bir duâ hükmüne geçecektir.
Varlık âleminde işleyen temel sırlardan biri şeffafiyettir. Bu sırra mazhar olanlar cismen ve şeklen kendilerini ön plana çıkarmazlar. Eşya içerisindeki işleyişleri, daha derinden ve nüfuz etme şeklindedir. Bu yüzden şekilleri, sınırladıkları belirli bir alan, katı bir yapıları yoktur. Her şeye, her şekle uyum sağlayabilecek derecede esnektirler ancak her şeyin içine nüfuz ederek hayatî fonksiyonlar icra ederler. Bunun zıddı ise, Risâle-i Nur terminolojisinde teşahhusat şeklinde yer almaktadır. Teşahhusat sırrına mazhar olanlar ise daha katı, şekilleri belirgin olan ve belirli bir alanı sınırlamış varlıklardır. Nüfuz edebilmeleri, hatta aynı alanda bir başka varlıkla bir arada bulunabilmeleri bile çok zordur. Çoğu zaman mümkün değildir. Haliyle, sınırladığı alanda mutlak hakim olduğu hissini uyandırır. Varlık âleminde şeffafiyetin en güzel örnekleri nur (ışık, elektromanyetik dalgalar), hava ve sudur. Bu maddeler her yerde her şeyin içinde bulunup çok önemli görevler icra etmelerine rağmen o nesnelere şekillerini vermeye çalışmazlar. Havasız ve susuz hayat olmaz ancak bu hayatî fonksiyonlarını varlıklarından bile haberdar olunmayacak şekilde icra ederler. İnsan bedeninin ve dünyanın yaklaşık dörtte üçünün su olduğu bilinmektedir, ancak bunlara dışarıdan bakıldığında suyun var olduğu bile belli değildir. Diğer taraftan kayalar, taşlar ve bütün katı nesneler belirli bir alanı sınırladıkları ve oraya hakim olduklarını hissettiren, geçit vermez ve esnemez bir hali temsil etmektedirler. Sevgiyle insanları kuşatarak onları belirli bir şekle sokma gayreti şeffafiyeti siyaset ve otorite yoluyla baskıyla aynı fiil teşahhusatı ifade etmektedir.
İnsan fıtratları bu açıdan değerlendirildiğinde hanımların fıtratlarının daha fazla şeffafiyet tarafında, erkeklerin fıtratları ise daha fazla teşahhusat tarafında yer almaktadır. İnsanlık tarihi boyunca fıtrat gereği hep erkeklerin ön planda ve hakim olduğu, kadınların ise daha geri planda ve benliklerinin öne çıkmadığı bir işleyiş belirgin şekilde gözlenir. Ancak, bu fıtrî işleyiş çoğu zaman hanımları erkeklerden daha etkili kılmıştır. Bu gün pek çok otorite geri planda kalmalarına rağmen tarihî gelişmelerde asıl etkileyici ve belirleyici olanların hanımlar olduğunu kabul etmektedir. Zannediyorum beylerin de önemli bir çoğunluğu kendilerinin otorite gibi gözükmelerine rağmen, evde sessiz ya da zaman zaman sesli hakimlerin hanımlar olduğunu kabul etmektedir. Fıtratın kanunlarından biri de aczin, fakrın ve şeffafiyetin gerçek ve nüfuz eden gücü arttırıyor olmasıdır.
Bu sırra Risâle-i Nur da mazhar olmuştur. Kanada’da bulunan ve Amerika’nın emperyalist uygulamaları sebebiyle Kanada’lı olarak anılmayı tercih eden Fred A. Reed bu durumu Anadolu Kavşağı isimli kitabının önsözünde şöyle dile getirmektedir: “Fakat, bütün bunların ötesinde, Bediüzzaman’ı incelemeye beni iten başka bir etken vardı. O da, onun üç hükümet ve siyasî rejimin değişmesine sahne olan siyasî ve askerî mücadele döneminde aktif bir katılımcı olarak uğradığı yenilgiydi. Çok-uluslu, görünürde İslâmî olan Osmanlı devleti karşısında, İttihad ve Terakki Fırkasının despotik idaresi karşısında ve sekülerist Cumhuriyet’in doktrinlerine karşı fikirleriyle yaptığı savaşta hep yenilmişti.
Ancak, bu yenilgi, rasyonalist bir analizin kaçırdığı ilginç bir metodla, zafere dönüşür. Bu zafer, sufi bakış açısıyla ifade edersek; tevazuun kibire, hikmetin kuvvete, ihlâsın dalkavukluğa, imanın küfre ve aczin kudrete karşı bir zaferiydi. Bediüzzaman’ın karakteri, hayatı ve yaptıklarıyla tanıştıkça, onun emsalsiz vasıflarına duyduğum takdir ziyadeleşti. Onu yaşadığı dönemle sınırlı kalmayıp zamanımıza da uzanan mesajlar veren biri olarak gördüm.”
Temel prensipleri acz, fakr, şefkat ve tefekkür olan Risâle-i Nur hizmetine bu özellikleri yaşamaya fıtraten daha yatkın olan hanımlar, yaratılış özellikleri açısından daha yakın olmalıdırlar. Acz ve fakr fıtrat gereği onlarda belirgindir ve Üstadın “şefkat kahramanları” hitabına mazhar olmuşlardır. Bu tesbitlerimiz Hanımlar Rehberi isimli eserinde Üstad tarafından da tasdik edilmektedir. Bu yüzden hizmetin geleceğinde ön planda olmasa bile arka plânda ve esastan etkili olan şeffafiyet alanın da hanımların çok daha etkili olabilecek bir fıtrat üzere yaratıldıklarını bunun şükrünü eda yolundaki gayretleri ile insanlığı derinden etkileyebilecek sonuçlar alabileceklerine inanıyorum.
Bu anlamda cemaat ehli ve hizmet ehli beyler hanımlarının bu şefkat özelliklerinden faydalanmalı ve aile içi ve sosyal hayata dâvânın ulaşmasında hanımlarını yanlarına almalıdır. Artık dâvâmız sadece erkeklerin yürüttüğü bir hizmet olma özelliğinden çıkıp aile hizmetine dönüşme istidadındadır. Şu an en güçlü hizmet alanı aileler arası görüşmeler şeklinde düşünülmeli, sosyal bağlar ve dostluklar topyekûn ailenin hizmet amaçlı görüşmelerine dönüştürülmelidir.
|