Bediüzzaman'ın Menderes'e mektupları Yassıada Mahkemesinde
Başbakanlık Devlet Arşivleri geçen aylarda Yassıada belgelerinin gizliliğini kaldırdı. 46 yıl gizli tutulan belgeler, araştırmacılar için önemli bir kaynak oluşturdu. Belgelerden bazıları kitap haline bile getirildi. Tamamen belgelerin referans alınarak kitaplaştırıldığı ilk inceleme çalışması “Yassıada’nın Karakutusu” ismini taşıyor. Yassıada’nın Karakutusu’nda, o günlere ait bilinmeyen çok sayıda ayrıntı ortaya çıkartılıyor.
Bugüne kadar, sadece anlatılanlardan yola çıkılarak yorumlanabilen Yassıada’da olup bitenler bir türlü tüm çıplaklığıyla gösterilemiyor; hatıralara dayalı olarak ortaya konanlar dramı anlamaya yetmiyordu. Gizliliği kaldırılan belgeler, yakın tarihin bu en sisli günlerine ışık tutacak gibi görünüyor. Gazeteci Erdal Şen’in kaleme aldığı Zaman Kitap tarafından yayınlanan çalışma, siyasete merak duysun duymasın, bugünkü konjonktürü anlamak isteyenler için de bir yol haritası niteliğinde. Marmara’nın bu ıssız adasında olup bitenler değil sadece kitaptakiler; 10 yıllık bir dönemin nice ilginç sırları da “karakutu”nun içinde. Menderes ve diğer siyasîlere ait el konulan mektuplar, fotoğraflar ve yazışmalar 50 yıl önce yaşanan dalgalanmalar hakkında önemli ipuçları veriyor.
YASSIADA BELGELERİNDEN
BEDİÜZZAMAN MEKTUPLARI ÇIKTI
Yassıada belgeleri arasında Bediüzzaman Said Nursî tarafından Adnan Menderes’e gönderilen çok sayıda mektup mevcut. Kitapta en geniş yer bulan bölüm de ‘Menderes-Said Nursî ilişkisi’. Cumhuriyet Arşivlerindeki cunta mahkemesi evrakları arasında Üstad Bediüzzaman Said Nursî’ye ait çok sayıda mektup bulundu. Bediüzzaman mektupları, Menderes ve Said Nursî ilişkisine açıklık getirecek öneme sahip. Demokrat Parti’nin ilk yıllarında yazdığı mektuplarda Bediüzzaman, Menderes’i ‘İslâm kahramanı’ olarak nitelendirmiş. Bazı mektuplarında hükümete öneri ve uyarılarda bulunmuş. İktidarın son yıllarında ise, Said Nursî, kendisi ve talebelerine yönelik sıkı takibattan dolayı duyduğu sıkıntıyı Menderes’e iletmiş.
Mektuplar, sadece Said Nursî’nin kendi yazdıklarıyla sınırlı değil. Kimi zaman talebeleri de mektup ve telgraf yağmuruna tutmuş hükümet üyelerini. Bediüzzaman’ı yakından tanıyan DP’nin parti teşkilatları bile, Bediüzzaman’la ilgili olumlu kanaatler içeren mektuplar göndermiş Menderes’e. Risalelere ve Said Nursî’ye karşı yapılan takibata tepki gösteren parti teşkilatlarından gönderilen mektupların ortak noktası. “Bindiğimiz dalı kesmeyelim” uyarısı. Parti teşkilatları Menderes’i, “Dindar halkla aramızı açmak isteyen kamunun içindeki memurlar ve muhalif partiler, kendileri lehine zemin hazırlamak gayesiyle bize komplo kurmaktadırlar. Said Nursî’ye, risalelere ve talebelerine yönelik bu gibi keyfî hareketlerin tekerrürü partimizin büyük menfaatine zarar verir” diyerek sürekli uyarmış.
SAİD NURSİ’NİN MENDERES’E
“AYASOFYA’YI CAMİ YAPIN” MEKTUBU
Kitapta, Said Nursî’nin Menderes’e gönderdiği mektuplardan en ilginci, “Ayasofya’yı cami olarak ibadete açın” tavsiyesi olarak belirtiliyor. “Bediüzzaman’ın Ankara’yı teşrifinin devlet ricaline bildirilmesi” başlıklı mektubun Ayasofya kısmı şöyle: “Hem Demokrata, ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve âlem-i İslâma, hatta bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için Ayasofya’yı muzaharattan temizleyip, ibadet mahalli yapmaktır. Ben ise, bu mesele için 30 sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim.”
“AMERİKA’NIN HAKİKî DOSTLUĞU, ANCAK
İSLÂMİYET’LE OLABİLİR”
Bediüzzaman Said Nursî, “Demokratlara büyük bir hakikatı ihtar” başlıklı bir yazısında, vatan için bekleyen üç tehlikeye işaret ettikten sonra, “Amerika’nın hakiki dostluğu, ancak İslâmiyet’le olabilir” tesbitinde bulunmuş. 11 Kasım 1960’da Arapça’dan tercüme edilerek belgeler arasına kaydedilen Said Nursî’nin yazısı, “Şimdi Kur’ân, İslâmiyet ve bu vatan zararına üç cereyan var” olduğu belirtilirken, bu zararlı cereyanlar sıralanmış.
PARTİ TEŞKİLATLARINDAN MENDERES’E:
ÜSTAD’A SAHİP ÇIKIN MEKTUPLARI
Menderes’e ve DP grubuna parti tabanından Said Nursî ve risalelerle ilgili gelen yığınla mektup var. Yassıada mahkemelerinde aleyhte delil olarak kullanılan bu mektuplarda parti tabanı Üstad’a sahip çıkılması için Adnan Menderes’e çağrı yapıyor. Hemen hepsinde; Risâle-i Nur Talebelerine yapılan baskının, muhalefetin bir oyunu olduğu ve Menderes’i Müslüman halk nezdinde gözden düşürmek için yapılan komploya karşı uyanık olunması çağrısı dikkat çekiyor.
Üstada sahip çıkılmasıyla ilgili, DP’nin farklı il ve ilçe teşkilatlarından gelen 7 mektup kitapta özetlenmiş halde.
ÜSTAD’LA GÖRÜŞTÜĞÜ İÇİN FİŞLENEN
VEKİLLERE AİT İSTİHBARAT RAPORLARI VAR
Yassıada’nın Karakutusu kitabında ayrıca Bediüzzaman’la görüşen milletvekillerinin fişlendiğini gösteren istihbarat raporlarına da ayrıntılı olarak yer verilmiş.
KİTAPTAKİ DİĞER BÖLÜMLER
NECİP FAZIL KISAKÜREK’TEN
MENDERES’E 7 MEKTUP
Ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek’in Adnan Menderes’e ve dönemin Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri’ye gönderdiği mektuplar için Yassıada evraklarının içinde ayrı bir klasör düzenlenmiş. Mektupların sayısı oldukça fazla. Yassıada’nın Karakutusu kitabında bu mektuplardan 7 tanesine yer verilmiş.
Necip Fazıl’ın mektupları arasında en çarpıcı olanı, Menderes’e ‘vekiliniz olayım’ teklifi. Kısakürek, CHP’nin muhalefetinden bunalan Menderes’e, ‘İsmet İnönü ile başa çıkması için yardımcı olmayı’ teklif etmiş. Vekil yapılması halinde Meclis’te “Demokrat Parti’nin ateş topu” olacağını belirten Kısakürek, mektubunda Menderes’e, “Seçimlere gidilirse bu azim hamlede benim rolüm düşünülmeyecek midir? Neşriyat ve fiilî konuşma yolu ile bütün Anadolu’yu fethetmek benim için iş midir? Memleketim olan Maraş’tan listenizde müstakil olarak mebus çıkacak olursam, muhalefetin suratında partinizi angaje etmeksizin tokatların en tesirlisi bulundurulmuş olmaz mı?”diye sormuş.
Necip Fazıl, bir başka mektubunda da, “Muhalif matbuat ve partilere karşı temsil ettiğim silâh kıymeti, haşerata karşı DDT’den daha müessir olsa gerektir. İyice bilinmesini isterim ki, beni münevver ve entelektüel mukaddesatçılar ve milliyetçiler topluluğunu rejiminize bağlayan biricik vasıtayım. Ben olmadığım an, onlar da yoktur. Benim kıymetim, olduğum zaman değil, olmadığım zaman anlaşılacaktır.” diyor.
CUNTA LİDERİ CEMAL GÜRSEL 27 MAYIS’TAN 24 GÜN ÖNCE ORDU BİRLİKLERİNE
‘DARBE YAPMAYIN’ MEKTUBU YAZMIŞ
27 Mayıs darbesinin lideri ve dördüncü cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e ait ilginç bir anekdot ortaya çıktı. İhtilâlin başına geçen Cemal Gürsel, 27 Mayıs darbesinden 24 gün önce tüm ordu birliklerine gönderilmek üzere kaleme aldığı mektupta, ordunun darbe yapacağı söylentilerine karşı politikadan uzak durmalarını istemiş ve bir nevi ‘darbe yapmamalarını’ tavsiye etmiş. Kara Kuvvetleri Komutanlığından ayrıldığını bildirdiği veda mektubunda Gürsel’in şu ifadeleri oldukça dikkat çekici: “Ordunun ve taşıdığınız üniformanın şerefini daima yüksek tutunuz. Şu sırada memlekette esen hırslı politika havasının zararlı tesirlerinden kendinizi korumayı biliniz. Ne pahasına olursa olsun politikadan katiyen uzak kalınız. Bu, sizlerin şerefi, ordunun kudreti ve memleketin kaderi için ehemmiyeti haizdir.” Ancak Gürsel bu tavsiyelerine rağmen, 27 Mayıs’ın ardından ihtilâlin başına geçiyor.
GÜRSEL’İN DARBEDEN ÖNCE MENDERES’E
‘CUMHURBAŞKANI OL’ DEDİĞİ VE YARIM
ASIRDIR SAKLANAN MEKTUBUN ORİJİNALİ
Cemal Gürsel, Kara Kuvvetleri Komutanı iken, darbeden 24 gün önce dönemin Millî Savunma Bakanı Ethem Menderes’e mektup yazdı. Mektuptan kimseler haberdar edilmedi. İhtilâl olduktan sonra cunta hükümeti mektubun bir kısmını sansürleyip, Resmî Gazete’de yayınladı. Kamuoyuna açıklanan haliyle mektup, ‘biz hükümeti zamanında uyardık’ mesajı veriyordu. Mektup bu yönüyle darbeyi meşru kılan bir misyona sahipti. Ancak mektubun orijinali Yassıada belgeleri arasından çıktı. Orijinal mektubun ilk maddesinde Gürsel Menderes’e cumhurbaşkanı olmasını öneriyor ve şöyle diyordu: “Cumhurbaşkanlığına Sayın Adnan Menderes getirilmelidir. Bu muhterem zâtı her şeye rağmen milletin çoğunluğunun sevmekte olduğuna kaniim. Bu sevgiden istifade edilerek kırılanların gönülleri alınmalı ve millete yeniden güven telkin edilmelidir.”
Bu cümleler vatandaştan gizlendi. Cemal Gürsel’in aslında Menderes’i yücelttiği mektup, sansürlü haliyle, hükümeti zor duruma sokan bir metne dönüştürülmüştü. Kitapta mektubun orijinali ile Resmî Gazetede yayınlanan hali yan yana konarak sansürün tarihî önemine dikkat çekiliyor.
—Devam edecek—
|