Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Erdoğan: Karamsarlık pompalıyorlar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ekonomide yaşanan iyileşmelere karşın Türkiye’de topluma sürekli karamsarlık pompalayanlar ve bunu yaşam biçimi durumuna getirenlerin bulunduğunu söyledi.

Recep Tayyip Erdoğan, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nın (VOB) 2. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, iktidarları öncesi son derece kötü durumda olan ve Türkiye’yi kriz noktasına getiren bankacılık sektörünün, bugün sürekli bir gelişme içinde olduğunu ve artık önünü görebildiğini bildirdi.

Erdoğan, muhalefetin parlamentodaki tutumunu da eleştirdi. Muhalefetin bugüne dek hükümete ‘’şunu yap’’ diye bir tavsiyede bulunmadığını, ‘’şunu yaparsanız ülke şunu kazanır’’ demediğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: ‘’Son 3 yıldır (erken seçim de erken seçim) diye parlamentoyu çalıştırmamak için ellerinden geleni yaptılar. İnanın şu beyaz değil mi, bunun siyah olduğunu ispat için vakit geçirdiler. Havadan sudan konuşarak, parlamentoda vakit geçirenler var.’’

/ İZMİR

05.02.2007


 

Milliyetçiliği kimler kullanıyor?

“Ne zaman ki Türkiye’nin AB üyeliği süreci açıldı, milliyetçilik yeniden gündemin ilk sıralarına taşındı” diyen Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi, Göç ve Araştırmalar Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ayhan Kaya, milliyetçiliğin bazı gruplar tarafından kendi maddî çıkarlarını sürdürebilmek ve bu çıkarların egemen olduğu düzlemi devam ettirebilmek için kullanıldığını söyledi. Kaya, milliyetçiliği, toplumu yönetebilmek için bir aygıt olarak kullananlar da bulunduğunu ve bunlar içinde ordu, partiler ve medya kuruluşularının da olabileceğini kaydetti.

Türkiye artık dünyaya açıldı

Türkiye’nin artık dünyaya, Avrupa’ya, küreselleşme sürecine açıldığını, farklı bir yerde, kendine özgü yanlarıyla tanınan bir ülke haline geldiğini belirten Kaya, “Bugünkü genç kuşaklar kendilerini dünyada farklı konumlanmış bir Türkiye’de görüyorlar. Seçim düzleminde geçkin yaşa sahip siyasal aktörlerin bildikleri tek dil olan milliyetçilik söylemini bir daha seçimlerde görmeyeceğiz gibi geliyor” diye konuştu. Kaya, Dink cinayetinden sonra yaşanan tartışmaları demokratikleşme yanlıları ile statükocu güçler arasındaki mücadele olarak yorumladı.

RÖPORTAJ BÖLÜMÜNÜ TIKLAYIN

Hasan Hüseyin KEMAL

05.02.2007


 

Yabancı doktorlar Meclis gündeminde

TBMM Genel Kurulunda, görüşmeleri yarım kalan ve yabancı doktorların Türkiye’de çalışmalarına da imkân tanıyan yasa tasarısına bu hafta devam edilecek.

Söz konusu düzenlemenin yer aldığı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun ile Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla, ‘’Tıpta Uzmanlık Kurulu’’ oluşturuluyor. Ayrıca, tıbbi hizmetlerden kaynaklanan her türlü tazminat taleplerinin karşılanması için ‘’Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’’ uygulanacak.

Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerindeki klinik şef ve şef yardımcılığı kadrolarına atamalar, ilgili dalda uzman profesör, doçent ve uzman doktorlar arasından bakanlıkça yapılacak.

Sağlık personelinden, özel kanunlarına göre meslek ve sanatlarını serbest yapma hak ve yetkisine sahip olanlar, istedikleri takdirde tazminat hakkından yararlanmamak kaydı ile mesai saatleri dışında serbest olarak çalışabilecek. İl sağlık müdürlüğü ve başhekimlik yapanlar serbest çalışamayacak. Askeri sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan başhekimler, serbest çalışma yasağına tabi olmayacak.

/ ANKARA

05.02.2007


 

Anket savaşları kızıştı

Seçim yaklaşırken partilerin “anket” merakı da zirveye ulaştı. Parti genel merkezlerinde birbirinden ilginç sonuçları içeren anketler dolaşıyor.

Haber7.com’un haberine göre son olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisi AKP için bir süre önce “kararsızlar dağıtılmadan oy oranımız yüzde 30” derken, muhalefet cephesinde partilerin son durumlarına ilişkin çeşitli rakamlar dolaşıyor.

DYP’de Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Nedim Bilgiç’in “önemli bir devlet kurumuna” dayandırdığı ve genel merkezde Genel Başkan Mehmet Ağar dahil herkesin elinde dolaşan anket Erdoğan’ı tekzip ediyor.

26-27 Ocak tarihleri arasında Adana, Ağrı, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Erzurum, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Mardin, Samsun, Diyarbakır, Trabzon ve Van’da bin kişi ile yapıldığı belirtilen ankette AKP’nin oy oranı yüzde 23.1 olarak yer alıyor.

CHP yüzde 13.7, DYP yüzde 13.1 olarak baraj üstünde görülen anket ise başta MHP ve ANAVATAN’ı kızdıracak nitelikte. MHP 8.1 ANAVATAN ise yüzde 1.9 olarak gösteriliyor. Gerek iktidar, gerekse muhalefetin gönlünden hangi oran geçerse geçsin 2002’de olduğu gibi son sözü seçmen sandıkta söyleyecek.

05.02.2007


 

Türkiye’nin hedefi, stratejisi ve rotası yok

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, haftalık Businessweek Türkiye dergisinin son sayısına “Türkiye’nin hedefi yok” sözleriyle kapak oldu. Hisarcıklıoğlu, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan’ın aynı dergiye verdiği özel röportajda “AB’ye girmenin nihaî amaç olmadığını, asıl önemli olanın AB standartlarında bir ekonomi ve toplum meydana getirmek olduğu”nu belirtertti.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Haftalık Businesweek Türkiye Dergisi’nin son sayısına ‘’Türkiye’nin hedefi yok’’ sözleriyle kapak oldu. Bu haftaki Businesweek Türkiye Dergisi, Hisarcıklıoğlu’na fotoğraflarla birlikte 7 sayfa ayırdı. Serdar Turan ile Mithat Bereket tarafından hazırlanan kapak konusunda, Hisarcıklıoğlu ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve bazı anekdotlarını aktardı.

Hisarcıklıoğlu, Devlet Bakanı ve Başmüzakerici Ali Babacan’ın Businesweek Türkiye’ye verdiği özel röportajda ‘’AB’ye girmenin nihai amaç olmadığı, asıl önemli olanın AB standartlarında bir ekonomi ve toplum yaratmak olduğu’’nun altını çizerek ‘’yapılacaklar belli. Gerekirse bunları biz kendimiz yaparız’’ sözlerini de şöyle değerlendirdi: “(Bunu Ankara kriteri yaparız, İstanbul kriteri yaparız) demek bir şey ifade etmez. Somut bir yol haritası belirlemek lâzım. Yeni bir programa ihtiyaç var. Yapılması gerekenleri zaten herkes biliyor. Bunlara da kimsenin itirazı yok. Ne zaman yapılacak, kimle yapılacak bunları bilmek önemli. Kemal Derviş programı makro anlamda bir toparlanma sağladı. Eskiden sadece bütçe açık vermesin diye bakıyorduk, bugün bütçenin kalitesine bakıyoruz. Ama o programdan sonra bir program ortaya koyulmadı. Yani Türkiye’nin bir hedefi ve bu hedefe götürecek belli bir stratejisi yok. Strateji yoksa rotanız yok demektir. O zaman rüzgârın önünde savrulursunuz. Mayıs, Haziran’da olduğu gibi.’’

Hisarcıklıoğlu, dergide yine Devlet Bakanı Başmüzakereci Ali Babacan’ın ‘’İş dünyasının bilmediği şeyleri biliyoruz’’ ifadesini de eleştirirken, ‘’Bilginin rahatça herkese ulaştığı, herkesçe paylaşıldığı bir çağdayız. İş dünyası her şeyi bilecek ki güvenle iş yapsın, yatırım kararı alsın. İş dünyasının bilmediği şeyleri biliyoruz demek, piyasaların zihnini karartır. Kafa karışıklığı kötü...

‘Ben bir şeyler biliyorum her şey iyi olacak...’ Yok artık böyle bir şey’’ dedi.

Yabancı bankaların, yerli bankalarda pay sahibi olmalarına ilişkinde değerlendirmede bulunan Hisarcıklıoğlu, bu konuda bir strateji eksikliği bulunduğunu söyledi. Bu uygulama başlamadan yabancı bankaların yerli bankalardan yüzde kaç oranında pay alabileceklerinin önceden belirlenmesi gerektiğini anlatan Hisarcıklıoğlu, bankacılıkta yabancı sermayenin mutlaka belli bir oranının olması gerektiğini bildirdi.

HÜKÜMET EKONOMİ EKSENİNDEN KOPMASIN

Dergide, Türk girişimcilerinin başarı öyküleri ve potansiyelinden söz eden Hisarcıklıoğlu, Türkiye’in hedeflerini belirleyemediği, hedefleriyle uyumlu yol haritasını belirleyemediği sürece bu büyük potansiyeli yeterince değerlendirememe riski ile karşı karşıya kalabileceğini söyledi. Toplumdaki eksiklik hissinin kaynağının da bu olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin ihtiyacı olanın makro ekonomideki kazanımları korurken, bu kez reel sektörün önünü açmaya yönelik yeni bir iktisadi program olduğunu bildirdi. ‘’TOBB’un 2007’nin kayıp yıl’’ olması ile ‘’kamplaşma’’ risklerinden koktuğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, bugün siyasetin değil ekonominin konuşulması gerektiğini söyledi. Hisarcıklıoğlu, yine insanların kamplaştıkça ‘’nasıl para kazanacakları’’ sorusu yerine ‘’kim Başbakan, kim Cumhurbaşkanı olsun’’ diye düşünmeye başladığını belirterek, oysa hükümet ile Meclis’in ekonominin ekseninden kopmaması gerektiğini kaydetti.

/ ANKARA

05.02.2007


 

Dişli: Dünya, hükümetimizi reformist olarak tanıyor

AKP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, dünyanın, 59. Türk hükümetini reformist hükümet olarak tanıdığını söyledi.

AKP Dış İlişkiler 3. Eğitim ve Bilgilendirme Bölge Toplantısı, Antalya’nın Serik ilçesi Boğazkent beldesinde yapıldı. Evsahipliğini AKP Antalya İl Başkanlığı’nın yaptığı toplantıya Antalya, Isparta, Burdur, Mersin, Karaman ve Afyon’un il, ilçe başkanları ile teşkilatların dış ilişkilerden sorumlu başkan yardımcıları katıldı. Toplantının açılışında konuşan AKP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Sakarya milletvekili Şaban Dişli, Türkiye’de siyasal istikrarın sağlandığını, yabancı yatırımcıların ve siyasilerin bunu çok iyi kavradıklarını, iktidarda bulundukları 4 yılda, Türkiye’nin gayrisafi millî hasılasında yüzde 7.5’luk bir büyüme kaydedildiğini bildirdi.

Ulusal gelirin AKP iktidarından önce 182 milyar dolarken, bugün 400 milyar dolar düzeyine geldiğine dikkati çeken Dişli, ‘’Büyümenin kaynağı eskiden ihracattı, şimdi ise bunlara paralel olarak inşaat sektöründe, sanayide, ulaştırmada ve ticarette de büyümeler var. Dünya, artık 59. Türk hükümetini reformist hükümet olarak tanıyor. Daha önce ise krizlerle tanıyordu’’ dedi.

/ ANTALYA

05.02.2007


 

Katille yan yana poz verenler masum değil

AKP Grup Başkan Vekili ve Hatay Milletvekili Sadullah Ergin, Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast ile hatıra fotoğrafı çektiren polis ve jandarma elemanlarının yaptığı bu davranışın masumane bir davranış olmadığını söyledi.

Ergin, yaptığı açıklamada, Türk bayrağı önünde verilen poz ve “Vatan toprağı kutsal” sözünün “katilin” arka planında özelikle verilmek istenmesini eleştirerek, böyle bir cinayette “katili kahramanlaştırmaya çalışmanın” yanlışlığını vurguladı.

Dink’in katil zanlısının yakalanmasında oluşan bu kötü tablonun terörist başı Abdullah Öcalan’ın yakalandığında da yanındaki güvenlik güçlerinin kameraya poz vermesi ile karşılaştırma yapılmasını doğru olmadığını vurgulayan Ergin, “İki olay arasında büyük farklar var. Biri ülkede bir cinayet işliyor birini öldürüyor ona kahraman gibi davranıp yanında fotoğraf çektiriyorsunuz. Öcalan’ın yakalanmasında ise devletin gücü gösterilmeye çalışılıyor. Çünkü Öcalan’ın yakalanması ile orada devlet gücünü göstermiştir. (Biz, işte gider alır geliriz) mânâsı çıkar bundan. Kaldı ki Öcalan’ın yanındaki güvenlik güçleri kameraya görünürken bile yüzleri kar maskeleri ile kapalıydı. Ancak Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın yanında poz verip hatıra fotoğraf çektirmeye çalışanların masumane bir poz verdiklerini düşünmüyorum.” diye konuştu.

/ HATAY

05.02.2007


 

15 bin okula kilit vuruldu

2006-2007 eğitim öğretim yılında, 27 bin 818 okuldan toplam 694 bin 329 öğrencinin taşımalı eğitimi için, 351 milyon 575 bin YTL kaynak ayrıldığı bildirildi.

Bu arada tüm sınıfları taşındığı için 14 bin 909 okul kapandı. CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in soru önergesini cevaplayan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bakanlığının taşımalı eğitime ilişkin ödenekleri valiliklere gönderdiğini kaydetti.

Taşımalı eğitiminin sağladığı yararları da sıralayan Çelik, taşınan öğrencinin maliyetinin, yatılı ve pansiyonlu okulda okuyanlara göre daha ucuz olduğunu belirtti. Bu uygulamayla okullarda elektrik, su, ısınma, personel ve bakım-onarım giderlerinden tasarruf sağlandığını dile getiren Bakan Çelik, taşımalı eğitim ile ayrıca köyden kente göçün engellendiğini, hatta birçok yerde geriye dönüşün bile olduğunu ifade etti.

Milli Eğitim Bakanı Çelik’in verdiği bilgiye göre, 2006-2007 eğitim-öğretim yılında 27 bin 818 okulda, 363 bin 276’sı erkek, 331 bin 53’ü de kız olmak üzere toplam 694 bin 329 öğrenci taşındı.

Taşınan öğrenci sayısına göre 38 bin 840 öğrenciyle Şanlıurfa ilk sırayı alırken, bunu 27 bin 761 öğrenciyle Diyarbakır, 26 bin 4 öğrenciyle Samsun, 23 bin 539 öğrenciyle de Giresun izledi.

/ ANKARA

05.02.2007


 

Erken seçim olursa 25 yaş uygulanır

Anayasada yapılan değişiklikle milletvekili seçilme yaşı 25’e düşürülürken, bunun, yapılacak bir erken seçimde uygulanıp uygulanmayacağı tartışılıyor. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, AA muhabirine,’’25 yaş’’ değişikliğinin, yapılacak bir erken seçimde uygulanabileceğini söyledi.

Anayasada, ‘’seçime bir yıl kala seçim kanunlarında yapılacak değişikliğin, gerçekleştirilecek ilk seçimde uygulanmayacağına’’ dair hüküm bulunduğunu belirten Kuzu, bunun, iktidarın seçim kanunlarını sık sık değiştirmesinin önüne geçmek için yapıldığını ifade etti. ‘’Bu hükmü doğru bulmuyorum’’ diyen Kuzu, genellikle seçim kanunlarındaki değişikliğin son yıl yapıldığını, bunun 6 yıl sonra uygulanmasının anlamlı olmadığını vurguladı. 25 yaş değişikliğinin, seçim sonucunu etkileyecek ya da sistemini değiştirecek bir değişiklik olmadığını kaydeden Kuzu, ‘’25 yaş, net bir düzenlemedir. Rakamla belirtilmiş ve tartışmasız bir konudur. Ayrıca, ilgili yasada paralel düzenleme yapıldı. Bu nedenle tartışma konusu olacağını sanmıyorum’’ dedi.

Kuzu, bir erken seçim kararı alınması halinde, konuya YSK’nın karar vereceğini hatırlattı.

/ ANKARA

05.02.2007


 

2006’da kan bağışına koştuk

Dünyanın bir çok yerinde insanların değişik sebeplerle birbirinin kanını döktüğü bir dönemde, Türk halkı hiç tanımadıkları insanların hayatlarını kurtarmak için 2006’da adeta kan merkezlerine koştu.

Geçen yıl Türk Kızılayının kan merkezlerine gelerek bağış yapanların sayısı bir önceki yıla oranla yüzde 47 arttı.

Kan, çok önemli fonksiyonları sebebiyle tıp adamları tarafından doku olarak kabul ediliyor. Kan bağışlamak, bir yandan kan ihtiyacı karşılanan kişinin hayatını kurtarırken, diğer yandan da bağışlayanın sağlığına fayda sağlıyor.

Uzmanlar, kan vermenin kemik iliği üzerinde meydana getirdiği uyarıcı etkinin çok yararlı olduğunu belirtiyor.

Türk Kızılayından alınan bilgiye göre, Kızılay güvenli kan teminine yönelik yürüttüğü çalışmalar kapsamında gezici kan alma ekiplerinin sayısını sürekli arttırdı. 2004 yılında bin 886 olan gezici kan alma ekip sayısı, 2005 yılında 3 bin 187’ye, 2006 yılında ise 8 bin 304’e yükseldi. Bu çalışmaların da yardımıyla geçen yıl Kızılay’ın kan merkezlerine gelerek kan bağışında bulunanların sayısında bir önceki yıla oranla yüzde 47 artış görüldü. Kızılay’ın kan merkezlerine 2005 yılında toplam 342 bin 146 kan bağışı gerçekleşirken, geçen yıl bu rakam 502 bin 102’ye ulaştı. Aynı dönemde eritrosit süspansiyonu, taze donmuş plazma, trombosit süspansiyonu üretim miktarları da yüzde 38 arttı.

Kan bağışında 2005-2006 yılı verileri karşılaştırıldığında sivil-asker oranlarında, sivil kan bağışlarının oranının arttığı dikkati çekti.

2005 yılında toplam bağış sayısı 342 bin 146 iken, bunun 263 bin 16’sı (yüzde 77) sivil bağışı olarak gerçekleşti. 2006 yılında ise toplam bağış sayısı 502 bin 102’ye çıkarken, sivil bağışı 394 bin 363 (yüzde 79) olarak kaydedildi.

/ ANKARA

05.02.2007


 

Yağış için Nisan’ı bekliyoruz

Barajların aktif doluluk nispetinin 2 Şubat 2007 itibariyle yüzde 25 civarında bulunduğunu söyleyen DSİ Genel Müdürü Prof. Dr. Veysel Eroğlu, “Ancak unutulmamalıdır ki ülkemizde yağışların yüzde 55-60’ı Nisan-Mayıs aylarında gelmektedir. Dolayısıyla şu an için Türkiye’nin hiçbir bölgesinde kuraklık söz konusu değildir” dedi.

Eroğlu, son günlerde küresel ısınma ve sulak alanlarla ilgili olarak bazı basın-yayın organlarında yer alan haberlerde, dünyanın karşı karşıya bulunduğu bu ciddi tehlike ile ilgili olarak Türkiye’de bir koordinasyonluk olduğu ve politikaların oluşturulmadığı ifadelerine yer verildiğini söyledi.

Bu tür ifadelerin doğru olmadığını savunan Eroğlu, Türkiye’nin su kaynaklarını değerlendirmekle sorumlu olan DSİ’nin, kurulduğu 1954 yılından itibaren su kaynaklarını optimum seviyede değerlendirmek ve içme, kullanma, sanayi, ziraat, enerji ve sulak alanlarda ihtiyaç duyulan suyu temin etmek amacıyla çok sayıda proje geliştirdiğini kaydetti. Eroğlu, dünyada yaşanan küresel ısınmanın ve iklim değişikliklerinin Türkiye’ye yansımalarının bilimsel veriler ışığında derlenerek projeler oluşturulduğunu da vurguladı.

HES’LERDEN 2006 YILINDA 44 MİLYAR

KWH ELEKTRİK ÜRETİLDİ

DSİ’nin hidroelektrik, sulama, içme, kullanma ve sanayi suyu temini ve sulak alanlar konularında gerçekleştirilen çalışmaları hakkında bilgi veren Eroğlu, hidro elektrik enerji sağlayan barajlarda şu anda herhangi bir problem bulunmadığını kaydetti. 2006 yılında 44 milyar kilovatsaat (kWh) elektrik üretimi yapıldığını ve bu üretimin ülke ekonomisine çok büyük bir katkı sağladığını anlatan DSİ Genel Müdürü, bu yıl Borçka Barajı ve HES’in de işletmeye alınmasıyla hidrolik enerjiden 45 milyar kWh elektrik üretimi sağlanacağının tahmin edildiğini bildirdi.

Eroğlu, HES’lerin çevreye uyumlu, temiz, yenilenebilir, pik talepleri karşılayabilen, yüksek verimli, yakıt gideri olmayan, enerji fiyatlarında sigorta rolü üstlenen, uzun ömürlü (ortalama 200 yıl), yatırımın geri dönme süresi kısa (5-10 yıl), işletme gideri düşük (yaklaşık 0,2 cent/kWh), dışa bağımlı olmayan yerli bir kaynak olduğunu vurguladı.

SULAMA BARAJLARINDA SON DURUM

DSİ Genel Müdürü Eroğlu, sulama barajlarına bakıldığında doluluk bakımından şu anda Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Batı Karadeniz bölgelerinde herhangi bir sıkıntı bulunmadığını anlatan Eroğlu, Atatürk, Batman ve Dicle barajlarında su

seviyesinin normal olduğunu ve bir problem bulunmadığını bildirdi.

Doğu Akdeniz, Konya Ovası, İç Anadolu ve Büyük Menderes Havzasında bir miktar su eksiği bulunduğunu kaydeden Eroğlu, ‘’Ancak unutulmamalıdır ki ülkemizde yağışların yüzde 55-60’ı Nisan-Mayıs aylarında gelmektedir. Dolayısıyla şu an için Türkiye’nin hiçbir bölgesinde kuraklık söz konusu değildir’’ diye konuştu.

İÇME, KULLANMA VE SANAYİ SUYU TEMİNİ

İçme suyu temini konusunda da bilgiler veren Eroğlu, içme suyu maksatlı barajların doluluk oranının İstanbul’da yüzde 53,5, Ankara’da yüzde 9,3, İzmir’de yüzde 30,1, Bursa’da yüzde 27,6 seviyesinde olduğunu söyledi.

İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi büyük şehirlerde içme suyu veren barajların 2 Şubat 2007 itibariyle aktif doluluk nispetinin de yüzde 25 olduğuna işaret eden Eroğlu, ‘’Bu oran, 2006 yılının aynı döneminde yüzde 43 olarak gerçekleşmişti. Doluluk nispetlerindeki bu farkın sebebi Aralık ayının kurak geçmesi ve Ankara’ya içme suyu temin eden barajlardaki su eksikliğinden kaynaklanmaktadır’’ dedi.

2003 yılından itibaren hizmete alınan içme suyu temin tesisleri sayesinde Samsun, Konya, Balıkesir, Karabük, Sivas, Kilis, Edirne, Erzurum, Sinop başta olmak üzere birçok şehirde herhangi bir problem olmayacağını belirten Eroğlu, Bursa’da yakın bir gelecekteki sıkıntının önlenmesi amacıyla inşa edilen Nilüfer Barajının tamamlandığını ve barajın 2007 yılında hizmete alınacağını bildirdi. Eroğlu, Kocaeli’nde yaşanan içme suyu ile alâkalı olarak Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı ile 11 alternatiften oluşan bir çalışma yapıldığını, Ankara’da da herhangi bir sıkıntının yaşanmaması için çalışmaların sürdürüldüğünü vurguladı.

SULAK ALANLARIN

KORUNMASI ÇALIŞMALARI

Sulak alanlar konusunda ise kurum olarak gerek tek başına, gerekse ilgili kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütleriyle müşterek çalışmalar yapıldığına işaret eten Eroğlu, DSİ’nin korumaya çalıştığı başlıca sulak arasında Amik Ovası, Avlan Gölü ve Karagöl, Bafa Gölü, Beyşehir Gölü, Gediz Deltası, Göksu Deltası, Hotamış Sazlıkları, Kızılırmak Deltası, Manyas Gölü, Mogan Gölü, Seyfe Gölü, Suğla Gölü, Sultan Sazlığı, Tuz Gölü, Uluabat Gölü ve Yumurtalık Lagünü sayılabileceğini sözlerine ekledi.

/ ANKARA

05.02.2007


 

İzmir’e 3 yıl sonra kar

İzmir’de, dün sabah saatlerinden itibaren kar yağışı başladı. Hava sıcaklığı 2 dereceye düşünce yağmur kara dönüştü. Vatandaşlar don ve buzlanmaya karşı uyarıldı.

İzmir Meteoroloji Müdürlüğünde görevli Ersan Dündar, hava sıcaklığının 5-7 derece arasında beklendiğini, ancak sabah saatlerinde 2 derece olarak gerçekleştiğini, bunun sonucunda yağmurun kara dönüştüğünü söyledi.

Sabah saatlerinde hava sıcaklığının Kütahya’da eksi 10, Uşak’ta ise eksi 5 derece ölçüldüğünü belirten Dündar, Ege Bölgesi’nde sadece Muğla ve Aydın’da şu saatlerde yağış görülmediğini, diğer bölgelerde kar yağışının sürdüğünü bildirdi. Buzlanma ve don olaylarına dikkat İzmir’deki kar yağışının akşama kadar aralıklarla devam edeceğini ifade eden Dündar, Çiğli, Karşıyaka, Gaziemir, Narlıdere ve Bornova ilçelerinden kar yağışı ile ilgili vatandaşlardan telefon aldıklarını kaydetti. Ege Bölgesi’nde buzlanma ve don olayları yaşanabileceğini bildiren Dündar, vatandaşları don ve buzlanma konusunda uyardı. Ege Denizi’nde de fırtına beklendiğini belirten Dündar, denizci ve balıkçılara da gerekli uyarıların yapıldığını söyledi. İzmir’de 2004 yılının Ocak ayında kar yağmıştı.

/ İZMİR

05.02.2007


 

MTA’ya AB’ye uyum görevi

Avrupa Birliğine aday ülkelere katılım öncesi dönemde yardımcı olmak amacıyla yürütülen programa, MTA Genel Müdürlüğü de sektörel katkıda bulunacak. Yenilenebilir enerji kaynakları ve maden konularında görevlendirilen MTA, çevre ve kömür konularına da gözlemci olarak katkı sağlayacak.

Edinilen bilgiye göre, MTA Genel Müdürlüğü, bağlı dairelerin ve birimlerin AB konusunda bilgilendirilmesinin sağlanması, AB’ye uyum konusundaki çalışmaların organize edilmesi, ulusal programın uygulanması için gerçekleştirilen çalışmaların ayrıntılı olarak takip edilmesi konularında çalışacak. Ayrıca, MTA, Hollanda hükümetinin AB’ye aday ülkelere katılım öncesi dönemde yardımcı olmak amacıyla yürüttüğü program ile AB fonları ile gerçekleştirilecek projeler hakkında dairelerin bilgilendirilmesi konularında da faaliyette bulunacak.

AB müktesebatı fasılalarının değerlendirilmesi amacıyla başlatılan program doğrultusunda çalışmalar sürdürülecek. Bu süreçte MTA, ‘’yenilenebilir enerji’’ ve ‘’maden’’ konularında görevlendirilirken, ‘’çevre’’ ve ‘’kömür’’ konularında da gözlemci olarak katılım desteği verecek.

Bu doğrultuda MTA’nın çalışma alanları ile ilgili olarak ‘kömür’’ ‘’çevre’’ ve ‘’maden’’ konularında oluşturulan çalışma gruplarınca hazırlanan taslak raporların, Genel Müdürlüğe sunulduğu ve ilgili birimler arasında da gerekli olan çalışmaların sürdürüldüğü öğrenildi.

/ ANKARA

05.02.2007


 

Eğri minare yakışmadı

Mersin’in en işlek yerinde, elli iki katlı gökdelenin hemen yakınında ve Akdeniz Belediyesi önündeki meydanda inşa edilen caminin minaresi eğri yapıldı.

Eskisinin yıkılıp yerine yenisinin inşasına 2005 yılında başlanan, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun katılımıyla da temeli atılmış bulunan Eski Hal Camii tamamlanmak üzere. Bahçesinde şadırvanıyla, iç dış mimarisiyle modern bir şekilde inşa edilen cami, minaresinin eğriliği ile görenlerin dikkatini üzerine çekiyor.

İki şerefeli olarak yapılan ve ay yıldız motifleriyle süslenen minarenin külâh kısmındaki eğrilikten şikâyetçi olan Mersinliler, bilhassa Arap turistlerin çokça gezdiği bir yerde, estetik açıdan da nahoş olan bu görüntünün hiç yakışmadığını ve mutlaka düzeltilmesi gerektiğinin altını çizdiler.

Kendisi ile makamında görüştüğümüz Mersin Müftüsü Mazhar Bilgin, minaredeki eğriliğin hatalı beton dökülmesinden kaynaklandığını ancak bu durumun düzeltileceğini söyledi.

Hüseyin KÜÇÜKOĞLU / MERSİN

05.02.2007


 

İlâçların yan etkisi azalacak

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyeleri tarafından hazırlanan çalışma ile ilaçların kullanımında meydana gelen yan etkiler ortadan kaldırılabilecek.

Hazırlanan bu çalışma, dünyanın en büyük bilimsel veri tabanı olan Sicence Direct'te çeşitli dallarda en çok okunan çalışmalar arasına girdi.

Konuyla ilgili SÜ Rektörlük binasında basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya, SÜ Rektörü Prof. Dr. Süleyman Okudan ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Dinçer Bedük ile çalışmayı yürüten SÜ Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Mustafa Yılmaz, Doç. Dr. Abdulkadir Sırıt, Yrd. Doç. Dr. Sabri Apaydın ve araştırma görevlisi Mustafa Durmaz katıldı. Rektör Okudan, Selçuk Üniversitesi'nin yaptığı çalışmalarla Türkiye ve dünyada adını duyurmaya başladığını belirterek, "Biz üniversite olarak bir marka haline gelmek istiyoruz. Bunun için yapılacak her türlü çalışmaya destek vereceğim. Bilim adamlarımız işlerini yapacak, eksik kaldıkları yerde ben onlara kaynaklarımla destek vereceğim" dedi.

/ KONYA

05.02.2007


 

Oyuncaklar test edilecek

Sağlık Bakanlığı, oyuncakların dayanıklılığını test edecek. Çocukların basıncına dayanamadığı, zararlı kimyevî maddeler içerdiği ortaya çıkan oyuncaklar piyasadan toplatılacak.

Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı’nda oyuncak laboratuvarı kuruluyor. Cihazları büyük ölçüde tamamlanmış laboratuvarın önümüzdeki günlerde hizmete girmesi bekleniyor. Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkez Başkanı Mustafa Ertek, projenin Hacettepe Üniversitesi ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın işbirliği, yurt dışından ise Portekiz, İspanya, İtalya gibi partnerlerle hazırlandığını kaydetti.

Şikâyet gelmesi üzerine, merkeze getirilecek oyuncakların fiziksel dayanıklılığının test edileceğini söyleyen Ertek, “Oyuncakların rahat kavranıp kavranmadığı, tutulabilirliği, çocukların basıncına dayanıklı olup olmadığı, kimyasal yönden zararlı maddeler taşıyıp taşımadığı test edilecek.” dedi. Ertek, testler sonucunda dayanıksız olan oyuncakların piyasadan toplatılacağını bildirdi.

Ertek, yine Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde bilinçli oyuncak seçimi ve bir oyuncakta olması gereken özelikler konusuna eğitim çalışmaları yapılacağını kaydetti. Amaçlarının özellikle çocukların zihin ve bedensel gelişimlerinde önemli rol alan oyuncak seçiminde anne babaları bilinçlendirmek olduğunu aktaran Ertek, “Oyuncakların kopabilen küçük parçaları özellikle 0 - 3 yaş arası çocuklarda boğulmalara sebep olabiliyor. Biz de gerekli bilgilendirmeleri yaparak oyuncaklardan kaynaklanan bu tip kazaları hem tüketiciler hem de üreticileri bilgilendirerek en aza indirmek istiyoruz” diye konuştu.

Mustafa Ertek, proje çerçevesinde oyuncak güvenliği ile ilgili bilgilerin web sayfasına da konulacağını söyledi.

/ ANKARA

05.02.2007


 

Grip salgını, şifalı bitki satışlarını arttırdı

Havaların soğumasına bağlı olarak grip ve nezle olan vatandaşlar, şifalı bit-kilere yöneliyor.

Kırkambar Baharat Sahibi Arif Keçeli, son günlerde hızla yayılan grip salgınının, şifalı bitkilerin satışında artışa neden olduğunu belirterek, grip salgını ile birlikte ıhlamur, kuşburnu, okaliptüs yaprağı, kantaron, hibisküs ve adaçayı satışlarında gözle görülür bir artış yaşandığını söyledi. Hastaların, daha çok C vitamini açısında zengin bitkileri tercih ettiğine işaret eden Keçeli, "Grip salgını nedeniyle satışlarımız son günlerde önemli ölçüde artış gösterdi. Grip için daha çok adaçayı, okaliptüs, mentol, nane, hatmi, papatya, anason, fesleğen, biberiye, gül ve menekşe karışımını, göğüs ağrıları için çamkozası, papatya, hatmi, meyan kökü, mersin yaprağı, karabaş otu ve alıç çiçeği karışımını, vücuda zindelik vermesi için de ıhlamur, ayva yaprağı, karanfil, zencefil, havlucan, kuşburnu ve yapraklı tarçın karışımını öneriyoruz. Tabii bu karışımlara her bitkinin ne kadar oranda katılması gerektiği de önemli" şeklinde konuştu.

Kendilerine başvuran hastalara, öncelikle uzman doktora muayene olmalarını da tavsiye ettiklerini ifade eden Keçeli, "Hastalara grip teşhisini biz koymuyoruz. Kendileri grip olduklarını söyleyerek, bizden şifalı bitkiler istiyorlar. Son günlerde grip salgını nedeniyle müşteri sayımız oldukça artış gösterdi" dedi.

/ ÇORUM

05.02.2007


 

Dünyaya zarar vermeyen köy

İngiltere'deki Ashton Hayes köyü sakinleri, ülkenin ilk karbonsuz köyü olma hedefiyle, dünyaya zarar vermeden hayatlarını idame ettirmeye çalışıyor. Bunun için çocuklardan yaşlılara herkes seferber olmuş durumda.

İngiltere’deki Ashton Hayes köyünde yaşayan bin kişi, son bir yıldır hummalı bir faaliyet içinde: Ülkenin ilk karbonsuz köyü olmaya çalışıyorlar. Daha doğrusu karbon üretimlerini azaltıp, ürettikleri kadarını da atmosferden geri çekerek, dünyaya zarar vermeyen bir hayat sürdürmeye.

Projenin fikir babası Garry Charnock, her şeyin iki yıl önce bir edebiyat festivalinde dinlediği bir tartışmayla başladığını söylüyor. Katılımcılar demiş ki: “Şimdi herkes bu salondan çıkıp iklim değişimi hakkında birşey yapsa, büyük yol alırız.”

O da “Ne yapabilirim” diye düşünerek çıkmış.

Sonra bakmış ki, bazı büyük şirketlerin atmosferde bıraktıkları karbon izini sıfırlama projeleri var. “Onlar yaparsa, bizim köy de yapamaz mı?” diye sormuş kendine. İşe çocuklardan başlamış. Okulda onlara ‘geleceğin taşıtları’ diye bir proje yaptırmışlar.

Çocukların heyecanının büyüklere de bulaştığını düşünüyor.

“İlk toplantıya, soğuk bir Ocak gününde 400 kişi geldi” diyor Garry Charnock, “Kimseler inanamadı. Bundan önce bizim köyde toplantılara 30, taş çatlasa 40 kişi gelirmiş.”

İklim toplantısına gelen 400 kişiyse, köydeki yetişkin nüfusun yüzde 75’ini oluşturuyormuş. İlk adım olarak Chester Üniversitesi’yle beş yıllık bir anlaşma yapılmış. Üniversiteden gelen uzmanlar geçen Mayıs’ta köydeki 370 haneyi bir bir dolaşarak karbon üretimlerini hesaplamışlar. Sonra da herkese, bunu azaltmaları için kişisel planlar hazırlamışlar.

Kimi enerji tasarrufu sağlayan ampuller takarak başlamış işe, kimi çift cam taktırıp, güneş panelleri takarak. Isı kaçıran çatılar elden geçmiş. Evlere, okula güneş panelleri takılmış. Bütün gün fişte duran televizyonlar, makineler fişten çekilmiş.

Bisikletine binenlerin, yürüyenlerin sayısı artmış.

YENİ FİKİRLER SIRADA

Yerel bir şirket, her gün Liverpool’a, Manchester’a çalışmaya gidenler haftada bir gün evden çalışabilsin diye köye ortak bir video-konferans sistemi kurmayı teklif etmiş. Bir elektrik şirketiyle de, ilerde kendi elektriklerini üretmek üzere anlaşma yapmışlar. Henüz ne tür bir yenilenebilir enerji kaynağı kullanacaklarını bilmiyorlar. Rüzgâr mı daha verimli olur, talaştan elde edilen biyo-yakıt mı, onu araştırıyorlar.

Ama mühendis Garry Charnock, en gurur duyduğu projesini sorduğunuzda “Ben en çok, köy halkının birleşmesinden gurur duydum” diyor. “Her şeyden önce müthiş eğlendik birlikte. Meselâ gördük ki, bir toplumu harekete geçirmenin en iyi yolu, çocuklarını harekete geçirmek. Onlar okulda bu konuyla ilgilenirse, evde projelerini hazırlarken anne-babalarıyla, kardeşleriyle, dedeleriyle, babaanneleriyle tartışıyorlar. Dedeleri de diyor ki ‘Biz de zamanında böyle yapardık bunu, eski alışkanlıklara dönmek lâzım.”

İLGİ BÜYÜK

İngiltere’de Ashton Hayes projesine ilgi hakikaten de büyük oldu. En az 20 köyün kendilerinden bilgi aldığını söyleyen Garry Charnock, şunları kaydediyor: “Köyümüzde fark ettiğimiz şey şu oldu: İklim değişiminden kaygı duyan çok insan vardı. Ama kimse tek başına harekete geçmiyordu. Çünkü ‘Şimdi kalkıp çatıya güneş paneli koysam, komşular bana deli der’ diye düşünenlerin sayısı epey fazlaydı. Halbuki hep birlikte çalıştığımızda, herşey kolaylaştı. Yani birlikte çalışsınlar ve tabii, işe çocuklardan başlasınlar. Onların heyecanı, hepimize yetiyor!”

05.02.2007


 

Sigaraya geçen yıl 114 bin kurban

Geçen yıl sigaradan ölen 114 bin kişiden 11 binini pasif içiciler, bunun da bin 600’ünü bebek ve çocukların oluşturduğu bildirildi.

Sigarayla Savaşanlar Vakfı Başkanı Ubeyd Korbey, dünya üzerinde en tehlikeli bağımlılık yapan madde olarak bilinen sigaranın her yıl milyonlarca kişinin ölümüne ve bir o kadar da kişinin sakat ya da hasta kalmasına yol açtığını söyledi. Korbey, 2006 yılında sigaradan ölenlerin sayısının önceki yıla oranla 2 bin kişi daha arttığını, geçen yıl sigara sebebiyle 114 bin kişinin öldüğünü bildirdi.

Sigaradan ölen 114 bin kişinin 11 binini pasif içicilerin oluşturduğunu belirten Korbey, ‘’Yani bu insanlar sigara kullanmıyor, ancak sigaranın yol açtığı kanser gibi hastalıklar yüzünden ölüyor. En acısı da bu pasif içicilerden bin 600’ü henüz sigaranın ne olduğunu bile bilmeyen bebek ve çocuklar’’ dedi.

/ KONYA

05.02.2007


 

Tayvanlılar aşûreyi sevdi

Tayvan’daki tek Türk sivil toplum kuruluşu Anadolu Formoza Derneği (AFA) aşûre dağıtımı yaptı. Taipei Uluslararası Kitap Fuarı’nda yaklaşık bin aşûre dağıtıldı.

Aşûreyi alırken önce çekinen Tayvanlılar yedikten sonra ise çok beğendiklerini söylediler. Bazı Tayvanlılar da aşûreyi kendi geleneksel tatlıları Baobao Zhou’a benzettiler. Baobao Zhuo içinde çeşitli bakliyatlar bulunan bir tatlı. Birçok Tayvanlı Hz. Nuh’u ve gemisini duyduklarını ama aşûreden ilk defa haberdar olduklarını ifade etti. AFA’nın organize ettiği dağıtımda Tayvan’da yaşayan Türkler gönüllü olarak çalıştı. Aşûre’nin daha iyi anlaşılması için herkese Hz. Nuh’un kıssasının ve aşûredeki malzemelerin anlatıldığı bir bilgi kâğıdı verildi.

05.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004