Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, “Konevi, Mevlânâ gibi değer sahibi, ilim ve irfan sahibi zatlar, insanlığın ortak manevî mirasından dem vurduklarından dolayı insanın olduğu her dönemde bu insanların sözleri öğretilecek ve baki kalacaktır. İnsanlar her zaman bu zatların sözlerine, fikirlerine ihtiyaç duyacaktır” dedi.
KONYA - Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, Hz. Mevlânâ, Sadreddin Konevi gibi büyük âlimlerin insanın evrensel, ilâhî yönünü keşfettiklerinden dolayı fikirlerinin, felsefelerinin bugüne kadar geldiklerini söyledi.
Meram Belediyesi Konevi Araştırma Merkezi (WEBKAM), Konevi Kültür Merkezi’nde düzenlenen İlim ve Kültür Hayatımızda Sadreddin Konevi adlı bir seminer düzenledi. Seminere konuşmacı olarak, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Dilaver Gürer, Araştırmacı Dr. Ekrem Demirli katıldı.
Sadreddin Konevi Hazretlerini daha iyi anlamak ve anlatma için düzenlenen seminerde Kılıç, günümüzde eserleri, fikirleri halen okunan Sadreddin Konevi’nin ve onun gibi âlim zatların insanların evrensel yönünü keşfettiklerinden dolayı hala taptaze olduklarını belirtti. Sadreddin Konevi’nin mutasavvıf biri olduğunu kaydeden Kılıç, Konevi’nin tasavvufun insanı hakikate ulaştıracağını, onu değerli bir insan haline getireceğine inanan bir kişi olduğunu ifade etti. Sadreddin Konevi’nin insandaki İlâhî yönünü keşfedip ortaya çıkardığını anlatan Kılıç, ‘’Konevi, Mevlânâ gibi değer sahibi, ilim ve irfan sahibi zatlar, insanlığın ortak manevî mirasından dem vurduklarından dolayı insanın olduğu her dönemde bu insanların sözleri öğretilecek ve baki kalacaktır. İnsanlar her zaman bu zatların sözlerine, fikirlerine ihtiyaç duyacaktır. İnsanlar, onların sözleriyle yıkanma, temizlenme, arınma ihtiyacı hissedeceklerdir. Konevi, ‘Gaybin Anahtarı’ isimli eserinde ‘Var oluşun, varlığa gelişin anahtarı, kilidi insandır.’ diyor. Bizler Sadreddin Konevi’nin sadece bu sözünü alıp duvara asarsak hakkını vermiş oluruz, Hakk’ın mânâsına varmış oluruz. Bu söz, insanın ne kadar önemli olduğunu, onun cihandaki varlıklar arasında ne kadar yüce olduğunu gösteriyor. Çünkü ariflerin ilahiyatında, onların İslâm dini anlayışında, Allah ulaşılmaz, ne yapsanız ulaşamayacağız, bilmeyeceğiniz bir varlık değildir. Bizzat insanla, O’nun kalbi bağlantısını sürdüren bir Allah, kul irtibatı sürekli tasavvur ediliyor.’’ ifadelerini kullandı.
Kılıç, insanı varlığın en şereflisi olarak yarattığında Allah’ın, isimlerini o insana yüklediğini sözlerine ekledi.
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Dilaver Gürer ise, Sadreddin Konevi’nin İbn-i Arabî’den ayırmanın mümkün olmadığını, iki değerli insanın dönemin en önemli insanlar olduklarını söyledi. İbn-i Arabî’yi ve Sadreddin Konevi’yi bir paranın iki yüzü, yazı tura gibi değerlendirmek gerektiğini ifade eden Gürer, İbn-i Arabî’nin Batı’dan, Endülüs’ten yıllar süren bir seyahat sonrası Konya’ya gelen bir değer olduğunu kaydetti. İbn-i Arabî’nin fikirlerinin, eserlerinin, düşüncelerinin Sadreddin Konevi tarafından Konya’dan dünyaya yayıldığını belirten Gürer, ‘’Hz. Mevlânâ Celâleddin Rumî de İbn-i Arabî gibi seyahat ettikten sonra Belh şehrinden Konya’ya gelip yerleşmiştir. Mevlânâ Hazretleri doğudan gelen bir değerdir. Belh şehrinden yine yıllar süren bir seyahatten sonra Konya’ya gelmiştir. Sadrettin Konevi ya da İbn-i Arabî tasavvufun tahkik boyutunu ele almıştır. Mevlânâ da olayın coşkunluk boyutunu ele alır ve onu temsil eder. Bu iki görüş de tasavvufta iki zirvedir. Bu iki zirveden birisi Batı’dan gelmiş, diğeri ise Doğu’dan gelmiş ve Konya’da buluşmuşlardır, karşılaşmışlardır. Bu iki deniz Konya’da karşılaşmıştır. Şimdi Sadreddin Konevi ve Mevlânâ Hazretleri aynı zamanda iki farklı meşrebi temsil ediyorlar. Bu iki denizden kasıt acı ve tatlı sudur. Bu iki zirveden, denizden her ikisinden inci ve mercan çıkar’’ diye konuştu.
Araştırmacı Dr. Ekrem Demirli de, araştırmacıların tasavvufun ve Sadrettin Konevi’nin İslâm bilimlerinde, İslâmın bütünü içerisinde nerede olduğunu bilmek, nerede olduğunu anlamak için Konevi’nin nerden başlayıp nereye yöneldiğini bilmeleri gerektiğini ifade etti.
|
Yazar Vehbi Vakkasoğlu, “Mevlânâ gönlünü evlerimize getirdiğimizde, her bakımdan daha başarılı ve mutlu olabiliriz” dedi.
Yazar Vehbi Vakkasoğlu, Nevşehir Belediyesi ve NEV TV işbirliğiyle düzenlenen “Aşk Çağlayanı Mevlânâ” konulu konferansa katıldı. Konferansta Mevlânâ’yı anlatan Vakkasoğlu, yaşadığı yüzyılda düşüncesi ve hayatıyla ilim ve irfanın ana mihmandarlığını yapan Mevlânâ Celâlettin-i Rumî’nin gönlünün herkese açık olduğunu söyledi.
Farklı din ve düşüncenin Mevlânâ için hiç önemli olmadığını vurgulayan Vakkasoğlu, kimi zaman bir papaz, kimi zaman saçı ve sakalı birbirine karışan insanlarda bile Allah sevgisini ilim ve irfanıyla ortaya koyarak, gerçeğe aynalık görevi yapan Mevlânâ’nın, bu denli ilim deryası olmasına karşın hayatının hiçbir bölümünde ihtişama kaçmadığını söyledi.
Mevlânâ’nın, her gittiği yerde medrese yapılarak insanların eğitilmesini istediğini dile getiren Vakkasoğlu, “Hz. Mevlânâ’nın gönlü ve sevgisi sadece belirli bir toplumu değil, tüm dünyayı içine alabilecek kadar büyüktür. Bu büyüklüktür ve ondaki o tevazu Mevlânâ’nın bu denli sevilmesini ortaya koymuştur. Yaşadığı her an sevgiyi en temel değer olarak ele alan Mevlânâ’nın bu özelliğiyle yaşadığı dönemde sevgisizlik ortadan kalkmış, herkes akın akın onun çevresinde biraraya gelip, İslâmın yüce değerlerine bağlanarak daha mutlu bir hayat sürmüşlerdir. Onun içindir ki Mevlânâ yüreğine ve sevgisine her zamankinden daha fazla ihtiyacımızın olduğu bu günlerde, onun gönlünü eğer evlerimize öncelikli olarak getirebilirsek, her bakımdan daha başarılı ve mutlu olabiliriz” dedi.
|
Çorum’un Alaca İlçesi’nde 10 yıl önce tiyatro çalışmalarına ara veren, ‘Hilal Tiyatro Topluluğu’ Eğitim-Bir-Sen Alaca Temsilciliği’nin katkılarıyla tekrar sahnelere döndü.
Topluluk ilk oyunu olan ‘Beyaz Güvercin’i sahneledi. İzleyicilerden büyük beğeni toplayan oyunu, Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi Genel Malî Sekreter Mustafa Aydın ve Genel Eğitim Sekreteri İrfan Coşkun da izledi.
Hilal Tiyatro Topluluğu’nun oyuncuları Alaca’daki öğretmen, öğrenci ve esnaftan oluşuyor. Toplulukta Osman Yundam, Aytekin Yundam, Kerem Yundam, Hüseyin Tokgöz, Hasan Tokgöz ve Emre Küçük oyuncu olarak yer alıyor. Oyunun yazar ve yönetmenliğini Osman Yundam yapıyor.
Eğitim-Bir-Sen Temsilcisi Başkanı Kadir Şimşek, Alaca’nın kültürel ve san’atsal hayatına katkı sağlamak amacıyla bu çalışmayı gerçekleştirdiklerini söyledi. Şimşek, “Oyun, milli ve manevî değerleri öne çıkaran, medya tarafından iyice yozlaştırılan aile kurumunun, tekrar canlandırılması için gereken tedbirleri almaya çağıran, Türkiye üzerine oynanan yeni oyunlara dikkat çeken bir oyun. ‘Beyaz Güvercin’ adlı oyunumuz aynı zamanda, oyun yazarı ve yönetmenimiz Osman Yundam’ın arkadaşı İsmail Dokuz’un güneydoğuda şehit edilmesini canlandırıyor” dedi.
Oyun sonunda Şehit İsmail Dokuz’un ailesine, tüm şehitlerin hatırasına Eğitim-Bir-Sen Alaca Temsilciliği tarafından hazırlanan plaket Alaca Kaymakamı Kemal İnan tarafından verildi.
|