Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 30 Ocak 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Türkiye değişiyor

Türkiye değişti ve değişmeye de devam ediyor. Kim ne yaparsa yapsın, kim ne derse desin bu değişim durmayacak.

(Çocukluğum) Gelibolu’da, yani 2. Kolordunun merkezinde geçti. Kıbrıs’la ilişkin ne zaman bir sorun yaşansa bu en güçlü şekilde bizde hissedilirdi. Yunanistan ile çıkabilecek olası bir savaşın yönetileceği merkezlerden biri Gelibolu’ydu. Evimizin hemen karşısındaki subay lojmanları hareketlenir, alarm verildiği söylenir, normal şartlarda sessiz olan kasaba aniden canlanırdı.

Benim en çok dikkatimi çeken şey askerlik şubesinin önüydü. Belki babamın da yeniden askere alınabileceğinden korkmamdan, kim bilir belki de hoşlanmamdan, seferberlik emirlerinin çıkışını, saçlı sakallı insanların üniformalarıyla çarşıda, postanede, bankada duruşunu hala hatırlarım. Bir de yaşlı yaşlı adamların “bizi de askere alın” diye askerlik şubelerinin önüne gelişini hiç unutamam.

Dendiğine göre, en fazla şu anki yaşımda olması gereken bu insanlar, Yunanlı öldürmek için sıraya girerlermiş. Ne kadarı gerçek, ne kadarı efsaneydi o zaman hiç düşünmedim. Var olan genel kanıya uyumlu bir şekilde ben de bu büyük anlatıya inanmak isterdim. Zaten o zaman ki şartlar altında inanmaktan başka yapacağınız bir şey de yoktu. Sadece Gelibolu değil tüm Türkiye, duyduğu içini gıcıklayan, ruhunu okşayan her şeye inanırdı.

Siyaset tek kanallı, hayat siyah-beyazdı. Bir sağ, bir sol, bir de yeni yeni yayın yapmaya başlayan renksiz televizyon vardı. TRT tabii ki resmi söylemin dışına çıkmamakta, kağıt tahsisi ile çalışan gazeteler tabii ki siyasetin ana kulvarında koşmaktaydı. Dış politika Dışişleri Bakanlığı’nın tekelindeydi, basın da Anadolu Ajansı’nın. Onlar ne derse gazeteler de onu yazardı.

O zamanlar köşe yazılarının mesajlarını anlamazdım. Ama daha sonraları okuduğumda kanaat önderlerinin, özellikle de dış politika üstüne yazanların, devlet eyleminin meşru göstermekten başka pek bir şey yapmadıklarını gördüm. Eleştiri olurdu. Fakat eleştiri siyaset alanına tanınan dar sınırlar içinde kalırdı. Parti politikası eleştirilir, “devlet politikası” -her demekse- eleştirilmezdi.

Mektebi Mülkiye’nin zihinsel tekelinde olan dış politika düşünü devleti koruma refleksine endekslendiğinden, yaratıcılığa ve yeniliğe bu alanda pek yer yoktu. Türkiye, akademiyanın suskun, düşünce kuruluşu denen kavramın ortaya çıkmadığı, burjuvazinin ne düşünsel ne de mali açıdan palazlanmadığı bir ülkeydi. Muhalefet vardı. Ancak ya etkisizdi ya da kolaylıkla etkisizleştirilebilirdi.

Zaten bir yandan Soğuk Savaş, öte yandan darbeler ve insan hakları ihlalleri de Türkiye’nin başka türlü olmasına izin vermezdi. Ben yetişemedim, ama benden önceki kuşaklar Tan matbaasının nasıl yakıldığını bilirler. Benim kuşağımın en trajik deneyimi 1 Mayıs katliamıydı. Sonra Kahramanmaraş geldi. 1970’li yıllar boyunca da bol bol küçük çaplı katliamlar yaşadık.

Özgür düşünce bu ülkede her zaman müeyyideye tabi tutuldu. Sağ da, sol da, partiler de, siyaset de özgür düşünceye, çoğulculuğa, demokrasiye prim vermedi. Askerler ve bürokrasi de oldum olası düşünce özgürlüğünden hoşlanmadı. 1970’lı yılların sonu ve 1980’lerin başında ODTÜ’de okudum. Baş ağrımı bile devrimin geçireceğini zannettim, ama demokrasiden bahsedildiğini pek duymadım.

Derslerde feodalizmden kapitalizme defalarca geçtik. Fakat demokrasiye geçiş bir türlü nasip olmadı. “Karşılaştırmalı Siyaset” dersi olmasaydı, “Siyasi Düşünce Tarihi”inde Aristo’yu, Montesque’yu, Mill’i ve diğerlerini okumasaydım, kavramın varlığını dahi fark edemeden okuldan mezun olacaktım. Demokrasinin teorisi olduğunu, katılımcılığı, kurumsal dengeleri Oslo’ya gittiğimde öğrendim. Aslında Norveçlilerin böylesi süfli konularla neden uğraştığını anlamakta da epeyce zorlandım.

Sonra yavaş yavaş demokrasi denen şey Türkiye’de de konuşulma başlandı. İşkenceler gündeme geldi. Uluslararası toplum adına hareket edenler, dünyanın vicdanını temsil edenler Türkiye’yi eleştirdi.Siyaset kıpırdamaya, alanını genişletmeye çalıştı. Burjuvazi siyaset ve devletten bağımsızlaştıkça, ulufe sisteminin dışına taştıkça uzun dönemli çıkarlarını gördü. Basın büyüdü ve özgürleşti. Televizyonlar sayı ve çeşit olarak renklendi.

Devletin siyaset dışı alanına ilk saldırı ise Kardak krizi sırasında yaşandı. Çok yakın zamana kadar siyaset üstü, daha doğrusu dışı kabul edilen dış politika eleştirilmeye, vatan toprağı ilan edilen Kardak kayalıklarının aslında bizim olamayabileceği söylenmeye başlandı. Bu tutum çoğumuzun fark edemediği önemli bir kırılma noktasıydı, devamı da daha sonraki yıllarda geldi. 1996’da dış politika üretme ve uygulama konusundaki devlet tekeli kırıldı. Ardından Türkiye “Kürt realitesini” tanıdı. Kolay olmadı ama bir tabu daha yıkıldı. İnsan hakları, büyük ölçüde AB üyeliği sayesinde, geliştikçe, ifade özgürlüğü arttıkça “devletin alanı” daraldı. Ermeni sorunu, 1915 trajedisi tartışılır hale geldi.

Evet, doğrudur Bosna, Karabağ, Kuzey Irak, PKK hızımızı kesti. Devletin derinliklerine, durumdan vazife çıkaranlara, fanatizmle vatanseverliği karıştıranlara kullanabilecekleri zemin sağladı. Yasal düzenlemeler hukuksal linç aracı gibi kullanıldı. Siyasetin alanını genişletmeye yönelik tüm çaba ve öneriler, ki bunlara silahlı kuvvetlerin demokratik denetimi için yapılan çalışmalar da dahil, boğulmaya çalışıldı. En son örneği Hrant olmak üzere insanlar bu uğurda can verdi. Fakat Türkiye değişti ve değişmeye de devam ediyor. Kim ne yaparsa yapsın, kim ne derse desin bu değişim durmayacak.

Türkiye her geçen gün daha demokratik, daha çoğulcu, düşüncelerin daha da rahatlıkla ifade edildiği bir ülke olacak. Kendisini eleştirenleri mahcup, içinde yaşayanları mutlu edecek. İnsanlar Yunanlı öldürmek için artık askerlik şubeleri önünde sıraya girmeyecek. Zaten sorunlarını barışçı yöntemlerle çözen, çözmeye çalışan Türkiye’nin böyle bir gereksinimi de olmayacak. Çünkü Hrant’ın cenazesi bize bunun mümkün olduğunu gösterdi... ([email protected])

Referans, 28.1.2007

Mensur AKGÜN

30.01.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Hadi, şu raporu tekrar tartışalım!

  Türkiye değişiyor


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004