Hazret-i Ali, henüz çocuk yaşta olmasına rağmen hemen iman etmiş ve Peygamber Efendimize (asm) tabi olan ilk Müslüman çocuk sıfatını almıştı. Buna karşılık Ukayl hemen Müslüman olmadı. Hazret-i Ali’den de 15-20 yaş daha büyüktü. İman etmemekle birlikte, Peygamber Efendimize karşı samîmî duygular beslemekte ve İslâma sıcak bakmakta idi. Müslüman olanlara tahammül sınırlarını aşan işkencelerin yapılıyor olmasının, hemen Müslüman olmasını geciktirmesine ve daha sonra iman etmesine sebep olduğu nakledilmektedir. Dolayısıyla İslâma sıcak bakmasına rağmen, hemen duygularını açığa vuramadı.
Ukayl, iman etmezden evvel Müslümanlara karşı saldırgan bir tutum izleyen, öldürme dahil her yola başvuran müşriklerin bu tür eylemlerin hiçbirine katılmamakla birlikte, istemeyerek de olsa Bedir Savaşında müşriklerin yanında yer aldı. Savaşta Müslümanların eline esir olarak düştü. Maddî durumu hiç iyi değildi. Dolayısıyla fidye parasını dahi veremedi. Serbest kalması için gereken fidye parasını amcası Abbas ödedi. Bundan sonra serbest kalıp Mekke’ye dönebildi.
Ukayl, 628 yılında imzalanan Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra Müslüman oldu. Mute Gazası’na katıldı. Dönüşünde rahatsızlandı ve bu rahatsızlığı uzun süre devam etti. Bu sebepten dolayı Mekke’nin fethi. Huneyn ve Taif gazalarına katılamadı. İman ettikten sonra Mekke’de yaşamaya devam etti. Peygamber Efendimizi her fırsatta ziyaret etmeyi ihmal etmedi. Çok fazla görüşme olmadığı için ve geç Müslüman olması hasebiyle sınırlı sayıda hadis nakletti.
Peygamber Efendimizin (asm) amcası Ebu Talib, Kureyş’in ileri gelenlerinden olmakla birlikte maddî noktada çok iyi durumda değildi. Aynı şekilde Ukayl’in de malî durumu iyi değildi ve fakirdi. İman ettikten sonra da bu durumu aynen devam etti. Sürekli bir şekilde maddî sıkıntı çekti. Bu durumunu bilen Peygamber Efendimiz kendisine maaş bağladı. Ukayl da kendisine bağlanan bu maaş ile geçimini sağlamaya çalıştı.
Ukayl ile Peygamber Efendimiz arasında karşılıklı muhabbet ve sevgi vardı. Gerek iman etmezden, gerekse iman ettikten sonra hep Peygamber Efendimize karşı sıcak duygular besledi. Sevgisini gösterdi. Bağlılığını göstermeyi ihmal etmedi. Peygamber Efendimiz de her fırsatta ona sıcak davrandı. Onu sevmesinin iki sebebi olduğunu buyurdu: Birincisi yakın akrabası olduğu için, ikincisi de amcası Ebu Talib’in Ukayl’ı sevdiğini bildiği için.
İman edip İslâm dairesine dahil olduktan sonraki Ukayl, Sünnet-i Seniye konusunda çok titiz davrandı. Bunları hayatına tatbik etti. Gücü nispetinde çevresindekileri uyararak Cahiliye döneminden kalma adet ve kötü alışkanlıklardan arınmalarını, uzak durmalarını tavsiye etti. İslâmın reddettiği eski dönem alışkanlık ve adetleri topluma zarar vermekten başka bir işe yaramamaktaydı.
Ukayl, bazı konularda çok aranan ve saygı gören bir kişiliğe sahipti. Eskiden soy kütüklerine ve nesebe çok fazla değer verildiğinden bu konuda bilgi sahibi olanlara özel önem verilir ve kendilerine başvurulurdu. Ukayl da bunların önemli olanlarından birisiydi. Nesep konusunda önemli bilgilere sahipti. Yine eski dönemde önem atfedilen; örf ve âdetler, meşhur günler, destan ve hikâyeler hakkında da geniş bilgi sahibi idi. Bu bilgilere sahip olması kendisini daha da özel kılmakta ve daha fazla saygı görmesine sebep olmaktaydı. Kendisine yöneltilen sorulara tatminkâr cevaplar verirdi.
Eski dönemden kalma gelenek ve görenekler, örf ve âdetler konusunda iyi bilgi sahibi olduğundan, iman ettikten sonra hangilerinin İslâm ile bağdaşıp hangilerinin bağdaşmadığını iyi bilmekteydi. Dolayısıyla, İslâmiyetle bağdaşmayanları terk etmede sıkıntı yaşamadı. Sadece bulunduğu mahalde değil, komşu kabilelerden de sık sık bilgisine başvurulur ve özel hürmet gösterilirdi.
Risâle-i Nurda Ukayl’in ismi, sahabeler arasında cereyan eden olayların yorum ve değerlendirilmesi konusunda geçmekte, Sünnet ehlinin özellikle Cemel ve Sıffin savaşları konusundaki tahlillerine açıklık getirilmektedir. Söz konusu olaylarda, her iki tarafta da büyük sahabelerin ve cennetle müjdelenenlerin bulunduğu hatırlatılmaktadır. Hâdiselerin değerlendirilme ve yorumlanmasında çok dikkatli olunmasına, büyük sahabelere farkında olunmadan adavet beslenebileceğine işaret edilmektedir.
Hazret-i Ali (ra) ile diğer sahabeler arasında vukua gelen ihtilâfta, karşı tarafta Hazret-i Zübeyr (ra) ve Hazret-i Talha (ra) gibi cennetle müjdelenen sahabeler de bulunmaktaydı. Ukayl’in ilk başlarda kardeşi Hazret-i Ali’nin karşısında yer aldığına işaret edilmektedir. (Emirdağ Lâhikası, s. 179-180). O dönemde yaşanmış olaylar hakkında yorum yapılırken nefsin karışabileceği, ileri geri konuşulup bazı sahabelere karşı düşmanlık beslenebileceği hususlarına dikkat çekilmiş ve bu konuda hataya düşülmemesi gerektiği uyarısında bulunulmuştur.
Ukayl, Hazret-i Hüseyin (ra) ve Yezid arasında meydana gelen olaylara da şahit olmuş ve bu dönemde Hazret-i Hüseyin tarafını tutmuştur. Seksen yıl yaşadığı nakledilen Ukayl 680 yılında vefat etmiştir.
|