Gençler olarak, hayatımız boyunca çeşitli yasaklarla karşı karşıyayız. Özellikle eğitim hayatımız bir yasaklar silsilesi halinde devam ediyor. Yıllardır çözülemeyen başörtüsü yasağı tüm hukuksuzluğu ile karşımızda dururken, belki daha önemsiz, ama bir zihniyeti ortaya koyması bakımından vahim, yeni yasaklarla karşı karşıyayız. Genç Yaklaşım, pek tartışılmayan bir konuyu, yasakları tartışmaya açıyor, Aralık sayısında.
Bunlara, son aylarda hayatımıza giren, cep telefonu yasağını, kimi okullarda uygulanan mp3 çalar yasağını örnek gösterebiliriz. Bütün bu yasakların elbette bir gerekçesi vardır ve bir ihtiyaçtan doğmuştur, bir düzeni sağlama zorunluluğunun gereğidir, ama burada sormamız gereken soru şu: Yasak olmadan da, düzen sağlanamaz mı? Yasaklar en son başvurulan çare mi, yoksa ilk akla gelen yöntem mi? Yasaklar bir gereklilikten mi, yoksa keyfilikten mi doğuyor?
Gözlemlerimiz bize şunu gösteriyor ki, toplumumuzda, yasaklara karşı bir boyun eğiş hakim. Bir otorite, hayatımıza yeni bir yasak getirdiğinde, ona sorgusuz sualsiz itaat etme eğilimindeyiz. Böyle olunca ne yasak için bir açıklama yapılma ihtiyacı duyuluyor, ne de bu yasaklar tartışılıyor.
Genç Yaklaşım, işte bu pek tartışılmayan konuyu, yasakları tartışmaya açıyor, Aralık sayısında.
Veli Sırım, karşımıza “özgürlük” olarak çıkan esaretleri ele alıyor yazısında: “Gerçek özgürlük, belli mihrakların esiri, belli amaçsız ve hedefsiz grupların kölesi ve ortaya koydukları saçma sapan kuralların uygulayıcısı olmaktan kurtulmakla elde edilebilir.”
Saadet Bayri Fidan, “bize özgü” yasakları sergilerken, yasaklara karşı olan tepkisizliğimize dikkat çekiyor, “Keyfî yasağa rağmen, neden hiç kimseden ses çıkmıyor” diye soruyor.
Feyza Keleş Gizligider ise, 25 yaşındaki bir genç kızın yasaklar serüvenini aktararak, traji-komik manzarayı gözler önüne seriyor.
Yasakların toplumun ve gençlerin üzerindeki etkisi üzerine konuşulan Belkis Ertürk gençlere, “kendilerini tanıma süreçlerini çok iyi değerlendirmeleri ve sınırlarını keşfetmeleri” teklifinde bulunuyor.
Kapak dosyası dışındaki yazılara bakacak olursak:
San’at ve medya üzerine yapılan söyleşide müzisyen Hasan Cihat Örter, “Yoz medyaya kim dur diyecek?” diye soruyor.
Vehbi Kara okuyucuları bu ay Cebelitarık’a bir yolculuğa götürüyor.
Ayşe Çağlayan, medya okuryazarlığı üzerinde duruyor.
|