Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 21 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Kültür-Sanat

 

Müzeler krizde mi?

Tarih Vakfı, İstanbul Müzesi Projesi çerçevesinde düzenlediği Müzecilik Konferansları’nın dokuzuncusunu gerçekleştirdi. Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde yapılan “Müzeler Krizde mi? Müzecilikteki Çağdaş Hamlenin Bir Değerlendirmesi” başlıklı konferansı, Kaliforniya Berkeley Üniversitesi Tarih Bölümü’nden müzecilik uzmanı ve tarihçi Prof. Randolph Starn verdi.

Konferansta Randolph Starn, karmaşık tarihleri ve farklı amaçları sebebiyle krizlerin müzeler için günlük hayatın bir parçası olduğunu belirtti. Müzecilikteki çağdaş gelişmelerin eski gerginlikleri yeniden gündeme getirdiğini ve küreselleşmenin bunun etkilerini artırdığını, “ideal müze”nin hiçbir zaman gerçekleşemeyecek bir kavram olduğunu ifade eden Starn, 20. yüzyıl başlarında Smithsonian’ın direktörünün “Bitmiş bir müze, ölü bir müzedir” deyişini hatırlattı.

Sunumunda İskenderiye Kütüphanesi’nden günümüze kadar çeşitli müzelerden örnekler vererek müzecilikteki gelişmeleri özetleyen Starn, artık müzelerin melez (hibrid) özellikler taşıdığını söyledi. Starn öte yandan sanal ortamın kullanımının; mimarî, acı ve politika unsurlarına yer verilmesinin; ticaret gibi bazı alanlarda aşırı öne çıkan özelliklerin müzeleri müze olmaktan çıkardığını belirtti. Starn sunumu sırasında müzelerin amaçlarını koleksiyon, tasnif, koruma, bilimsel araştırma, gösteri, sergileme, deneyim aktarma ve halkın eğitimi olarak sekiz ana başlıkta gruplayarak bunlardan herhangi birinden vazgeçilmesinin oluşturacağı sorunları örnekler vererek irdeledi.

Özellikle müzelere ayrılan kaynaklardaki azalmanın ve küreselleşmenin etkilerinin müzeleri ticarete yönlendirdiğini, bunun da müzelerin ana amaçlarından sapmalarına sebep olduğunu belirten Starn, sürdürülebilirlik adı altında yapılanları eleştirdi. Starn, müzayede pazarı ile müzeler ilişkisinin, turizm pazarına aşırı girişin, müzelerin içinde “kültür süpermarketleri” açılmasının ve tarihi mirasın korunmasını bir kenara atan sanal sergilemelerin bu çarpıklaşmanın tehlikeli örnekleri olduğunu söyledi.

Randolph Starn konferansın sonuç bölümünde, müzelerin bir iç değerlendirme yapıp amaç ve sorumluluklarını bir daha gözden geçirmeleri, parçalar ve genel arasında yeniden doğru ilişkiler kurmaları, politikleşmiş ve özelleşmiş bir dünyadaki pozisyonlarını dikkate almaları gerektiğini belirterek, müzelerin kamusal ve sivil misyonlarının önemine dikkat çekti.

21.10.2006


 

Mevlânâ çizgi filmi 2007’yi bekliyor

Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan Mevlânâ’nın hayatını anlatan çizgi filmin, 2007 Mevlânâ Yılı’nda, 1 Ocaktan itibaren birçok ülkede gösterime girmesi için çalışılıyor. Geçen yıl Selçuk Üniversitesi Mevlânâ Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler’in danışmanlığında uzun süren çalışmalar sonucunda hazırlanan Mevlânâ Çizgi Filmi, yaklaşık 400 bin YTL’ye mal oldu.

Geçen yıl Türkiye’de sinemalarda gösterime girmesi beklenen, ancak daha sonra 2007 Mevlânâ Yılı’nda gösterilmesi kararlaştırılan Çizgi Film’in dublaj ve müzik gibi tüm ayrıntıları yeniden ele alınarak bazı yerlerindeki aksaklıklar giderildi.

Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanı Ercan Uslu, Mevlânâ’yı çocuklara tanıtma ve anlatmak amacıyla yaptırılan filmin, sadece çocuklardan değil gençler ve yetişkinlerden de ilgi göreceğini aktardı.

Alanında uzman kişilerce Çizgi Film’in şimdilik Türkçe ve İngilizcesinin hazırlandığını vurgulayan Uslu, şunları kaydetti: ‘’Mevlânâ’nın hayatının anlatıldığı film, yurt dışından birçok ülkeden talep alıyor. Ancak şimdilik bu talepleri geri çeviriyoruz. Çizgi Film’in 2007 Mevlânâ Yılı’nda gösterime girmesini istiyoruz. Film şirketleriyle de görüşmeler sürüyor.

Uluslar arası büyük bir şirket ile anlaşılıp çizgi filmin yabancı dillerde seslendirilmesi ve dünyanın dört bir yanında birçok ülkede gösterime girmesi planlanıyor. Bizim düşüncemiz Mesnevi’de olduğu gibi 20 ana dilde hazırlamak. Filmin 1 Ocak 2007’den itibaren gösterime girmesi için çalışıyoruz.’’

Uslu, ülkelerin filmi doğrudan Türkçe ya da İngilizce olarak da talep ettiğini belirterek, bu ülkelerin çizgi filmin dublajını kendilerinin yapmak istediğini ve göstermeyi hedeflediğini bildirdi.

Çizgi filmde Mevlânâ’nın bilinenin aksine ince ve kısa sakallı olduğunu ifade eden Uslu, ‘’Çizgi filmi izleyen herkes bu nedenle çok şaşıracak. Normalde 70 dakikalık çizgi film, final bölümünün eklenmesiyle 75 dakika oldu. Çizgi filmin birçok ülkede gösterilmesi, ilerde yabancı turist olarak geri dönecek’’ diye konuştu.

21.10.2006


 

Ödüller “Kısa Devre” yaptı

Plato Film Okulu tarafından bu yıl ilki gerçekleştirilen ‘’Kısa Devre Kısa Film Yarışması’’nda dereceye girenler ödüllerini aldı.

Plato Film Okulu Sinema Salonunda yapılan törende, 83 film arasından ilk 3’e giren filmlerin sahiplerine ödülleri, yönetmen Sinan Çetin tarafından verildi.

Yarışmada birincilik ödülü ‘’Ayrılık’’ adlı filmiyle Burak Aksak’a, ikincilik ödülü ‘’Kapı 2’’ ile Kemal İleri’ye, üçüncülük ödülü de ‘’Annem Sinema Öğreniyor’’ adlı filmiyle Nesimi Yetik’e sunuldu.

21.10.2006


 

Tarihî yapılara restore

Açık hava müzesini andıran Yozgat’ın Akdağmadeni ilçe merkezinde bulunan 14 ayrı tarihi binanın restore edilerek, turizme kazandırılması amacıyla hazırlattırılan projenin onaylanması bekleniyor.

Akdağmadeni Belediye Başkanı Suphi Daştan, ilçede bulunan tarihi önemi bulunan binalardan bazılarının zaman içerisinde yıpranıp, kullanılmaz hale geldiğini belirtti. Daştan, “Bir bölümü yıkılan bu tarihî binaların restore edilmesi için Üniversiteye proje hazırlattık. Hazırlanan projeyle ilk etapta iki tarihi binanın restorasyonunu yaptıracağız” dedi.

21.10.2006


 

Hayat ‘onlar’la anlamlı

Zengin olmak mutlu olmak demek değildir

Refah düzeyi artmış, zengin, çalışkan ve güçlü olan mutsuzların sayısı oldukça fazla. İnsanların cebinde parası, elinin altında imkânları ve tasarruf edebilme yeterliliği arttıkça mutlulukları da, neşeleri de artıyor değil.

Eşine piyango bileti çıkmış hanımefendi, düzenlerinin bozulduğundan, huzurlarının kaçtığından bahisle, ‘Keşke böyle bir durumla karşılaşmasaydık’ diye ailelerinin karşılaştığı dramı anlatıyor.

Güçlü, zengin, çalışkan tanımlamaları özellikle zamanımızda pek de masumiyet ihtiva etmemektedir. Yani bir insan zengin oluyor, güçlü oluyor ve imkan sahibi oluyor da, mutlu olamıyorsa bu durum size ne düşündürür? Doğrusu benim hemen aklıma gelen, bu kazançların içinde alın terinin olmaması ve dolayısıyla ‘haram’lık ihtiva etmesidir. Kişinin inancı ne olursa olsun, haram olan bir şey, içinde mutluluk unsuru taşımamaktadır.

Mutlu olma şansımız ne kadar?

Hemen belirtmek gerekir ki, mutsuz insanların sayıları ne kadar artarsa, mutlu olma şansımız da o nispette azalacaktır. Zaten mutsuz insanların sayılarındaki artış, ister istemez mutlu insanların sayılarındaki azalma anlamına gelecektir.

Huzurlu olmak için mutlu kişilere yakın olmamız gerekiyor. Komşumuzun mutluluğu ‘bize ne’ denecek cinsten bir durum değildir. Bakkalımızın mutluluğu ‘umursanmayacak bir durum’ değildir. Çevremizde ne kadar mutlu insan varsa, bu enerji bizi de etkisi altına alacaktır.

Mutsuzlar yalnız

‘Eşiyle, çocuklarıyla çok mutlu ama, bir park köşesinde bir akşam vakti geçiriyor.’ böyle bir şey göremezsiniz. Çünkü onun mutluluğu biraz da evindekilerle olan ilişkilerinin yansımasıdır. Ya da ‘Mutlu bir genç, ama hep geç saatlerde evine geliyor.’ bu da olamaz. Çünkü evinde mutlu olmayan, dışarıda onu ne kadar bulabilecektir.

Nerede yaşarsak yaşayalım, bir şekilde huzuru kaçmış, hayal kırıklığına uğramış, öfkeli ve mutsuz insanlarla içiçe olduğumuzu hatırdan çıkarmamak gerekiyor. Mutsuz insanlar, hiçbir mutlu insana yakın olmayı başaramayan insanlardır.

Sokakta kavga eden insanlardan ‘bana ne’ diyecek durumda değilsiniz. Çünkü kavgadan sizin de etkilenmesi mümkündür. Bırakın fiili etkilenmeleri, ‘Bugün bizim sokakta insanlar kavga etti’ cümlesi bile başlı başına bir huzursuzluk haberidir.

Mutlu insanlar bir araya gelmeli

Bir şeyler yapıp etmeli ve mutluluk arayan insanları yeniden bir araya getirmeli. Çünkü mutluluk arayanların yanına gelecektir mutluluk. Böylece ne kadar çok mutluluk arayan insan bir araya gelirse, o kadar çok mutluluğa ulaşılabilecektir.

Arz talep dengesi gereği, insanlar neye ihtiyaç duyarlarsa, o ihtiyaç duydukları unsurlarda çalışmalar, keşifler yapılacaktır.

Neler mutsuzluk sinyalidir?

Hiçbir yakın ilişki içinde olmayan insanlar, daima yalnız ve mutsuzdurlar.

Peki yarın mutlu olacaklar mı? O konuda da bir güvence yok. Çünkü yarın da bugün kadar yalnız olacaktır. Mutsuz insanlar, anlık doyum arayışı içindeyken tamamen mantık dışı hareket edebilirler.

Hiçbir insanla yakın arkadaşlık kuramayan insanlarla olan iletişimde çok dikkatli olunmalıdır. Onlarla olmak eğlenceli olabilir, ama ilişkilerinde hep aşağılama ve düşmanlık vardır.

Bütün başarılı ve uzun dönemli ilişkilerin temelinde yatan gülme ve eğlenmedir. Eğlencesini kaybetmiş bir birliktelik, heyecanını da kaybetmiş demektir.

İnsanların mutluluğu veya mutsuzluğu bizim çok da dışımızda olan şeyler değildir. “Beni ilgilendirmez” dediğimizde doğruyu söylemiyoruz aslında. Eğer söylediğimiz şey nitelik dünyamızda ise, bu bizi ilgilendiriyor, hem de derinden…

Mutlu olmak için bir seebi olmalı insanın. Bu ‘neden’ bazen bir anne-babadır, bazen bir dosttur bazen de bir arkadaş. Ama insanın mutlaka, nitelik dünyasında bir sevdiği, değer verdiği birisi ya da aile üyesi ve en azından bir arkadaşı vardır. İnsan bu haliyle yalnızlıkla pek iç içe değildir. Yani yalnızlık insan için değil.

Yalnız insanlar önceleri insanları kendilerinin reddettiklerine inanırlarken, yalnızlık derinleştikçe, insanların onları reddettikleri inancı ağır basmaya başlar.

Hayatımızın vazgeçilmezleri olan ve bizim için hayatın kendileriyle anlam kazandığı insanlar vardır. Onlar olmaksızın neredeyse hayatı düşünemeyiz. Onların varlığı mutluluğumuz için de büyük bir ihtiyaçtır. Onlar olmadan her şeyin yolunda gitmesi de pek mümkün değildir.

Geçici sevenlere mukabil, bizi ebedi seven var

Ama her şeye ve herkese rağmen bizi sevenlerimizin ‘geçici’liğini dikkatlerden uzak tutmamalıyız. Onun için sevgisi baki Olana nazarları çevirmeliyiz. Çünkü nice ‘Onsuz yaşayamayız’ dediğimiz değerli insanlar olmaksızın da hayatın pekala yaşanıyor olduğunu hayatın gerçekleri öğretiyor insana.

Ama yine de anlatılanlardan, hayatları bizim için çok büyük anlam ifade eden, mutluluk kaynaklarımıza, günde birkaç dakikalık ilgiyi esirgeyelim çıkmıyor. Hatta günde bir kaç dakikalık ilgi, kendimiz için ve kendileri için, çok şeyi halledebilecektir.

S. Bahaddin YAŞAR

21.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004