Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Ermeni Patriği: Diyalog sabote edildi

Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II, Fransa Meclisinin sözde Ermeni soykırımını inkârı suç sayan kanun teklifini kabul etmesiyle diyalogu sabote ettiğini belirterek, “Bu yasa konusunda Türkiye Ermenileri olarak üzerimizde ciddî bir baskı hissetmekteyiz” dedi. Mesrob II, bu sebeple İstanbul Valiliği’nden kilise ve azınlık okullarının güveninin sağlanmasını istediklerini bildirdi.

Yıllık tatil sebebiyle İstanbul dışında bulunan Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob II, yaptığı yazılı açıklamada, Fransızlar’ın daha önce AB’ye giriş sürecinde Türkiye’nin önüne çeşitli engeller çıkardığını ifade etti.

Mesrob II, şunları kaydetti: “Fransızlar, şimdi de Türkiye ve Ermenistan arasında zaten çok kısıtlı olan diyaloğa ciddî bir darbe indirmiş oldular. Fransız Parlamentosunun kabul ettiği bu yasayı, kişisel ifade özgürlüğünü engelleyici bir yasa olduğu için anti-demokratik buluyorum. Bu yasa, gerek Türk gerekse Ermeni toplumlarındaki aşırı milliyetçi ve ırkçı grupların ekmeğine yağ sürecektir. Türkiye Ermenileri olarak, gelişmeler dikkat ve kaygıyla izlerken, kamuoyunun özellikle bazı mensuplarının ne diaspora Ermenisi ne de Fransa Cumhuriyeti vatandaşı olmadığımız konusunda biraz daha duyarlı davranmalarını bekliyoruz. Bu yasa konusunda Türkiye Ermenileri olarak üzerimizde ciddi bir baskı hissetmekteyiz. Bu nedenle İstanbul Valiliği’nden kilise ve azınlık okullarının güveninin sağlanmasını diledik.’’

/ ANKARA

14.10.2006


 

En iyi cevap

Fransız Parlamentosunda kabul edilen ‘soykırım’ kararına Türkiye’nin vereceği en iyi tepkinin düşünceyi ifade özgürlüğünü genişletmek olduğu belirtililiyor. Vatan’dan Seyfettin Gürsel, Fransız siyasetçilere verilecek en iyi cevabın, 301. maddeyi fikir özgürlüğünün sınırlarını genişletecek şekilde değiştirmek olacağını yazdı. Mazlumder Genel Başkanı Ayhan Bilgen ise Fransa'da düşünce özgürlüğünü kısıtlayan yasaya nasıl karşı çıkılıyorsa, Türkiye'deki ifade ve düşünce özgürlüğüne yönelik engellere de karşı çıkılması gerektiğini belirtti.

Tuzağa düşmeyelim

Fransa’nın aldığı kararın bizdeki özgürlük kısıtlamalarıyla benzerlikler taşıdığını belirten Sabah yazarı Ergun Babahan da “Fransızların faşizan yasasına aynı düzeyde karşılık verirsek tuzağa düşeriz” diye yazdı. İngiliz gazetesi Guardian başyazısında Batının Türkiye’ye 301. madde ile ilgili baskı yaptığını hatırlatarak “Fransa tamamen aksi yönde ilerlerken Avrupa’nın Türkiye’ye yasalarını değiştirmesi gerektiğini söylemesi ikiyüzlülüktür” ifadelerine yer verildi.

14.10.2006


 

Fransa'nın yaptığı nankörlük

AKP Genel Başkan Yardımcıları Nihat Ergün ile Şaban Dişli, Fransa Meclisinde sözde Ermeni soykırımının inkârını suç sayan yasa teklifinin kabul edilmesine tepki gösterdiler. Nihat Ergün, kabul edilen yasa teklifinin “Akla ziyan bir tasarı’’ olduğunu söyledi.

Bu teklifin düşünceyi açıklama hürriyetinin önündeki en önemli engellerden biri olacağını vurgulayan Ergün, şunları kaydetti:

“Bu tasarıyla Avrupa Birliğinin (AB) temel misyonuna çok ciddi bir darbe indirilecektir. AB içerisinde Fransa’nın konumu yeniden tartışılır hale gelecek. Fransa’nın yaptığı nankörlüktür. Fransa varlığını Osmanlı’ya borçlu. Osmanlı olmasaydı Fransa diye bir ülke olmazdı. Kanuni, Kral Fransuva’yı hapisten kurtararak, tahta oturttu. Barbaros Hayrettin Paşa da Nice şehrinin geri alınması için savaştı. “AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli de yaşanan durum karşısında

Türkiye-Fransa ilişkilerinin önemli ölçüde yara alacağını söyledi. Dişli, şöyle konuştu: “Fransa, iç politika oyunlarında Ermeniler’i kullandı. Bizim şu anda gösterdiğimiz tepki kadar Ermenistan’ın da bu duruma tepki göstermesi gerekir. Türkiye’den birtakım taleplerde bulunan Ermenistan, bu taleplerine zemin hazırlamaya çalışıyorsa şu anda Fransa’nın yaptığı fırsatçılığa zemin hazırlamamalıdır. Fransa’ya yolumuz düştüğünde Ermeni soykırımı yoktur diye haykıracağız. bizi hapse atsınlar.’’

/ ANKARA

14.10.2006


 

Hatadan dön çağrısı

TBMM AB Uyum Komisyonu, Fransa Meclisinin, sözde Ermeni soykırımını inkârı suç sayan yasa teklifini kabul etmesini kınayarak, bu hatadan dönülmesini istedi.

AB Uyum Komisyonu, yaptığı yazılı açıklamada, sözde Ermeni soykırımını inkarı suç sayan teklifin yasalaşmasının, Senatoda ele alınması ve Cumhurbaşkanına sunulmasını içeren uzun bir sürece bağlı olduğu belirtildi.

Buna rağmen, Fransız Ulusal Meclisinin aldığı kararın Türk milletince büyük bir üzüntüyle karşılandığı belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi: “AB Uyum Komisyonu olarak parlamentoların, tarihi yeniden yazmak gibi bir görevlerinin bulunmadığı ve bu sorumluluğun tarihçilere ait olduğuna inanmaktayız. Komisyonumuz, bu yasa tasarısının geri çekilmesi veya Senato’da reddedilmesi için her platformda gayretlerini devam ettirecektir. Demokratik bir rejimle bağdaştırılamayacak şekilde düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan bu yasa tasarısı, yüzyıllardır birlikte yaşadığımız Ermeni asıllı vatandaşlarımız dahil, Türk milletinde infiale neden olmuştur. Komisyonumuz, bu haksız kararı şiddetle kınamakta, Fransa’nın, sağduyuyu hakim kılarak bu hatadan dönmesini temenni etmektedir.’”

/ ANKARA

14.10.2006


 

Karar, Ortaçağ özlemi

Fransa’nın sözde Ermeni soykırımını inkârına ceza getiren yasa tasarısını kabul etmesini “Ortaçağ karanlığına geri dönüş isteği” olarak yorumlayan MAZLUMDER İstanbul Şube Başkan Yardımcısı Avukat Lütfi Yılmaz, durumun, insan haklarında geriye gidişin bir parçası olduğunu söyledi.

Sosyalist Parti’nin sunduğu ve önceki gün Fransa meclisi genel kurulunda kabul edilen yasa üzerine yazılı bir açıklama yapan Avukat Lütfi Yılmaz, “Fransa, ünlü düşünürü Voltaire’in ‘Düşüncelerinize katılmıyorum ama onları söyleme hakkınızı ölünceye dek savunacağım’ sözünü, ‘Düşüncelerinize katılmıyorum ve onları söyleme hakkınız da yok, dahası bu sebeple cezalandırılmalısınız’ şeklinde değiştirmektedir” dedi.

Herhangi bir düşünenin ya da tarihî vakıanın üzerine konuşulup tartışılmasını engelleyen bu yasa tasarısını Orta çağ karanlığına geri dönüş isteği olarak gördüklerini belirten Yılmaz, Batıdaki insan hakları uygulamalarının siyasiler eli ile hızla adaletten, hakkaniyetten, ahlaktan, tutarlılıktan uzaklaştığını dile getirdi. Yılmaz açıklamasında ayrıca, Batıdaki insan hakları kuruluşlarına “seslerini daha gür çıkarma” çağrısında bulundu.

Yeni Asya / İSTANBUL

14.10.2006


 

Fransız basını Ermeni yasasına karşı çıktı

Fransız basınında dün çıkan haber ve yorumlarda, meclis genel kurulunun, sözde Ermeni soykırımının inkâr edilmesinin suç sayılmasını öngören yasa teklifini önceki günkü oylamada kabul etmesine karşı çıkıldı.

Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Monde ve Le Figaro’da önceki gün çıkan başmakalelerden sonra sol eğilimli Liberation gazetesinin dünkü başmakalesinde de yasa teklifinin ‘’zararlı’’ olduğu vurgulandı.

Başmakalede, daha önce ‘’sömürgeciliğin olumlu yanlarının okullarda öğretilmesiyle’’ ilgili mecliste kabul edilen yasaya dikkat çekilerek, meclisin bir kez daha aydınların ve tarihçilerin görev alanını ‘’ihlal ettiği’’ kaydedildi. Gazetede yer alan diğer bir haberde, Ermeni seçmenlerin baskısının dışında Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanların da bu yasa teklifini ‘’kullandığı’’ yorumu yapıldı. Le Figaro gazetesi, önceki günkü başmakalesinde yasa teklifine karşı çıkmıştı.

/ PARİS

14.10.2006


 

Azeri basını: Düşünce özgürlüğü çiğnendi

Fransa parlamentosunun sözde Ermeni soykırımının reddinin suç sayılmasını öngören yasa teklifini kabul etmesi, Azerbaycan basınında da tepkilere yol açtı.

Ekspres gazetesinin “Fransa düşünce özgürlüğünü çiğnedi” başlıklı haberinde, Fransız parlamentosunun Türkiye ile ilişkileri dikkate almayarak, “Ermeniler için tarih yazdığı” belirtildi. Gelişmeleri “Fransa parlamentosu Ermeni oyununa geldi” başlığıyla duyuran “525’inci gazete” ise Fransa’nın sık sık “Ermeni oyunlarına ev sahipliği yaptığı”, Fransız meclisinde önceki yapılan oturumda da iktidarın teklife karşı olduğunu belirtmesine rağmen, oylamaya katılmayarak yasa teklifinin kabul edilmesine dolaylı destek verdiği ifade edildi.

/ BAKÜ

14.10.2006


 

Arınç: 301 düzeltilebilir

TBMM Başkanı Bülent Arınç, TCK’nın 301. veya başka maddesinin, uygulama noktasında yanlışlıklar içeriyorsa, suçun unsurları noktasında muğlak ifadeler içeriyorsa düzeltilebileceğini söyledi.

Arınç, İnsan Hakları Ortak Platformu Dönem Başkanı, Mazlum-Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen ve beraberindeki heyeti kabul etti.

Bilgen, düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili gelecek hafta sonu başlatacakları kampanya hakkında Arınç'a bilgi verdi.

Fransa'da düşünce özgürlüğünü kısıtlayan yasaya nasıl karşı çıkılıyorsa, Türkiye'deki ifade ve düşünce özgürlüğüne yönelik engellere de karşı çıkılması gerektiğini belirten Bilgen, Arınç'a, bilboardlara asacakları afişlerden örnekler gösterdi.

Heyetin temel hak ve özgürlükler, düşünce ve ifade özgürlüğü ile ilgili yaptıkları çalışma hakkında bilgi sunmak üzere kendisini ziyaret ettiğini ifade eden Arınç, afişlerde yer alan ''Şiddet içermeyen her düşünceye sınırsız ifade özgürlüğü'', ''İfadeye özgürlük, insana özgürlüktür'', ''Yasaksız, korkusuz, tehditsiz konuşalım, ağızlara kelepçe vurulmasın'' cümleleri okudu.

''ZİHNİYET DEĞİŞİKLİĞİ''

Bülent Arınç, ifade özgürlüğünün, bütün özgürlüklerin ortak bileşkesi olduğuna işaret etti.

Türkiye'nin AB sürecinde yaptığı reformlar ile bu alanda ilerlemeler kaydettiğini hatırlatan Arınç, sadece kanunların çıkarılmasının yetmediğini, zihniyet değişikliğine de ihtiyaç olduğunu vurguladı.

AİHM'in bir kararının, bu konuda Türkiye'ye ışık tuttuğunu belirten Arınç, ''Birisinin söylediği söz, yazdığı kitap, şiir, bir afiş, poster sizin hoşunuza gider, siz onu alkışlarsanız, bu ifade özgürlüğü değildir. Yani, (O anlatılan sözler, yazılar, toplumu şok edecek nitelikte sizin düşüncelerinizin zıttı olabilir. Ama o, şiddet içermedikçe ifade özgürlüğü kapsamında kabul edilmelidir) diyor'' diye konuştu.

Arınç, bunun, Türkiye'nin zihniyet değişikliğine gitmesini de gösteren bir örnek olduğunu ifade ederek, o düşüncelerden hoşlanılmasa bile; şiddeti, terörü reddeden, suç işlenmesini aleni olarak tahrik etmeyen her şeyin söylenebileceğini vurguladı.

''BİZE YOL GÖSTERMESİ LAZIM''

Türkiye'nin bu konuda çok önemli adımlar attığını ve atmaya da devam edeceğini dile getiren Arınç, parlamentonun bu konudaki kararlılığının güçlü olduğunu belirtti.

Heyetin hazırladığı afişlerde TCK'nın 301. maddesiyle ilgili taleplerin de yer aldığına işaret eden Arınç, şöyle konuştu:

''TCK'nın bu veya başka maddesi, eğer uygulama noktasında yanlışlıklar içeriyorsa, düzeltilebilir. Eğer suçun unsurları noktasında muğlak ifadeler içeriyorsa, bunlar da düzeltilebilir. Bu konuda sivil toplum örgütlerinin, düşünen insanların, siyasetçilerin, bilim adamlarının, iş adamlarının, köşe yazarlarının mutlaka güzel şeyler üretmesi lazım. Bize yol, yön göstermesi lazım.Hiçbir şey tabu değildir, değişebilir, iptal de edilebilir, yerinde de kalabilir. Ama bu konuda talepler olmalıdır, yol gösterici olmalıdır diye düşünüyorum. Bu konuda örgütlerin de samimi, düşünce özgürlüğü içerisinde kabul edilebilecek davranışlarını saygıyla karşılıyorum.''

/ ANKARA

14.10.2006


 

Sağduyu çağrısı

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Fransa karanlık çağa doğru gidiyor, ama güneş tekrar bizim üzerimize doğru doğma dönemine geliyor. Biz bunun farkına varalım, önümüzdeki dönemde bizim yıldızımızın parlaması için önümüzde daha çok çukurlar açılacak. O yüzden bizim akıl yoluyla hareket ediyor olmamız lâzım. Eğer akıl yolunu bırakıp hissî noktaya dönersek kaybeden biz oluruz” dedi.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin önünde yıldızının parladığı bir dönemde olduğuna işaret ederken, ''Türkiye'nin yıldızının parlamaması için, önümüze daha çok çukurlar açılacak'' dedi.

Hisarcıklıoğlu, bu yüzden Türkiye'nin herhangi bir sorunla karşılaştığında da, hislerinin aksine akıl yoluyla hareket etmesi gerektiğini vurguladı.

CNN Türk'te bir programa katılan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Fransa Meclisinde sözde Ermeni Soykırımının inkarını suç sayan yasa teklifinin kabul edilmesine ilişkin soruları yanıtladı.

Fransa'nın geçmişte bütün dünyaya demokrasi, insan hakları, fikir özgürlüğü konusunda öncülük yapmış bir ülke olduğunu hatırlatan Hisarcıklıoğlu, ''ancak bu anlamda 12 Ekim, Fransa için aydınlıktan karanlığa geçiş oldu'' dedi.

1991 SONRASI DEĞİŞEN DURUM

Fransa'nın kararına dönük Türkiye'nin yapması gerekenlerden önce, ülkenin iki önemli devrimin farkında olması gerektiğini ifade eden Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti:

''Biz 1991'den sonra dünyada ne değiştiğinin farkında değiliz. Dünyada iki şey değişti; bir dünyada duvarlar yıkıldı. Bütün propaganda alanı bütün küresel dünya artık. Bizim için Ankara İstanbul değil...İkincisi, bilgi paylaşımında internet kullanımı başladı, sesimizi duyurmak için internet kullanmasını bilmiyoruz. Türkiye bu iki hadisenin dünyada ne müthiş devrim yarattığının farkında değil.''

EKONOMİK BOYKOT SEÇENEĞİ

Fransa'ya uygulanacak ekonomik anlamda bir boykotun sorunu çözmede etkili olup olmayacağının sorulması üzerine Hisarcıklıoğlu, bu tip hareketlerin etkin olması için, ancak o ülkeyle çok yüksek ticaret hacminin olması gerektiğini söyledi.

Türkiye'nin Fransa'dan ithalatının 6 milyar dolar civarında olduğuna dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, ''zaten ekonomik ilişkiler çok yukarıdaysa o zaman siyasi problem de olmaz, ticaret barışı da geliştirir. Etrafımızda güvenlik halkası oluşturmak istiyorsunuz ve karşınızda bir dost, bir müttefik oluşturmak istiyorsanız, bütün dünyada geçerli nokta ekonomi ve ticarettir'' diye konuştu.

''İTHALAT ANLAMINDA

BOYKOTUN ZARARI OLABİLİR''

Fransa'dan ithalatı önlemek için girişimlerde bulunulabileceğini, ancak bunun Türkiye'ye de zararı olabileceğini belirten Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:

''Yanlız dikkat etmek lâzım. Elma ile armut da karıştırılabilir, öyle bir zararı da olabilir. Çünkü, yerli sermaye haline dönüşmüş Fransız şirketleri var. Türkiye'de yaklaşık 400 tane Fransız şirketi var, bunlar burada yatırım yapmışlar artık Türk sermayesi haline gelmişler, yaklaşık 65 bin kişi çalıştırıyorlar. Protesto veya boykot diye ilan ettiğiniz zaman bu aslında kendi insanınıza yaptığınız zarar olabilir.''

Türkiye'de ''Frankofon'' eğitim yapan epey bir çok kuruluş olduğuna işaret eden Hisarcıklıoğlu, ''Fransa'nın kendi kültürlerinin devamı açısından bu kurumlara hassasiyet gösterdiklerini, bir şey yapılacaksa, Milli Eğitim Bakanlığı'nın buna dikkat edebileceğini söyledi.

Önümüzdeki dönemde Fransız şirketlerinin nükleer santralle ilişkin çalışmaları olduğuna dikkati çeken TOBB Başkanı, savunma ihaleleri, yapı yol çalışmaları, metro çalışmaları gibi Fransız şirketlerinin ilgi duyduğu alanlara dönük çalışmalar yapılabileceğini kaydetti.

AB İLİŞKİLERİNE NASIL YANSIYACAK?

Fransa'nın aldığı kararın AB ilişkilerine nasıl yansıyacağına dönük soruyu da Hisarcıklıoğlu, ''bunlar birbirinden çok farklı. Birisi futbol maçı, diğeri basket maçı'' benzetmesi yaparak cevapladı.

İki sürecin birbirinden çok ayrı olduğunu belirten Hisarcıklıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Fransa karanlık çağa doğru gidiyor ama güneş tekrara bizim üzerimize doğru doğma dönemine geliyor. Biz bunun farkına varalım, önümüzdeki dönemde bizim yıldızımızın parlaması için önümüzde daha çok çukurlar açılacak. O yüzden bizim akıl yoluyla hareket ediyor olmamız lazım. Eğer akıl yolunu bırakıp hissel noktaya dönersek kaybeden biz oluruz.''

Bu arada Fransa'ya tepki anlamında sivil toplum örgütlerinin tek güç olmada zayıf kaldığına işaret eden Hisarcıklıoğlu, dünya düzeyinde katılımcı demokrasinin, ancak tüm tarafların katılımıyla gerçekleşeceğini vurguladı.

Hisarcıklıoğlu, Orhan Pamuk'un Nobel ödülü kazandığının hatırlatılarak, ''ifade özgürlüğü ile çok mu daha dış dünyaya açılırız'' şeklindeki soru üzerine, fikirlere, insanın düşündüğüne ''kelepçe vurmanın'', o ülkeyi Fransa gibi geri noktaya düşürdüğünü göstereceğini savundu.

Hisarcıklıoğlu, ''insan düşünebildiğini ifade edemezse, o ülkelerde gelişme olmaz'' dedi.

/ ANKARA

14.10.2006


 

Türkiye- AB yuvarlak masa toplantısı Göcek'te başladı

Ekonomi ve Dış Politikalar Araştırma Merkezinin (EDAM), AB üyelik müzakerelerinin başlamasının birinci yıl dönümü dolayısıyla Göcek’te düzenlediği ve Avrupa’nın geleceğiyle Türkiye AB ilişkilerinin ele alınacağı yuvarlak masa toplantısı başladı.

Göcek Swiss otelinde TOBB ve Alman Bosch Stiftung Vakfının katkılarıyla düzenlenen toplantı öncesinde katılımcılar, bir süre sahilde dolaştıktan sonra, basına kapalı yapılacak ilk oturum için toplantı salonuna döndü.16 ülkeden 22 yabancı ve 18 Türkü bir araya getiren toplantıda, “Enerji Güvenliği”, “AB ve Küresel Rekabet”, “AB ve Küresel Güvenlik”, “Kıbrıs”, “AB’nin Genişlemesi ve Çok Kültürlülük” konuları ele alınacak. Toplantıya İsveç Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Urban Ahin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıcı Rıza Türmen, merkezi Londra’da bulunan düşünce kuruluşu Centre for European Reform’un Direktörü Charles Grant, AKP Milletvekili Egemen Bağış, CHP Milletvekili Zeynep Damla Gürel katılıyor.

BM Kalkınma Ajansı Başkanı Kemal Derviş’in de kurumunu temsilen değil, kendi adına toplantıya katılacağı, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun toplantının öğleden sonraki bölümünde bulunacağı belirtildi.

Dün basına kapalı 3 oturumda gerçekleştirilen toplantı, bugün yapılacak yine basına kapalı 2 oturumla sona erecek. Katılımcılar bugün öğleden sonra Köyceğiz’e geçerek, halkla sohbet edecek.

/ FETHİYE

14.10.2006


 

Seçilme yaşı 25

Milletvekili seçilme yaşı 25’e indirildi. TBMM Genel Kurulunda ele alınan anayasa değişikliği teklifinin tümü üzerinde yapılan gizli oylama sonucunda teklif, 19 ret oyuna karşılık, 413 oyla kabul edildi.

Oylamada, 3 milletvekili çekimser kalırken, 5 oy geçersiz, 5 oy da boş çıktı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliği için oy kullanırken, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ANAVATAN Genel Başkanı Erkan Mumcu ve DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar Genel Kurulda bulunmadı.

/ ANKARA

14.10.2006


 

2007 seçimleri Kasım’da

TBMM Genel Kurulu, bağımsız milletvekili adaylarının isimlerinin birleşik oy pusulasında yer almasına ilişkin kanun teklifini kabul etti. Genel Kurul’da 2007’deki Genel Seçimlerin 4 Kasım Pazar günü yapılması hükme bağlandı.

Seçim kanunu’nda değişiklik yapan teklife göre bağımsız milletvekilli adaylarının isimleri, oy pusulasında yer alan son partiden sonra yer alacak. Bir seçim çevresinde birden fazla bağımsız aday varsa, pusulada yer alma sırası kura ile belirlenecek.

Teklifin görüşmeleri sırasında verilen bir önerge ile Milletvekili Seçimi Kanunu’nun 6. maddesinde yer alan, ‘’Her seçim döneminin son toplantı yılının 3 Temmuz günü seçimin başlangıç tarihidir ve Ekim ayının ikinci Pazar günü oy verilir’’ hükmü, ‘’Her seçim döneminin son toplantı yılının 20 Temmuz günü seçimin başlangıç tarihidir ve Kasım ayının birinci Pazar günü oy verilir’’ şeklinde değiştirildi.

Genel seçimlerin yapılacağı 2007 yılının Kasım ayının ilk pazar günü 4 Kasım 2007 tarihine denk geliyor. Buna göre, erken seçim kararı alınmaması durumunda seçimler 4 Kasım 2007’de yapılacak.

/ ANKARA

14.10.2006


 

Sanal dünya şiddeti özendiriyor

Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa, hem kendine dönük şiddetin, hem de başkasına dönük şiddetin artış eğiliminde olduğunu söyledi. Okullardaki şiddet ve sebepleri üzerine araştırma yapan Güven, yaptığı açıklamada, egemenlik ilişkilerinin hükümran olduğu her yerde, şiddetin de uygulandığını söyledi.

Boğa, şiddetin özellikle televizyon yayınlarından ve internet ortamından ‘’sansürsüz’’ şekilde sunulduğunu, günlük 4 saatlik ortalamayla ekran başında kalan kişilerin, binlerce şiddet vak'ası ve ölüme tanıklık ettiğini bildirdi. Acının bile ‘’eğlendirici’’ olarak sunulmaya başlandığını savunan Boğa, internet siteleri, televizyon dizileri ve filmlerde “elindeki silâhla daha güçlüsün’’ imgesinin çok yaygın olarak kullanıldığını dile getirdi.

Boğa, yasaklar ve özgürlüklerin tersine işletildiğini, acilen eleştirel medya okuryazarlığının geliştirilmesi gerektiğini belirtti. İntihar, uyuşturucu gibi kendine dönük ve başkasına dönük şiddetin artış eğiliminde olduğunu savunan Boğa, şunları kaydetti: “(Gücü yeten yetene) durumu yaygınlaşıyor. Bir yandan linç kültürü, diğer yandan simgesel ve sanal şiddet iç içe geçmiş. Hem kendine dönük şiddet, hem de başkasına dönük şiddet artış eğiliminde... Evde, okulda, askerde, işte, sokakta, pazar yerinde, her yerde şiddet uygulanıyor ve şiddete tanıklık ediliyor. Şiddet, o kadar benimsenir, kanıksanır hale geldi ki, (öğrenci, dayak talep eder), (veli, ayrımcılık ister) hale getirildi. Şiddet meşru görülmekte. Öğrencilerin bir bölümü davranış bozukluğu, yaşadıkları, çevre ve toplumdaki konumu itibariyle şiddeti benimsemiş, sözleri ve davranışlarıyla dayak atılmasını teşvik eder pozisyona giriyor. Öğretmenlerin büyük bölümü bu oyuna gelmese de bir bölümü gelebiliyor. Bazen de sözde (çocuğun iyiliği için, hak ettiği için) dayak atılıyor.’’

Boğa, bütün tartışmalar ve projelerin öğrencisiz ve öğrenciye rağmen sürdürüldüğünü, kararların onların gıyabında oluşturulduğunu söyledi. Boğa, okullardaki şiddetin geçici çözümlerle değil, kalıcı projelerle sonlanabileceğini, bu konuda Millî Eğitim Bakanlığının araştırmaları yoğunlaştırması gerektiğini kaydetti.

Bakanlığın şiddet sorununa yaklaşımının samîmî olmadığını iddia eden Boğa, ‘’Araştırma başvurularına bile izin verilmiyor. Akademik araştırmalar için, bakanlığın izin zorunluluğu kaldırılmalı, izinler sadece bilgi verme zorunluluğu ile sınırlı tutulmalı. Millî Eğitim istatistikleri, şiddet türlerini ve yoğunluklarını da içerecek şekilde genişletilmeli, veri tabanları oluşturulmalı’’ diye konuştu. Çözüm modellerinin öncelikle okullarda geliştirilmesi gerektiğini belirten Boğa, okulların altyapı ve fiziki şartların karşılanmasına yönelik tedbirlerin alınmasının, şiddete yol açan stres kaynaklarını azaltabileceğini belirtti.

Boğa, öğretmenlerin de stresle nasıl başa çıkılacağını bilemediğini, şiddet yerine alternatif çözüm yolları ile ilgili broşürler hazırlanıp başta öğretmenler olmak üzere tüm toplumsal taraflarla paylaşılması gerektiğini dile getirdi.

/ ADANA

14.10.2006


 

Bakan Çelik: Okullarda şiddete karşı strateji planı hazırladık

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, okullarda şiddetin önlenmesi için 40 kurumun da içinde bulunduğu önemli bir strateji planı hazırladıklarını açıkladı.

Elazığ Akgün Otel’de okullardaki şiddet konulu bir toplantı düzenleyen Bakan Çelik, işin başında sevgi olduğunu ve bir tek çocuğun bile burnunun kanamasının kendilerini üzeceğini söyledi. Avrupa ülkeleri içerisindeki okullarda şiddetin en düşük olduğu ülkenin Türkiye olduğuna değinen Bakan Çelik, buna rağmen olayları hafife almadıklarını ve üzerine kararlılıkla gittiklerini kaydetti.

Bir öğrencinin günde 6, haftada ise 30 saatini okulda geçirdiğini belirten Bakan Çelik, “Bir öğrenci 138 saatini televizyon başında geçiriyor. Bu zaman okulda geçirdiğinden daha fazladır. Ben bu olaylardan başta kendimi sorumlu tutuyorum. Ama bununla mücadele etmek hepimizin görevidir. Ailenin üzerine düşen, öğretmene düşen, yöneticiye düşen, medyaya, çevreye sokağa düşen sorumluluklar var” şeklinde konuştu. Çelik, okullardaki şiddetin önlenmesi konusunda Unicef ile koordinasyon sağladıklarını ve polis teşkilâtı, İçişleri Bakanlığı, RTÜK ve Adalet Bakanlığı gibi 40 ayrı kurumun işbirliği yapacağını vurguladı.

/ ELAZIĞ

14.10.2006


 

Gül, Lüksemburg yolcusu

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Lüksemburg’da 16 Ekimde yapılacak Türkiye-AB Troykası bakanlar toplantısına katılacak.

Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerine başladığı birinci yılın ve bu bir yıl içerisinde başarıyla tamamlanan tarama sürecinin ardından yapılacak toplantıda, reform çalışmalarıyla, katılım süreci gündemindeki diğer konuların ele alınacağı, ayrıca güncel uluslarar ası siyasî gelişmelerin değerlendirileceği belirtildi.

Bakanlar düzeyindeki Türkiye-AB Troykası toplantıları, Türkiye’nin adaylık statüsünün teyit edildiği 1999 Helsinki Zirvesi’nden bu yana, her dönem başkanlığı sırasında bir kez düzenleniyor. Lüksemburg’daki toplantıya AB Troykası’nı temsilen, Dönem Başkanı Finlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja, müteakip dönem başkanı Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier, AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn ve AB Konseyi Genel Sekreteri ve Ortak, Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Javier Solana’nın katılmaları öngörülüyor.

/ ANKARA

14.10.2006


 

Babacan Berlin’de

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Almanya’nın başşehri Berlin’deki temaslarına başladı. Bakan Babacan, bugün önce Dışişleri Bakanlığı’nda Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Günter Gloser ile görüştü.

Babacan, daha sonra Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier ile bir araya geldi. Babacan, daha sonra Federal Ekonomi ve Teknoloji Bakanı Michael Glos ile görüştü. Babacan’ın yaptığı görüşmelere, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Cüneyd Zapsu ve Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Mehmet Ali İrtemçelik de katıldı. Bakan Babacan, Türkiye’nin Berlin Büyükelçiliği’nde bir basın toplantısı düzenleyecek, daha sonra da Federal Maliye Bakanı Peer Steinbrück ile görüşecek.

/ BERLİN

14.10.2006


 

Diyarbakır’da Kürtçe mevlid

AKP Diyarbakır İl Başkanı Abdurrahman Kurt’un başkanlığını yaptığı Diyarbakır Gönül Köprüsü Derneğince Kürtçe mevlid okutuldu.

Diyarbakır Gönül Köprüsü Derneğinin organize ettiği, “1. Ramazan Şenlikleri’’ kapsamında tarihi Hasanpaşa Hanı’nda okutulan mevlitte, Türkçe ve Kürtçe sunum yapılırken, mevlid ise Kürtçe okutuldu.

Çok sayıda vatandaşın katıldığı mevlitte konuşan AKP Diyarbakır Milletvekili Fehmi Uyanık, Kürtçe okunan mevlit karşısında çok duygulandığını söyledi.

Mevlid okutulmasının siyasî bir amacının bulunmadığını kaydeden Uyanık, “Bu diller bizim mahalli dillerimizdir. Yasaklar geride kaldı. Artık herkes kendi mahalli dilini rahatlıkla kullanıyor’’ dedi.

/ DİYARBAKIR

14.10.2006


 

Baykal’ın villasında keşif

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan aleyhine açtığı manevî tazminat dâvâsı kapsamında, Baykal’ın villasında, “kamu alanına tecavüz’’ iddialarını araştırmak üzere bilirkişilerce keşif yapıldı.

Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi Yargıcı Zeki Deniz başkanlığındaki bilirkişi heyetinde, Çankaya Tapu ve Kadastro Müdürlüğünden bir mimar ve mühendis de yer aldı.

Unakıtan’ın avukatı Ali Özkaya ile Baykal’ın avukatı Şahin Mengü ve villaları yapan Kooperatif 18 Konut Yapı Kooperatifinden bir yetkili de keşifte hazır bulundu.

Heyet, Angora Evlerindeki villanın bahçe ve bodrum katında bazı ölçüm ve incelemeler yaparak, fotoğraf görüntüleri aldı. Yargıç Zeki Deniz, incelemelerin ardından taraf avukatlarına, dava kapsamında gerek görülmesi halinde tekrar aynı bilirkişi heyetince villada daha detaylı bir keşif yapılabileceğini söyledi. Bu arada, keşif sırasında evinde bulunan Deniz Baykal, bodrum katında inceleme yapmak isteyen bilirkişi heyetini kapıyı açarak içeri aldı. Bilirkişi heyeti, evdeki incelemelerinin ardından Baykal’ın eşi Olcay Baykal tarafından uğurlandı. Çankaya Tapu ve Kadastro Müdürlüğü bir mühendis ve bir mimarı villada ‘’kamu alanına tecavüz’’ iddialarını araştırmak için bilirkişi olarak görevlendirmişti.

/ ANKARA

14.10.2006


 

TÜBİTAK’dan akademisyenlere destek

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), akademisyenler için kesenin ağzını açtı. Akademisyenlerin projelerine sağladığı destek miktarını, tarihindeki en yüksek rakama ulaştırmaya hazırlanan kurum, proje başına yıllık verilen destek miktarını 50 bin YTL’den 150 bin YTL’ye çıkarıyor.

TÜBİTAK’ın kuruluşundan bu yana en önemli desteğinin akademisyenlere yönelik olduğunu ifade eden TÜBİTAK Başkan Vekili Prof. Dr. Nüket Yetiş, kırk yıldır verilen bu desteklere 1970’li yıllarda TÜBİTAK bütçesinin yüzde 50’sinin ayrıldığını, 2000’li yıllarda ise desteklerin bütçenin yüzde 5’ine kadar gerilediğini kaydetti. Geçtiğimiz yıl ise toplam 346 milyon YTL bütçenin 90 milyon YTL’sinin akademik Ar-Ge’ye ayrıldığını belirten Yetiş, “Bizim hedefimiz proje başına desteği yılda 150 bin YTL’ye doğru çekmektir. Üç yıllık projeye, 450 bin YTL verebiliriz. Hangi ülkeye bakarsanız o ülkedeki rakamlar da bu civardadır” dedi. Kuruma sunulan proje sayılarında da son dönemde büyük bir artış yakaladıklarını, bu yıl 4 bin 12 akademik Ar-Ge proje başvurusu geldiğini söyleyen Yetiş, bunun umut verici olduğunu ifade etti. Yetiş, eskiden müsbet bilimler alanındaki projelere destek veren TÜBİTAK’ın, 2005 yılındaki kanun değişikliği ile artık tüm branşlara destek sağlamaya başladığını da hatırlattı.

/ ANKARA

14.10.2006


 

Uçaklarımıza Yunan tacizi

Genelkurmay Başkanlığı, Ege Denizi’nin uluslararası hava sahasında planlı eğitim uçuşu yapan Türk Hava Kuvvetlerine ait uçakların uçuş rotasının, Yunan uçakları tarafından 3 kez taciz edildiğini bildirdi.

Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan açıklamada, Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığının Ege Denizi’nin uluslar arası hava sahasında planlı eğitim uçuşu icra eden F-16 koluna, Yunanistan’ın Skiros meydanından kalkan 2 adet Mirage-2000 uçağıyla Sakız Adası’nın kuzeybatısında dün saat 12.06’ta reaksiyon gösterilerek, “uçuş rotasının taciz edildiği’’ belirtildi.

Açıklamada, önceki gün saat 13.23’te Yunanistan’ın Tanagra meydanından kalkan 2 adet Mirage-2000 savaş uçağıyla Midilli Adası’nın kuzeybatısında ikinci kez, Yunanistan’ın Limni meydanından kalkan 2 adet F-16 uçağıyla da Sakız Adası’nın kuzeybatısında saat 15.55’te üçüncü kez uluslar arası hava sahasında planlı eğitim uçuşu yapan Türk Hava Kuvvetlerine ait F-16 koluna reaksiyon gösterilerek, uçuş rotasının taciz edildiği kaydedildi.

/ ANKARA

14.10.2006


 

Etiyopya’da ‘iftar’ sevinci

Ramazan çalışmaları hakkında bilgi veren İHH İnsani Yardım Vakfı, 2006 Ramazan Programı dolayısıyla dünyanın en fakir ülkesi olan Etiyopya’da da gıda dağıtımı gerçekleştirildiğini bildirdi.

Vakıf yetkilileri, un, şeker ve yağdan oluşan temel gıda maddelerine “iftar” ismini veren, Ramazan ayında yapılan gıda dağıtımlarını da “iftar” ismi ile adlandıran Etiyopyalıların, Türkiyeli Müslümanlara hayır duâları gönderdiklerini de aktardı.

BM’nin gelir dağılımı sıralamasında en sonda bulunan Etiyopya’da gıda dağıtımı yaptıklarını belirten İHH yetkilileri, Etiyopya’nın Başşehri Addis Ababa’nın 150 km güneyindeki Habura Bölgesi’nde iki gün üst üste iki ayrı noktada, ilk gün 328 aileye, ikinci gün ise 400 aileye gıda dağıtımında bulunduklarını ifade etti.

Yeni Asya / İSTANBUL

14.10.2006


 

Kağnılı hayat çabası

Ordu’nun yüksek kesiminde kalan ilçelerde ulaşımda yaşanan güçlük ve ekonomik sebeper, halkın kağnı arabasına olan mahkûmiyetini sürdürüyor.

Şehrin bin 340 rakımlı Akkuş İlçesi ile Çaybaşı İlçesi’ne bağlı bin rakımlı İlküvez Beldesi arasında yaylara ve tarlalara gidiş güzergâhındaki köstebek yuvasını andıran yolda kağnı arabalarına sıkça rastlanıyor. Kağnı arabalarının başında imkânsızlıktan okutulamayan kız çocukların bulunması da dikkat çekiyor. İlküvez Beldesi’ne bağlı Yirdinlikardı Mahallesi’nden 19 yaşındaki Zülfiye Atar, bölgedeki okuyamayan kız çocuklarından bir tanesi.

/ ORDU

14.10.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004