|
|
|
Sürecin hızı reformlara bağlı |
AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, ‘’Reformlar uygulamada ne kadar ileri götürülürse müzakere süreci de o kadar hızlı olur’’ dedi. TBMM’de AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış ve diğer üyelerle bir araya gelen Rehn, görüşmenin başında yaptığı açıklamada, görüşmeden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. AB Komisyonu olarak halen İlerleme Raporu ve Strateji Belgesi üzerinde çalıştıklarını ifade eden Rehn, bu belgelerin, Aralık’ta yapılacak olan AB Konseyi toplantısında alınacak kararlarda etkili olacağını belirtti.
Rehn, temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğü de dahil olmak üzere siyasi reformların çeşitli alanlarda sürdürülmesinin, Türkiye’nin müzakere süreci için önemine dikkati çekerek, ‘’Reformlar uygulamada ne kadar ileri götürülürse müzakere süreci de o kadar hızlı olur’’ dedi.
Olli Rehn, Türkiye’nin bazı iç ve dış etkenler nedeniyle reform sürecini sürdürmekte karşılaştığı zorluklar ile hassasiyetlerin farkında ve bilincinde olduklarını vurgulayarak, bununla birlikte Türkiye’ye tam destekleri olduğunu bildirdi. 9. Reform Paketi’nin, İlerleme Raporu’nun yayımlanmasından önce geçmesini umduğunu kaydeden Rehn, kendileri için önemli olan bir başka konunun, bu paketin içinde yer almayan ifade özgürlüğü olduğunu belirtti. Rehn, bu alanda yapılması gerekenlere ilişkin bazı ciddi kanaatleri bulunduğunu kaydederek, ifade özgürlüğü konusunda ilerleme görmek istediklerini bildirdi. Rehn, ifade özgürlüğü ve diğer konuları ele alacakları görüşmenin bundan sonraki bölümünün basına kapalı yapılmasını isteyerek, ‘’parlamenter demokrasi adına basın özgürlüğünün bu kez kısıtlanabileceği’’ esprisi yaptı. 301. maddenin değiştirilmesi veya yasadan çıkarılması gerektiğini ifade eden Rehn, bu alanda yapılacak düzenlemelerin, ifade özgürlüğü açısından son derece önemli olduğunu belirtti. Türkiye’de bununla ilgili yaklaşık 70 dava açıldığını hatırlatan Rehn, ‘’Bu davalar olumlu sonuçlansa bile, hiç açılmamalı’’ dedi. AB Uyum Komisyonu Başkanı, AKP Düzce Milletvekili Yaşar Yakış da Türkiye’nin müzakere sürecinde olduğunu, Müzakere Çerçeve Belgesi’ndeki bazı konuların, Türkiye’den hemen beklenilmemesi gerektiğini kaydetti.
|
/ ANKARA
05.10.2006
|
|
|
18 MİLYON YOKSUL VAR |
MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Bolat, “Bu ülkenin gündemi istikrar, daha fazla yatırım, işsizliğe çare ve cari ticaret açığının kapatılması; insanımızın gündemi refah seviyesinin artmasıdır. Bunların dışındaki gündemler sun’î gündemler’’ dedi. Sun’î gündemler oluşturulmaması için herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğini belirten Bolat, “900 bin açlık sınırı ve 18 milyon yoksulluk sınırında insanı olan ülkede bunu başarmak zorundayız’’ şeklinde konuştu.
Bolat, MÜSİAD Kayseri şubesince düzenlenen iftar yemeğine katılmak için geldiği Kayseri’de gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye’nin son 4 yılda siyasi, ekonomik ve güven ortamı ile yeni bir dönemi yaşadığını belirten Bolat, son 4 yılda yüzde 35 reel büyüme sağlandığını, ihracatın yüzde 135 arttığını, her yıl 700 bin gencin iş istediği bir ortamda yüzde 7-8’lik büyüme yakalandığını ve yatırımların arttığını söyledi.
Olumlu gelişmelere rağmen bazı olumsuzluklar da yaşandığını, ancak bunların “felaket tellallığı” yapmayı gerektirmediğini anlatan Bolat, olumlu gelişmeleri takdir edip, olumsuzlukları eleştirmekten çekinmediklerini, 16 yıldır projeleriyle, teklifleriyle ülkeye hizmet ettiklerini ve siyasi ortamda herkese eşit mesafede durduklarını belirtti. Dünyada kapitalistleşme süreci yaşandığına ve bu ortamda finans sermayesinin üretim sermayesini ezdiğine dikkati çeken Bolat, şunları söyledi:
‘’YAPMAMIZ GEREKEN,
GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRMEK’’
‘’Bu noktada yapmamız gereken, güçlerimizi birleştirmektir. MÜSİAD bunun için vardır. Türkiye’nin iyi yönetilmesi için çabalıyoruz. O zaman bizim işlerimiz de iyi gidecek. Cari ticaret açığının artmasından endişe duyuyoruz. Kur dalgalanmalarından olumsuz etkilenen ihracatçılarımız zor şartlar altında faaliyet gösteriyor. İhracat desteklenmeli, bürokratik formaliteler azaltılmalı. KOSGEB’in kaynaklarının artırılmasını istiyoruz. KOBİ’lerin borçlarının yeniden yapılandırılmasını bekliyoruz. Çin ile, doğu Avrupa ile ve dünyanın birçok ülkesiyle rekabet halindeyiz. Kendi içimize kapanarak kısır çekişmelerle vakit kaybedemeyiz.’’
Kısır çekişmeler, politik kaos ortamı ve toplumsal huzursuzluğun kimseye fayda sağlamayacağını ifade eden Bolat, ‘’Bu ülkenin gündemi istikrar, daha fazla yatırım, işsizliğe çare ve cari- ticaret açığının kapatılması; insanımızın gündemi refah seviyesinin artmasıdır. Bunların dışındaki gündemler suni gündemlerdir. Sun'î gündemlerin yaratılmaması için, herkes üzerine düşeni yapmalıdır. 900 bin açlık sınırında ve 18 milyon yoksulluk sınırında insanı olan ülkede bunu başarmak zorundayız” diye konuştu.
|
/ KAYSERİ
05.10.2006
|
|
|
Ezanla uğraşmayın |
Yeni Asya’nın sorularını cevaplandıran Diyanet-Sen Genel Başkanı Ahmet Yıldız, dini bir konuda yetkili bir kurum yerine başkalarının uluorta görüş bildirmesini, karar vermesini demokrasiye, milli iradeye, din ve vicdan özgürlüğüne aykırı bulduğunu belirtti.
* Zaman zaman Ezan’ın Türkçe okunmasına dair bazı görüşler ifade ediliyor. Son olarak da Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu bu isteğini dile getirdi. Toplumda bu yönde bir talep var mı?
Ezan zaten Türklerin anladığı biçimde okunuyor, Türkler anlıyor zaten. Ezanın Türkçe okunması meselesi tek parti döneminde yapılan bir uygulama. “Türkçe okunacak” diye bir kanun çıkarıldı. Çok partili hayata geçildiğinde bu mecburiyet kaldırıldı.
* Yani isteyen yine Türkçe okuyabilir?
Tabi. Türkçe okuyanı engelleyen bir şey yok. Ezan’ın “sadece Türkçe” okunma mecburiyeti kaldırıldı. “Ezan Türkçe okunmalıdır” diyenlerin esas maksadı üzüm yemek değildir. Bu noktada tartışma çıkarmak, gündeme gelmektir. Çok iyi niyetli olduklarını söylüyorlar. Ben de onlara diyorum ki, “Çok hevesliyseniz bir cami yapın. Orada siz Türkçe ezan okutun. Türkçe namaz kıldırın.” Yani kimse bir şey demiyor. Böyle bir talep yokken, ihtiyaç, gereklilik varmış gibi davranıyorsanız o zaman bu konuda yetkili olan kuruma başvurursunuz. Bu da anayasal bir kurum olan Diyanet İşler Başkanlığı’dır. Başkanlık da bu ihtiyacınıza yazılı veya sözlü cevap verir. Dini bir konuda yetkili bir kurum yerine başkalarının uluorta görüş bildirmesini, karar vermesini demokrasiye, milli iradeye, din ve vicdan özgürlüğüne aykırı buluyorum.
* Bilen bilmeyen herkesin birer otorite gibi çok rahat bir biçimde din konusunda hüküm vermesinin ne gibi yanlışları olabilir?
Tebabet yani tıp ve diyanet konusunda herkes konuşur. “Bizim böyle bir hastamız vardı şu ilacı kullandı iyi oldu” der reçeteyi söylerler. Bir de din konusunda aynı tavır sergilenir. Ama ikisi de en hayati ve önemli konulardır. Milletin çok hassas olduğu kurumlardaki idarecilerimiz, yöneticilerimiz yine milletimizin çok hassas olduğu din konusunda uluorta konuşmaktan çekinirlerse çok iyi olur.
* Son günlerde yine artan irtica söylemleri insanların hassasiyetini nasıl etkiler?
İrtica hukuki bir kavram değil. İrtica diye bir suç isnat ediyorsunuz ama TCK’da veya özel kanunlarda tarif edilmiş bir irtica suçu yok. Veya irtica suçu olarak nitelenen unsurlar yok. Tarif edilmemiş bir gölgeye taş atmak aklı başında insanların, hukukçuların yapacağı bir şey değil. Zaten bu yeni bir şey de değil. Osmanlının son döneminden beri Türkiye’nin gündemine oturan bir şey.
* Bir türlü de bitmiyor ama…
Kesin olan bir şey var; irtica ne zaman konuşuluyorsa ülke ya yerinde saymıştır ya geriye gitmiştir. Bu konuda samimi olanların irticayı tarif etmelerini, nelerin bunun kapsamına girdiğinin saymalarını istiyorum. Vatandaşı da tedirgin etmemelerini istiyorum. Değil ise bunları sadece başka niyetlerle ve amaçlarla gündem oluşturmak için söylenmiş beyanatlar olarak görüyoruz.
* Deniz Kuvvetleri Komutanı Ezan’ın aslına dönmesini “karşı devrimcilere verilen bir ödün” olduğunu söyledi. Ne kastetti sizce?
Onu kendisine sormak lazım. Burada bir taviz verilmiş değildir. Burada milletin iktidarı, temsilcileri milletin arzusunu yerine getirmiştir. Aksi bir şey varsa yine millete başvurması lazım. Bir parti kursun, milli iradeden yetki alsın, istediğini yapsın. Belli bir makamda değil de milletin önüne gitsin, siyasi partisiyle oy alsın, Meclis’e gelsin, milletin adına icraat yapsın. Doğrusu budur. Demokratik olan budur. Öbürü demokratik olmaz.
* Cumhurbaşkanı Sezer’in kullandığı “dogma ve boş inanç” sözlerinden siz ne anlıyorsunuz?
Bugüne kadar dogma ifadesinden dinin, din eğitimi veren yuvalarımızın kastedildiğini biliyoruz. Diyoruz ki; Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurdunuz ama bu kurumun bir Kur’ân kursları yönetmeliği çıkarmasına müsaade etmiyorsunuz. Tepki gösterdiniz. Geri çekildi. Bu Kur’ân kursları milletin talebidir. Eğer siz millete devlet eliyle bu hizmeti vermezseniz yasaklar, engeller getirirseniz millet başka yollara başvurur. Eğer kaçak kursları kastediyorsa o da yanlış. Ama ne yönüyle bakarsanız bakalım talihsiz bir açıklama. O makama yakışmıyor.
* Yine Cumhurbaşkanı Sezer TBMM’de yaptığı son konuşmasında, “bireyin inanç ve ibadet yaşamına sınırlamalar konulabilir” dedi. Bu açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ona Cumhurbaşkanı karar veremez. Ona bu millet karar verir. Sayın Cumhurbaşkanının kendi görüşleri. Kendi görüşlerini de son bir defa dinlemiş olduk.
|
Kemal BENEK
/ ANKARA
05.10.2006
|
|
|
Devlete irticayı sordum, cevap alamadım |
Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, irtica bahanesiyle millet köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığını söyledi. Başoğlu, “Asker kendi noktasında durmalı. İkide bir demeç vererek sivillerin üzerine çıkmamalıdır. İrtica ile milleti oyalamayın” dedi.
Bilgi Edinme Kanunu gereğince Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı ve MGK olmak üzere bazı kurum ve kuruluşlara “İrtica nedir? İrtica suç mudur? Suç ise kimler bu suçtan yargılanmıştır?” şeklinde soru sorduğunu ifade eden Başoğlu, “İlgili mercilerin bana verdikleri cevaplarda irtica ile ilgili herhangi bir açıklama, tarif ve açıklayıcı bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla ülkemizde iddia edildiği gibi bir irtica yoktur. Bizzat irticadan yakınan makamların bana verdiği yazılı cevaplar ile kesinlik kazanan bir değerlendirmedir. Yani resmen irtica yoktur” dedi.
Türkiye’nin işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve benzeri pek çok sorunun çözüm beklediğine dikkat çeken Başoğlu, “başta Sayın Cumhurbaşkanı, ardından bazı üniversite rektörleri, son olarak kuvvet komutanları ve Genelkurmay Başkanı tarafından ‘ülkede büyük bir irtica tehlikesi bulunduğu’ şeklindeki iddialar doğru olmadığını” ifade etti. Askerin sivillerin işine karışmaması gerektiğini vurgulayan Başoğlu, “İrtica kullanılarak millet köşeye sıkıştırılmaya çalışılıyor. Asker kendi noktasında durmalı. İkide bir demeç vererek sivillerin üzerine çıkmamalıdır. İrtica ile milleti oyalamayın” dedi.
|
YENİ ASYA
/ ANKARA
05.10.2006
|
|
|
Türklük kavramının sınırları belirlenmeli |
Yazar Elif Şafak’ın (Sağlık) ‘’Baba ve Piç’’ adlı romanında ‘’basın yoluyla Türklüğü aşağılamak’’ suçundan yargılandığı davada beraatini kararlaştıran mahkeme, hazırladığı gerekçeli kararda, ‘’Türklük’’ kavramının sınırlarının tam olarak tespit edilip sağlam zemine oturtulması gerektiğini bildirdi.
Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Şafak hakkında 21 Eylül 2006 tarihinde görülen ilk duruşmada ‘’suçun yasal unsurları oluşmadığı’’ gerekçesiyle verdiği beraate ilişkin gerekçeli kararın yazımını tamamladı. Soruşturma aşamasındaki işlemler ile kitapta yer alan karakterlerin ifadelerine yer verilen kararda, kitaptaki düşüncelerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı belirtilerek, ‘’Düşünce ve ifade özgürlüğünü cezalandırmak veya cezalandırmaya çalışmak hukuki sorunlar doğurabilir’’ denildi. Sanık tarafından kendi düşüncelerini ortaya koyacak biçimde senteze ulaşacak ifadelerin kitapta bulunmadığının anlaşıldığı belirtilen kararda, ‘’Türklük kavramının da sınırlarının tam olarak tespit edilip sağlam zemine oturtmak gerektiği, yasal düzenlemelerin bu şekilde yapılmasının yasaya uygun olacağı, ‘düşünceye düşünce ile karşı çıkmak gerekir’ savı ile hareket edilmesi gerekir’’ denildi. Yoksa farklı düşünceler ve değerlerin belinlenmesinin zorlaşacağı ifade edilen gerekçeli kararda, ‘’Tek düze düşünmeye zorlanmak söz konusu olduğundan, düşünce ve ifade hürriyetinden bahsetmemiz mümkün olmayacağından, sanığın yazdığı romanın tüm olarak incelenmesi sonucu düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamı içinde kaldığı anlaşıldığından, sanık hakkındaki suçun unsurları oluşmadığı gibi mahkumiyetine yeterli delil de bulunmadığı anlaşılarak beraatine karar verilmiştir’’ ifadesi kullanıldı.
|
/ İSTANBUL
05.10.2006
|
|
|
Toplumsal kamplaşma körükleniyor |
Mazlumder Genel Başkanı Ayhan Bilgen, son günlerde devletin üst kademesinden birbiri ardına gelen açıklamaların toplumsal kamplaşmayı arttırdığını söyledi.
Yüksel Caddesi’nde bulunan “İnsan Hakları Anıtı” önünde basın açıklaması yapan Bilgen, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in TBMM, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın Harp Akademilerinde yaptıkları konuşmaların toplumsal kamplaşmayı arttırıcı, hedef göstertici, ayrımcı ve dışlayıcı bir anlayışı yansıttığını ifade etti. Laikliğin, dogmatik bir ideolojik yaklaşımla sunulmasından bütün çevrelerin mağdur olduğuna dikkat çeken Bilgen, “Devletin, dini hayata, özgürlükleri kısıtlayıcı keyfi müdahaleleri insan hakları ve hukuk devleti ilkeleri ile örtüşmemektedir. İnsanın diğer bütün düşünceleri gibi inanca dayalı düşüncelerinin de iç dünyasına hapsedilmesi, kabul edilebilir değildir” dedi.
Devlet gücünü kullananların inançlar karşısında taraflı tutum sergileyerek, incitici, itham edici söylemler geliştirmelerinin toplumsal barışı tehdit ettiğini vurgulayan Bilgen, hukuk devletlerinde tehdit tanımlamalarını seçilmiş parlamento eliyle toplumun yaptığını belirtti. Bilgen, “askerin Anayasal düzenlemelerden kaynaklanan olağanüstü konumunun” Türkiye’yi uluslararası kamuoyu önünde zayıf düşürdüğünü ve toplumsal taleplerin önünü tıkadığını da açıkladı. Bilgen "Toplumun bir kesiminin inançları ya da gelenekleri gereği tercih ettikleri kıyafetleri, ‘insanımızı çağdışı görünüme sokmak’ olarak tarif etmekse birlikte yaşama iradesine yönelik tahammülsüz bir tutumdur” diye konuştu.
|
Necat SEYHAN
/ ANKARA
05.10.2006
|
|
|
Çalışlar'ın 5816 dâvâsı bugün |
Yazar İpek Çalışlar ile Hürriyet Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Necdet Tatlıcan hakkında ‘’Latife Hanım’’ adlı kitabın gazetede yapılan tanıtımında ‘’Atatürk’ün manevi şahsiyetine basın yoluyla hakaret edildiği’’ iddiasıyla açılan davanın görülmesine bugün başlanacak.
Çalışlar ve Tatlıcan hakkında açılan davanın ilk duruşması, bugün Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesinde yapılacak. İddianamede, Çalışlar ve Tatlıcan’ın Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanun’un 1 ve 2. maddeleri uyarınca 1.5 ile 4.5’ar yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.
|
/ İSTANBUL
05.10.2006
|
|
|
Kaçırılan yolcular İstanbul’da |
THY’nin Tiran-İstanbul seferini yaparken önceki akşam kaçırılan uçakta bulunan 105 yolcu dün İstanbul’a geldi.
İtalya’nın Brindisi Havaalanı’ndan saat 07.15’de kalkan uçak, saat 08.40’da İstanbul’a iniş yaptı. THY’nin TK 1476 sefer sayılı Boeing 737-800 tipi ‘’Hatay’’ adlı yolcu uçağıyla 105 yolcu Türkiye’ye getirildi. Tutuklanan hava korsanı dışında bir yolcunun kendi isteğiyle İtalya’da kaldığı öğrenildi. Yolcular, Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Geliş Terminali pasaport kontrol noktasında THY Genel Müdürü Temel Kotil ve öteki ilgililerce karşılandı. Pasaport kontrolünden geçen yolcuların, Pasaport Büro Amirliğinde ifadelerinin alındığı belirtildi.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, kaçırılan THY uçağına ilişkin soruları üzerine, konuyla ilgili tüm bilgilerin gelmesinin ardından iade sürecinin başlayacağını bildirdi. Çiçek, uçağı kaçıran Hakan Ekinci ile ilgili olarak doğrudan bir iade talep etmelerinin söz konusu olmadığını bildirdi.
|
/ İSTANBUL
05.10.2006
|
|
|
Emniyet, 20 bin polis alacak |
Emniyet Genel Müdürlüğüne 20 bin yeni polis kadrosu verilmesini öngören kanun tasarısı, TBMM Başkanlığına sunuldu.
“Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin, Emniyet Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”, Emniyet Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatına 20 bin polis kadrosu ihdas edilmesini düzenliyor. Tasarının, gerekçesinde, Emniyet Genel Müdürlüğünün emniyet hizmetleri sınıfı personelinin son derece ağır ve mevcut mesai düzeni dışında fazla çalışma yaparak emniyet ve asayiş hizmetlerini yürüttüğü belirtilerek, “Ülkemizin sosyal ve ekonomik yönlerden gelişmesi, yeni yerleşim birimlerinin kurulması, mevcut yerleşim bölgelerindeki nüfus artışı ve mülki yapılanmada meydana gelen değişikliklerle birlikte jandarma sorumluluk bölgesinde bulunan yerleşim bölgelerinin polis sorumluluk bölgesine devredilmesi gibi nedenler, emniyet teşkilatının iş yükünü ve personel ihtiyacını sürekli artırmaktadır”denildi.
|
/ ANKARA
05.10.2006
|
|
|
Erdoğan’dan ‘kayıt dışı’ genelgesi |
aşbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kayıt Dışı İstihdamla Mücadele (KADİM) Projesi ile ilgili yayımladığı genelgede, dünyada, özellikle belge düzeninin ve kontrol mekanizmasının yeterince gelişmemiş olduğu ülkelerde, kayıt dışı ekonominin toplam ekonomi içerisinde büyük bir yer işgal ettiğinin bilinmekte olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan, Türkiye’de de kayıt dışı istihdamla mücadele için öncelikle mükellefleri kayıt dışılığa iten nedenlerin iyi belirlenmesi; bu amaçta toplumsal uzlaşma ve hareket birlikteliği sağlanması ve buna uygun politikaların karma olarak uygulanması gerektiğini bildirdi.
|
/ ANKARA
05.10.2006
|
|
|
301’de bir beraat daha |
Haksöz Dergisi yazarlarından ve Özgür-Der Üyesi Mustafa Bahadır Kurbanoğlu, 301. maddeden yargılandığı davada beraat etti.
Fatih Adliyesi 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nde duruşmanın çıkışında Özgür-Der’in düzenlemiş olduğu basın açıklamasında dernek adına bir açıklama yapan Rıdvan Kaya, Kararı olumlu bulmakla birlikte, 301 benzeri ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran tüm maddelerin kaldırılması gerektiğini ifade etti. Kaya ayrıca ülkede yaşanan hukuksuzlukların devam ettiğini belirterek Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın konuşmasına atıfta bulunarak, Büyükanıt’ın yargının başında bulunan kişi başta olmak üzere, siyasiler, sivil toplum örgütleri, hasılı her kesimi hedef aldığını, bunun da ülkedeki askeri vesayetin devam ettiğinin açık delili olduğunu ifade etti. Kurbanoğlu da “Sonuç her ne kadar beraat oldu ise de 301’den yargılanma sebebimizi unutmamız gerekiyor. Konu, Askeri vesayetin gölgesinde Şemdinli sürecinin üzerinin örtülmesi ve Van Savcısının hukuksuz ihracıyla neticelenen bir yargıya müdahale ve hukuksuzluk sürecidir. Biz sorularımızı sormaya devam edeceğiz; zira hukukçuların sordukları ya da soramadıkları bütün sorular hala cevap bekliyor” dedi.
|
/ İSTANBUL
05.10.2006
|
|
|
Camiler, minareler bu vatanın tapusudur |
Eskişehir İl Müftüsü Abdullah Ceyhan camilerin ve minarelerin bu vatanın tapuları olduğunu belirterek, bu mekanların çok iyi korunması ve ayakta tutlması gerektiğini söyledi.
Eskişehir Müftülüğü Camiler Haftası dolayısıyla Yimpaş Otel’de bir program düzenlendi. Programda konuşan Müftü Abdullah Ceyhan, ecdadımızın camilere çok önem verdiğini Osmanlı padişahlarının selatin camileri diye bilinen büyük külliye şeklinde ibadethaneler açtıklarını anlattı. Ceylan Osmanlı döneminde cami yapılırken içersinde hamamı, hastanesi, medresesi, aşevi gibi sosyal kurumlarında yer aldığını hatırlattı.
Ceyhan, “ünümüzde camilerimiz belki bu kadar çok fonksiyon icra etmiyorlar ama toplumun ayakta kalması için çok elzem görevler yapıyorlar” dedi. Camilerin sosyal barış ve düzenin sağlanmasında çok önemli fonksiyonu olduğuna dikkat çeken Ceyhan şunları söyledi: “Başka ülkelerde enflasyon yüzde 10’lara çıktığı zaman toplumda isyan belirtileri görülür. Bizde ise bu rakam yüzde 80’lere yüzde 90’lara çıktığı halde vatandaşımız devletine olan saygısından sesini çıkarmaz. İşte bu durum belki farkında olmadığımız camilerimiz ve imam hatiplerimiz sayesinde olur. Görevlilerimiz bu tür durumlarda toplumun devamlı teskin eder ve yardımlaşmaya teşvik eder.”
Ecdadımızdan gelen bir alışkanlık olarak bir yere yerleşileceği zaman evinden ve başka ihtiyaçlarından önce milletimizin camiye öncelik verdiğini ifade eden Müftü Ceyhan şöyle devam etti: “Milletimiz önce camisini sonra mekanını inşa eder. Bu da ecdadımızdan kalan güzel bir hasletimizdir. Bunu yeni nesillerimize ve çocuklarımıza iyi anlatmalıyız ve camileri sevdirmeliyiz.”
Toplantıya vali yardımcısı Sinan Acar ve çok sayıda din görevlisi katıldı. Vali Yardımcısı Sinan Acar başarılı olan din görevlilerine sertifikalarını takdim etti. 1-7 Ekim arası kutlanacak camiler ve din görevlileri haftası sebebiyle Eskişehir Müftülüğünce çeşitli faaliyetler düzenlenecek.
|
Abdullah YEŞİLKAYA
/ ESKİŞEHİR
05.10.2006
|
|
|
Silâhlanma yanlış bir özenti |
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ulusoy, şiddetin, sertliğin, kızgınlığın, saldırganlığın, sosyo-ekonomik boyutlarının ortaya konulması ve çözümlerinin üretilmesi gerektiğini belirtti.
Prof. Dr. Ulusoy, yaptığı açıklamada, silahın kendini koruma aracı olduğunu vurgulayarak, düğünlerde, boş arazilerde, maç sonlarında silahla ateş edilmesini anlamadığını söyledi.
Silah taşımanın bir tatmin, güç gösterisi haline gelmeye başladığını ifade eden Prof. Dr. Ulusoy, ‘’Beline silah takan gençler, ikide bir gömleklerini yukarı çekip silahlarını gösteriyor. Bu ciddi bir tehlike. Yanlış bir özenti, ya da moda. İnsanları öldüren değil, yaşatan nesneler bulundurmalıyız, icat etmeliyiz’’ dedi.
Ailelerin, çocuklarının silah kullanma imkanını mümkün olduğunca ortadan kaldırması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Ulusoy, şöyle devam etti:’’Uzun vadede şiddetin, sertliğin, kızgınlığın, saldırganlığın sosyo-ekonomik boyutları ortaya konulmalı ve çözümler üretilmelidir. Trabzon Valiliği üniversitelere böyle bir proje teklifiyle gelebilir. Trabzon’daki suç olaylarının sosyo-ekonomik analizi konusunda ciddi bir akademik çalışma yaptırabilir.’’
Şiddet ve silah konusunda mutlaka caydırıcı cezaların olması gerektiğini de belirten Prof. Dr. Ulusoy, şunları kaydetti: ‘’Cezalar öncelikle vicdanlara hükmedecek. Bu toplumsal cinnetin, sertliğin, çatışmanın nedenlerini aramalıyız. Her geçen gün artan toplumsal cinnete, gençler arasındaki husumete neşter vurmak, ülkenin geleceğini devralacak gençliğe sahip çıkmak gerekiyor.’’
|
/ TRABZON
05.10.2006
|
|
|
Hayırseverler yarışıyor |
Nevşehir Belediyesi’nin hayırsever işadamı ve sanayicilerinin destekleriyle gerçekleştirdiği iftarlara vatandaşların ilgisi her geçen gün artarken, iftar verilmesi konusunda hayırsever vatandaşların adeta birbirleriyle yarış içerisinde olmaları da dikkat çekiyor.
Nevşehir Belediyesi tarafından Zabıta Müdürlüğünün arkasındaki alanda kurulan Nevşehir Belediyesi İftar ve Kültür Çadırında her gün iftar yapan kişi sayısı giderek artıyor. Belediye çadırında günde ortalama 800’ü kişiye iftar veriliyor. Nevşehir Belediyesi Sosyal İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Atilla Seçen’in sorumluluğunda gerçekleştirilen iftar ve kültürel faaliyetler vatandaşların takdirleri ile karşılanıyor. Dinî sohbetlerin de gerçekleştirdiği iftar ve kültür çadırında vatandaşların ilgisinin Ramazan ayının sonuna kadar devam etmesi bekleniyor.
|
Cemil YÜZER
/ NEVŞEHİR
05.10.2006
|
|
|
Rize’de Yeni Asya kitap sergisi açıldı |
Rize’nin Pazar ilçesinde en son 1984 yılında düzenlenen Yeni Asya gazetesi kitap sergisi tam 22 yıl sonra tekrar açıldı.
Ramazan ayı süresince Pazar Hatuniye Camii karşısında açık kalacak olan sergide dinî içerikli CD’ler, kasetler, dinî ve tarihi kitapların yanında Risale-i Nur Külliyatı da sergileniyor. Halkın ilgisini çeken sergi Ramazan boyu Pazar halkının hizmetinde olacak.
|
Abdullah UZUN
05.10.2006
|
|
|
İSKİ’de e-imza dönemi başlıyor |
İSKİ, abone sisteminde e-imza uygulamasını başlatıyor.
Düzenlemeyle birlikte e-imza sahiplerinin, İSKİ müdürlüklerine gitmeye gerek duymadan, mukavelelerini ıslak imzaya eşdeğer nitelikteki elektronik imzayla onaylayabilecekleri belirtildi. Bu uygulamanın ilk safhada borçsuz olup da yenileme işlemi yapmak isteyen müşteriler için başlatılacağı kaydedildi.
|
YENİ ASYA
/ İSTANBUL
05.10.2006
|
|
|
YASEM’in iftar buluşması |
YASEM gönüllüleri iftar programında bir araya geldi. YASEM Batıkent Kültür Merkezinde düzenlenen iftar programına çok sayıda davetli katıldı.
Programdan sonra YASEM’in organize ettiği eğitim programları konusunda görüş alışverişinde bulunuldu.
|
YENİ ASYA
/ ANKARA
05.10.2006
|
|
|
|