Gerçek eğlence alternatifleri
Yıllar öncesi, Cağaloğlu’nda bir arkadaşımı ziyaret için gitmiştim. Hatırladığım kadarıyla Ağustos ayıydı. Öğleye kadar kavurucu ve bunaltıcı bir hava vardı. Öğleden sonra, ikindiye doğru ise hava yavaş yavaş bulutlanmış, kapanmıştı
İkindi namazı için hazırlıkları yaparken, birden bütün şiddetiyle yağmur başladı. “Bardaktan boşanırcasına” benzetmesi bile yağan yağmurun şiddetini ifadeye yetmiyordu.
İçeride olduğumuz halde yağan yağmurun şiddeti beni ve arkadaşımı pencereye çekti. Dışarıya hakim olan ses sadece yağmur sesiydi. Aradan bir-iki dakika geçmeden bir başka ses, ulvî bir ses her tarafı kapladı. Okunan ikindi ezanıydı. Ezanla birlikte dışarıda gördüğümüz tablo şaşkınlığımızı daha da artırdı.
Ani bastıran yağmurda ıslanmamak için kaldırımlarda üstü kapalı yerlere sığınan belki yüzlerce insan.
Yağan şiddetli yağmur.
Ve tek duyulan ses, ezan.
O kadarcık bir zaman diliminde, bu üç unsur acaba kaç defa yan yana geldi bilemiyorum.
Eğer yağmur o esnada ve o şekilde yağmamış olsaydı, o ezanı o kadar net ve belki de o kadar iştiyakla ve huşû içinde dinlemiş olur muyduk?
Gayr-ı iradî de olsa, ezanı ve namazı o kadar canlı hatırlayıp görevimizi yapmamız gerektiğini düşünür müydük?
EĞLENCEYE NAMAZ MOLASI
Geçtiğimiz günlerde, özellikle internet ortamında ilginç iki reklam dolaşımdaydı. Kuveyt İslâm Bakanlığı tarafından hazırlanan ve özellikle tüm Arap televizyonlarında yayınlanan reklamların sloganı ise Türkçe “Durdur” idi.
Reklamların ana temasını, “Her ne işle ve eğlenceyle meşgul olursan ol, ezan okunmaya başlandığında durdur ve davete icabet et” şeklinde ifade edebiliriz.
Bu reklamların ilkinde bilgisayar oyunu oynayan iki genç, tam oyunun heyecanına kendilerini kaptırdıkları sırada ezan okunmaya başlıyor. O anda o iki gencin dışında her şey duruyor. Öyle ki, elindeki patlamış mısır dolu paketi oyun heyecanıyla elinden düşürmek üzereyken, zaman duruyor ve mısırlar havada sabit kalıyor. Tabii ötekisinin elinde bulunan kumanda cihazı da aynı şekilde havada takılı kalıyor.
Bu esnada arka fondan “Ezanı duyduğunuzda durun, ara verin. Yaptığınız şeye namazdan sonra devam edersiniz” deniliyor.
Böylece gençler donan varlıkların arasından geçip abdest alıyorlar ve namazlarını kılıyorlar. Ardından gelip oyunlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar.
Genç kızlara yönelik hazırlanan reklamda da, büyük bir alışveriş merkezinde alışverişe çıkan iki bayan başrolü üstlenmiş. Benzer senaryo burada da uygulanıyor. Yani, genç kızlar hararetli bir alışveriş koşuşturması sırasında, ezan okunuyor ve yine her şey duruyor. Aynı mesaj tekrarlanıyor. İki bayan namazlarını kıldıktan sonra alışverişlerine kaldıkları yerden devam ediyorlar.
Bu iki reklam üzerine belki saatlerce, belki günlerce yorum yapılabilir.
Belki çok ağır ve sert bir şekilde eleştiriler yöneltilebilir ve bu eleştirilerin çoğunda da haklılık payı bulunabilir.
Ancak hepsi bir yana, burada dikkate alınması gerekli önemli bir mesaj veya formül var. Erkek olsun, kız olsun günümüz gençliğinin içinde yaşadığı ortam bu reklamlarda dikkate alınmış. “Popüler kültür” olarak nitelendirilen hayat tarzı, dünyanın neresinde olursanız olun, aynı tip hayat anlayışını hakim kılmış. Ve her kim olursak olalım, her nerede bulunursak bulunalım, hepimizde az veya çok bu yaşam kültürünün derin izleri var. Örneğin bahsettiğimiz reklamların ilkindeki bilgisayar oyunu oynayan iki gencin Müslüman olduğunu, hattâ bir Arap ülkesinde bulunduğunu, ancak “Pause” yapıldığında, yani ezanla birlikte hayatın durduğunda anlayabiliyoruz. İkinci reklamdaki mekanın, yani dev alışveriş merkezinin bir Müslüman ülkede olduğunu da, içinden gezen insanların çoğunun başörtülü olmalarından veya Araplara özel giysileri görünce anlayabiliyoruz.
Aslında bu göstergeler de çok fazla belirleyici özelliğe sahip değil. Özellikle de ülkemizde ve özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde.
Ruhumuza nefes aldırabilecek manevî unsurları ve kaynakları bir şekilde hayatımıza entegre etmemiz lâzım.
Ancak bunları gerçekleştirirken zorakîlik ve ölçüsüz zorlamaların kesinlikle ters tepeceğini, aksülamel yapacağını aklımızdan çıkarmamak gerekiyor.
Eğlence bir ihtiyaç. Eğlence ihtiyacının menfi yollarla sayılamayacak kadar çeşitleriyle karşılandığı, sunulduğu ve hakim olduğu bir ortamda, en az zarar ve kayıpla alternatiflerin sunulması bir o kadar büyük ihtiyaç.
Üstelik sadece gençler için değil, çocuklar, yetişkinler ve aileler için de bu alternatif yol ve yöntemler sunulmalı.
Bunlar yapılmadan ve altyapı hazırlanmadan, ruhumuz, kalbimiz, hislerimiz ve hattâ bedenimiz için hakikî eğlencenin namaz başta olmak üzere, kulluk görevlerimizde, ibadetlerimizde, Rabbimizin bizden istediği görevlerde olduğunu söylemek çok etkili olmayacaktır.
Hele iyi-kötü ayırımı yapmadan, kökten çözüm ve tedbirleri öne sürmek, belki hemen yakınımızdaki eşimizi-dostumuzu, çocuğumuzu-ailemizi bize, manevî değerlerimize yabancı ve düşman hale getirecektir.
Gerek birey, gerek toplum çapında mutlaka “alternatif eğlenceler” sunmamız şart. Bu açıdan bakınca, Kuveytli yetkililerin hazırladıkları “Namaz Reklamı” bize çok önemli mesajlar verebilir.
(Genç Yaklaşım, Ağustos 2006 sayısından)
|