İran eski İçişleri Bakanı Muhteşemi, “Hizbullah’ın elindeki füzeler İsrail’in her yerini vurabilir.” diyor. 3 Ağustos akşamı El Menar televizyonunda konuşması yayınlanan Hasan Nasrallah da şunları diyordu: “Savaş askerler arasında ve savaş meydanlarında olur. Asker askerle savaşmalı. İsrail öyle yapmıyor. Masum sivilleri öldürüyor. Bilmeli ki Beyrut’u vurmaya devam ederse biz de Tel Aviv’i vuracağız.”
Hizbullah’ın elindeki füzelerin sınırlı tahrip gücü var, ancak psikolojik etkileri çok büyük. İsrail, dünyanın en büyük savaş makinelerinden birine sahip; az zayiatla binlerce insan öldürmeye alışmış. Üstünlüğünü hava gücünden ve çok gelişmiş silahlardan alıyor. Ama kara savaşında, göğüs göğüse çarpışmalarda çok başarısız. Birkaç kayıp verdi mi bir anda demoralize oluyor. Savaşın başladığı ilk günden beri nüfusunun üçte biri sığınaklarda yaşıyor. Hizbullah ise henüz ‘tam hedefi tutturarak’ yerleşim birimlerine füze atmış değil. BM Gözlemcisi Timur Göksel, Hizbullah’ın bilerek ufak sapmalar -mesela 2 mm- yapıp füze fırlattığını ve füzelerin İsrail’in yerleşim birimlerinin dış bölgelerine düştüğünü söylüyor. Bunun iki sebebi var: İlki, Hizbullah biliyor ki, İsrail çok daha acımasız bir karşılık verir, Lübnan’da bugün ölenlerin birkaç katı sivil ölür; ikincisi sivil öldürmek şık değil, savaşı haklı ve adil olmaktan çıkarır, ahlaki zeminini aşındırır. İslamiyet, kesin bir dille masum sivillerin öldürülmesini yasaklamıştır. Hizbullah, İslamiyet’in çizdiği hudutları ne kadar zorlayabilir, bunun tereddüdü içinde. Burada oturduğum yerden ve her Allah’ın günü onlarca masum kadın ve çocuk ölürken, Hizbullah’a akıl verecek değilim. Ama kendi hesabıma şunu söylerim: Eğer zorlanır da Hizbullah İsrail’in sivil yerleşim birimlerine füze atar ve orada masum çocuklar ölürse çok üzülürüm. “Bir topluluğa olan düşmanlığımız bizi haddi aşmaya sürüklememeli.” Hizbullah bunun büyük sıkıntısı içinde, İslam bilginleri arasında da bu konudaki tartışma sürüyor. Bu çerçevede modern Batı’nın kayıtsız şartsız destek verdiği ve kendi deyimiyle bölgede modern Batı’nın değerlerini temsil ettiğini iddia eden İsrail mi ahlakî ve medenî davranıyor, yoksa Hizbullah ve Müslümanlar mı? Bu sualin cevabını vicdan sahiplerine bırakıyoruz.
Dahası, henüz tam olarak araştırmasını yapamadığımız bir haber var ki, son derece önemli. Medyada yer alan haberlere göre, Batı Şeria’da bulunan İsrail Hahamlar Şûrası, “Tevrat’ın savaş sırasında kadınların ve çocukların öldürülebileceği”ni söylediğini iddia ederek İsrail ordusundan Filistin ve Lübnan’da sivillere yönelik saldırılarını artırmasını istedi. Haber, İylaf Haber sitesine dayanılarak verilmiş, konuyla ilgili yazılı fetvanın İsrail’de yayın yapan yedi televizyon kanalından da yayınlandığı belirtiliyor. Hahamlar Şûrası’nın söz konusu fetvasında “Tevrat, savaş sırasında kadınların ve çocukların öldürülmesini caiz görmektedir, Gazze’de ve Lübnan’da kadınlara ve çocuklara acıyanlar, İsrail’deki kadınlara ve çocuklara vahşi bir gözle bakıyor demektir.” ifadesine yer veriliyor. Ben açıkça bu habere hâlâ kuşku ile bakıyorum ve eğer Musevi cemaatinden bu yönde bilgilendirici veya tashih edici bir açıklama gelirse çok memnun olacağımı belirtmek istiyorum. Çünkü nasıl İslamiyet’e bir iftira atıldığı veya haksızlık yapıldığı zaman üzülüyorsam, aynı şekilde samimi bir Yahudi’nin de dinine iftira atıldığı veya dinî bir hüküm yanlış anlatıldığı zaman üzüleceğini biliyorum. Bana yapılmasını istemediğim bir şey başkasına da yapılsın istemem.
Modern, örgütlü ve resmî haydutluğun klasik olandan ayırt edici vasıflarının ortaya konması lazım. Merkezi New York’ta olan İnsan Hakları İzleme Komitesi, “İsrail’in sivil hedefleri bilerek vurduğu yönünde kuvvetli belirtiler var.” diyor. Ama elbette mesele bundan ibaret değil. İsrail, bundan 10 sene önce Kana’da yine benzer bir katliam yapmış ve tamamı çocuk, kadın ve sivillerden müteşekkil 109 masum insanı öldürmüştü. İsrail, 1948 yılından bu yana tam 180 katliam gerçekleştirmiş bulunuyor. Kimse İsrail’e hesap sormuyor. Katliam da yapsa, savaş suçu da işlese ABD ve İngiltere ile bu iki gücün tebaası durumunda olan Avrupa ülkeleri tam destek veriyor. Her insanın vicdanını isyan ettirecek bir rakam daha verip yazıyı noktalayalım: Bugüne kadar ABD, İsrail için Güvenlik Konseyi’nde alınmış bulunan 48 kararı veto etti. İsrail, 242 No’lu karar dahil olmak üzere Konsey’in hakkında aldığı hiçbir karara uymuş değil, BM’yi takmadığını da açıkça söylüyor.
Zaman, 5 Ağustos 2006
|