Kırıkkale’den Sibel Eralp soruyor:
İhtiyacımız olan bilgi ve
duyarlılığı nasıl elde ederiz?
Öncelikle insan tanımına yükleyeceğimiz anlamla yola çıkmalıyız. İhtiyaç listemizi çıkarmalıyız. Özellikli konularımızı belirlemeliyiz. Bunun için ilgimiz ile bilgimiz arasındaki mutluluk ilişkisini ve birbirini tetikleyen heyecan ve sürekliliği yakalamalıyız.
Karmaşık ve zor bir yapı olan insan sistemini öğrenmeye, özelde kendimizi tanımaya ve sonrasında başkasını anlamaya yönelik bir dizi meraklarımızı tatmin edecek cevaplar aramalıyız.
Meraklarımızın tanımlılığı, amaçlarımızın tutarlılığı ve ihtiyaçlarımızın buna göre tanzimi, genel ve geniş bilgi ihtiyacından ziyade, daha anlamlı, farkındalığı arttıran ve yeteneklerimize ışık tutan bilgilere yönelmeliyiz.
Bilgi sistemimiz, gözlem ve keşif yapmamızı, kâninatı doğru yorumlamamızı, yaratılış hikmetini anlamamızı ve beraberinde bütünleşme halini verir.
Kendimizi tanımayla başlayan bu yolculuk, zamanla bilinçli hareketimizi ve duyarlılık alanlarımızı belirler. Bilgi, sahibini bilgeliğe taşıdıkça, “Nasıl?” ve “Ne?”soruları yanında “Neden?” so-rusuna ikna edici cevap arar.
Cevabın tatmin düzeyine göre hassasiyetler artar. Algı farkı ortaya çıkar. İdrak etmenin hazzı başlar.
İlgi alanımızı netleştirdikten sonra, konumuza derinleşerek dalmak, incelikleri fark etmek, kıyas yapmak, bol gözlem ve dikkat kesilmek, bilgiyi hikmete yakınlaştırır.
Duyarlılık, iç gözlemin bilgi tabanına bağlıdır. Bilgi kaynaklarımız; içe dönük enfüsî, dışa dönük afakî ve tarih olmak üzere üç temel veriye dayanır. Bunun üçgeninde harmanlanan ve hafızamızın depolanan birikimi ile isteklerimiz çerçevesinde duyarlılığını arttırır.
Bunun sonucunda, davranışlarını kontrol eden, entegre olan, barışık ve maksadın uygun hareket eden bir birey olabiliriz.
|