Türk Edebiyatı Vakfı’na önceki gün konuk olan Mimar Aras Neftçi, Türk-İslâm mimarisinin en önemli unsurlarından olan kubbelerle ilgili bir dia gösterisi sundu.
Kubbelerin bizim sembolümüz olduğunu ifade eden Neftçi, bu yapıların mimarî ve estetik yönden ne kadar titizlikle yapıldığını bir dizi fotoğrafla anlattı.
Selçuklu ve Osmanlı yapılarından örneklerin kubbelerinden örnekler gösteren Neftçi, bu kubbelerin birçoğunda “Allah yerlerin ve göklerin nurudur” âyetinin yazılı olması gibi medrese, cami, kütüphane kapılarında da birbirinden güzel, insanın içini aydınlatan âyet, hadis ve sözlerin yazılı olduğunu ifade etti.
Ayasofya kubbesinin iki bölümünün 6. yüzyıldan, bir bölümünün 4. yüzyıldan, diğer bir bölümünün ise 10. yüzyıldan kalma olduğunu söyleyen Neftçi bu kubbenin Osmanlı’nın payandalarıyla ayakta kaldığını belirtti. Neftçi, Ayasofya’nın kubbesinin de 34 metreye 33 metre çap ile İstanbul’un en büyük kubbesi olduğunu dile getirerek, “İkinci büyük kubbe Süleymaniye, üçüncüsü Nuruosmaniye, dördüncü büyük kubbeler de Yavuz Selim ile Sultanahmet” dedi.
Kubbelerin içeriden iç mekâna göre, dışarıdan da estetik görünümü sağlayacak şekilde iki ayrı parçadan oluştuğunu anlatan Neftçi, Osmanlı döneminde kubbenin sağlam olması için de içinden İsveç demiri geçirildiğini aktardı.
|