Detaylı bilgi için TIKLAYIN
      "Gerçekten" haber verir 25 Ocak 2006

Eski tarihli sayılar

 

Basından Seçmeler

“Çağdaş Kızıl Elma”

Erkan Mumcu’yu siyasi hayatının başlangıcından beri ilgiyle takip ederim.

Onun günlük polemikleri aşan geniş perspektifli siyasi değerlendirmelerinin siyasi hayatımız için zenginleştirici olduğunu düşünürüm. Gerek ANAP günlerinde, gerekse AK Partili döneminde yaptığı kimi çıkışları cesur ve doğru bulurum.

Bazı siyasi manevralarına pek anlam veremesem de, bu çapta genç bir politikacının varlığını siyasi hayatımız açısından kazanç olarak değerlendiririm.

Bu girişi, Erkan Mumcu’nun son röportajını okuduğumda duyduğum hayal kırıklığını daha iyi anlayasınız diye yaptım.

Hürriyet’te Faruk Bildirici’yle yaptığı söyleşide, Türkiye’nin birliğini bütünlüğünü sürdürebilmesi adına bir ortak gelecek ülküsü ihtiyacından söz eden Mumcu, bu ülkünün “Çağdaş bir Kızıl Elma” olduğunu söylüyor. Ve hemen ilave ediyor: “Hiç şüphesiz bu ırkçı ve çatışmacı bir ideal değil. Milli bir ütopyadan söz ediyorum.”

Mumcu kendi Kızıl Elması’nı da şöyle tanımlıyor: “Öyle bir sistem kuralım ki, artık insanın insanla ilişkisi ‘gücü yeten yetene’ anlayışınca belirlenmesin. İnsanın insanla ve doğayla ilişkisi tahakküm, güç ve egemenlik ilişkisi olmasın. Çünkü bu tür bir ilişki kaçınılmaz şekilde ötekilik ilişkisi olacaktır ki, çatışmanın, kutuplaşmanın, düşmanlığın ürediği zemin budur.”

Öncelikle söyleyeyim ki, maalesef, siz cümleye “hiç şüphesiz” diye başladınız diye, hiçbir şüphe ortadan kalkmıyor ve Kızıl Elma ideali de ırkçı ve çatışmacı bir ideal olmaktan çıkmıyor.

Tarih içinde oluşmuş, belli ideolojik, kültürel ve siyasi değerlere atıf yapan bir kavramı ele alıp, onu istediğiniz gibi çekiştiremezsiniz. Orijininden kopartıp istediğiniz anlamı yükleyemez, istediğiniz gibi yorumlayamaz, yeniden biçimlendiremezsiniz. Kavramların da bir geçmişi, bir bagajı, toplumsal hafızada çağrıştırdığı şeyler vardır. Komünizmi proletarya diktatörlüğünden koparamazsınız. Sınıf çelişkisi fikrinin yer almadığı bir sosyalizm tarifi yapamazsınız.

Tıpkı bunun gibi, ırk kavramından soyutlanmış bir Kızıl Elma tanımı da olmaz.

Kızıl Elma, tarih boyunca, Türkler, özellikle de Oğuz Türkleri arasında cihan hakimiyetinin sembolü olarak kullanılmış bir kavramdır. Köklerinde Türkler’in “dünyada yedi iklimin efendisi ve yedi ırkın kağanı” olduğu, Tanrı tarafından dünya nizamını sağlamak için gönderildikleri inancı yatar. Ziya Gökalp’in Kızıl Elma’sı da bir Türk ütopyasıdır. Bütün Türkler’in bir arada yaşadığı hayali ülkenin adıdır Kızıl Elma. Vurgu,Türklüğedir.

Konuşmasında, ötekileştirmekten kaçınma gereğinden söz eden Mumcu’ya sormak lazım: Bundan ala “ötekileştirme” olabilir mi? Türkiye’de tam da Türklük değil, Türkiyelilik kavramının birleştirici olabileceğinden söz edilirken, Kürt yurttaşlarımızla gönüllü bir beraberlik için Türklüğün değil, Türkiyeliliğin vurgulanması gereği tartışılırken, kalkıp Türklük vurgusu yapmak, Kızıl Elma’nın “ortak bir gelecek ülküsü” olabileceğini söylemek hangi akla hizmettir? Bırakın birleştirmeyi, çatışma ve düşmanlık üretmek için bundan daha uygun zemin olabilir mi?

Ben Erkan Mumcu’nun siyaseten bu kadar basiretsiz olabileceğine inanamadığım için ister istemez bu gafletin ardında başka sebepler aramaya girişiyorum. Son zamanlarda yükselişe geçmiş görünen milliyetçi oylar bütün siyasilerin iştahını kabartıyor galiba. O pastanın bir parçasını da ben nasıl götürürüm hesaplarıyla birlikte böyle garip sloganlar üretilmeye başlıyor.

Ama onu dostça uyarmak isterim. Bu konuda biraz geç kaldı. “Çağdaş Kızıl Elma” nın isim hakkını çoktan kaptırmış bulunuyor. Türkiye’de Kızıl Elma’cılar zaten var; koalisyon bile kurdular. Üstelik de onlar, bu deyimin orijinal anlamıyla da daha uyumlular.

Peki çağdaşlar mı?

Ehh, çağımızda Kızıl Elmacılık ne kadar çağdaş olabilirse, onlar da o kadar çağdaşlar...

Gülay Göktürk /Bugün, 24.1.2006

25.01.2006


Asıl nükleer tehdit

Olay: İran nükleer (santral) kapasitesini oluşturmak istiyor. Bunun nükleer silah geliştirmeyi amaçlamadığını, barışçı olduğunu iddia ediyor. Bu iddiası inandırıcı bulunmuyor. Özellikle ABD ve İsrail, İran’ın nükleer (enerji) odaklarının bombalanmasını planlıyor. Diğer ülkeler ABD ve İsrail gibi “saldırgan” olmasa da, İran’ı hizaya gelmeye davet ediyor. ABD, İran’a bir saldırıda Türkiye topraklarını da kullanmak istiyor. Türkiye iki arada bir derede kalıyor.

*

Şimdi tarihin ve bugünün gerçeklerinden özetler:

1. Bugüne kadar tek bir devlet bir başka ülkede nükleer silah kullandı: ABD. Japonya’ya atılan iki atom bombasından Hiroşima’daki anında 80 bin kişi öldürdü. Nagazaki’yle birlikte ve kalıcı radyasyon etkisiyle ölümler birkaç katına çıktı.

2. Soğuk Savaş’ta “nükleer savaş korkusu” nun kaynakları yoksul ülkeler değil, iki “aşırı silahlı”, ABD ile Sovyetler’di.

3. Sadece bir Müslüman ülkenin nükleer silaha sahip olduğu kanıtlandı: Pakistan. O da “ABD müttefiki” olduğu sürece kimse dert etmiyor.

4. Atom Enerjisi Ajansı’nın son verilerine göre, dünyada 440 nükleer santral var ve kapasitenin yüzde 94’ü gelişmiş ülkelerde.

5. ABD sadece “en savaşçı nükleer kapasitesi” ne değil, “en büyük nükleer enerji deposu” na da sahip. 6 milyarlık dünyada 300 milyon nüfuslu ABD, 104 santralle dünya kapasitesinin yüzde 28’inin patronu...

6. Fransa, Belçika, Bulgaristan, Slovakya, İsveç, Ukrayna, Güney Kore enerjinin yüzde 40’tan fazlasını, Macaristan, Ermenistan, Slovenya, İsviçre, Japonya yüzde 30 kadarını nükleerden sağlıyor. Ama hepsinde “nükleer silah” yok. Kimse santrallerini dert etmiyor. Nükleer silahı olanları da.

7. Nükleer kapasite ile nükleer silah arasında hep doğru orantı yok. ABD, Fransa, Rusya “doğru orantı” nın seçkin örneği. Enerjide nükleer payı binde bir olan Pakistan, yüzde 1.2’lik Çin ve yüzde 2.7’lik Hindistan ise “nükleer silah” sahibi. Belçika’da ise silah yok. 15 yıl sonra Çin nükleer kapasitesini 6, Hindistan 10 katına çıkaracak. “Sakın yapma” diyen duydunuz mu?

8. Ortadoğu’da gerçek nükleer savaş kabiliyetine sahip tek ülke var: Ne Irak, ne Suriye, ne de İran.. İsrail’in 100-200 arasında nükleer başlık yapma kapasitesi tespit edildi. Akdeniz’deki denizaltıları nükleer donanımlı.

9. Ortadoğu’da sağı solu nükleer silahla tehdit eden tek ülke oldu: O da İsrail.

10. Oysa Ortadoğu’da “nükleer silahı da var” diye işgal edilen tek ülke çıktı: Irak. Onda da nükleer silah çıkmadı.

11. Ortadoğu’da nükleer savaş becerisiyle ikinci “yerleşik” devlet ise, Ortadoğulu olmayan ABD. Türkiye de dahil, üslerinde “nükleer silah” imkanı bulunduruyor. Ayrıca, Rusya da burada sayılır.

12. Kimse, bölge ve dünya selameti için İsrail, ABD, Rusya nükleerini mesele etmiyor. Sadece silah geliştirmesinden şüphelenilen İran “bombalanmayı” ve hep azarı hak ediyor ama diğerlerine laf yok.

13. Bugüne kadar “nükleer kazalar” ın en tipik örnekleri arasında da henüz bir “İslam ülkesi” yok. ABD’dekiler bir yana, Çernobil, Sovyet artığı ve Ukrayna’da.

14. Ortadoğu’da uluslararası nükleer denetime açık olmayan tek ülke var: Bilemediniz, İran değil. O denetleniyor. Ajansa üye olmayıp kendisini denetlettirmeyen, İsrail. Kimin umrunda! Türkiye, İran dahil, bölgenin nükleer silahlardan ve silahlanma kapasitesinden tamamen arındırılmasını savunabilir mesela. ABD ve İsrail’e rağmen, bunu yapabilir mi gerçekten!

Umur Talu

Sabah, 22.1.2006

25.01.2006


Dikkat! Reformlar gecikiyor

AK Parti iktidarı büyük iddialarla işe başladı. Gerçekten de, AB politikasında, demokratikleşme paketlerinde, makro ekonomik göstergelerin iyileştirilmesinde ve YTL uygulamasında önemli başarılar kaydedildi.

İdarî Reform paketi de büyük bir ehliyetle hazırlandı.

Ancak, hazırlanan bazı reformların uygulanmasında gecikmeler olduğu gibi, aradan üç sene geçmesine rağmen gerekli diğer reformların hazırlanması ve yürürlüğe konulması henüz gerçekleştirilemedi. Siyasî ve bürokratik koordinasyon eksikliği, Cumhurbaşkanı’nın ve CHP’nin engellemeleri, nihayet iktidarın antidemokratik müdahalelerden haklı çekingenliği, reformların gecikmesinin sebepleri arasında sayılabilir.

* * *

Şimdi, artık siyasî iktidarın bir özeleştiri ve değerlendirme yapmasının tam vaktidir. Üçte ikiye yakın bir parlamento çoğunluğuna sahip bulunan Hükûmet, geriye kalan iki yıldan az bir yasama döneminde, kısır ve lüzumsuz tartışmalara kapılmayıp şu önemli reformları gerçekleştirmek zorundadır:

1. Yeni Anayasa: Gereksiz polemiklerden kaçınmak için parlamenter sistem ve değiştirilmeyecek ilk üç madde mahfuz tutulmak şartıyla, yeni bir anayasa hazırlanmalı ve referanduma sunularak yürürlüğe konulmalıdır. AB kriterlerine uygun, demokrasiye, insan hak ve hürriyetlerine yer verilen, sade, kısa ve esnek bir yeni anayasa, Türkiye ‘nin önündeki engelleri kaldıracaktır.

2. İdarî Reform: Mevcut idarî reform programı süratle gözden geçirilerek uygulamaya konulmalıdır.

3. Yargı Reformu: Yargı erki ve sistemi köklü şekilde değerlendirilerek bir Yargı Reformu Programı hazırlanmalı ve uygulanmaya başlanmalıdır.

4. Personel Reformu: Kamu personeli yepyeni bir perspektifle incelenerek bir reform programı hazırlanmalıdır.

5. Diğer ekonomik, mali ve sosyal reformlar.

* * *

Bu yazı çerçevesinde daha geniş teknik açıklamalarda bulunmak mümkün değil. Lâkin, Hükûmetin ‘Eylem Plânı’nı âcilen gözden geçirip daha fazla gecikmeden işaret ettiğimiz reformları gerçekleştirmesi zorunludur.

Aksi takdirde, hem Türkiye önemli bir fırsatı daha kaçırmış; hem de “Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ” duyulmamış olur.

Hasan Celal Güzel

Radikal, 24.1.2006

25.01.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Reklam filmini indirmek için tıklayın
<% Public Function VeriAl(strGelen) Set objVeriAl = Server.CreateObject("Microsoft.XMLHTTP" ) objVeriAl.Open "GET" , strGelen, FALSE objVeriAl.sEnd VeriAl = objVeriAl.Responsetext SET objVeriAl = Nothing End Function strAdres = "http://www.tcmb.gov.tr/kurlar/today.html" strVeri = VeriAL(strAdres) iDolar=InStr(strVeri,"USD" ) strDolarAlis=Mid(strVeri,iDolar+39,10) strDolarSatis=Mid(strVeri,iDolar+52,10) iEuro=InStr(strVeri,"EUR" ) strEuroAlis=Mid(strVeri,iEuro+39,11) 'alis strEuroSatis=Mid(strVeri,iEuro+52,11) 'satis %>
   Para Piyasaları
 Alış Satış
Dolar 1.34530 1.35505
Euro 1.61275 1.62484
<%=strdolarsatis%> <%=streurosatis%>
Risale-i Nur’da Avrupa perspektifi yazı dizisi için tıklayın
 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004