|
|
|
İstanbul ve Türkiye kar altında |
Dünden itibaren özellikle İstanbul’da şiddetini arttıran kar yağışı ve fırtınalar metropoller başta olmak üzere yurdun genelinde hayatı felç etti.
İstanbul kara teslim
İstanbul’u birkaç gün etkisi altına alması beklenen kar yağışı, dün sabah saat 05.00 sıralarında başladı. Kar yağışıyla birlikte Büyükşehir Belediyesi ekipleri, hava sıcaklığının düşmesiyle oluşabilecek buzlanmaya karşı ana arterleri, kavşakları ve köprüleri tuzlamaya devam ediyor. Kar yağışıyla birlikte poyraz da etkili oluyor.
Kızılay’dan yardım konvoyu
Türkiye Kızılay Derneği de, İstanbul’da yollarda kalabilecek vatandaşlara yiyecek ve korunma yardımı yapmak için yardım konvoyu hazırladı.
Otobüsler devrildi
Dün karayollarında kaza geliyorum dedi. Kar ve buzlanma sebebiyle bir çok yolcu otobüsü devrildi, ölümlü ve yaralanmalı kazalar yaşandı. Bursa’nın Kestel İlçesi yakınlarında, bir yolcu otobüsünün devrilmesi sonucu 1 kişi öldü, 13 kişi yaralandı. Afyonkarahisar’da ise, 34 KU 999 plakalı bir yolcu otobüsünün şarampole devrilmesi sonucu 28 kişi yaralandı. Eskişehir’in Seyitgazi İlçesi’nde de 20 EP 001 plakalı bir yolcu otobüsünün devrilmesi sonucu 5’i ağır 13 kişi yaralandığı bildirildi. Çorum’un Osmancık İlçesi’nde devrilen 52 DL 403 plakalı otobüste de 30 kişi yaralandı.
112 acil çalışıyor
İl Afet Yönetim Merkezi’nden sorumlu İstanbul Vali Yardımcısı Adem Karahasanoğlu, her yarım saatte bir ilçelerden bilgi aldıklarını, ekiplerin de muhtemel bir müdahale için hazır bekletildiğini kaydetti.
Karbonmonoksit faciaları
Bursa’nın merkez Yıldırım İlçesi’nde, sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenen baba öldü, eşi ile kızı hastaneye kaldırıldı. Ankara Mamak’ta da, sobadan sızan karbonmonoksit gazından aynı aileden 5 kişi zehirlendi. 112 sağlık ekiplerince Dışkapı SSK Hastahanesi’ne kaldırılan 5 kişinin sağlık durumlarının iyi olduğu bildirildi.
Köylere ulaşılamıyor
Bu arada Van, Hakkari, Ağrı, Kayseri, Sivas, Eskişehir, Diyarbakır, Bilecik ve Kırıkkale’de toplam 3058 köy yolu ulaşıma kapalı bulunuyor.
Bolu Dağı’na dikkat!
Trafik ekipleri, Bolu Dağı güzergahını kullanan sürücülerin kar yağışına, sise ve buzlanmaya karşı daha duyarlı olmalarını isteyerek, sürücüleri hız limiti ve yakın takip konusunda uyarıyor.
Trene ilgi arttı
Eskişehir’de devam eden kar yağışı ve kötü hava koşulları sebebiyle vatandaşların daha güvenli olan demiryolu ulaşımını tercih ettikleri bildirildi. TCDD Eskişehir İşletme Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, demiryolu dörtyol kavşağında bulunan Eskişehir’de, trenlerin doluluk oranı olumsuz hava şartları sebebiyle yüzde 100’e ulaştı. Kar yağışı sebebiyle trenlerin ulaşımında herhangi bir rötar veya aksamanın yaşanmadığı belirtildi.
İDO çalışıyor
İstanbul’daki elverişsiz hava şartlarına rağmen iç hatlardaki tüm vapur ve deniz otobüsü seferlerinin aksamadan yapılacağı belirtildi.
|
24.01.2006
|
|
|
Zulme ortak olmayalım |
Demokrat Hukukçular Derneğinin “Bir arada yaşama arzusu” başlıklı panelinde konuşan Prof. Dr. Mustafa Erdoğan, “Cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı, bürokratlar sürekli insanların nasıl yaşayacağı ile ilgili konuşuyor. İlkokuldan beri duyuyoruz bunları. Bürokratların bizimle ilgili buyruklarına kuşkulu bakmalıyız. Bu buyruklar bazan bizim hoşumuza gidebilir. Ama başkaları için ıztırap nedeni olabilir. O zaman zulme ortak oluruz” dedi.
Demokrat Hukukçular Derneği’nin düzenlediği “Bir Arada Yaşama Arzusu” konulu panel Ankara İlci Otel’de yapıldı. Doç. Dr. Ahmet Battal’ın yönettiği panelin açış konuşmasını yapan Demokrat Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Halil Doğan, dünyanın küresel bir köy haline geldiğini, iletişimin hızı sayesinde faklılıklarla tanışma ve muhatap olma mecburiyetinin ortaya çıktığını ifade etti.
HERKES İÇİN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
Türkiye’nin faklılıkların buluştuğu bir coğrafya olduğuna dikkat çeken Doğan, “Ötekiyle birlikte yaşamak için önce muhatabın öteki kimliğini kabul etmek gerekir. Sindirilmiş, asimile edilmiş ötekinin olduğu toplumda bir arada yaşama sağlıklı olmaz. Farklı kimliklerin bir arada yaşayabilmesi için ifade özgürlüğünün olması gerekir. Herkesin kimliğini ifade ve kimliğinin gereklerini yaşama hakkı olmalıdır, tabii ki ötekinin haklarına tecavüz etmemek şartıyla” diye konuştu.
İSLAM’DA ÖTEKİ VARDIR
Avukat Ömer Faruk Uysal da bazı kesimlerin İslamı bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde totaliter bir din gibi algıladığını belirterek, “Kur’ân’ın müeyyideleri neticesinde böyle bir kanaat hasıl olabilir ancak Kur’ân uhrevi bir müeyyide öngörmekte, yoksa gayrımüslimlerin Müslümanlar tarafından yok edilmesi emredilmemektedir. Fethedilen ülkelerde hiçbir zaman Müslüman olmayanlar üzerinde bir baskı uygulanmamıştır.
Uysal, “İslam’da öteki vardır. Kur’âni perspektif herkesin Mü’min ve Müslüman olmasını elbette ister, kimsenin kâfir olmasını ise istemez. Fakat bunları dayatmaz. Said Nursî’nin de belirttiği gibi bir Mü’minin bütün vasıfları Mü’min olmak gerekmediği gibi, bir kâfirin de bütün vasıfları kâfir olmak gerekmez. Gayrı mü’min bir Müslim, gayrımüslim bir mü’min olabilir. Bizim gayrımüslimlerin mü’minane yönleriyle paylaşacağımız çok şey vardır” diye konuştu.
FARKLILIKLAR MEŞRû SAYILMALI
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erdoğan yaptığı konuşmada farklılık kavramının son 20 yılda siyaset ve sosyal bilimler literatürüne girdiğini söyledi.
Benzer tartışmaların yeniden gündeme gelmesinin sebebinin siyasi teşkilâtlanmanın bünyede zorlanmaya yol açtığına işaret eden Erdoğan, “Tartışmaların sebebi çeşitliliği, farklılığı tanımama sonucunda ortaya çıkan tıkanmadır. Dünyada faklılıklar mümkün olduğunca törpülenmek isteniyor. Buna karşılık Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla topluluklar kendi kimliklerini, haklarını yeniden keşfetmeye başladı. İnsanlar iletişimin kolaylığı sayesinde birbirleriyle bir anda haberdar oluyor. Dolayısıyla kafadaki hürriyet fikri uyarılıyor” dedi.
Türkiye’de yaşanan problemlerin sebebinin millî devlet anlayışında yattığını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Problemin esası millî devlet politikasında. Çözüm bu siyasi projenin bizim zihinlerimizde hakim olan paradigmayı sarsmamızla onu silkelememizle ilgilidir. Titreyip kendimize gelmemiz gerekiyor. İnsanlar alıştıklarına direniyor. Zira ilkokuldan beri yapılan propagandalardan hepimiz ister istemez etkileniyoruz. Bu nedenle ortaya bir farklılık çıktığı zaman ‘bir kere bu problem yanlış olmalı’ diye düşünüyoruz. Kimlik tartışmalarında da anlamak yerine, ‘aslında sen şusun’ diyerek karşı çıkılıyor. Farklılıklar meşru sayılmalı. Halbuki millî devlet bunu meşru saymıyor. Allahtan millî devlet anlayışı Türkiye’ye geç hakim oldu. Halbuki bizde hayırhah bir şeymiş gibi anlatılır.
Ulus kavramı bir kurgudur. Bilinçli olarak üretilmiştir. Devletin işbirlikçisi olan aydınların ürettiği bir fikirdir. Devlet de eğitimle bunu genellemiştir. 120 sene önce Türk ulusu diye bir şey yoktu. Ulus diye bir kavram yoktu. Geç ulusçu olduk. İyi ki de geç olduk. Dileriz bu anlayıştan çıkarız. Devlet ideolojisinde ulus kavramının millet kavramıyla ilgisi yoktur. Milletin manevi bir yönü de vardır. Ulus kavramında böyle bir anlam yoktur. Ulus kavramı zorlama ve cebir gerektirir. Nush ile uslanmayan farklı şekilde uyarılır. Nushun en iyi örneği resmi eğitimdir. Eğer bu yeterli olmuyorsa arkasından tekdir daha sonra da kötek gelebilir.”
OTORİTEYİ BİZİM
SINIRLAMAMIZ GEREKİR
Bir arada yaşamak için mümkün olduğunca devletin genel çerçevesini çok mütevazi tutmak gereketiğini belirten Erdoğan, çok fazla kriter beyan etmenin farklılıklar arasında ayrımcılığa yol açağına, bu kriterlerin uygulanması için ise cebir kullanılcağına dikkat çekti. Erdoğan, siyasi birlik tutkusunun da sorgulanması gerekitini kaydederek şöyle devam etti:
Birlik tutkusu modernlere hoş geliyor. Bir aradalıkla birlik aynı şey değildir. Birlik kavramında otorite eliyle düzenleme vardır. Bir arada kavramında ise gönüllülük esastır. Birlik genelde tek düze anlamında kullanılır. ‘millî birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde’ cümlesini çocukluktan beri duyarım. Ne zamandır bu birlik? 85 sene önce mi, geçen yıl mı, bu yıl mı? Hiçbir otorite bize nasıl yaşayacağımızı söyleyemez. Cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı, bürokratlar sürekli insanların nasıl yaşayacağı ile ilgili konuşuyor. İlkokuldan beri duyuyoruz bunları. Bürokratların bizimle ilgili buyruk iddialarına kuşkulu bakmalıyız. Bu buyruklar bazen bizim hoşumuza gidebilir. Ama başkaları için ızdırap nedeni olabilir. O zaman zulme ortak oluruz. Mümkün olduğunca devlet ve bürokratlar nötr olmalıdır. Modern devlet böyle yapamaz. Hiçbir devlet böyle yapamaz. Otoriteye kendi düşüncelerimizi bizim dayatmamız gerekir. Otoriteyi bizim sınırlamamız gerekir. Bizimle ilgili sınırlar belirlemesine karşı olmalıyız.”
Panele TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı Ziyaeddin Akbulut ve çok sayıda davetli katıldı.
|
24.01.2006
|
|
|
Pamuk dâvâsı düştü |
Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, yazar Orhan Pamuk hakkında ‘’Türklüğü alenen aşağılamak’’ suçundan açılan davayı düşürdü.
Adalet Bakanlığı’nın, yazar Orhan Pamuk’un İsviçre’de yayınlanan bir dergide yer alan röportajdaki sözleri nedeniyle ‘’Türklüğü alenen aşağılamak’’ suçundan 3 yıla kadar hapis cezası talebiyle yargılandığı davayla ilgili ‘’takibat izni’’ konusundaki yazısının ulaştığı Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Aydın ve Cumhuriyet Savcısı H. Hasan Bölükbaşı, sanığın gıyabında toplanarak dava dosyasını ele aldı. Mahkeme kararında, ‘’Açıkça açıkça soruşturma ve kovuşturma izni verilmemiş olduğundan, izin şartının gerçekleşmemiş olması sebebiyle davanın düşürülmesine karar vermek gerekmiştir’’ denildi.
Adalet Bakanlığı, Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği yazıda, Yazar Orhan Pamuk hakkındaki dava ile ilgili yeni Türk Ceza Kanunu’na göre izin yetkisi olmadığı yönündeki eski yazısını yinelemişti.(aa)
AB, karardan memnun
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Pamuk davasının düşmesinden memnuniyet duyduğunu açıkladı. Yaptığı yazılı açıklamada, “Bu Pamuk için güzel bir haber. Ayrıca, Türkiye’deki fikir hürriyeti içinde güzel” diyen Rehn, Pamuk davasının düşmesinin Türkiye’de buna benzer davalarında düşmesinin önüne açmasını umduğunu söyledi. Rehn, Orhan Pamuk davası ile ilgili olarak daha önce yaptığı açıklamada, Türkiye’nin düşünme özgürlüğüne ne kadar bağlı olduğuna dair bir test olacağını söylemişti. (cihan)
|
24.01.2006
|
|
|
Tarama sırası adalette |
Türkiye-AB katılım müzakereleri kapsamında tarım ve kırsal kalkınmayla adalet, özgürlük ve güvenlik başlıklarında tarama toplantıları başladı.
Tanıtıcı tarama toplantısı aralık ayında tamamlanan ve 11’inci başlık olan tarım ve kırsal kalkınmanın 4 gün sürecek olan ayrıntılı tarama toplantısında, 22 kurum ve kuruluşu temsil eden Türkiye heyetinin eşbaşkanlığını, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Vedat Mirmahmutoğulları ile DPT Müsteşar Yardımcısı Lütfü Elvan yürütüyor. Perşembe günü sona erecek toplantıda Türk heyeti, Türkiye’nin tarım politikası, doğrudan ödemeler, ortak piyasa düzenleri, mali ve idari yapılar, kırsal kalkınma politikaları, coğrafi ve geleneksel işaretlerle organik tarım konularında yapacakları sunumlarla AB Komisyonu yetkililerini bilgilendirerek, sorulara cevap verecekler. AB Komisyonu’nda dün başlayan ve 24’üncü başlık olan adalet, özgürlük ve güvenlik tanıtıcı tarama toplantısındaysa Komisyon yetkilileri, Türk heyetine ilgili AB müktesebatını anlatacak.
Schengen vizesi, dış sınırların kontrolü, göçmenler ve mülteciler, polis dahil güvenlik alanında işbirliği, organize suçlara, uyuşturucu ticaretine ve kara para aklamaya karşı ortak mücadeleyle yargı alanında işbirliğini kapsayan tanıtıcı tarama toplantısı, çarşamba günü sona erecek.
Türkiye-AB tarama sürecine, 29’uncu başlık olan Gümrük Birliği’yleilgili 31 Ocak-1 Şubat günlerindeki tanıtıcı tarama toplantısıyla devam edilecek.(aa)
|
24.01.2006
|
|
|
Ağca dört yıl sonra serbest |
Kartal H Tipi Cezaevi’nden tahliye edildikten 8 gün sonra Yargıtay’ın tahliye kararını bozması üzerine yeniden yakalanarak aynı cezaevine konulan Mehmet Ali Ağca’nın, 18 Ocak 2010 tarihinde tahliye edilmesi kararlaştırıldı.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin tahliye kararını bozması üzerine 20 Ocak 2006 tarihinde yeniden yakalanarak aynı cezaevine konulan Mehmet Ali Ağca’nın cezaevinde kalacağı süre, Kartal Cumhuriyet Başsavcı Vekili Durmuş Yargı, Kartal Cumhuriyet Savcısı Cuma Gülger ve Kartal Cumhuriyet Savcısı Ali Kemal Doğan tarafından tekrar hesaplandı.
Toplam 40 yıl üzerinden yapılan hesaplama sonucu hazırlanan müddetnamede, Mehmet Ali Ağca’nın 18 Ocak 2010 tarihinde cezaevinden tahliye olacağı belirtildi.(aa)
|
24.01.2006
|
|
|
AP üyelerine ASALA mektubu |
Türk Parlamenterler Birliği (TPB), Ermeni terör örgütü ASALA tarafından, Türkiye’yi temsil görevindeyken şehit edilen ve yaralananların fotoğrafının yer aldığı bilgi notunu Avrupa Parlamentosu (AP) üyelerine gönderdi.
TPB Genel Başkanı Hasan Korkmazcan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, uluslararası Ermeni terör örgütünün işlediği cinayetleri unutturmamak için ‘’Bu gerçeği inkar etmek onları yeniden öldürmektir’’ sloganıyla hazırladıkları resimli bilgi notunu AP’nin tüm üyelerine ulaştırdıklarını bildirdi. Korkmazcan, İngilizce ve Fransızca hazırlanan bilgi notunda, 1973-1994 yılları arasında yurtdışında Türkiye’yi temsil görevindeyken Ermeni terör örgütü ASALA’nın hain saldırıları sonucu şehit edilen 34, yaralanan 14 diplomat ile yakınlarının resminin yer aldığını kaydetti.Hasan ‘’Bu insanlık dışı terör saldırıları birçok ülkede hak ettiği cezaya çarptırılmamış, adeta toleransla karşılanmıştır. Üstelik bazı parlamentolar görev alanlarına girmediği halde, fesat yuvası terör örgütünün hayali ve sahte iddialarını siyasi kararlara bağlamışlardır. Bu kararlar, hiçbir kişi ve kuruma saygınlık kazandırmadığı gibi terörün insanlık dışı eylemlerine cüret vermiştir’’ dedi.
|
24.01.2006
|
|
|
Cevşen eşsiz bir duâ |
Prof. Dr. Hüseyin Hatemi: “Cevşen, İlâhî aşk yolunda ilerlemek, tevhidi ve Allah’ın sıfatlarını düşünmek, üzerinde zikretmek bakımından eşsiz değerde bir duâdır.”
** Cevşen-i Kebir’in İslâm kültüründeki yeri nedir?
Cevşen-i Kebîr diye adlandırılan duâ, bildiğiniz gibi Hz. Hüseyin’in oğlu İmam Zeyne’l-Âbidîn’den, Ehl-i Beyt imamlarının dördüncüsünden rivayet edilen, ama esasında Resûl-i Ekrem’e bir nevî Kur’ân vahyi dışında ilham edildiği kabul edilen çok önemli bir duâdır.
Cevşen, İlâhî aşk yolunda ilerlemek, tevhidi ve Allah’ın sıfatlarını düşünmek, üzerinde zikretmek bakımından eşsiz değerde bir duâdır. Cevşen’in metninin mümkün olduğu kadar ilâveler yapmaksızın, eski kitaplarda olduğu gibi nakledilmesi İslâma büyük hizmettir. Bu İlâhî aşk ve tevhid yolunda ilerlemek isteyenlere hizmettir. Onun için bu tür teşebbüsleri hayırlı buluyorum.
** Peki Cevşen’i okumak insanlara başka neler kazandırabilir?
Cevşen’i sadece üzerinde taşımaktansa hem üzerinde taşımak, hem de metnini sık sık okumak iyi olur. Fırsat buldukça sabah namazından sonra, yatmadan önce okumak insanın terakkîsine hizmet eder. Bunu yaparsak, unutmazsak —ben kendim için de ikazda bulunuyorum— manevî faydası büyük olur.
** Kitabî olarak okuduğumuz Cevşen boynumuzda taşıdığımız Cevşenle aynı, değil mi?
Aynı Cevşen, ama boynumuzda taşıdığımız okunabilecek boyutlarda değil. Cevşen’i boynumuzda taşıyalım, bize bir güç verir. Çünkü Cevşen taşımakla muska taşımıyoruz. Muskanın aslı nüshadır, ancak halk dilinde muska şekline girmiş. Muska deyince insanların aklına içinde bazı rakamlar, acayip şekiller olan, bazen Kur’ân-ı Kerim âyeti bile olmayan, bir cin ismi, gene esasa dayanmayan melek isimleriyle dolu büyüyle ilgili bir metin gelmektedir. Allah’tan başkasından yardım istemeye, Allah’tan başkasına sığınmaya, cinlerle işbirliği yapmaya dayanan bir muskayı taşımak şirktir. Ama Cevşen-i Kebîr’in metninde böyle birşey yoktur. Cevşen-i Kebîr tamamen tevhid dersidir, İlâhî aşk yolcularının zikridir. Onun için üzerinde taşımak bazı gerçekleri hatırlatması bakımından da faydalıdır. O kişiyi meleklerin koruması da umulur.
** Cevşen’i okumaktaki amaç nedir?
Aşk ile okuyup benimsemek, özümsemek tabi asıl amaçtır.
** Cevşen’i kabul etmeyen kesimler de var mı?
Cevşen’i kabul etmeyen iki grup var, ancak bunlar tamamen birbirinden bağımsız değil. Birisi, Vehhabi mezhebi. Bunlar insanın üzerinde birşey taşımasına kesinlikle karşılar. Ama onlara göre bunun nazar boncuğu olması, muska olması, Cevşen olmasının arasında bir fark yok. Bir de bizim başka tür muskaları taşıyabilen ama Cevşen’e karşı çıkan kesim var. Vehhabiler Ehl-i Beyt sevgisinde bir arpa boyu yol almalarına rağmen bu kesim Ehl-i Beyt’ten rivayet edilenlere tepki gösteriyorlar. İmam Zeyne’l-Âbidîn’den rivayet ediliyor denilince burada bir Şiilik propagandası var diyorlar.
Ancak merhum Bediüzzaman hep Ehl-i Beyt’ten bahsediyordu. Benim feyzim İmam-ı Ali’dendir diyordu. Bediüzzaman’da önyargılar, kuşkular, sevgisizlikler yoktur. Ehl-i Beyt bağlıları duâ kitaplarında Cevşen’e yer verirlerdi. Demek ki Bediüzzaman’ın doğduğu köyde, Kadirî tarikatı mensupları arasında Ehl-i Beyt sevgisi devam ettiği için Cevşen okunuyordu, ama Türkiye’nin belli yerlerinde bilinmeyen bir duâ idi. Bediüzzaman’ın “Başkası olmasaydı bu yetişirdi” denecek büyük hizmetlerinden birisi de Cevşen’i millete tanıtmasıdır. Bediüzzaman’ın hizmetinden sonra Cevşen Türkiye’ye yayılmıştır.
Cevşen’i okuyanlar beni de duâla
|
Hasan Hüseyin Kemal
24.01.2006
|
|
|
AB ve Türkiye birbirleriyle yaşayabileceğini göstermeli |
AB Komisyonu eski Başkanı Jacques Delors, AB ve Türkiye’nin farklılıkları kabul eden bir anlayış ve herkesin benimsediği oyun kurallarıyla bir arada yaşayabileyeceğini göstermesi gerektiğini söyledi.
ABHaber’in haberine göre, eski Başkan Delors, AB’nin Türkiye ile müzakereleri başlatması sonrası Türkiye’nin reformlara daha da ağırlık vermesi gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin üyeliği konusunda şu aşamada bir şey söylenemeyeceğinin altını çizen Delors, zaman her şeyi söyleyecek ancak Türkiye müzakere sürecini ciddiye alıp iyi hazırlanırsa bence daha kazançlı çıkar dedi. Jacques Delors şunları kaydetti:
“AB, Türkiye konusunda yalnızca ‘müzakerelere evet’ dedi. Her iki tarafın da farklılıkları kabul eden bir anlayış ve herkesin benimsediği oyun kurallarıyla bir arada yaşayabileceğini göstermesi gerekiyor. Türkiye-AB müzakere süreci hala geçilmesi gereken bir ‘test’ olarak önümüzde duruyor. Bu henüz bitmedi, nitekim tarih bizi sürekli olarak üstesinden gelinmesi gereken durumlar karşısında karşı karşıya bırakıyor.”
|
24.01.2006
|
|
|
Erdoğan 26 Ocak’ta Davos’a gidecek |
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dünya Ekonomik Forumu’na katılmak üzere, 26 Ocak Perşembe günü İsviçre’nin Davos kasabasına gidecek.
Erdoğan’ın Davos’ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kofi Annan ile biraraya gelmesi bekleniyor. Yetkililer, Erdoğan ve Annan’ın görüşme arzusu içinde olduklarını ve görüşmenin büyük bir olasılıkla gerçekleşeceğini kaydettiler.
Erdoğan, Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Sakaşvili, Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref ile İsviçre Cumhurbaşkanı Moritz Leuenberger ile görüşecek. İşadamı gruplarıyla da biraraya gelecek olan Erdoğan, “Avrupa’nın Genişleyen Sınırları”, “İş Dünyası Etkileşim Grubu Türkiye Toplantısı”, “Yeni Mukayeseli Avantajlar” konulu panel ve toplantılara katılacak.
Erdoğan, Davos’a gitmeden önce, 26 Ocak Perşembe günü, İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw’u Ankara’da kabul edecek.
Erdoğan’ın, 27 Ocak Cuma günü Türkiye’ye dönmesi bekleniyor.
|
24.01.2006
|
|
|
Kıbrıs yine gündemde |
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Türkiye’nin, Kıbrıs meselesinin çözümü yolundaki çalışmalarıyla ilgili yakında detaylı bir açıklama yapacağını bildirdi.
Gül’e, Brezilya dönüşünde Esenboğa Havalimanı’nda, dün basında yer alan, Türkiye’nin, İngiltere ve ABD’nin de desteğini alarak, Kıbrıs’ta barış görüşmelerinin yeniden başlaması için harekete geçtiği yönündeki haberle ilgili sorular soruldu. ‘’Türkiye olarak, BM’ye görüşmelerin yeniden başlatılması için yeni bir çağrı yaptınız mı?’’ şeklindeki bir soru üzerine Gül, şöyle konuştu:
‘’Türkiye, bildiğiniz gibi kapsamlı bir çözüm için daima bir adım önde olmuştur. Bu problemin kronik bir şekilde çözümsüz orada durması, hem Kıbrıs Türklerine, hem Rumlara, hem bütün dünyaya fayda sağlamamaktadır. Dolayısıyla bu problemin, BM’nin başkanlığı, gözlemi, önderliği altında kapsamlı bir çözüme ulaşmasını istiyoruz. Bunun için bildiğiniz gibi Türkiye daima aktif olmuştur. Çeşitli çalışmalar yapmıştır, bu çalışmalarımız devam ediyor. Bunlarla ilgili bazı gelişmelerin olması tabii ki muhtemeldir. Ama bunlar bizim üstünde çok durduğumuz, çözüm için uğraştığımız önemli projeler.’’ Gül, 30 Mayıs 2005’te, Kıbrıs’ta izolasyonların karşılıklı olarak kaldırılması yönündeki önerisinin hatırlatılarak, şu anda üzerinde çalıştıkları belgenin bunun daha geliştirilmiş bir hali olup olmadığının sorulması üzerine de, ‘’Bununla ilgili çok yakında geniş tafsilatlı bir açıklama yapacağız. O zaman zaten bütün detaylar da hep ortaya çıkacak’’ dedi. (aa)
|
24.01.2006
|
|
|
Belçika’ya ‘muz cumhuriyeti’ benzetmesi |
Sabancı ailesinin Belçika’daki avukatı Fernand Schmitz, terörist Fehriye Erdal’ı Türkiye’de işlediği suçlardan dolayı yargılamayan Belçika adaletini ağır bir dille eleştirerek, dosyanın ‘’dar ufuklu küçük hakimlerin’’ kararlarıyla ‘’utanç verici’’ bir durumda olduğunu söyledi.
Yaptığı genel değerlendirmede Belçika’yı ‘’muz cumhuriyeti’’ olarak nitelendiren Schmitz, ülkesinin yargı gücünü, terörizmle mücadele alanında ve adalet arayışında Türkiye ile işbirliği yapmayı reddetmekle suçladı.
|
24.01.2006
|
|
|
Kutan aday olmayacak |
Saadet Partisi Genel Başkan Vekili Recai Kutan, bu yıl yapılacak parti kongresinde genel başkan adayı olmayacağını belirterek, ‘’Ancak bana ‘siz bu görevi almak zorundasınız’ diyecek olurlarsa da görevden kaçmam’’ dedi.
Kutan, yaptığı açıklamada, hiçbir zaman bir göreve talip olmadığını ifade ederek, şöyle konuştu:‘’Bu anlayış içinde bana ‘genel başkanlığa aday olacak mısınız?’ diye sorarsanız, benim cevabım ‘olmayacağım’ şeklindedir. Ancak camiamız bir araya gelir, istişare eder ve bana ‘siz bu görevi almak zorundasınız’ diyecek olursa, o zaman görevden kaçmam söz konusu değil. Ama ben ortaya çıkıp, ‘bu önümüzdeki büyük kongrede adayım’ demem.’
|
24.01.2006
|
|
|
TÜSİAD dış politika ödülü Straw'a |
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) ‘’TÜSİAD Bosphorus Prize for European Understanding’’ adı altında 2003 yılında tesis ettiği ‘’TÜSİAD Dış Politika Ödülü’’nün üçüncüsü, 2005 yılı itibariyle İngiltere Dışişleri Bakanı Jack John Whitaker Straw’a verilecek.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) ‘’TÜSİAD Bosphorus Prize for European Understanding’’ adı altında 2003 yılında tesis ettiği ‘’TÜSİAD Dış Politika Ödülü’’nün üçüncüsü, 2005 yılı itibariyle İngiltere Dışişleri Bakanı Jack John Whitaker Straw’a verilecek.
|
24.01.2006
|
|
|
Mumcu: İnsanlar özgürleştirilmeli |
Anavatan Partisi (ANAVATAN) Genel Başkanı Erkan Mumcu, ‘’Türkiye’nin işe öncelikle insanını özgürleştirmeden başlaması gerekiyor’’ dedi.
Mumcu, Beykoz ve Burgazada lions derneklerince düzenlenen toplantıda, 18-22 yaş arasındaki gönüllü gençlere hitaben ‘’Gençlik ve Liderlik’’ konulu bir konuşma yaptı. Türkiye de en önemli problemin özgürlükler olduğunu vurgulayan Mumcu, ‘’Türkiye’nin işe öncelikle insanını özgürleştirmeden başlaması gerekiyor. Nedensel ilişkileri kavrayıp, yeni bir akıl bularak düşünce biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor’’ diye konuştu.
|
24.01.2006
|
|
|
Sulhla olmazsa savaşla |
Azerbaycan’ın Kars Başkonsolosu Hasan Sultanoğlu, Ermeni işgali altındaki Azeri topraklarını sulh yoluyla geri almak istediklerini belirterek “Aksi halde, Azerbaycan, kendi gücü ve ordusuyla topraklarına sahip olacaktır’’ dedi.
Sultanoğlu, yaptığı açıklamada, Yukarı Karabağ’ın halen Ermeni işgali altında olduğunu dile getirdi. Bu toprakların kendilerine ait olduğunu belirten Sultanoğlu, Azerbaycan’ın bu toprakları alacağını kaydetti. Toprakları sulh yoluyla almak istediklerini anlatan Sultanoğlu, şunları söyledi:
‘’Azerbaycan gelişen bir ülkedir. Ordusu da hızla güçleniyor. Sulh yoluyla işgal altındaki topraklarımızı almak istiyoruz. Aksi halde, Azerbaycan, kendi gücü ve ordusuyla topraklarına sahip olacaktır.’’ Ermenilerin Türklere karşı çirkin bir siyaset izlediğini ve bunu ısrarla sürdürdüğünü anlatan Sultanoğlu, Türklerin bu siyasete karşı birlik içinde olmaları gerektiğini ifade etti. (aa)
|
24.01.2006
|
|
|
Savaş karşıtları Bush’u protesto edecek |
Dünyanın en büyük küreselleşme ve savaş karşıtı olaylarından biri olan Dünya Sosyal Forumu, bugün Venezuela’nın başkenti Caracas’da başlayacak.
Devlet Başkanı Hugo Chavez’in evsahipliğini yapacağı foruma, 100 bin kadar kişinin katılması bekleniyor. Katılımcılar arasında Amerikan tarzı serbest ticarete karşı olanlar, çevreciler, Hintli liderler ve insan hakları eylemcileri bulunacak. Katılımcıların çoğunu, ABD hükümetine ve Irak’taki savaşa karşı güçlü bir muhalefet altında birleşenler oluşturacak. Dünya Sosyal Forumu, bugün Caracas caddelerinde emperyalist karşıtı yürüyüşle başlayacak. Sloganlarında ABD Başkanı George Bush’u hedef almaları beklenen eylemcilere, Latin Amerika solunun önde gelen radikal sesi Chavez’in hitap etmesi bekleniyor. Caracas’da bir hafta sürecek foruma katılması beklenenler arasında Uruguaylı yazar Eduardo Galeano, Arjantinli Nobel Barış Ödülü sahibi Adolfo Perez Esquivel ve oğlu 2004’te Irak’ta ölen ve geçen yıl Bush’un Teksas’taki çiftliğinin yanında protesto çadırı kuran Amerikalı savaş karşıtı Cindy Sheehn bulunuyor.
|
24.01.2006
|
|
|
<%
Public Function VeriAl(strGelen)
Set objVeriAl = Server.CreateObject("Microsoft.XMLHTTP" )
objVeriAl.Open "GET" , strGelen, FALSE
objVeriAl.sEnd
VeriAl = objVeriAl.Responsetext
SET objVeriAl = Nothing
End Function
strAdres = "http://www.tcmb.gov.tr/kurlar/today.html"
strVeri = VeriAL(strAdres)
iDolar=InStr(strVeri,"USD" )
strDolarAlis=Mid(strVeri,iDolar+39,10)
strDolarSatis=Mid(strVeri,iDolar+52,10)
iEuro=InStr(strVeri,"EUR" )
strEuroAlis=Mid(strVeri,iEuro+39,11) 'alis
strEuroSatis=Mid(strVeri,iEuro+52,11) 'satis
%>
|
Para Piyasaları |
Alış |
Satış |
Dolar |
1.34530 |
1.35505 |
Euro |
1.61275 |
1.62484 |
<%=strdolarsatis%>
<%=streurosatis%>
|