Risale-i Nur mesleğinin dört temel esasından birinin şevk-i mutlak olduğunu, hareket ve faaliyetle kemalini bulacak olan hayatta himmet ve gayretimizin bunun için şevk bineğine ihtiyaç duyduğunu okuyoruz.
Gerek ferdî tekâmülümüz, gerekse umumî hizmetlerin inkişafı için her hal ve şartta şevkin hep canlı tutulması gerektiğini de biliyoruz. Ancak zaman zaman şevki kırabilecek hallerle imtihan edildiğimiz de bir vakıa.
Hizmet ehlini hedef alan haricî saldırılar; korkutma, bunaltma, yıldırma ve hizmetten vazgeçirme amaçlı baskı, fitne ve tuzaklar; kara propagandalar; fikir veya mizaç uyumsuzluğundan kaynaklanan dahilî ihtilâflar; şahs-ı manevî ruhunu ve kardeşlik hukukunu zedeleyecek kırıcı tavırlar; yıkıcı ve tahripkâr gıybet ve dedikodular, bu sebeplerden bazı örnekler.
Risale-i Nur hizmeti her dönemde bütün bu tertip ve tuzakları boşa çıkarıp nuranî bir çığ gibi büyüyerek bugünlere ulaştı. Bunda Üstadın örnek bir feraset, teyakkuz ve müdebbirliği yansıtan yol gösterici rehberliğinin, tavsiye, irşad ve ikazlarının çok büyük bir rolü var.
Nur Talebeleri genel anlamda bunlara ciddiyet ve hassasiyetle kulak verip gereğine uygun hareket ettikleri için tuzağa düşmediler; hizmette herhangi bir kesintiye meydan vermeden yola devam ettiler. Ancak değişik sebeplerden kaynaklanan mevziî ve muvakkat tevakkuf, duraklama halleri de olmadı değil. Hattâ Üstad hayatta iken dahi bu gibi durumlar olmuş. Lâhikalarda bununla ilgili bahisler var.
Onlardan biri şu Kastamonu mektubu:
“Ehl-i dalâlet, Risale-i Nur’un intişarına set çekmek, has talebelerin ve ciddî çalışanların şevkini kırmak, onlara fütur vermek (yıldırmak) için, ayrı ayrı tarzlarda, umumî bir plan dahilinde taarruz ediyor. (...) İnsanların zihinleri, kasten ve bizzat hakaik-ı imaniyeye (iman hakikatlerine) karşı bu yüzden bir derece lâkaytlık vaziyeti almasından, bir tevakkuf devri gelmesine mukabil, Cenab-ı Hakkın inayet ve rahmetiyle başka bir tarzda Risale-i Nur’un intişar ve fütuhatına meydan açmış. Bir kapı kapansa, inayet-i İlâhiye daha parlak kapıları açıyor. Buna binaen, bu tevakkuf ve muvakkaten fütura merak etmeyiniz. Risale-i Nur hakikatlerine, gıdaya ihtiyaç gibi ihtiyaç var. Bu ihtiyaç onu tevakkufta bırakmaz, işlettirecek inşaallah.”
Üstadın bahsettiği taarruzlar hep oldu, olacak. Ama şahs-ı manevî ihlas, sebat, metanet ve tesanüdle hepsini aşarak yoluna devam etti, inşaallah yine öyle devam edecek.