"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Muhalefeti kriminalleştirme komplosu

Cevher İLHAN
25 Şubat 2025, Salı
İki buçuk milyon “mühürsüz” oyun, sandıkların açılmasına beş kala “tepeden tâlimat”la kanuna açıkça aykırı olarak “geçerli” sayıldığı 16 Nisan 2017’de referandumuyla 9 Temmuz 2018’dan itibaren dayatılan ve dünyada hiçbir benzeri olmayan “Türk tipi sistem”de demokrasi ve hukuk bütünüyle tasfiye edilmiş.

Bu yüzden “demokrasi endeksi”nde dünyada 180 ülke arasında 102. sırada “hibrit/melez demokrasi”den “otoriter demokrasi”ler arasına düşen Türkiye, “ifade ve basın özgürlüğü”nde 80. sıralarda.

Parti Genel Başkanı olarak muhalefete her türlü ağır hakarette bulunan Cumhurbaşkanı’nın muhalefetin verdiği en basit cevabının dahi soruşturulup cezalandırıldığı vasatta haksızlıklar ve hukuksuzlukları nazara vermek “suç” sayılarak “dokunan yanar” tehditleri savruluyor.

Bu arada “iktidar cephesi”nden ekonominin çöküşünü, devletin çürüyüşünü, iktidarın ülkeyi yönetememesini ortaya koyan, iktidarın yanlışlarını eleştiren medyaya, gazetecilere, muhalefetin millete ulaşma, çarşıda–pazarda vatandaşların sorunlarını dinleme ve temalı mitinglerine devam etmesi karşısında “sıkıysa sokağa çıkın” tahriki yapılıyor.

Seçilmiş belediye başkanlarına “kayyım operasyonu”, muhalefete mensup isimlere, özellikle Cumhurbaşkanı seçimlerinde “muhtemel rakipler”e yıllar öncesine gidilerek uyduruk bahanelerle “soruşturmalar”ın açılması çarpıklığı devam ediyor.

YÜRÜTME, YASAMA VE YARGI “TEK KİŞİ”DE…

Siyasetin ülkenin ve milletin meselelerini gündeme getirmesi; medyanın halkın sorunlarını, en son 36’sı çocuk 78 insanın can verdiği Bolu Kartalkaya’daki yangında olduğu gibi denetimsizlik, ihmal ve rant adına kayırmaları sorgulaması; âdeta sıradanlaşan yolsuzlukları, kamu malının hırsızlanmasını, ihaleye fesad karıştırılmasını, millet malını gasbı, “yandaş şirketler”e dolar üzerinden maliyetinden onlarca kat fazla onlarca - yüzlerce milyarın peşkeş çekilmesini tartışması, vatandaşların pahalılıktan ve partizanlıktan şikâyetleri “büyük bir suçmuş” gibi apar topar sorgulanarak topluma topyekûn tam bir “korku siyaseti” pompalanıyor.

Partili Cumhurbaşkanı’nın Anayasa Mahkemesi’nin on beş üyesinin on ikisini atadığı, Yargıtay üyelerinin dörtte üçünü, gerisini de parlamentodaki iktidar partisi çoğunluğuyla hemen hemen hepsinin teşkiliyle, Danıştay’ın dörtte üçünü, geri kalanı ise atanmış Adalat Bakanı’nın Başkanı, Bakan Yardımcısının Başkan Yardımcısı olduğu, yine on üç üyesinden altısının Cumhurbaşkanı, geri kalan yedi üyesinin parlamentoda iktidar partisi çoğunluğuyla seçildiği, yargı bürokrasinin atanmasının da uhdesine verildiği Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından “yargının siyasîleştirildiği” vartada “tepeden tâlimat” baskısıyla yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı bütünüyle berhava edilmiş.

Ve bu yetmiyormuş gibi 1982 “Darbe Anayasası” ile kurulan yürütmenin başı olan, hatta “tek kişilik hükûmet”te tek başına yürütmeyi temsil eden Cumhurbaşkanı’na bağlı Devlet Denetleme Kurumu da Anayasaya ve hukuka aykırı olarak seçilmiş belediye başkanları dahil bütün resmî kurumları, sivil toplum kuruluşlarını, vakıfları, dernekleri denetleme ve yöneticilerini tek imza ile görevden alma yetkisi veriliyor. Böylece yürütme ve yasamanın yanısıra yargı da peşinen “tek kişi”ye verilmiş.

YENİ KOMPLOLAR KURUYOR…

Özetle, 12 Eylül darbesinden kalma YÖK’ü pervâsızca partizanlıkta kullanmasında olduğu gibi “Darbe Anayasası”ndan kalan antidemokratik ve hukuk dışı emrivakileri pervasızca siyasetinde istimal eden “tek kişilik otoriter rejim”de hukukun üstünlüğü dibe vurmuş. Bundandır ki iktidardakiler, giderek oy kaybına uğradığından sürekli yeni oyunlar kuruyor. Anayasadaki mevcut hak ve hürriyetlere dair haklar uygulanmazken, sürekli “yeni anayasa”dan dem vurularak kamuoyu oyalanıyor. Sürekli yargı üzerinden “siyasî mühendislik”ler dayatılıyor.

Bu dayatmalarla muhalefeti dizayn etme, teslim alma peşinde. Söyleyeceği sözü kalmadığından muhalefete kumpas kuruyor, birbirine düşürmeye çalışıyor. Yeniden “transfer borsası” kuruyor. Ülkeyi yönetememesine karşı muhalefete dair de “ülkeyi yönetemez” algısını oluşturmaya didiniyor. Teslim alamadığını dağıtma, ifna etme; hatta tepeden tırnağa battığı yolsuzluk, ihaleye fesad, kamu malını yandaşlara peşkeşi muhalefete de bulaştırmaya, kara çalmaya çalışıyor. “Ben kötüyüm ama muhalefet de benim gibi” havasını vermeye çalışıyor.

Daha önce “MİT TIR’ları” davasında olduğu gibi aynı röportajı yayınlayan “yandaş gazete”ye ses seda çıkarılmazken, bir başka televizyonda yayınlanması, alenîleşmiş dosyalar üzerinden yayın yapılması, kendisine suçlamalar yapılmış isimlerin suçlamalar hakkında verdikleri “cevaplar” bile “suç” sayılarak “yargı sopası”yla kriminalleştiriliyor. Bu maksatla yeni yeni “komplolar” kuruyor. Tabiî tutarsa…

Okunma Sayısı: 1061
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Salih

    25.2.2025 20:33:36

    istiğna ve istiklâliyet hassasıyla mümtaz olan şeriattaki İlâhî hidayet, Roma felsefesinin dehâsıyla aşılanmaz, imtizaç etmez, bel' olunmaz, tâbi olmaz. "Bir asıldan tev'em olarak neş'et eden eski Roma ve Yunan iki dehâları, su ve yağ gibi mürur-u a'sâr ve medeniyet ve Hıristiyanlığın temzicine çalıştığı halde, yine istiklâllerini muhafaza, âdetâ tenasuhla o iki ruh şimdi de başka şekillerde yaşıyorlar. Onlar tev'em ve esbab-ı temzic varken imtizac olunmazsa, şeriatın ruhu olan nur-u hidayet, o muzlim medeniyetin esası olan Roma dehâsıyla hiçbir vakit mezc olunmaz, bel' olunmaz."

  • erhan

    25.2.2025 17:54:57

    Allah razı olsun. Doğruları konuşup söyleyen diller yaşasın. bütün bu indire gandi, katakulli, abudik gubidik işlere rağmen muhalefet vasat maalesef. mesela diploma davası ile muhalefetin eline korkunç derecede koz geçmişken bunu kullanmıyor/kullanamıyor. böyle olunca iktidar memleketin tüm kamu kurumlarını ele geçirmiş durumda.

  • Salih özbay

    25.2.2025 17:13:15

    Utku kardeşim! görev gereği Anadolu'nun değişik yerlerinde tam tamına 57 yıl onlarla yaşadım iç içe. 1968 den itibaren. Gödükldrimi,bizzat onların ağzından duyduklarımı ve onlarla yapılan mücadelede yaşadıklarımı dile getirdim. Hepsini anlatsam büyük hacimli bir kitap olur. Çektiğimiz acılar, yapılan monbingler, maruz kaldığımız kaba kuvvet.. Benim yaşadıklarım. Ya Üstad Bediüzzaman’a reva gördükleri... Halen de öyle... Kâmil manada cumhuri idare, demokrasi(meşrutiyeti meşrua) İslamla bsşdaşır sözlerine karşılık bizi küfürle, şirke ithamlar, humeyniye hayır dediğimiz için darp edilip mahkemelerde sürünmelerimiz.. Yaşın kaç uyku kardeş sen aklımızla alay edip yalancılıkla mı itham ediyorsun? Yaşayan bilir tam 57 sene... Maide 44.Ayetin mealini slogan olarak vc duvarlarına yazacak kadar zıvanadan çıkmış bir nesil nasıl imanlı nesil olabiliyor...

  • Ömer

    25.2.2025 14:13:35

    Kaleminize sağlık tebrikler 👏👏👏🌅

  • Utku Karaden

    25.2.2025 12:28:03

    Salih bey, bilgi eksikliğinizi düzeltme ihtiyacı hissettim. Öncelikle siyasal İslamcı ideolojisi demokrasi küfür rejimidir demez. Demokrasiyi islamın kurallarına göre dizayn etmeye odaklanmışlardır. Bu konudaki bilginiz yanlış.

  • Salih özbay

    25.2.2025 11:35:07

    Geçmişte birileri meşrutiyeti meşruayı,(4 halife idaresi gibi kâmil manada gelişmiş demokrasi) İslama uygundur dediğimizde "demokrasi küfür rejimidir,kâfirler tek millettir,siz kâfir oldunuz"deyip delil olarak "kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse onlar kâfirlerin ta kendileridir." ayetiyle karşılık veren takiyyeci,münafık,din simsarı,hırsız, inhisarcı müstebid zihniyet, 24 yıldır laik rejimin koltuğunda.Binası m.kamal milliyetçiliği ve laik düzen esası üzerine kurulu zalim beşerin zulmetli kanunlarıyla yönetiyorlar. Ne Maide 44. ayet,ne küfür tek millettir Hadisi,ne de yağma için kılıf olarak dillerine doladık ları darul harp meselesi bir kere dahi olsun akıllarına gelmedi ve dillendirmediler. Dinci yani din simsarı olduklarına dair daha hangi delili gösterelim?Fetö ile siyasal islamcıların birbirlerine hırlamaları,havlamaları,en sonunda birbirlerini ısırmaları ne içinmiş?Makam, mevki, miri malını cebe indirmek.

  • Hüseyin İlhan

    25.2.2025 09:04:25

    1980 Öncesi için tenkit ederek ne dedi ise iktidarın başı alil kafaya ,rabbim tekeeer teker hepsini yaşatıyor.Mesela son seçimlerde iktidarın yanlışlarını söyleyerek mv.seçilen ve hukukçu kişiliği ile bilinen ferdin dahi 'beni ikna etti,demesini ben sözlerden ziyade 'duygusallık,diye amme efkarında belirtilen ikna olduğundan şüphe etmiyorum. Düne göre daha da halka eziyet eden bir alil kafa idaresi hangi meziyeti ile ikna etmiş. Şam zaferi derken siyonist katillerin işgal ettiği müslüman beldenin işgalimi hoş durum. Milletini el açan ve Hint fakiri haline dönüşütüren amma kendileri yüce rabbimiizn haram kıldığı israfı saniye içinde dahi yaşamaları mıdır ikna edici söz,davranışı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı