Nasip oldu ve 30 yıl aradan sonra yine mübarek mekânlara gelme imkânı bulduk. 21 Şubat 2025 Cuma gününün ilk saatlerinde İstanbul’u kar yağışıyla geride bırakırken serin bir havada Cidde’ye indik.
Akabinde Cidde Havaalanında tanıştığımız diğer ‘umreciler’le birlikte bir minibüse binerek Mekke’ye önce otelimize, sonrasında da bütün mü’minlerin namaz kılarken günde 5 defa ‘yöneldikleri’ Kâbe’ye kavuştuk.
Bu mübarek ve mukaddes beldelere 1995 yılında, yani tam 30 yıl önce de gelmek nasip olmuştu. O tarihde ‘gazeteci’ olarak gelmiş ve hac vazifemizi de yapmak nasip olmuştu. Tabiî ki 30 yılda sadece Mekke ve çevresi değil, herkesin bildiği üzere dünya da değişti. O günlerde de Kâbe ‘çok kalabalık’tı, bu günlerde de.

Kabe’nin kalabalığı hiç bitmese de bazı uygulamalar değişiyor. O tarihlerde Kâbe’yi tavaftan sonra uzak çevresinde oturup namaz kılmak nispeten daha kolaydı. Hatta tavaf namazlarını ‘metaf’da, yani tavaf alanında kılmak mümkündü. Bugün ya da bu mevsimde bunu yapmak kesinlikle mümkün değil, çünkü hakikaten izdiham var.

Tabiî ki hac ve umrede maddî zorluklar olabilir ve vardır. Fakat nazarları bu zorluklara değil, buradaki manevî havaya, edilen dualara ve akıtılan göz yaşlarına çekmek en iyisi. Dünyanın her yerinden gelen ve renkleri, dilleri ve âdetleri farklı yüzbinlerin bir arada olması ve hepsinin en içten duygularla Allah’a (cc) yalvarması, İslâm âlemi ve insanlık için dualar etmesi her şeyden önemli değil mi?

Görebildiğimiz kadarıyla 30 yıl arasındaki en bariz fark, bugün için umrecilerin ve muhtemelen hac mevsiminde de hacıların yaşlarının iyice gençleşmiş olmasıdır. Artık eskiden olduğu gibi insanlar sadece yaşları iyice ilerledikten sonra değil, mümkün olduğunca genç yaşlarda umreye ve hacca geliyorlar.

Bu tablo Türkiye için de, başka İslâm ülkeleri için de geçerli olsa gerek. Çünkü tavaf alanında daha çok gençlerin olduğunu söylemek mümkün.
Türkiye’den çok olmasa da başka İslâm ülkelerinden çocuk ve hatta bebeklerin dahi umreye getirilmiş olmaları da dikkat çekici.

Artık her hangi bir şirket bağlı olmadan ‘turist vizesi’ ile de umre yapma imkânı olması, Türkiye’den umreye gelenlerin sayısını da arttırmış gibi görünüyor. Biz de bu yolu tercih edenlerden olduk.

Elbette Kâbe önemli bir dua makamı. Her türlü vesile ile “Bize de dua et” diyenlere ve deme imkânı bulamayanlara, sosyal medya üzerinden not yazanlara, bütün abilere, kardeşlere ve İslâm âlemine dilimizin döndüğünce dua ettik ve inşallah etmeye de devam edeceğiz. Allah’ım dualarımızı kabul eyle. Amin!