Vaktiyle, memleketin birinde, çarşıda dolaşan bir ihtiyarcık, rastladığı bir delikanlıya işi olup olmadığını sorar. Delikanlı, “işim yok” cevabını verir.
Yaşlı adam “iyi o halde” der. “Mezarlığın altındaki tarlada patates ekili. Git o patatesleri sök, yarısı da sizin olsun.”
Aradan birkaç gün geçer. İhtiyarcık çarşıda gezerken delikanlıya rastlar ve ne yaptığını sorar. Delikanlı şu cevabı verir: “Ben kendi hisseme düşenleri söküp eve götürdüm. Sizinkiler halen duruyor.”
Bugünkü köşe yazımız kendi hissesine düşeni söküp evine götüren ve yarımşardan beş yiyen Mâliye hakkında olacak.
Devletin alacaklarını tahsil etme usullerinin düzenlendiği 6183 sayılı “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun”un bazı maddelerinde yakın tarihte değişiklikler yapıldı.
Önemli değişikliklerden biri de 22/A maddesinde. Madde metnindeki “her türlü ödemelerde,” ibaresi “her türlü ödemelerde (mahkeme kararları ve icra dairelerinin ödeme veya icra emirleri üzerine yapılacak ödemeler dâhil),” şeklinde değiştirildi.
Bu değişiklik şunu söylüyor: İlgili devlet kurumundan bir alacağınız var diyelim. Mahkemeye verdiniz ve davayı kazandınız. İcra ya da idareye başvuru yoluyla tahsil etmek istediğinizde, vergi borcunuzun olmadığına dair bir yazı sunmadığınız sürece idare bu parayı size ödemiyor.
Daha önceleri, bu yazı, herhangi bir davaya konu olmayan sıradan alacaklar için aranıyorken, bu değişiklikle birlikte mahkeme kararıyla hüküm altına alınmış alacakların tahsili için de “borcu yoktur” yazısını ibraz etmeniz şart.
Kanun maddesi, ilgili kamu idarelerinin borçlu olduğu icra ve dava dosyaları hakkında düzenleme getiriyorken, bu maddeyi oldukça hatalı yorumlayan bazı İcra Müdürlükleri, borçlusu idare olsun olmasın, her dosya için “borcu yoktur” yazısı istemeye başladı.
Bakanlık icra müdürlüklerine bir yazı göndererek bu karışıklığı giderdi. Ancak kamu idarelerinin borçlusu olduğu mahkeme kararları ve icra emirlerinde kanun hükmü uygulanmaya başlandı.
Alacağı tahsil edebilmek için hem alacaklı asilin hem de avukatının “vergi borcu yoktur” yazısını sunması gerekiyor. Vergi borcu çıkarsa ilgili kamu idaresi ödeme yapmıyor ve alacağınız borcunuza kesiliyor.
Yani Mâliye suya sabuna dokunmadan alacağını başkalarına tahsil ettiriyor ve “ben hisseme düşenleri söktüm ve eve götürdüm” diyor.
“Borcun iyisi ödemektir” demişler. Mahsup ve kesinti yoluyla da olsa nihayetinde devlete olan borcunuzu ödemek iyidir. Ancak ilgili kanun değişikliğiyle birlikte devlet bir yandan üzüm yerken bir yandan da bağcıyı dövüyor.
Ödeme yapmak için vatandaştan “vergi borcu yoktur” yazısı isteyen borçlu kamu idareleri, “bu yazıyı nereden alacağım” diye soran vatandaşa, “git nereden alırsan al” cevabını veriyor.
Alacaklısını prosedür labirentine tıkan bu uygulama, vergi daireleri için de ekstra bir iş yükü oluşturuyor. Vergi daireleri, e-devlet üzerinden ya da fizikî başvuru ile gelen “borç durum yazısı” taleplerini karşılamak için ayrı bir memur görevlendirmiş durumda.
Mâliye’nin sistemini, vatandaşın alacaklı olduğu ilgili kamu idaresine açmak ve vergi borcu sorgulamasını vatandaş yerine ilgili borçlu kamu idaresine yaptırmak çok zor olmasa gerek.
Adalet Bakanlığı ile Hazine ve Mâliye Bakanlığına buradan duyuralım.
Haydi, patatesler çürümeden…