"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Abartma tozu mu yutmuşlar?

Faruk ÇAKIR
08 Mart 2015, Pazar
Millet olarak mutlaka güzel hasletlerimiz vardır, ama “Bir Türk dünyaya bedeldir” yanlış anlayış ve propagandasından kurtulabilmiş değiliz. Biz, içi boş övünmelerle vakit geçirirken, başkaları uzaya çıkıyor.

Övünme ve abartma hastalığı; ilk okuldan son okula kadar ve her kademede devam ettiği için, yeni nesiller de bu tuzağa düşüyor. Hatırlıyorum, askere gidip gelen büyüklerimizin anlattıklarına göre dünyanın en güçlü ordusu Türkiye’deydi. Silâhların en iyisi bizde, ustaların en iyisi bizde, sadece kaçanı değil, uçanı bile gözü kapalı vuran nişancılar da bizdeydi! Sonra nasip oldu, asker ocağına gittik ve anlatılanların aşırı derecede abartılı olduğunu bizzat gördük. Sonraki yıllarda sistem değişmişse bilemem...

Her konuda abartma ile karşı karşıyayız. “Yerli oto yapmayı” değil, “yapalım” demeyi bile “yüz yılın müjdesi” gibi sunuyoruz. Övünmek yerine, niçin bunca yıl “yerli oto” yapamamışız diye sormak aklımıza gelmiyor. Tabiî ki, yerli oto bir misal. Türkiye’yi idare edenlere bakılırsa “yerli uçak” bile yapmak üzereyiz. Peki, yerli oto yapamayan yerli uçak yapabilir mi?

Çok yakın zamanda, bir toplantıda konuşan emekli bir büyükelçi, silâh sanayiinde yerli nisbetinin ancak yüzde 51 seviyelerinde olduğunu söyledi. Muhtemelen bazıları bu bilgiye itiraz eder, ama Halep oradaysa, arşın burada... İlim ve teknik sahasındaki yarışta elbette en önde olmak arzu ederiz, ama bunu abartmayla ve sözle değil; yaparak ve yaşayarak ortaya koymak lâzım. 

Sağ olsunlar, medya da abartma tozu ticareti yapmaktan geri kalmıyor. Eskileri unutmuş olsak bile, gündeme gelen “3 katlı İstanbul Tüneli”nin sunulmasını hatırlayalım. Dünyada eşi ve benzeri yokmuş. 3 kat demek, İstanbul merkezli 3 eski imparatorluğu anlatıyormuş. Hemen aklımıza geliyor: Tüneldeki ‘şerit’ler acaba neyi simgeliyor? Yapılması düşünülen bir proje, sanki yapılmış, İstanbul’un trafik derdine çare bulunmuş gibi sunuluyor. İstanbul’da yaşamayan birisi, tünelin hizmete girdiğini düşünebilir. Abartma ve kabartmadan şikâyetçi olanlardan biri de Bilim, Sanayi ve Teknoloji eski Bakanı Nihat Ergün. Ergün de, hadiseleri olduğundan farklı gösterme hastalığından yana şikâyetçi. Hatıralarından meydana gelen “Adım Adım Siyaset” kitabında bu tavrı eleştirmiş ve şöyle demiş: “Yabancı ülkelerdeki görkemli karşılamalar özellikle dünyanın büyük, önemli, etkili ülkelerindeki üst düzey randevular, görüşmelerin öngörülenden daha uzun sürmesi gibi konuların aşırı derecede önemsenen ve içeride hızla tüketilen siyasî argümanlara dönüşmesini çok anlamsız buluyorum. Türkiye bu kompleksten kurtulmalı, bunlara olması gerektiği kadar önem ve değer vermelidir.”

Ergün, bu tesbitini güzel bir misalle de desteklemiş: “Mavi Marmara olayı nedeniyle İsrail Başbakanının Obama’nın zorlamasıyla özür dilemesi de ertesi gün Ankara billboardlarında iç siyasetin, hatta iç yerel siyasetin tüketim malzemesi haline dönüştü. Bu önemli ve değerli kazanımlar bu kadar kolayca heba edilmemeli. Bunlar hemen harcanacak kazanaçlar değil.” (Aktaran: Gülizar Baki, Zaman Pazar eki, 1 Mart 2015)

Yani, her şeyi olduğu gibi anlatmakta fayda var. Abartma ve kabartma tozunun tesiriyle iş yapmak fayda vermez. 

Çinli uzmanlarla yaptığı görüşmeyi aktaran bir iktisatçı şöyle demişti: “Biz Çinlilere ‘Sizi dünyanın en güçlü ülkesi olarak görüyoruz. Siz kendinizi nasıl tarif edersiniz?’ diye sorduk. Çinli uzmanlar bize, ‘Hayır, biz kendi halinde, hatta çok sayıda problemi olan bir ülkeyiz. Kendimizi öyle görüruz’ diyerek bizi şaşırtmıştı.”

Büyük konuşmak, büyük görünmek yerine gerçekte güçlü, kuvvetli ve sağlam olsak da başkası bizim için “büyük ülke” dese daha iyi olmaz mı? Türkiye’yi idare edenler Çin’i idare ediyor olsaydı nasıl bir propaganda yaparlardı, hiç düşündük mü?

Okunma Sayısı: 1837
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa BİTER

    8.3.2015 12:39:59

    Hani Rahmetli Nasreddin Hoca,Bursa Kaplıcalarını tarif ederken öylesine abartıyor ki,içeri bir Acem giripte,Bursa'dan geldiğini söyleyince Hoca susuyor.Etraftakiler de "... eee hoca diyorlar boyu ne kadar dı ?" Hoca Acem'i göstererek; "Ah,diyor,şu Acem gelmeseydi, enini boyuna öyle uyduracaktım ki..." Ah,şu dünya globalleşmeseydi de,siz bizi göreydiniz....Ne Çin'i,ne Maçin'i...Siyasetçilerimiz,ekonomimiz,savunmamız, adaletimiz,eğitimimiz,sağlığımız,ticaretimiz,sanayimiz...Ohooo...Siz bırakın bir Türk'ü,bizim bir otomobilimiz bile dünyaya bedeldi de...Eeee ne yaparsınız dünya küçüldü,bir oda haline geldi...En iyisi susmak...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı