İnsanlar hırsızlık vak’alarında, maddî değeri olan eşyalarının çalınmasından ziyade, mahrem alanlarına girilmesinden ve manevî değeri yüksek eşyalarının zarar görmesinden endişe ediyor.
Hırsızlık kurbanı olanlar, mahremiyetinin bir kez ihlâl edildiği düşüncesiyle artık orada yaşamak istemiyor. Bu sebeple evine hırsız girenlerin yüzde 80’i taşınıyor. Pronet Pazarlama ve İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ediz Habip’e göre, bu duruma karşı en etkin yöntem, geleneksel güvenlik tedbirlerini alarm sistemleriyle desteklemek. Güvenlik şirketi Pronet’in araştırmalarına göre, insanlar hırsızlık vak’alarında maddî değeri yüksek eşyalarının çalınmasından çok mahrem alanlarına girilmesinden ve aile yadigârları, koleksiyonlar, fotoğraflar gibi hatıra niteliği taşıyan eşyalarının tahrip edilmesinden korkuyor.
‘Öncelik manevî değerin korunması’
Pronet Pazarlama ve İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ediz Habip, “Yıllar içinde yaptığımız araştırmalar ve aldığımız geri bildirimleri gösteriyor ki, kullanıcılarımızın yüzde 50’sinden fazlası için öncelik, manevî kıymeti yüksek eşyalarının korunması. Çünkü giden hatıraları geri getirmek mümkün olmuyor. Ayrıca bu durum mahrem alanı koruma güdüsüyle de bağdaşıyor” dedi. Habip, hırsızlık vak’aları sonrasındaki ev değişikliklerinin altında da benzer duygu ve düşüncelerin yattığını belirtti: “Geçmişten kalan eşyalarımız ve bizzat o evde biriktirdiğimiz anılarımızla birlikte, evimiz bizim mahremimiz. Hırsızlık kurbanı olanlar bu alanın ihlâl edildiği gerekçesiyle artık orada yaşamak istemiyor. Mekân değiştirmenin travmayı azaltacağı düşüncesiyle evine hırsız giren kişilerin yüzde 80’i taşınıyor.”