"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

''Bu tabi ki büyük bir felaket"

21 Temmuz 2017, Cuma 16:20
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, geçen Salı günü başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi'nin bazı kesimlerinde etkili olan ve rekor seviyede yağan yağmurlara ilişkin "İstanbul ve Marmara Bölgesi büyük bir felaketi atlattı" diye konuştu.

BASIN TOPLANTISI DÜZENLEDİ

Veysel Eroğlu, Devlet Su İşleri 14. Bölge Müdürlüğü'nün Üsküdar'daki merkezinde düzenlediği basın toplantısında İstanbul'da etkili olan şiddetli yağmurlar sonucu meydana gelen su taşkınlarına yönelik açıklamalarda bulundu. Veysel Eroğlu, 18 Temmuz'da yağan yağmurun çok şiddetli olduğunun altını çizerek, Silivri'de  500 yılda bir, Beykoz'da 350 yılda bir, Sarıyer'de 130 yılda bir tekerrür edecek yağışların bir günde yaşandığını belirtti. 

1 YILDA YAĞAN, 1 SAATTE YAĞDI 

Yağışların miktarıyla ilgili gerekli hesapları yaptıklarını kaydeden Eroğlu, "Silivri'de 1 yılda yağacak yağış 654,0 milimetredir. O gün ise bir saatte neredeyse 6'da 1'i düşüyor. Bu hakikaten büyük bir felaketti. 500 yıl olarak tekerrürünü hesap ettik. Üsküdar'da 82 yıl, Beykoz'da 350 yıl yılda bir, Sarıyer'de 130 yılda bir tekerrür edecek yağışlar oldu. Maalesef bu da sıkıntıya sebep oldu. Silivri'de metrekareye 101,4 kilogram düştü. İstanbul'da Temmuz ayında 32.5 milimetre yağış düşüyor. Düşünebiliyor musunuz, İstanbul'da bir ayda yağacak yağmurun 3 katı bir saatte Silivri'ye düşüyor. Bu tabi ki büyük bir felaket" diye konuştu. 

"BİR GÜN ÖNCEDEN 14.25'TE KURUMLARA ÇOK KUVVETLİ BİR YAĞIŞ OLACAĞINI İFADE ETTİK"

Bakan Eroğlu, toplantıda barkovizyon ekranından İstanbul'a düşen rekor seviyedeki yağışın yaşandığı güne ait meteorolojik durumu yansıtan radar görüntüleri üzerinden konuşmasına devam etti. 

Bir gün öncesinden Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan tahminler neticesinde hemen gerekli resmi ikazların yapıldığını aktaran Eroğlu, "17 Temmuz günü yani bir gün önceden saat 14.25'te kurumlara, çok kuvvetli bir yağış olacağını ifade ettik. Ani sel, su baskını, yıldırım, ulaşımda aksamalar gibi durumların olabileceğini ifade ettik" dedi. 

"KARAYOLU ÜZERİNDEKİ MENFEZLERİN TIKANMASI SONUCU BİRÇOK EV SU ALTINDA KALDI"

Şiddetli yağışın en çok etkili olduğu Silivri'de bazı derelerde taşkın olduğunu kaydeden Veysel Eroğlu şunları söyledi:

"Silivri'de Değirmenköy Kınıklı Deresi ve Yankolu Tavukçu Deresi'nde maalesef taşkın oldu. Bu taşkınlar, tarım arazilerine zarar verdi. Gümüşyaka ve Çanta Mahalleleri'nde karayolu üzerindeki menfezlerin tıkanması neticesinde birçok ev, su altında kalmıştır. Çeşitli semlerde yüzey suları derelere intikal etmedi. Allah'tan can kaybı yok. Biz alınması gereken bütün tedbirleri alıyoruz."

HASAR TESPİT  VE DÜZENLEME ÇALIŞMALARI 

Bakan Eroğlu, rekor seviyedeki yağışların ardından İstanbul ve Marmara Bölgesi'nin  büyük bir felaket atlattığını vurguladı.  Bazı maddi kayıplara rağmen herhangi bir can kaybı yaşanmamasının sevindirici olduğunu söyleyen Eroğlu, ekiplerin gerekli çalışmalar yaptığını belirterek, "Büyükşehir belediyemiz, ilçe belediyelerimiz büyük bir gayretle hasar tespit çalışmalarını ve düzenleme çalışmalarını yapıyor. Ayrıca DSİ, bütün makinaları ile buralarda. İnşallah müsait olan yerlerde, bazı kışlalarda boş arazileri şuanda teraslayarak ağaçlandırmak için protokol yaptık. Oralardan gelen suyun azaltılması için de bir çalışmamız var. Dere ıslahları dolu dizgin gidiyor" ifadelerini kullandı. 

İRAN BASININDA ÇIKAN İDDİALAR

Veysel Eroğlu konuşmasında, son dönemde İran basınında bölgedeki toz ve kum fırtınalarına Türkiye'deki barajların sebep olduğu yönündeki iddialara tepki gösterdi. İddiaların mesnetsiz olduğunu belirten Eroğlu, "İran'ın yanlış su politikaları neticesinde oluşan çölleşme, kendine kum ve toz fırtınası olarak dönmektedir"  şeklinde konuştu.

***

Okumak için tıklayınız:

Kentsel dönüşümü de yanlış anlamışsınız?

Bakan Eroğlu'ndan yeni açıklamalar: 500-600 yılda bir olacak yağış düşmüş!

Bakan Eroğlu: Tüm birimler ve vatandaşlar dikkate almalı

Son 32 yılın en yoğun yağışının barajlara etkisi

Venedikliler bizi kıskanıyor!

Londra’yı da su basmıştı

İBB'den yağış açıklaması: Dakikada 73 şimşek

''Endişemiz şu''

***

Konuyla ilgili içerikler:

KONUTDER Başkanı Elmas’ın sözleri şaşkınlık meydana getirdi!

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/ekonomi/konutder-baskani-elmas-in-sozleri-saskinlik-meydana-getirdi_428612

Tedirgin eden gerçekler!

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/gundem/tedirgin-eden-gercekler_407185

İlk kentsel dönüşümde sınıfta kaldık: ''Ortak alanımız 4 tane bank''

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/ekonomi/ilk-kentsel-donusumde-sinifta-kaldik-ortak-alanimiz-4-tane-bank_415283

Konutlar dönüşüyor, alışkanlıklar dönüşemiyor: Kentsel dönüşüm nasıl olmalıdır?

İzmir'de kentsel dönüşümün sembolü haline gelen Örnekköy ve Uzundere'deki sosyal konut alanlarına yerleşen vatandaşların yeni yaşam biçimleri ve beklentileri akademisyenlerin araştırma konusu oldu.

Okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/ekonomi/konutlar-donusuyor-aliskanliklar-donusemiyor-kentsel-donusum-nasil-olmalidir_392428

***

İstanbul'da zorlu günün detayları...

Bir önemli uyarı daha: ''Zaruret olmadıkça dışarı çıkmayın''

Bakan Arslan'dan önemli açıklamalar: Tam bir afet; bu olağanüstü bir durum!

 

***

Okumak için tıklayınız:

Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi 'musibetler' için ne diyor?

***

Konuyla ilgili içerikler:

TEFEKKÜR PENCERESİ...

Kar, yağmur, dolu; gelmiyor gönderiliyor, yağmıyor yağdırılıyor...

Kur'an-ı Hakim'in hakikatli ve nurlu bir tefsiri olan Risale-i Nur'da Cenab-ı Hakk'ın zerrelerden yıldızlara kadar tecelli eden ismlerini ve azim tasarrufatını tefekkür etmeye devam ediyoruz.

'İlimlerin esası, ilimlerin şâhı ve padişahı, imân ilmidir.' hakikati çerçevesinde Kainat Kitabı'nda gerçekleştirilen herşeye mana-i harfiyle bakarak eserden sanatkara yönelerek Cenab-ı Hakk'a ulaşıyor, nazarlarımızı Esma-ül Hüsna'sının tecellilerine çeviriyoruz...

Özetle diyebiliriz ki; Hissiz, şuursuz olan kar, yağmur, dolu, toprak, otlar, ağaçlar ve benzeri nice sebep bizlere şefkat edip, rızık yetiştirmek kabiliyeti olmadığından, su gelmiyor, gönderiliyor; toprak kendi kendine açılmıyor; Birisi o kapıyı açıyor, nimetleri ellerimize veriyor, meyveler, hububatı yetiştirmekten pek çok uzak olduğundan, onlar bir Hakîm-i Rahîmin perde arkasından uzattığı ipler ve şeritlerdir ki, nimetlerini onlara takmış, zîhayatlara uzatıyor.

Tefekkür haberinin devamını okumak için tıklayınız:

http://www.yeniasya.com.tr/dunya/kar-yagmur-dolu-gelmiyor-gonderiliyor-yagmiyor-yagdiriliyor_410925

***

Okumak için tıklayınız:

Kış geldi, hoş geldi: Beyaz Rahmetin Sahibi, Müzeyyin ismiyle tecelli etti...

‘SICAĞIN ŞİDDETİ, CEHENNEMİN HARARETİNDENDİR' 

Kainat Kitabı'ndaki herşeye tefekkür gözüyle bakıldığında zerrelerden yıldızlara kadar herşeyde Cenab-ı Hakk'ın kudret eserlerini ve güzel isimlerinin tecellilerini görebiliriz. Büyük İslam Alimi Bediüzzaman Said Nursi Kur'an ve Sünnet-i Seniyye'den ilhamla Kainat Kitabının Kur'an'i bir gözle nasıl okunacağını 7'den 77'ye en cahilinden en alimine kadar herkese herkesin anlayabileceği şekilde 2 kere 2 4 eder dercesinde izah ve ispat ederek göstermektedir. 

Sıcak havalarla aslında bize çok şey anlatılmak isteniyor. Sıcak havaların bunaltan koşullarından birazolsun uzaklaşarak bir saati bir sene ibadet olabilen ve serinletren ferhalandıran tefekküri ibadete sizleri davet ediyoruz..

İşte sıcağın harareti ve cehennemle bağlantısı noktasını işleyen ibret verici bir ilim ve tefekkür yolculuğu;

Ahiret âlemine ait menziller bu dünyevî gözümüzle görülmez.

Fakat, bazı rivâyâtın işârâtıyla, âhiretteki Cehennem bu dünyamızla münasebettardır. Yazın şiddet-i hararetine “Cehennem hararetindendir” [Buharî, 1:142, 162] denilmiştir.

Demek, bu dünyevî, küçücük ve sönük akıl gözüyle o büyük Cehennem görülmez. Fakat ism-i Hakîmin nuruyla bakabiliriz. Şöyle ki:

Arzın medar-ı senevîsi altında bulunan Cehennem-i Kübrâ, yerin merkezindeki Cehennem-i Suğrayı güya tevkil ederek bazı vezâifini gördürmüş. Kadîr-i Zülcelâlin mülkü pek çok geniştir; hikmet-i İlâhiye nereyi göstermişse Cehennem-i Kübrâ oraya yerleşir. Evet, bir Kadîr-i Zülcelâl ve emr-i Kün feye kûn’e (“Ol der; o da oluverir” - Yasin:82.) mâlik bir Hakîm-i Zülkemal, gözümüzün önünde, kemâl-i hikmet ve intizamla kameri arza bağlamış; azamet-i kudret ve intizamla arzı güneşe raptetmiş; ve güneşi, seyyârâtıyla beraber, arzın sürat-i seneviyesine yakın bir süratle ve haşmet-i rububiyetiyle, bir ihtimale göre şemsü’ş-şümus tarafına bir hareket vermiş; ve donanma elektrik lâmbaları gibi yıldızları saltanat-ı rububiyetine nuranî şahitler yapmış, onunla saltanat-ı rububiyetini ve azamet-i kudretini göstermiş bir Zât-ı Zülcelâlin kemâl-i hikmetinden ve azamet-i kudretinden ve saltanat-ı rububiyetinden uzak değildir ki, Cehennem-i Kübrâyı elektrik lâmbalarının fabrikasının kazanı hükmüne getirip âhirete bakan semânın yıldızlarını onunla iş’âl etsin, hararet ve kuvvet versin. Yani, âlem-i nur olan Cennetten yıldızlara nur verip, Cehennemden nar ve hararet göndersin; aynı halde, o Cehennemin bir kısmını ehl-i azâba mesken ve mahbes yapsın.

Hem bir Fâtır-ı Hakîm ki, dağ gibi koca bir ağacı, tırnak gibi bir çekirdekte saklar. Elbette, o Zât-ı Zülcelâlin kudret ve hikmetinden uzak değildir ki, küre-i arzın kalbindeki Cehennem-i Suğrâ çekirdeğinde Cehennem-i Kübrâyı saklasın.

Elhasıl: Cennet ve Cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden bir dalın iki meyvesidir. Meyvenin yeri ise, dalın müntehâsındadır.

Hem şu silsile-i kâinatın iki neticesidir. Neticelerin mahalleri, silsilenin iki tarafındadır. Süflîsi, sakîli aşağı tarafında; nuranîsi, ulvîsi yukarı tarafındadır.

Hem şu seyl-i şuûnâtın ve mahsulât-ı mâneviye-i arziyenin iki mahzenidir. Mahzenin mekânı ise, mahsulâtın nev’îne göre, fenası altında, iyisi üstündedir.

Hem ebede karşı cereyan eden ve dalgalanan mevcudat-ı seyyâlenin iki havuzudur. Havuzun yeri ise, seylin durduğu ve tecemmu ettiği yerdedir. Yani, habîsâtı ve müzahrefâtı esfelde, tayyibâtı ve sâfiyâtı âlâdadır.

Hem lütuf ve kahrın, rahmet ve azametin iki tecellîgâhıdır. Tecelligâhın yeri ise her yerde olabilir. Rahmân-ı Zülcemal ve Kahhâr-ı Zülcelâl nerede isterse tecellîgâhını açar.

Amma Cennet ve Cehennemin vücutları ise, Onuncu ve Yirmi Sekizinci ve Yirmi Dokuzuncu Sözlerde gayet kat’î bir surette ispat edilmiştir. Şurada yalnız bu kadar deriz ki: Meyvenin vücudu dal kadar ve neticenin silsile kadar ve mahzenin mahsulât kadar ve havuzun ırmak kadar ve tecelligâhın, rahmet ve kahrın vücutları kadar kat’î ve yakindir.

Mektûbât, s. 15-16

LÛ­GAT­ÇE:

Cehennem-i Kübrâ: Büyük cehennem.
Cehennem-i Suğrâ: Küçük cehennem.
haşmet-i rububiyet: Rabliğin, idare ve terbiye ediciliğin haşmeti, heybeti, büyüklüğü.
iş’âl: yakma.
küre-i arz: Dünya.
medar-ı senevî: Dünyanın güneş etrafında dönerken çizdiği farazî daire.
menzil: oda.
nâr: ateş.

DHA

Etiketler: veysel eroğlu
Okunma Sayısı: 1333
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı