12 Temmuz 2014, Cumartesi
Zekâtı emreden ayet-i celilede “Ve’l-gârimîne ve fî-sebilillahi ve’b-nissebîl” cümlesi atıfları ile alındığı takdirde anlamı “Allah yolunda borçlanan ve bunun için yolculuğa çıkan ve yerlerinde oturarak kendi kazançları peşinde koşma imkanı bulamayan kimseler demek olur. Bunlar da üç sınıfa ayrılırlar: İbadet için yola çıkanlar, cihad için yola çıkanlar ve ilim için yola çıkanlar ve bunlar için borçlananlardır. “Kendilerini Allah yoluna adamış fakirler için” denilen sınıf bunlardır. Burada fakir ihtiyaç sahibi anlamındadır. Abdullah ibni Ömer (ra) “Hac da fi-sebilillahtır” der. Fahreddin-i Razi, “Fi sebilillah gaza yapanlar” şeklinde müfessirlerin izah ettiğini açıklar.” Bunlar zengin de olsalar zekât alırlar. Çünkü Peygamberimiz (asm) “Zengine zekât helal olmaz. Ancak fi sebilillah veya ibni sebil veya yoksul komşusuna gelen zekâtı kendisine hediye edilirse yer. O helaldir” buyurur.
Peygamberimiz (asm) “Ben sizin fakirlerinize ödemek için zenginlerinizden zekât almakla emr olundum” buyurması bizim anladığımız manada sadece fakir olan değildir. Burada fakir anlamı ihtiyaç sahipleri demektir. Çünkü zekât verilecek sekiz sınıftan fakirler sadece bir sınıftır. Bundan dolayı zekât sadece fakirlerin hakkıdır demek yanlıştır. Ama ne var ki İlmihallerde ve fıkıh kitaplarında hükümler hep fakirler üzerine bina edilmiştir.
Müfessirler “Allah yolunda olanları” “cihad edenler” anlamında yorumlamışlardır. Yine müfessirler Allah yolunda yapılan harcamaları da bu sınıfa dâhil etmişlerdir. Bunlar da ölülerin kefenlenmesi, müslümanları koruyacak kalelerin yapılması, köprülerin inşası ve Allah’a ibadet edilecek olan mescidlerin inşa edilmesini, hacca gideceklere yapılacak yardımları ve eğitim için Medreselerin açılmasını bu sınıfa dâhil etmişlerdir. Cihadı da Allah yolunda yapılan çalışmalardan biri olarak değerlendirmişlerdir.
İ’lây-ı Kelimetullah yani Allah’ın adını yüceltmek amacı ile mücadele edenlere zekât verilir. Bunu sadece savaşa katılanlar ve savaş malzemeleri olarak anlamak yanlıştır. Çünkü savaş ara sıra ve istemeyen mevzî bir durumdur. Cihat ise kıyamete kadar devam edecek olan ve her mü’mini her zaman ilgilendiren bir husustur. Dolayısıyla asıl olan manevî mücahede içinde bulunan kimselere zekâtla yardım etmek her zaman uygulanabilir bir husustur. Yapılan iş doğrudan Allah yolunda olunca asıl zekâta layık olanlar bunlardır.
ZEKÂT VE FİTRE REHBERİ
MEHMET ALİ KAYA
Okunma Sayısı: 1600
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.