Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın YENİ ASYA’ya konuştu: Yandaşa var, muhalife yok
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın, “Üç bin civarında gazete var. Şu anda bin 600 tanesi kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Gazete kÂğıdı fiyatı yılbaşından bu yana yüzde 110 artmış. Devletten tek kuruş destek yok” dedi.
“3 bin civarında gazete var. Şu anda bin 600 tanesi kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Gazete kâğıdı fiyatı yılbaşından bu yana yüzde 110 artmış. Devletten tek kuruş destek yok” diyen Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın’la ekonominin gidişatını ve kâğıt krizi sebebiyle yazılı basının yaşadığı problemleri konuştuk. Aydın, muhalif medyanın kâğıt sıkıntısını daha çok yaşadığının altını çizdi.
Sürdürülebilir kalkınma deyip, sürdürülemeyen borçlanmaya mahkûm edildi
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bir çok AKP’li yetkili ekonomik krizin olmadığını söylerken, vatandaşlar zamlardan şikâyet ediyor. Piyasalardaki dalgalanmalar da birçok sektörü bitirme noktasına getirdi. Siz mevcut ekonomik ortamı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle bir şeyi inkâr etmek için yok demek yetersizdir. Yok olanın ispatı olmaz, ama var olan bir şeyin ispatı olur. Ekonomik krizin yokluğu ancak bir cümle olarak kurulabilir, ancak krizin varlığı her alanda kendini ispat etmekte, vatandaşın gözlerinden anlaşılmakta, marketteki etiketten fark edilmektedir. Ekonomik kriz artık herkesin cebinde! Bugüne kadar istikrar içinde olan bir ekonomi nasıl oluyor da kriz yaşıyor? Önce bu soruyu cevaplamak gerekiyor. Bunun için ekonominin derin açmazları anlaşılmalıdır. Vergi rekortmenlerinin bankalar olması sorgulanması gereken bir sorudur. Bakan tesbitiyle “görece kriz” içindeyiz. Herkes gelirine göre krizi yaşıyor. En çok da asgarî ücretliler bundan etkileniyor. Fiyat artışları ikiye katlandı. Market ve pazar alış verişlerinde halkımız bununla her gün yüzleşiyor. Sürdürülebilir kalkınma deyip sürdürülemeyen borçlanmaya bizi mahkûm eden zihniyetin refah getiremeyeceği şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın
Deniz değil, kum bitti
Bir taraftan da kriz yok denilirken büyük projeler iptal ediliyor. Bunu nasıl yorumlamak gerekir?
100 günlük icraat açıklayıp 50 gün sonra ekonomiyi bir firmaya teslim etmek gayri millîliktir. Yerli üretim edebiyatı yapıp sarayda yabancı şirketlerle oturmanın doğal sonucu budur. Varlık fonunun başına geçip hem de ekonomiyi Mckinseye vermek, denizin değil, kumun bittiğini gösteriyor. Bununla birlikte devlet bir çok projenin durması ve başlamamışların iptalini sağlamaya çalışıyor biz bunu genel seçim öncesi söylemiştik, böyle betona ve asfalta dayalı yatırımın bir dönüşü olmaz yatırım üretime yapılmalıdır, sanayiye yapılmalıdır. Bu bizim öncelikli hedefimiz. Hükümet bu konuda bir takım adımlar attı, ancak bazı projelerde özellikle kanal İstanbul projesinde ısrarlı. Biz bunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Bir dayatma mı bu, yoksa bir ihtiyaç mı? bunun bile bir çalışması ortaya konulamadı. Üzülerek söylüyoruz ki bu projeler iktidarın ülkeyi iyice dar boğaza sokmasına sebep olacak en kısa zamanda bu projelerden vazgeçilmesi toprağa, sanayiye, teknolojiye yatırım yapılmalı yerli ve millî olmak istiyorsan bunları yapmalısın.
Gazete kağıdı yüzde 110 arttı, tek kuruş destek yok
Ekonomik krizden en çok etkilenenler arasında kâğıt sıkıntısı sebebiyle basın sektörü başı çekiyor. Basının durumuyla ilgili size şikâyetler geliyor mu? Bu konudaki gözlemleriniz neler?
Üç bin civarında gazete var. Şu anda bin 600 tanesi kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Gazete kâğıdı fiyatı yılbaşından bu yana yüzde 110 artmış. Devletten tek kuruş destek yok. Özellikle ekonomi ve dış politikadaki gerçekler konuşulmasın diye basın hafızası siliniyor, basın mensupları engelleniyor. Üstüne gelinen şu kâğıt fiyatlarındaki artış muhalif medyanın önünde bir engel. Hali hazırda iktidarın nimetlerinden faydalanan basın ve medya bundan etkilenmiyor, çünkü her türlü giderleri havuzdan karşılanıyor. Olan yine hakkını savunmaya çalışan kesimlerin sesini duyuracak olan basına ve medyaya oluyor, yazılı basın bunun en çok etki göreni durumunda. Bunun da alternatifi gazete basmamaktan ziyade dijital ortamın daha verimli daha aktif kullanılmasından geçer.
Yasalar ve kanunlar devre dışı!
Makina kâğıt, mürekkep gibi basının türlü ihtiyaçlarını temin etmekle 1961 yılında kanunla görevlendirilen Basın İlân Kurumu gibi kurum ve kuruluşlar pasif davranıyor veya duruma müdahale etmiyor. Bu konudaki görüşleriniz nedir?
Birçok kurum bu halde yasalarla belirlenmiş görev, yetki ve sorumluluklarını yerine getirmekte çok zayıf bunun sebebi hükümetin kurguladığı yönetimsizlik anlayışıdır. Yönetimsizlik tek bir kişinin devrede olduğu yönetimin onun dışında işlevini yerine getirmediği düzendir. İktidar için en verimli ve en faydalı olan da yönetimsizliktir. Böylelikle bütün kabahat kurumlara ve yetkililere yüklenirken tek kişinin hiçbir suçunun olamadığını ortaya koymaktır. Basın İlân Kurumu özelinde ele almak ta çok sağlıklı olmaz emirler ve yasaklar tek merkezden geliyor yasalar ve kanunlar devre dışı!
Yönetimsizlik anlayışı pahalıya mal olacak
Özerk bir kurum olan Basın İlân Kurumu çeşitli iddialarla gündeme geliyor. Uzun süredir özellikle muhalif gazetelere farklı uygulamalarda bulunmasını bazı milletvekilleri de meclise taşıdı. Sizin bu konuyla ilgili bir çalışmanız var mı?
Biraz önce evvel de söylediğimiz gibi bu Basın İlân Kurumu’nun özerk olup olmaması bir mana ifade etmiyor, tarafsız olması gereken makamların tarafgirliği bu duruma sürüklemiştir. Keşke sadece bir kurum böyle olmuş olsa da onun tarafsızlığını tartışsak. Ancak nereye dönsek aynı sorun! Yönetimsizlik anlayışı pahalıya mal olacak.
Basını susturmanın en kolay yolu kendi medya kolluğunu oluşturmaktır
Aradan iki yıl geçmesine rağmen sürekli basın kartları dahil, normal basın kartları verilmeyen gazeteciler var. İlgili birimlere sorulduğunda da yazışmaların devam ettiği bilgisi veriliyor. Hak edilmiş basın kartlarının verilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hakkıyla yapıldığında insanlık için çok faydalı olacak en önemli meslek ne diye sorsanız ben gazetecilik derim. Çünkü bir haber aynı zamanda bir mermi gibidir. Bu mermi kim için atılacak buna patronlar karar veriyor! Bu patronların en büyüğü ise devlettir. Devlet gazeteciliği bir kolluk gücü haline getirmeye çalıştığından, nasıl ki memur alımı yapıyor aynı şekilde basın kartı vereceği kişiyi de öyle belirliyor. Bunda şaşılacak bir şey yok, basını susturmanın en kolay yolu kendi basın ve medya kolluğunu oluşturmaktır.
Fikrinin iktidardan yana olmaması hain olmanız için yeterlidir
Basında yaşanan bir başka sıkıntı da hakkında herhangi bir soruşturma bulunmayan ve hiçbir gerekçe sunulmadan bazı medya mensuplarına gri pasaport verilmiyor olmasıdır. Bu konuda neler söylersiniz?
Öyle bir dönemdeyiz ki bir fikrin sakıncalı olup olmamasına iktidar karar veriyor. Kimin hain, kimin vatansever olduğuna iktidar karar veriyor. İşin ilginç tarafı dün vatansever dediğine bugün hain demekten de çekinmiyor. İktidar böyle bir baskıcı hale geldiğinde ülke vatandaşını kategorize etmeye başlar. Bu insanları bir birbirinden ayırıp kutuplaştırmanın en kolay yoludur. Eğer siz iktidar için hainseniz bu o iktidara oy veren içinde geçerli hale geliyor. Gazetecilere verilmesi gereken haklar elbette sonuna kadar verilmeli, ancak bunu beklediğimiz iktidar böyle düşünmüyor. Sakıncalı düşüncesi olan kim var, kim yok aynı torbaya koyuyor. Fikrinin iktidardan yana olmaması, hain olmanız için yeterlidir.
Röportaj: Mehmet Kara - [email protected]
Fotoğraflar: BİLAH SAİD PARLAKOĞLU - Yeni Asya