“Ribânın haram oluşu, günahı ve ribâdan kurtulma yolları konularında Kur’ân’da ve Risale-i Nur’da neler zikredilmektedir?”
KUZU POSTLU BİR KURT
Asrımız medeniyetinin inatla koruduğu, savunduğu ve kurumsallaştırdığı haramlardan birisi ribâdır, yani faizdir. Faiz bir üretme ve kazanma aracı değil; bir çalma, gasp etme ve kul hakkı yeme mekanizmasıdır.
Medeniyet kılıfına sokulmuş bir deniyettir. Kuzu postuna bürünmüş bir kurttur, bir çakaldır, bir ayıdır.Mimsiz medeniyetin kiridir, arsızlığıdır, isyanıdır, günahıdır.
Eskiden baronların ve para babalarının uyguladığı bu kirli çark, günümüz medeniyetinde bankaların önemli bir kazanç kapısıdır. Yoksa İslâmiyet işe, san’ata, ticarete, üretmeye ve kazanmaya elbette karşı değildir.
FAİZ ÂYETLERİ
Kur’ân faizi kesin bir dil ile kınamış ve yasaklamıştır. Buyuruyor ki:
“Faiz yiyen kimseler, kıyamet gününde kabirlerinden şeytan çarpmış kimselerin kalkışı gibi kalkarlar. Bunun sebebi, onların, ‘Alış veriş de faiz gibidir.’ demeleridir. Hâlbuki Allah alış verişi helâl, faizi ise haram kıldı.”1
“Allah faizin bereketini giderip onu mahveder. Sadakası verilen malı ise ziyadeleştirir. Allah faizi helâl sayan o kâfirlerden ve haram işleyen o günahkârlardan hiçbirini sevmez.”2
“Ey İman edenler! Allah’tan korkun ve eğer gerçek mü’minlerseniz, faiz olarak kalmış alacaklarınızı terk edin.”3
“Ey iman edenler! Kat kat faiz yemeyin. Ve Allah’tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz.”4
“Yahudilerin zulümleri, pek çok kimseyi Allah’ın yolundan alı koymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu halde faiz almaları ve halkın malını haksız yere yemeleri sebebiyle, daha önce kendilerine helâl kılınan temiz ve iyi şeyleri Biz onlara haram kıldık. Onlardan kâfir olanlara da pek acı bir azap hazırladık.”5
RİSALE-İ NUR’DA FAİZ
Risale-i Nur’da faiz ile zekât iki manidar diyalog ile zihinlere perçinleniyor:
“Birisi: “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne.”
İkincisi: “Sen çalış, ben yiyeyim.”6
Bediüzzaman’a göre bu iki kelime bütün fitne ve fesadın, bütün ihtilâl ve karışıklıkların, bütün kaos ve sosyal yaraların başında geliyor.
Kur’ân bu iki kelimeye karşı Zekâtı ve sadakayı emrederek insanlığa kardeşliği, merhameti, yardımlaşmayı, diğerkâmlığı ve vermeyi getirmiştir.
Medeniyet ise faizi emrederek yukarıdaki iki kelimede zikredilen cinayetin her ikisini birden işlemiş, insanlığı kaosa ve faciaya sürüklemiştir.
Kur’ân cömertliği emrederken, medeniyet cimriliği emretmiştir.
Kur’ân veren eli üstün görürken, medeniyet alan eli üstün görmüştür.
Kur’ân parayı toplayıp biriktirmeyi yasaklamış7, işi, üretimi ve emeği emretmiş8 iken, medeniyet bankaları para toplama merkezleri olarak kurmuş ve işi ve emeği değil, paranın durduğu yerde para doğurduğu bir sistem olan faizi teşvik etmiştir.
Kur’ân zekâtı emrederek toplum fertlerini kardeş kılmış; kardeşliği yardımlaşma, merhamet, kerem ve kucaklaşma ile sürekli kılmayı ön görmüş iken, medeniyet zengin ile fakir, havas ile avam, üst ile ast arasını faiz ile iyiden iyiye açmış ve toplum fertleri arasında uçurumlar meydana getirmiştir.
Kur’ân toplum fertlerini barıştırmış, medeniyet ise düşman kılmıştır.
BEDİÜZZAMAN’IN TEKLİFİ NEDİR?
Bediüzzaman’ın teklifi nettir. Diyor ki:
“Âyet-i Kur’âniye, âlem kapısında durup, ribâya “Yasaktır!” der. “Kavga kapısını kapamak için, ribâ kapısını kapayınız!” diyerek, insanlara ferman eder.”9
“Beşer salâh isterse, hayatını severse, zekâtı vaz’ etmeli, ribâyı kaldırmalı.”10
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi: 275.
2- Bakara Sûresi: 276 277.
3- Bakara Sûresi: 278.
4- Nisâ Sûresi: 130.
5- Nisâ Sûresi: 160, 161.
6- İşaratü’l-İ’caz, s. 49; Sözler, s. 373; Mektubat, s. 264.
7- Hümeze Sûresi; 2.
8- Necm Sûresi: 39.
9- Sözler, s. 373.
10- Sözler, s. 648.
FAİZ VE AZAP
“Bir Müslüman faiz yerse ebediyen cehennemde mi kalır, yoksa cehennemde cezasını çektikten sonra tekrar cennete girer mi? Kur’ân-ı Kerim’de faiz yiyenler ebediyen cehennemliktir diye geçiyor. Fâizle ilgili âyetleri açıklar mısınız?”
Bahsettiğiniz fâiz âyetlerini buraya alalım:
* “Fâiz yiyen kimseler, kıyâmet gününde kabirlerinden şeytan çarpmış kimselerin kalkışı gibi kalkarlar. Bunun sebebi, onların, ‘Alış veriş de fâiz gibidir’ demeleridir. Hâlbuki Allah alış verişi helâl, fâizi ise haram kıldı. Her kime Rabb’inden bir öğüt gelir ve o da bu öğüde uyarak fâizi terk ederse, bu yasaktan evvel almış olduğu fâizler kendisine aittir. İâde etmesi gerekmez. Onun hakkındaki hüküm, Allah’a kalmıştır. Her kim de eskiye dönüp tekrar fâiz yemeye başlarsa, işte öyleleri Cehennem ateşinin ehlidir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” 1
* “Allah fâizin bereketini giderip onu mahveder. Sadakası verilen malı ise ziyâdeleştirir. Allah fâizi helâl sayan o kâfirlerden ve haram işleyen o günahkârlardan hiçbirini sevmez. Îman edip güzel işler yapan, namazlarını dosdoğru kılıp zekâtlarını hakkıyla veren kimselerin ise, muhakkak Rab’leri katında mükâfâtları vardır. Onlar için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.” 2
* “Ey Îman edenler! Allah’tan korkun ve eğer gerçek mü’minlerseniz, fâiz olarak kalmış alacaklarınızı terk edin.” 3
* “Ey îman edenler! Fâizi kat kat yemeyin. Ve Allah’tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz.” 4
* “Yahûdîlerin zulümleri, pek çok kimseyi Allah’ın yolundan alı koymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu halde fâiz almaları ve halkın malını haksız yere yemeleri sebebiyle, daha önce kendilerine helâl kılınan temiz ve iyi şeyleri Biz onlara haram kıldık. Onlardan kâfir olanlara da pek acı bir azap hazırladık.” 5
Bu âyetlerin bildirdikleri başlıca hükümleri maddeler halinde belirtmek gerekirse:
1- Bu âyetlerin hiçbirisi tövbe kapısını kapatmıyor. Bilâkis, tövbe edenin ve fâiz almaktan vazgeçenin, daha önce almış oldukları fâizlerin kendisine âit olduğunu, iâde etmesi gerekmediğini, onun hakkındaki hükmün de Allah’a kaldığını bildiriyor ve fâiz yemiş olanları tövbeye dâvet ediyor.
2- Fâiz malın ve kazancın bereketini gidermektedir. Bu açıdan fâiz yiyenler görünüşte çok para kazanıyor gibi olsalar da, aslında çok para kazanmıyorlar, bereketsiz bir yığın toplamış oluyorlar. Bu bereketsiz yığın daha dünyada bile hayır getirmeyecek, kişinin elinden şu veya bu sebeplerle, olmadık gerekçelerle çıkacaktır. Neticede fâiz yiyicisi dünyada bile bu işlemden “hayır görmeme” cezâsına ve “zarar görme” kısmî kefâretine mahkûmdur.
3- Üstad Bedîüzzaman’ın ifâdesiyle fâiz Müslüman’a mutlak zarardır. Atâlet verir, çalışmaya şevki kırar, tembelliğe atar. Böylece Müslüman, fâiz günahının dünyevî bedelini mutlaka öder. Fâizin kap ve kapıları olan bankaların faydası beşerin en fenâ kısmınadır.6 Onların hesapları da âhirette görülür.
4- Sadaka ve zekât ise, mala ve kazanca bereket getiren, başkasına veriliyor olsa da paranın mânevî değerini arttıran ve Allah’ın rızâsını kazandıran birer ibâdet şekilleridir. Fâiz alarak insanların mallarını gasp etmektense, sadaka ve zekât vererek insanlara yardımcı olunmalıdır. Kur’ân’ın şiddetle önerdiği ve önemsediği tavsiye budur.
5- Allah, haramı helâl sayanları sevmiyor.
6- Fâiz yasağını “Alış veriş de fâiz gibidir” gibi gerekçelerle hafife alan, fâizin haram olduğunu kabul etmeyen ve inkâr eden münkirlerin yerinin ise “Cehennem ateşi” olduğunu ve orada ebedî kalacaklarını âyet açıkça beyan ediyor. Binâenaleyh, “Ebedî Cehennem” inkârcı için söz konusudur.
7- Bu âyetlere göre fâiz günahkârını ayrı, fâiz münkirini (faizin haram olduğunu inkâr edeni) ayrı telâkki etmeliyiz.
8- Günahkâr olup münkir olmayanların, cezâsını çektikten sonra Cennete gidecekleri elbette rahmet-i İlâhiyeden umulur.
DUÂ
Allah’ım! Bizi münkirlerden kılma! Bizi kâfirlerden kılma! Bizi nankörlerden kılma! Bizi haram-helâl tanımayanlardan kılma! Bize helâlinden yeme aşkı ve arzûsu ver! Bize haram yeme isteği ve ameli verme! Kazancımızı fâizden, haramdan, kul hakkından, haksız ve bereketsiz kazançtan koru! Kazancımıza helâl yoldan bolluk ve bereket ver! Bizi zekât verme şuuruna erdir! Bize, verdiklerinin şükrünü eda zenginliği ver! Âmin.
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi: 275.
2- Bakara Sûresi: 276 277.
3- Bakara Sûresi: 278.
4- Nisâ Sûresi: 130.
5- Nisâ Sûresi: 160, 161.
6- Sözler, s. 671.
Yeni Asya İlahiyatçı yazarı Süleyman Kösmene
Haber Merkezi