Biliniz ki bizim muradımız, medeniyetin mehasini ve beşere menfaati bulunan iyilikleridir.
Yoksa medeniyetin günahları, seyyiatları değil. Ki ahmaklar o seyyiatları, o sefahetleri mehasin zannedip, taklit edip malımızı harap ettiler ve dini rüşvet verip dünyayı da kazanamadılar. Medeniyetin günahları iyiliklerine galebe edip, seyyiatı hasenatına racih gelmekle, beşer iki harb-i umumî ile iki dehşetli tokat yiyip, o günahkâr medeniyeti zîr ü zeber edip öyle bir kustu ki yeryüzünü kanla bulaştırdı. İnşaallah, istikbaldeki İslâmiyet’in kuvvetiyle, medeniyetin mehasini galebe edecek, zemin yüzünü pisliklerden temizleyecek, sulh-u umumîyi de temin edecek.
Evet, Avrupa’nın medeniyeti fazilet ve hüda üstüne tesis edilmediğinden, belki heves ve heva, rekabet ve tahakküm üzerine bina edildiğinden, şimdiye kadar medeniyetin seyyiatı hasenatına galebe edip, ihtilâlci komitelerle kurtlaşmış bir ağaç hükmüne girdiği cihetle, Asya medeniyetinin galebesine kuvvetli bir medar, bir delil hükmündedir ve az vakitte galebe edecektir. (...)
Evet, bakınız, zaman hatt-ı müstakim üzerine hareket etmiyor ki, mebde ve müntehası birbirinden uzaklaşsın. Belki küre-i arzın hareketi gibi bir daire içinde dönüyor. Bazen terakkî içinde yaz ve bahar mevsimi gösterir, bazen tedennî içinde kış ve fırtına mevsimini gösterir. Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi nev-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak inşaallah. Hakikat-i İslâmiyenin güneşi ile, sulh-u umumî dairesinde hakikî medeniyeti görmeyi rahmet-i İlâhiyeden bekleyebilirsiniz.
Eski Said Dönemi Eserleri, H. Şamiye, s. 245-246
***
Amerika ve Avrupa ittihad-ı İslâm’a taraftar olmaya mecbur
Şimdi bu zamanda en büyük tehlike olan zındıka ve dinsizlik ve anarşilik ve maddiyyunluğa karşı yalnız ve yalnız tek bir çare var. O da Kur’ân’ın hakikatlerine sarılmaktır. Yoksa koca Çin’i az bir zamanda komünistliğe çeviren musîbet-i beşeriye, siyasî, maddî kuvvetlerle susmaz. Yalnız onu susturan hakikat-i Kur’âniyedir.
Rehber risalesindeki Leyle-i Kadir meselesi, şimdi hem Amerika, hem Avrupa’da eseri görülüyor. Onun için, şimdiki bu hükûmetimizin hakikî kuvveti, hakaik-ı Kur’âniyeye dayanmak ve hizmet etmektir. Bununla, ihtiyat kuvveti olan üç yüz elli milyon uhuvvet-i İslâmiye ile ittihad-ı İslâm dairesinde kardeşleri kazanır. Eskiden Hıristiyan devletleri bu ittihad-ı İslâm’a taraftar değildiler. Fakat şimdi komünistlik ve anarşistlik çıktığı için hem Amerika hem Avrupa devletleri Kur’ân’a ve ittihad-ı İslâm’a taraftar olmaya mecburdurlar.
Emirdağ Lâhikası, s. 384
***
Terörün yegâne çaresi, İslâm’ın hakikatleri
Komünistlik, masonluk, zındıklık, dinsizlik, doğrudan doğruya anarşistliği intâc ediyor. Ve bu dehşetli tahrip edicilere karşı ancak ve ancak hakikat-i Kur’âniye etrafında ittihad-ı İslâm dayanabilir. Ve beşeri bu tehlikeden kurtarmaya vesile olduğu gibi, bu vatanı istilâ-i ecanibden ve bu milleti anarşilikten kurtaracak yalnız odur.
Emirdağ Lâhikası, Nur Talebeleri, s. 352
***
Beşeriyeti dehşetli sadmelere uğratan, tehdit eden, anarşiliğin, ifsat ve tahribin yegâne çaresi ancak ve ancak İlâhî, semavî bir dinin ezelî ve ebedî hakikatleridir, hakikat-i İslâmiyet’tir. Risale-i Nur, hakikat-i İslâmiye ve Kur’âniyeyi müsbet ve müdellel bir şekilde insanlığın nazar-ı tahkikine arz ve ifade etmektedir.
Emirdağ Lâhikası, Nur Talebeleri, s. 36
***
Bir masumu öldürmek, bütün insanları öldürmek gibidir
Siyaset-i beşeriyenin en esaslı bir kanun-u esasîsi olan, “Selâmet-i millet için ferdler feda edilir. Cemaatin selâmeti için eşhas kurban edilir. Vatan için her şey feda edilir” diye, bütün nev-i beşerdeki şimdiye kadar dehşetli cinayetler bu kanunun sû-i istimalinden neş’et ettiğini kat’iyen bildim.
(...)Beşeriyet siyasetlerinin bu gaddar kanun-u esasîsine karşı, Arş-ı A’zam’dan gelen Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’daki bu gelen kanun-u esasîyi buldum. O kanunu da şu ayet ifade ediyor:"
Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez." (En’am Suresi: 164; İsra Suresi: 15; Fâtır Suresi: 18; Zümer Suresi: 7.)"
Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir." (Maide Suresi: 32.)
Yani bu iki ayet, bu esası ders veriyor ki: “Bir adamın cinayetiyle başkalar mesul olmaz. Hem bir masum, rızası olmadan, bütün insana da feda edilmez. Kendi ihtiyârıyla, kendi rızasıyla kendini feda etse, o fedakârlık bir şehadettir ki, o başka meseledir” diye, hakiki adalet-i beşeriyeyi tesis ediyor.
Emirdağ Lahikası-II, s. 430
***
DİNİN ŞİDDETLE MEN ETTİĞİ ŞEY, FİTNE VE ANARŞİDİR
Hakikî bir Müslüman, samimî bir mü’min hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa taraftar olmaz. Dinin şiddetle men ettiği şey, fitne ve anarşidir. Çünkü anarşi hiçbir hak tanımaz; insanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seciyesine çevirir.
B. S. Nursî Tarihçe-i Hayatı, s. 670
***
Anarşiden kurtulmanın beş çaresi
Bu vatan, bu millet ve bu vatandaki ehl-i hükûmet, ne şekilde olursa olsun, Risale-i Nur’a eşedd-i ihtiyaçla muhtaçtırlar. Değil korkmak veyahut adavet etmek, en dinsizleri de onun dindarâne, hakperestâne düsturlarına taraftar olmak gerektir; meğer ki bütün bütün millete, vatana, hakimiyet-i İslâmiyeye hıyanet ola. Çünkü bu milletin ve vatanın hayat-ı içtimaiyesini anarşilikten kurtarmak ve büyük tehlikelerden halâs etmek için, beş esas lâzım ve zarurîdir:
Birincisi: Merhamet.
İkincisi: Hürmet.
Üçüncüsü: Emniyet.
Dördüncüsü: Haram, helâli bilip haramdan çekilmek.
Beşincisi: Serseriliği bırakıp itaat etmektir.
İşte Risale-i Nur, hayat-ı içtimaiyeye baktığı vakit, bu beş esası temin edip, asayişin temel taşını tesbit ve temin eder. Risale-i Nur’a ilişenler kat’iyen bilsinler ki, onların ilişmesi, anarşilik hesabına, vatan ve millet ve asayişe düşmanlıktır.
B. S. Nursî Tarihçe-i Hayatı, s. 326