Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay KHK ile mağdur edilen 1.5 milyonu aşkın insanın durumuna dair konuşurken, “KHK mağduriyetleri hukuki olmaktan çok siyasi bir sorundur. Tüm KHK mağduriyetleri tek kararla sona erdirilebilir” dedi.
Kültür ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay KHK ile mağdur edilen 1.5 milyonu aşkın insanın durumu için “Akla, hukuka, ahlaka, insafa, izana aykırı” ifadelerini kullandı. Eski Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, KHK’nın çözüm olarak da, “KHK mağduriyetleri hukuki olmaktan çok siyasi bir sorundur. Çözümü de, hukuka, insan haklarına bağlı, demokrasiyi içselleştirmiş bir siyasi iradenin oluşmasına ve kararlılıkla davranmasına bağlıdır. Böyle bir iradenin karar yetkisine sahip olmasıyla, tüm KHK mağduriyetleri tek kararla sona erdirilebilir. Öte yandan, haklarında yargı kararları olanlar da, yargının bağımsız ve tarafsız bir erke dönüşmesiyle birlikte, ‘işlendiği sırada suç sayılmayan’ ve yasada tanımı olmayan’ nedenlerle verilmiş mahkumiyet kararlarını kaldıran bir içtihatla, hukuk eliyle ve hukuk çerçevesinde kısa sürede haklarına kavuşabilirler.” diye konuştu.
Rakamlar ürkütücü
Günay KHK meselesi hakkında Yeni Asya’ya değerlendirmelerde bulundu. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından KHK ile 125 bin 678 kişinin kamu görevinden çıkarılması ve terör örgütü suçlamasıyla adli işlem görmüş kişi sayısının 1.5 milyonu aşması hakkında şu ifadeleri kullandı: “Rakamlar ürkütücü. 1.5 milyonu aşan kişinin ‘sanık’ sıfatıyla terörle ilişkilendirilmesi inanılabilir değil. Akla, hukuka, ahlaka, insafa, izana aykırı.15 Temmuz darbe girişimi, -hepimizin hatırladığı üzere- bir gece yarısından önceki saatlerde başlayan ve gece yarısını hemen geçen saatlerde akamete uğradığı belli olan, 4-5 saatlik karanlık bir girişimdi. Resmi makamlarca yapılan açıklamaya göre Silahlı Kuvvetlerin çok dar bir kesimi darbe girişimine katılmış, girişim sınırlı ve marjinal kalmıştı. Böyleyken, yüzbini aşan yurttaşın KHK’lerle kamudan tasfiye edilmesi, milyonu aşan sayıda yurttaşın da ’sanık’ sıfatı takılarak sakıncalı ilan edilmesi, darbe girişiminin bir siyasi tasfiye fırsatı yapıldığını kanıtlıyor. Nitekim sayın Erdoğan’da 15 Temmuz gecesi, daha işin sonu -sözde- belli değilken, “Allah’ın lütfu” diyerek girişimin içyüzü ve ardından gelen niyete dair anlamlı bir cümle sarfetmişti. 15 Temmuz’u takip eden günlerde, tasfiye edilenlerin darbe girişimiyle ilgisi olmadığı gibi, listelerinin çok daha önceki tarihlerde hazırlanmış olduğu da çeşitli örneklerle ortaya çıktı.”
KİŞİLER AİLE ÇEVRELERİYLE CEZALANDIRILIYOR
KHK’ların oluşturduğu hak ihlallerini değerlendiren Günay “Türkiye, her darbe veya darbe girişiminden sonra siyasi nedenlerle hak ihlalleri yaşadı. 1960’da 147 öğretim üyesi üniversiteden çıkarıldı; kısa bir süre sonra bu haksızlık düzeltildi. 1963’de Albay Aydemir’in darbe girişimine katılan Harbiye öğrencileri Harp Okulundan çıkarıldı, ama başka üniversitelere girmeleri sağlandı. Hemen tümü saygın iş ve mesleklere sahip oldular. 1980’de 1402 sayılı yasa ile yine kamudan tasfiyeler oldu, ancak onlar da bir süre sonra haklarını elde ettiler. 15 Temmuz karanlığının üstünden 6 yıl doldu. Üstelik bu kez hak ihlalleri çok daha yaygın, haksızlık kişilerle sınırlı değil, neredeyse kişiler aile çevreleriyle birlikte cezalandırılıyor. Kötü muamele yaygın ve sürekli. Hak ihlalleri açık ve yaygın olmasına karşın düzeltme niyet ve gayreti yok. Yargı kararları bile hiçe sayılıyor. Bu konuları irdelemekle görevli bazı görev sahipleri, “hukuken beraat etseler de siyaseten mahkum olduklarını” söylemekten haya etmiyor. Bütün bu durum ve tutum, KHK’lıların yasal, hukuksal nedenlerle değil, siyasi kasıtla mağdur edildiğini gösteriyor.” dedi.
İSTANBUL - SÜMEYYE IŞIKÇI