Risale-i Nurlara getirilen bandrol yasağı ve akabinde torba yasa ile devlet tekeline alınmak İstenmesİne tepkİler sürüyor
MUSTAFA AKYOL: ‘@risale_bandrol’ hesabından “Risale-i Nurların devlet tekeline alınması ile ilgili görüşünüz nedir?” sorusuna verdiği cevap: Risale-i Nurlar′ın basım hakkına el koyan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne o meşhur soruyu sormak lâzım: Siz kimsiniz? Bu cüreti nereden alıyorsunuz?
İHSAN ATASOY: ‘Risale-i Nur gibi büyük bir eserin devlet kontrolüne girmesi endişelendiriyor. Çünkü devlet diyecek ki ‘Bu sene 100 bin tane basacağım bu yeter.’ Hâlbuki bir milyon ihtiyaç var, onu düşünmez. Diyelim ki ulaştırmadınız, o insanlar imansızlıkla öbür âleme gittiler. Bunun hesabını kime, nasıl vereceğiz? Büyük bir manevî risk var.
MÜCAHİT BİLİCİ: Risale-i Nur′un mülkiyetinin/-telifinin devletleştirilmesi Nurculuk tarihine mukaddesatçı devletçiliğin bir utanç eylemi olarak geçecektir. Siyasî ortama Nurculuk malzeme yapılıyor.
NURİYE ÇELEĞEN: Risaleleri devletleştirmek Kemalist anlayışın bir esasıdır. Bediüzzaman esir edilmiş, sürgün edilmiş, hapislere düşmüş, Risalelere yasak konmuştu; fakat bugünkü gibi hiçbir zaman zincire vurulmamıştı.
Bu cüreti nereden alıyorsunuz?Risale-i Nurlara getirilen bandrol yasağı ve akabinde torba yasa ile Risale-i Nurların devlet tekeline alınmak istenmesine tepkiler sürüyor. Risale-i Nur’a getirilen bandrol yasağının hukuksuz olduğuna dikkat çeken @risale_bandrol hesabı, ilgili maddenin Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan geçmesi üzerine yazarlara sordu: “Risale-i Nurların devlet tekeline alınması ile ilgili görüşleriniz nelerdir?”
Mustafa Akyol: Siz kimsiniz?Twitter’da ‘@risale_bandrol’ hesabından “Risale-i Nurların devlet tekeline alınması ile ilgili görüşleriniz nelerdir?” sorusuna yazar Mustafa Akyol’şöyle cevap verdi: “Risale-i Nurla-r’ın basım hakkına el koyan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne o meşhur soruyu sormak lâzım: Siz kimsiniz? Bu cüreti nereden alıyorsunuz?”
Nuriye Çeleğen: Devletleştirme, sadeleştirme maskesi kullanılarak yapılıyorRisale-i Nurların inhisar altına alma çalışmalarına tepki gösteren bir diğer isim ise eğitimci-yazar Nuriye Çeleğen oldu. Çeleğen; “Risale-i Nur’ları devletleştirmeyi sadeleştirmeden ayrı düşünerek değerlendirmek gerekir. Devletleştirme, sadeleştirme maskesini kullanılarak yapılıyor. Ben Risale-i Nur’dan devletçiliği ders almadım. Bu Kemalist anlayışın bir esasıdır. Bediüzzaman esir edilmiş, sürgün edilmiş, hapislere düşmüş, Risalelere yasak konmuştu; fakat bugünkü gibi hiçbir zaman zincire vurulmamıştı. Şiddetle Risalelerin devletleştirilmesine karşıyım. Bunun bir manevî ve uhrevî sorumluluğunun olduğunu düşünüyorum” dedi.
Mücahit Bilici: Mukaddesatçı devletçiliğin bir utanç eylemiTaraf gazetesi yazarı Mücahit Bilici de uygulamaya tepki gösterdi. Bilici şöyle dedi: “Risale-i Nur’un mülkiyetinin/ telifinin devletleştirilmesi Nurculuk tarihine mukaddesatçı devletçiliğin bir utanç eylemi olarak geçecektir.”
MUSTAFA USTA /[email protected] /twitter: @mustafa_usta_
‘Risale-i Nurları engelleme gayreti, musîbeti dâvet eder’Basım hakkı Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, basım yetkisi Bakanlar Kurulu’nda olacak şekilde yapılmak istenen düzenlemenin Risale-i Nurların insanlara ulaşmasını engelleyeceği endişesi arttı. Uzmanlar, konuyla ilgili düzenlemenin Risale-i Nur’un gayesine hizmet etmeyeceğini, manevî olarak Nur’ların insanlara götüreceği hakikatlerin bu şekilde engellenmiş olacağı uyarısında bulundu.
Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinin biyografilerini yazan ve bu alanda önemli çalışmaları olan İhsan Atasoy, bu gayretin sadaka-i makbule’yi engelleme anlamına geleceğini belirterek, “Korkarım ki musîbeti dâvet etmiş oluruz.” dedi. Risale-i Nurların devlet tekeline geçmesini endişe ile karşıladığını belirten Atasoy, başarılı işlerin altında hep özel girişimin bulunduğunu, Türkiye’de de devlet kontrolünde olan şeylerden kurtulmak için büyük bir gayret bulunduğunu hatırlattı. “Her alanda böyle oluyordu, daha kaliteli, daha seri, daha yaygın, daha güzel eserler yapabilmenin yolu özelleştirmeden geçer. Bu eğitimde de böyle, ekonomide de böyle, her alanda bu bir gerçektir. Öyle olunca Risale-i Nur gibi büyük bir eserin devlet kontrolüne girmesi beni endişelendiriyor. Çünkü devlet diyecek ki ‘bu sene 100 bin tane basacağım bu yeter’ Hâlbuki bir milyon ihtiyaç var, onu düşünmez” ifadesini kullandı.
‘HANİ İŞARATÜ’L-İ’CAZ BASILACAKTI?’Devlet imkânları ile Risale-i Nur’un basımının ihtiyaçları karşılamayacağı uyarısında bulunan Atasoy, en son İşarât’ül İcaz isimli eserin basımında bu gerçeğin ortaya çıktığını hatırlattı. Atasoy, “Yarın öbür gün devlet ‘biz bu kadar tahsise ayırdık, 100 bin tane bastırdık, yeter’ diyecek. Nitekim İşarat’ül İ’caz hâlâ basılacak. 250 tane basıldı, 30 bin basılacaktı. Aylar geçti devlet bürokrasisi yavaş işleyen bir şey. Ama imana ihtiyaç her geçen gün artıyor. Bunu devlet karşılamadığı takdirde bu iman hakikati, oyuncak değil ki. İnsanların ebedî hayatı kaybetme veya kazanma meselesi. Diyelim ki ulaştırmadınız, o insanlar imansızlıkla öbür âleme gittiler. Bunun hesabını kime nasıl vereceğiz? Burada büyük bir manevî risk var” uyarısında bulundu.
‘Üstad’ın isteği farklıydı’İhsan Atasoy, “Üstad’ın da bu eserleri devletin basmasını istediği yönünde” karşı görüşler dile getirildiğini, ancak bunun çok farklı bir gaye ile yapıldığını söyledi. Üstadın amacının Risaleler üzerindeki yasakçılığı kaldırmak olduğunu hatırlatan Atasoy, “Üstad, bunu Risale üstündeki yasak engelinin kalkması için istemişti. Devlet basarsa bu engel kalkar, daha geniş ellere daha rahat ulaşır diye. Üstadın hedefi bu. Yoksa devletçilikle devletin kontrolünde bir şeyi düşündüğünden değil” değerlendirmesinde bulundu. Bediüzzaman Hazretleri’nin Risalelere yönelik engelleme çalışmalarına karşı musîbet uyarısını da dile getiren Atasoy, “Yavaş işleyen devlet çarkı içinde devlet el koyup da Nurların basılması ve yayılması geciktirilirse korkarım ki büyük bir maddî tokat gelir. Buna teşebbüs edenlere de, devlete, millete de gelir. Çünkü Üstad, ‘Risale-i Nur’a bir taarruz, bilerek ya da bilmeyerek yapıldığı zamanlarda daima musîbetler ülkemize gelmiştir’ diyor. Çünkü Risale-i Nurlar iman hizmeti olarak sadaka-i makbuledir. Anadolu’dan bütün belâların def’ine vesile olmaktadır. Dolayısıyla bizler bunun basımını ve neşrini engellediğimiz zaman bu sadaka-i makbuleyi engellemiş oluruz ve arkasından da korkarım ki musîbeti dâvet etmiş oluruz” uyarısını dile getirdi. Sadece tenkit maksadlı değil, yapıcı görüşler de ortaya koymak gerektiğini belirten Atasoy, devletin bu konuda iyi bir şey yapmak istemesi durumunda Risale-i Nur nüshaları arasındaki farklılıkların ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmayı yapabileceğini hatırlattı. Eserler için orijinal tek bir nüshanın ortaya çıkarılması için bu çalışmanın yararlı olacağını belirten Atasoy, onun da bundan sonra basılacak eserler için örnek olabileceğinin altını çizdi. Risale-i Nurların devlet kontrolüne alınmasının bu eserin bürokrasinin çarkları arasında heder olacağı uyarısında bulunan Atasoy, “İmansızlıktan ebedî cehenneme gidecek insanların vebali de bu meseleye vesile olanların üzerinde olur diye endişe ediyorum” diye konuştu.