AKP hükümetinin iktidarda olduğu dönemde 6 kez MillÎ Eğitim Bakanı, 5 kez de sistem değişikliği yaşandığını belirten uzmanlar ‘eğitim artık dikiş tutsun’ çağrısında bulundu.
Eğitim sisteminin ve müfredatın sürekli değiştirildiğini belirten Bağımsız Eğitim-Sen Genel Sekreteri Yılmaz Turhan siyasilerin bu gibi meselelerden uzak durması gerektiğini belirtti. Değişiklikleri kaos olarak değerlendiren Turhan, “Eğitim müfredatları sadece bilimsel temellere dayanmalıdır. (Bu müfredata özellikle siyasilerin karışmasına engel olunmalıdır. Bu konuda talim terbiye kurulu her türlü etkiden uzak tam bağımsız olmalıdır. Siyasiler sadece bazı idari konularda yetkili olabilmelidir. Keyfi müfredat değişikliği kaostur, sorundur. Siyasilerin mensubiyet şuuruyla objektif olması bir hayli zordur” dedi.
Meslekler yeniden tanımlanmalı
Öğrencilerin tercih edecekleri mesleklerin de karmaşık bir yapıda olduğunu belirten Turhan şunları dedi: “AB ülkeleri ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi meslekler en baştan yeniden tanımlanmalı ve hangi mesleğin donanımlarının kazanılması için hangi müfredatı ve süreyi (beceri eğitimi dahil) kullanacağı belirlenmelidir. Bunu için özellikle eğitim bilimciler ve meslek örgütleri uzun soluklu bir çalışma yapmalıdır. Belki daimî bir kurul oluşturulabilir. Özellikle Yüksek öğrenim ile çok sıkı işbirliği yapılmalı, işgücü analizleri sıkı takip edilmelidir. Eğitim Fakültelerinin de eğitim içerikleri bu doğrultuda güncellenmeli piyasada hiç karşılığı olmayan bölümler, ihtiyaç olan bölümler / alanlara dönüştürülmelidir. Çağdaş dünyada gelişen teknoloji ile ilgili yeni eğitim alanları hızla müfredata alınmalıdır.”
Kalifiye mezunlar şart
Eğitim fakültelerindeki eğitimleri almamış kişilerin öğretmen olmaması gerektiğini belirten Bağımsız Eğitim-Sen Genel Başkanı Abdullah Soy ve sendika sekreteri Yılmaz Turan ABC Gazetesine yaptığı açıklamada, “Sadece Eğitim Fakülteleri’nden öğretmen temin edilmeli, öğretmen sayısı yetmediği durumlarda diğer çözümler uygulanmalıdır. Türkiye’nin kurtuluşu mesleki ve teknik eğitimdir. Bunun için bu okullarında orta okulu açılmalı ve ikili eğitim metodu ile kalifiye mezun elde edilmelidir” tesbitinde bulundu.
Özel okul mu, devlet okulu mu?
Özel okulların fırsat eşitliğine aykırı olduğunu belirten sendikalar bu doğrultuda düzenleme yapılması için sıklıkla bildiriler yayınlıyordu. Bağımsız Eğitim-Sen Genel Sekreteri Yılmaz Turhan da aynı görüşü savundu ve şunları dedi: “Mümkün olduğunca ortaöğrenimde özel kurumlarda değil devlet okullarında eğitim verilmelidir. Bunun için öncelikle üniversite giriş sistemi, ortaöğrenimde öğrenciye verdiğimiz ana derslerdeki başarıları göz önüne alınarak o içerik kazanımlarının yeterliliklerini ölçmek olmalıdır. Öğrencimizi test ve tost çocuğu olmaktan kurtarmalıyız.”
Öğretmenler yıprandı
Yaşanılan çeşitli tartışmaların odağında öğretmenlerin kaldığını ve yıprandığını belirten Turhan, “Öğretmeni tekrar saygın konumuna çıkarmalı, en kutsal meslek olan eğitimciliği alelade bir meslekmiş gibi görmekten / sunmaktan derhal vazgeçmeliyiz. En değerli varlıklarımız olan evlâtlarımızı eğiten değerli eğitimcileri geçim telâşı ve maddî beklenti girdapından kurtarmalıyız.” dedi.