Stratejik konumu ve güvenlik güçlerine yönelik saldırılarla gündemden hiç düşmeyen Sina Yarımadası, Mısır'ın çözüm bekleyen başlıca sorunları arasında yer alıyor.
Mısır'ın toplam yüzölçümünün yüzde 6'lık bir kısmına tekabül eden ve idari olarak Kuzey ve Güney Sina olarak iki vilayetten oluşan Sina, Mısır ile İsrail arasında 1956, 1967 ve 1973'te yaşanan savaşlara tanıklık etmesi ve radikal silahlı grupların gelişmesine imkan tanıyan sosyal yapısıyla önem arz ediyor.
Stratejik konumu
Ülkenin doğuya açılan kapısı olarak stratejik bir yerde yer alan ve tarih boyunca saldırılara maruz kalan Sina, İsrail'in kurulduğu 1948 yılından sonra Araplar ile İsrail arasında çıkan savaşların da cereyan ettiği önemli mekanlardan biri oldu. Asya-Afrika arasında bağlantı noktasında ve İsrail'le sınır komşusu olması nedeniyle Sina, siyasi, iktisadi ve stratejik açıdan Mısır'ın önemli bir bölgesi olma özelliği taşıyor.
Petrol, bakır, fosfat, demir, kömür, firuze taşı, manganez ve uranyum gibi maden kaynaklarına sahip olan Sina, tarım ve hayvancılık bakımından da ülke ekonomisinde önemli bir yer teşkil ediyor. Bölgenin en önemli geçim kaynakları arasında ise Taba, Şarm eş-Şeyh, Deheb ve Nuveyba kentleriyle turizm geliyor.
Arap-İsrail savaşındaki konumu
Sina, 1956 yılında İngiltere, Fransa ve İsrail üçlüsünün saldırısına maruz kaldı. Mısır ordusunun 1967'de Altı Gün Savaşları'nda İsrail'e yenilmesiyle Sina işgal edildi. İsrail, Süveyş Kanalı'nın doğu yakasına Bar Lev Hattı benzeri savunma hatları inşa etti. Altı yıl devam eden işgalden sonra 1973'te Mısır ordusu Sina cephesinde Süveyş Kanalı'nı geçmeyi başardı, sonrasında İsrail'in Sina'dan çekilmesi konusunda müzakerelere başlandı.
Bir diğer adı Yom Kippur olan bu savaş (1973) sonrasında İsrail ile Mısır arasında yürütülen müzakereler ABD gözetiminde imzalanan Camp David Anlaşması'yla (1979) sonuçlandı. Anlaşmaya göre Sina 3 bölgeye ayrıldı.
A Bölgesi:
Batı'da Süveyş Kanalı'ndan başlayan ve adanın yüzölçümünün üçte birlik bir kısmını oluşturan bu bölgede Mısır'ın bir piyade tümeni, 230 tank ve 22 bin asker bulundurmasına izin veriliyordu.
B Bölgesi:
Şarm Eş-Şeyh'den başlayıp El-Ariş'e kadar uzanan bu bölgede ise hafif silahlar ve askeri araçlarla donatılmış 4 tabur ve 400 askerin varlığına izin veriliyordu.
C Bölgesi:
Tamamen Mısır-İsrail-Gazze Şeridi arasındaki sınırları içeren bu bölgede İsrail, Mısır güvenlik güçlerinin sadece sınırlı ve hafif silahlarla bulundurmasına izin veriyor. (İsrail, bölgedeki terör saldırılarının ardındanMısır kuvvetlerinin sayı ve silah bakımından arttırmasına izin verdi).
Sina'daki terör örgütü
Yıllardan beri bölgede bulunan şiddet yanlısı Ensar Beyt el-Makdis örgütü, saldırılarını sadece güneydeki Şarm eş-Şeyh, Taba ve Deheb gibi bazı sahil kentlere düzenlerken ancak, bu tür grupların şiddet olayları 25 Ocak 2011 Mısır devriminden sonra artmaya başlamış, Temmuz 2013'te Mısır'da seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye karşı yapılan askeri darbeden sonra da şiddet olayları zirveye ulaşmıştır.
Mısır ordusuna karşı saldırılarıyla tanınan Ensar Beyt el-Makdis örgütü, 10 Kasım 2014 de IŞİD liderine biat ettiğini, 4 gün sonra da adını "Sina Vilayeti" olarak değiştirdiğini açıklamıştı.
Mısır ordusunun Sina'daki askeri operasyonları
Mısır ordusu, kimliği belirsiz kişilerce 16 askerin ölmesinin ardından 2013 yılının Ağustos ayından itibaren bölgede geniş çaplı askeri operasyonlar başlattı. Saldırılar, polis ve ordu kuvvetlerine yönelik yoğunlaştıktan ve Mısır'ın Sina vilayetine bağlı Ariş kentinden geçen doğalgaz boru hattına birkaç kez bombalı saldırı düzenlendikten sonra askeri operasyonlar devam ederek yoğunlaştı. Ordu bölgede F-16 savaş uçakları, Apache tipi helikopter ve zırhlı araçlarla operasyonlar düzenliyor.
Sina'da 24 Ekim'de Mısır Silahlı Kuvvetlerini hedef alan saldırılarda 31 kişinin ölümü ve 30 kişinin yaralanması sonrasında yönetim, bölgedeki önlemlerini artırdığını açıklamıştı. Bu çerçevede uzunluğu 14 kilometre olan Mısır-Gazze sınırının sıfır noktasında bulunan yerleşim birimlerinin kaldırılıp, bölge sakinlerinin başka yerlere taşınması ve 500 metrelik "tampon bölge" oluşturulmasının planlandığı açıklanmış, daha sonra daMısır ordusu, sözü edilen bölgelerdeki evlerin yıkımına başlamıştı.
Mısır ile Gazze arasında 800 ila bin metre uzunluğunda tünellerin ortaya çıkarılmasının ardından ülkenin ulusal güvenliğinin sağlanması için daha önce 500 metre olarak açıklanan tampon bölgenin bir kilometreye çıkarılmasına karar verilmişti.
İsrail ve Sina'daki gelişmeler
İsrail, Sina'daki gelişmeleri yakından takip ediyor ve Sina'da meydana gelen saldırılarda hedef olduktan sonra kendisini Mısır ordusu ile bölgedeki silahlı gruplar arasındaki çatışmaların bir parçası kabul ediyor.
Sina'daki silahlı gruplar daha önce bir kaç kez İsrail'i hedef almıştı. Son olarak Haziran ayında Sina'dan İsrail'e roket atılmış, saldırıyı IŞİD'e bağlılığını ilan eden "Sina Vilayeti" adlı örgüt üstlenmişti.
İsrail basını, İsrail-Mısır sınırında IŞİD'in varlığından duyduğu endişeyi belirtmişti.
Süveyş Kanalı Üniversitesi İbrani Araştırmaları Öğretim Üyesi Samih Abbas, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail'in, güvenlik durumları kötüleşse bile Sina'ya askeri müdahalede bulunmayacağını, ancak Sina içlerindeki ajanlarıyla ve modern teknolojisiyle istihbarat desteği verebileceğini dile getirdi.
Ekonomik kalkınma ve terör tohumları
Sina'da ekonomik kalkınma yoksunluğu ve altyapıya gerekn önemin verilmemesi, Sina'daki gençlerin öfkesinin artmasına katkı sağladı. Bu durum silahlı gruplar tarafından kendilerine çekilme konusunda kolay hedef olmalarına yol açtı.
Stratejik askeri uzman Tuğgeneral Muhammed Ali Bilal, Sina'da terörün yayılmasının 2 sebebi olduğunu belirterek, "Birincisi kalkınma ve altyapı eksikliği. Halk bu eksiklik nedeniyle yaşam için silah kaçakçılığı gibi çeşitli kaçakçılıklar ve farklı araçlara yöneldi. İkinci sebep ise yasadışı işler yapan adamların kendilerine uygun ortam olan Sina'ya gitmesi. Bu da terör olayları için zemin hazırladı" ifadelerini kullandı.
AA